26 Kasım 2013 Salı

Bir Mehmet Birkiye Rejisi : Üç Kız Kardeş – İstanbul Devlet Tiyatrosu

Bir oyun eleştirisi,  yazarı tanıtan bir paragrafla başlamalı, ikinci paragraf oyunun konusuna ayrılmalı, üçüncü paragrafta yönetmenin yorumu, dördüncü paragrafta ise oyunculuklar ve oyunun tekniğine değinilmeli. Eleştiri özellikle bizde ‘Mutlaka görün, sezonun kaçırılmayacak oyunlarından biri vb’ gibi bir cümleyle bitirilmeli.Bu 'format'a uyma hedefi ile yazıya başlıyorum....Ama...

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Bregenz Festivali(2013): Gördüklerim , Düşündüklerim

Constance’  (bölgede ismi Bodensee  olarak geçiyor) Avrupa’nın ortasında bir göl.  Üç ülkenin (Avusturya, İsviçre ve Almanya) ’Constance’ Gölü’ne sahili var.  Bregenz, ‘Constance’ Gölü’ne sahili olan bir Avusturya şehri. Bu bölgeye hayat veren ‘Constance’ Gölü, bir festivalin de esin kaynağı olmuş ve  festivalin ruhunu belirliyor sanki. Bregenz Festivali denilince akla önce göl üzerindeki  sahne, dekor  ve o sahnede sergilenen operalar geliyor.

10 Mayıs 2013 Cuma

Terör mü Şiddet mi? İnishmorelu Yüzbaşı(İstanbul DT)


Martin McDonagh(1970) ülkemizde ”içli dışlı” olduğumuz bir yazar. Leenane’ın Güzellik Kraliçesi(1996), Yalnız Batı(1997),  Inishmaan’ın Sakatı(1996), Yastık adam(2003) ve Inishmore’lu Yüzbaşı(2001) ülkemizde sahnelenen McDonagh oyunları. Bu sezon 7 Piskopat isimli filmi de vizyondaydı.

McDonagh, toplum dışı, karanlık, takıntılı, sıkıntılı tiplerin dünyasını anlatıyor. Tutku önemli bir duygu onun eserlerinde. İnsanlar tutkularının sonuna kadar gidiyor. Onun denizi fırtınalar ve büyük dalgalar içinde. Kan, gözyaşı doğal ögeler. Her türlü şiddeti içeriyor oyunları. Yazar, sürprizleri ve “saçma”yı seviyor. Toplumun yerleşik algılarını “takmıyor”.

4 Mayıs 2013 Cumartesi

İki “Renkli” Yazı : Mefisto - Melih Anık(30 Aralık 2009) ve Üstün Akmen(1 Nisan 2010)

Üstün Akmen Mefisto yazımdan sonra Mefisto'yu yazarken benim cümlelerimi tersine çevirerek ama benim adımı anmadan yazısını yazmış. Aklınca bana haddimi bildirmek istiyor.


Melih Anık(30 Aralık 2009) / Üstün Akmen(1 Nisan 2010)

…………
Bu yıla(2010) damgasını vuracak bir oyundan bahsedeceğim.Bu sezon her dalda ödüle aday gösterilecek ve muhtemelen pek çoğunu alacak bir oyun hakkında düşüncelerimi paylaşacağım .
/
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, 2009–2010 sezonunda işte bu oyunu Ragıp Yavuz’un yönetmenliğinde sahne ışıklarına kavuşturdu ve Ragıp Yavuz’un “Mefisto”su sezona damgasını tüm gücüyle vuran oyunlardan oldu.
……….

30 Nisan 2013 Salı

Yeni Metin Yeni Tiyatro : İZ (Galata Perform)


Galata Perform tarafından sahnelenen  İz, Ahmet Sami Özbudak’ın ilk piyesi. Yeşim Özsoy Gülan’ın sabırla sürdürdüğü Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi  kapsamında doğmuş. Ahmet Sami Özbudak bu piyes ile geçen sene Almanya’nın Heidelberg Stückemarkt  Festivali’nde  “Avrupa’nın En Genç En İyi Yazarı” ödülünü almış. Oyunu Yeşim Özsoy Gülan yönetmiş. Oyun gerek konusu gerekse sahnelenişi açısından “Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi” tanımının hatırlattığı özellikleri taşıyor.

Piyes son 50 yılda farklı zamanlarda aynı  apartman dairesinin sâkinlerini “göstererek” olayları, nesli, yaşamı, devri, ilişkiyi, sosyal sınıfı, değişimi, Türkiye tarihini anlatıyor; o üç devirdeki yaşanmışlıkların daireye ve hayata bıraktıkları “iz”lerin peşine takılarak bugünü anlamamızı istiyor.   

21 Nisan 2013 Pazar

Cinayet, “Delete” mi ? Katilcilik (Yiğit Sertdemir- 6’dan Sonra Tiyatro)


Yiğit Sertdemir tiyatro dünyasına adım attığı günden beri her yıl  “Sezonda ilk kez sahnelenen en başarılı yerli oyun yazarı” seçilebilirdi. Zira Sertdemir, her yıl karşımıza ödül adayı olabilecek yeni bir oyun ile çıktı. Yaratılması ve yaşatılması için yapılanlar başlı başına ödüllük olan Kumbaracı50, yarattığı projelerle tiyatro dünyasının heyecanla beklenen merkezi oldu. Türk Tiyatrosu’nu yurt dışında sürekli olarak temsil eden “vizyon” da Yiğit Sertdemir ve arkadaşlarından çıktı. Yiğit Sertdemir, bu yıl Türkiye’nin prestijli ödüllerinden sayılan  Afife ile Sadri Alışık Tiyatro Ödülleri’nde En Başarılı Erkek Oyuncu adaylıklarının yanına bir de  En Başarılı Sahne Tasarımcısı adaylığını koydu. Sertdemir, bence. bu yıl yönettiği oyunlarla En Başarılı Yönetmen’e de aday olmalıydı. Tiyatronun mekân yaratmaktan başlayarak  her dalında “ödüllük işler” yapan Yiğit Sertdemir’in   2013 Afife Tiyatro Ödülleri’nde  “Sezonda ilk kez sahnelenen en başarılı yerli oyunun yazarlığını” onaylayan  Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü ile  ödüllendirilmesini, “görüldü”ğünün bir kanıtı olarak alıyor ama bu durumun ödül kategorilerindeki sıkışıklıktan kaynaklandığını sanıyorum. Eminim ki yaşlandıktan sonra şimdilik benim gönlümde duran  ödülü de verecekler.

16 Nisan 2013 Salı

Buffini’nin Sessizlik Oyunu Üzerine Düşüncelerim (İstanbul DT)


Oyunu seyretmeden önce hakkında yazılan ve konuşulanlardan pek çok dalda ödüle aday olacağını hissetmiştim, seyrettikten sonra pek çok dalda aday(yapım, yönetim, kadın oyuncu, yardımcı erkek oyuncu, dekor, müzik, ışık)  olduğu açıklandı. Sessizlik, tiyatro camiasının ama öncelikle “elit”inin çok beğendiği bir oyun oldu. Beğeniler genellikle kadının bedeni üzerinde söz hakkı olması hususuna yoğunlaştı. Sanırım iki kadın oyuncunun başarısı, hareketli dekor, ışık da göz aldı. Ancak oyun hak ettiği tartışma zeminine getirilemedi.

5 Nisan 2013 Cuma

Öyleyse Neden “Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım” (Haldun Taner) ?


Oyunun sahneleneceğini duyduğumdan beri  bir soru kafamı meşgul etti: Haldun Taner’den(1915-1986) NEDEN bu oyun seçildi? Oyunu seyretmeden önce de sordum seyrettikten sonra da aynı soruya ikna edici bir cevap bulmaya çalışıyorum. Seyretmeden önce genellikle, “neden” sorusuna aklınıza yatan bir cevap alabilme umuduyla  bir beklentiniz olur ama seyrettikten sonra o beklenti biter bir hayıflanma alır yerini “neden?” diye.

29 Mart 2013 Cuma

Eskişehir BB Şehir Tiyatroları’nda Troyalı Kadınlar (Euripides)


Kısaca hatırlatmakta yarar var.
Troya Savaşı M.Ö.1200’e tarihlenmiştir. Savaşın, 9 katlı (kimine göre 19) bir şehir olduğu belirtilen Troya’nın VIIa diye adlandırılan dönemine denk geldiği sanılmaktadır. Troya’nın hikâyesi M.Ö. 700’lerde  Homeros tarafından İlyada ve Odysseia Destanları’nda anlatılmıştır. Tragedyanın üç önemli isminden biri sayılan Euripides’in, M.Ö. 415 yılında Troya’nın Kadınları’nın da içinde olduğu  bir dörtleme ile ikincilik ödülü kazandığı bilinmektedir.  Dörtlemenin oyunları, Aleksandros, Palamedes, Troyalı Kadınlar ve Sisüfos. Euripides’in yaklaşık 90 oyun yazdığı sanılıyor ancak elde bulunan 19 eseri arasında dörtlemenin Troyalı Kadınlar dışındaki oyunlarına ulaşılamamış. Belki o oyunlar bilinse Troyanın Kadınları’nın yorumlanması daha farklı olabilirdi.

25 Mart 2013 Pazartesi

Evaristo ile Civan Canova Tiyatrosu’na Devam (6 Üstü Oyun Projesi)


Bu yazı, Kızıl Ötesi Aydınlık ile ilgili yazdığım uzun  yazının devamı  sayılabilir. (http://melihanik.blogspot.com/2013/03/vardiya-oyuncularndan-civan-canova.html)
Bu kez Evaristo penceresinden Canova tiyatrosuna bakma fırsatını değerlendirmek istiyorum. Evaristo,  Canova’dan okuduğum ilk tek kişilik oyun.  Diyaloglu tiyatroda kendine özgü bir tiyatro dili oluşturmuş  olan Canova’nın  Evaristo’su, onun  “monolog tiyatro”su üzerine düşüncelerimi paylaşma fırsatı verdi.

20 Mart 2013 Çarşamba

Vardiya Oyuncuları’ndan Civan Canova “Aydınlığı”: Kızıl Ötesi Aydınlık

            “Yaşamak. Tek arzum bu. Kendimce. Bir Maranta çiçeği gibi

Kızıl Ötesi Aydınlık’ın ilk hâlini yazıp tamamlamıştım ki Ezgi Atabilen’in Civan Canova ile yaptığı röportaj yayımlandı  Hürriyet Keyf’de(17 Mart 2013). Civan Canova o anda masamda yayımlanmayı bekleyen  iki oyununu(Kızıl Ötesi Aydınlık ve Evaristo) anlatmış açık açık. İçimden keşke anlatmasaydı diye geçirdim. Onun kendi oyunlarını yönetmesini de doğru bulmadığımı söylemiştim yüzüne.  Zira yönettiğinde metnin zenginliği içinden çıkabilecek farklı “okumalara” kapılar kapanmış; şimdi de oyunlarını anlatarak seyirciyi şartlandırmış oluyordu. Oysa o “seyircilerin/okurların hayâl gücüne teslim etmemiş” miydi oyunlarını?


15 Mart 2013 Cuma

Tiyatro Kedi’de “Yalnızlık Konuşur Bazen” (Ersan Katırcıoğlu- Hakan Altıner)


Ne garip insanın birini öldüresiye döverken umduğu tepkiyi alamaz ise karşısındakinden korktuğunu ilk kez o zaman fark ettim

Hasan Ali Toptaş “Hausa Distosi’nin Büyük Romanı” isimli denemesinde diyor ki:
12 Eylül’den on dokuz yıl sonra kütüphanem ikinci kez ellerimin arasından kayıp gittiğinde , kala kala geriye yazar arkadaşlarım tarafından imzalanan 45-50 kitap kalmıştı…. Bildiğim şu ki ertesi sabah (yatağımda) gözlerimi açtığımda içimde kocaman bir çöl vardı.  Öyle ki o günlerde artık her şeye kaybettiğim kitaplara bakar gibi bakıyordum. Kimi zaman elimi uzatıp hayâlimde dokunuyordum hatta, raftan alıyor büyük bir hasretle evirip çeviriyor, içlerini açıp karıştırıyor ve hangi sayfada hangi satırların altını çizmişsem hepsini bulup tek tek okuyordum.  Genellikle geceleri, başımı yastığa koyup gözlerimi kapadığımda yapıyordum bunları. … Onlarda kalan eski dokunuşların sıcaklığını bularak derin bir hazzın içinde kaybolma vaktiydi.”

13 Mart 2013 Çarşamba

Cumhuriyet'i Shakespeare ile Anlatmak : Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık - Can Merdan Doğan(BGST-Tiyatro Boğaziçi)


Can Merdan Doğan’ı  tiyatro camiası “bu”ndan sonra tanımaya başlayacak. “Bu” dediğim “Biz Küçükken Babamla Oyunlar Oynardık”(BKBOO) piyesi..

Ben Can Merdan Doğan’ı önce tiyatro yazıları ile fark ettim. Mart 2011 tarihli yazımda (http://melihanik.blogspot.com/2011/03/tum-tiyatro-odulleri-hastaafife-de.html )  ondan bahsetmiştim. Fark edilmemesi imkânsız  bir birikimi ve bakış açısı vardı, kalemi düzgündü, iyi ifade ediyordu, akıcı yazıyordu. Merak ettim,  kendisi ile tanıştım. Üniversitede bitirme tezi olarak yazdığı “Pencerelerde Duran Neydi ?” isimli oyununu okudum. Oyunu konuştuk, onu daha yakından tanıdım. Felsefî bir derinliği vardı. Sağlam duruyordu. Yapmak istediklerini anlatıyordu, yürüyeceği yolu biliyordu.  Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı (2006-2010) mezunu olduğunu öğrendim. Can Merdan Doğan, şu sıralarda  Kadir Has Üniversitesi  Sinema ve TV Bölümü’nde master öğrencisi,  Reha Erdem Sineması üzerine çalışmakta.

27 Şubat 2013 Çarşamba

Emek Sahnesi’nde Beyti Engin Rejisi: Kırmızı Yorgunları (Özen Yula)


Özen Yula
“Yeni kuşak”  yazarları arasında Özen Yula’nın ismini  sayarken buluyorum kendimi bazen. Hemen yanıldığımı fark edip onu “onların” arasına koyduğum için kendime kızıyorum.  Bu hâller, onu yüz yüze tanıdıktan sonra oldu sanki. Belki karşımdaki  genç görüntünün ve enerjik  bakışların tesiri altındayım. Belki de eskiden de yazılmış olsa seyrettiğim/okuduğum  eserlerinin bana yeni gibi gelmesinden oluyor.  

26 Şubat 2013 Salı

İBBŞT Edebî Kurul Üyesi Dilek Tekintaş’a Sorular


İBB Şehir Tiyatroları’na yaptığım yazılı müracaatı takip eden bir saat içinde Dilek Tekintaş beni telefonla aradı. “Benim sizi tehdit ettiğimi söylemişsiniz, sormak için aradım” dedi. Sözlü olarak  kimseye bu anlamda bir şey söylemedim.  Tehdit edilseydim,  İBB Şehir Tiyatroları’na yazdığım mesajda “tehdit edildiğimden” MUTLAKA bahsederdim, etmedim.  Ben “tehdit”i, “hakaret”ten daha çok önemserim, bence daha büyük suçtur. “Hakaret”  kendinizi, “tehdit” karşınızdakini “yok etme”ye yöneliktir. Takdir ederseniz ki ikisine de aynı karşılık verilmez, ben de vermem, bu hususta ihmalkâr davranmam.

23 Şubat 2013 Cumartesi

Dilek Tekintaş Gene Yorum Yazmış


“İBBŞT BAŞ DRAMATURGU Dilek Tekintaş’ın Yorumu” başlıklı yazımın altına bu kez  “Dilek” bile yazamayan biri(?) “adsız” bir yorum bırakmış ama bu yorum, “yorum”cunun  Dilek Tekintaş olduğunu kanıtlamış oldu. Bakın ne diyor:

Düşünce barındırmayan ,iyiyi güzeli önermeyen biriyle ne tartışılır ne konuşulur.Bu üslupla yazan biri nasıl özür bekler anlaşılır gibi değil.Dedikodu yapmaktasınız ve sürekli yanlış ifadeler içindesiniz.Ruhunuzun huzur bulmasını dilerim,Yasınıza hürmetten artık durun diyorum sadece.Şahıslar yetmedi kurumlara mı sicradiniz.Hangi sifatla,Kim olarak onermektesiniz değerli yargılarınızı ! Sizin bu kadar hassas olup herkese ağzınıza geleni yazma hakkınız nerden sanırım biliyorum muhatap alındığınız için inandığınız bir hal olsa gerek.herkesten aynı şeyi beklemek de yanılgınız .Tiyatro dunyasına kattığınız kirlenmenin bedeli yok ve yakıştırmıyorum size.Bunlar benim fikrim.Haksiz oldugumu yazamayip size yazılandan alintilarla karşınızda ki kisiye bütün alanlarınızdan üstelik emin olmadan yazmanız pek yazık bir durum.“

İlk yorumunda HAKARET ediyordu bu kez SUÇLUYOR!

“Düşüncesiz, önerisi olmayan, dedikodu yapan, yanlış ifadeler kullanan, tiyatro dünyasını kirleten”

Ama hâlâ yazımdaki iddialarıma cevap vermiş değil.

“Düşünceli, öneren, dedikodu yapmayan, doğru ifadelerle tiyatro dünyasını temizleyen bir” yazı yazamıyor.  

Türkiye Kayası’nda NEDEN o değişiklikleri yaptıklarını; yazarın fikrini NASIL değiştirdiklerini  anlatamıyor.

Tekrar hatırlatırım yazım “eldivenim”dir.

Melih Anık 

İBBŞT BAŞ DRAMATURGU Dilek Tekintaş’ın Yorumu


Türkiye Kayası oyunu üzerine yazdığım yazının altına “Dilek” imzalı bir yorum yazılmış. Yazımı yayımlamadan önce  Türkiye Kayası ile ilgili yazdığım birkaç twit’ten sonra İBB Şehir Tiyatroları “baş dramaturgu ve edebi kurul üyesi” olduğunu söyleyen Dilek Tekintaş beni telefonla aramıştı. Telefonda bana söyledikleri ile yazılan yorum arasındaki benzerlikler nedeniyle yorumun da Dilek Tekintaş’a ait olduğunu düşünüyorum.

21 Şubat 2013 Perşembe

İBBŞT’da Dramaturjik(?) Düzeltme: Türkiye Kayası (Fehime Seven)


Benim bildiğim Türkiye Kayası, Galata Perform bünyesindeki “Yeni Metin Yeni Tiyatro” isimli projenin “Liseli Gençler Oyun Yazıyor” başlığı altında düzenlenen atölyesinde, dramaturg Ceren Ercan’ın yürütücülüğünde Fehime Seven tarafından yazılmış bir oyun.  Kütüphanemde 2010 Avrupa Kültür Başkenti  Ajansı desteğiyle “Ve Diğer Şeyler Topluluğu”(ve Galata Perform) tarafından bastırılmış ve “Yeni Metin Yeni Tiyatro’09” isimli çok önceden edindiğim bir kitap var. Bu kitabın 202-246.sayfaları arasında  Türkiye Kayası’nın metni verilmiş.  Ben oyunu oradan okudum. Yazım içinde o metne “ilk metin” dedim.

İBB Şehir Tiyatroları’nda seyrettiğim Türkiye Kayası, Fehime Seven’in  oyun dergisinden aldığım ifadeleri ile “Ceren Ercan’ın danışmanlığında, Ayris Alptekin, Nazlı Bulum, Albina Özden ve Sefa Tokgöz’ün desteğiyle; düzeltme sürecinde İBB Şehir Tiyatroları dramaturgu Gökhan Aktemur’la çalışarak; İBB Şehir Tiyatroları ve ‘yeni metin yeni tiyatro’nun katkılarıyla yazıldı.” Yazım içinde o metne de “düzletilmiş/ikinci metin” dedim.

14 Şubat 2013 Perşembe

600 Yıl Sonra “Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü” (3 M.O.T.A.)


Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü’nü, 3 M.O.T.A. Oyuncuları’ndan (Reji: Ümit Çırak) seyrettim. Stefan Tsanev’in yazdığı oyun, küçük mekânı iyi kullanan bir dekor(Tasarım: Barış Dinçel) içinde, iyi bir oyunculukla(Ayşegül Aydın, Ümit Çırak,Tolga Çıklaçiftçi) sunuluyor.  Sahnelemenin -zaman zaman ufak eklemeler  olsa da- metne sâdık kalan bir yorumla yapıldığını; bu hâliyle keyifle seyredildiğini belirtmek isterim.  Bu biçem,  yazarın hayâl gücü ile yarattığı kurgusuna da uygun. 

7 Şubat 2013 Perşembe

Evet , Bu Kemal Başar’ın Hamlet’i ! (CEF - AYSA Yapım)


Yazının hemen başında yapım şirketlerini( Cef Tiyatro Mehmet ve Zerrin Ongan, AYSA Prodüksiyon Necip Eraslan) anmam ve teşekkür etmem gerekiyor. Bu zamanda özel bir tiyatronun bir Shakespeare yapması hem zor hem de takdir edilecek bir girişim. Seyretmekten bıkmayacağım Hamlet’i tüm yanlış ve doğruları  ile yeniden seyretmiş olmaktan memnunum. 

31 Ocak 2013 Perşembe

Yaratan ve Yokeden “Düello” : Ben, Feuerbach (Trabzon DT )


Trabzon Devlet Tiyatrosu turne yaptı da “Ben, Feuebach”ı seyretme keyfini yaşadık. Oyun seyircinin yakın ilgisi ile karşılandı, biletler tükendi . Ben seans öncesi bilet iadesi nedeniyle son anda yer buldum.

Sinema salonu olarak bile yeterliliğinden kuşku duyduğum Cevahir Salonları’ndan birinde tepelerden aşağıya bakarak seyrettim oyunu. Bir tarafımda bir turizmci diğer tarafımda gövdesine baktığınızda mesleğini tahmin edebileceğiniz bir aşçı koltuk komşularım idi. Aşçı çalıştığı iş yerinden arkadaşları ile gelmiş, dört kişilik bir ekiptiler. Her hafta bir oyun seyrediyorlarmış.  Turizmci genç adam ise  Hakan Meriçliler’i Yalan Dünya’dan çok beğenirmiş onun için gelmiş. İçimden “size göre değil bu oyun, birazdan uyursunuz” dedim. Oyun sonunda “utandım”.  Yan yana oturup “seyir hâlindeki” tepkilerine şaşırdığım eleştirmenlerden çok daha anlamlı tepkiler verdiler oyun süresince. Oyun sonundaki alkışlarının samimiyetine inandım. İçim sevinç ve umutla doldu.

24 Ocak 2013 Perşembe

Sumru Yavrucuk - Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi


“6 Üstü Oyun”
 “6 Üstü Oyun” Altıdan Sonra Yapım’ın yürütücülüğünde ve Yiğit Sertdemir’in  Sanat Yönetmenliğinde  hazırlanmış bir proje. “Türkiye’nin en üretken yerli oyun yazarlarının bir araya geldiği”(Altıdan Sonra Yapım’ın tespiti ve tercihi) projede, “2012 Aralık ayından itibaren her ay bir oyunun prömiyeri yapılacağı" belirtilmiş. "Ayşe Bayramoğlu, Civan Canova, Ebru Nihan Celkan, Mirza Metin, Yeşim Özsoy Gülan ve Yiğit Sertdemir’in, BUGÜN teması altında yazdıkları tek kişilik oyunlar, duayen oyuncular tarafından sahnelenecek.Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi bu projenin ilk gösterisi, Ebru Nihan Celkan yazmış Sumru Yavrucuk yönetmiş, oynuyor.

17 Ocak 2013 Perşembe

Vasıf Öngören’in Zengin Mutfağı “Sahnede”(....mi?)



               “İnsan kime hizmet ettiğini düşünmeli!”  (Vasıf Öngören)

Aslı Öngören rejisi ile sahnelenen Zengin Mutfağı, öncelikle yazarı ile gündeme gelmelidir. Her ne kadar Sevda Şener “Hoca”, 2003 basım tarihli “Gelişim Sürecinde Türk Tiyatrosu” isimli kitabında Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu ile başlattığı ve Nâzım Hikmet, Reşat Nuri Güntekin, Cevat Fehmi Başkut, Ahmet Kutsi Tecer, Sabahattin Kudret Aksal, Melih Cevdet Anday, Aziz Nesin, Güner Sümer, Orhan Kemal, Oğuz Atay, Dinçer Sümer, Sedat Veyis Örnek, Murathan Mungan, Memet Baydur’dan geçirdiği “gelişim sürecinde” Vasıf Öngören’e(1938-1984) bir bölüm ayırmamış olsa da ben Öngören’in kısa hayatında en az yukarda ismi anılanlar kadar Türk Tiyatrosu’nun gelişimine katkı sağladığını hatta onların pek çoğundan daha  yeni bir ufuk açtığını söylemek zorundayım. (Bu arada Haldun Taner , Sermet Çağan, Asaf Çiğiltepe, Bilgesu Erenus vb güme gitmiş!)

10 Ocak 2013 Perşembe

Akıl ve Kelime Oyunları ile Strateji : Gri Sahne’de GRİ “Kutlama”(Pinter)


Yıldıray Şahinler’in şahane rejisi, başarılı teknik yapı ve de mükemmel  oyunculuktan keyifle seyrettiğim Doğum Günü Partisi, benim Harold Pinter’e olan sempatimi arttırmıştı. Bir Pinter oyunu olan Kutlama’yı seyretme arzumun “kabarmasına”  o oyunun neden olduğunu söyleyebilirim. Gri Sahne’yi tanıma isteğim böyle bir oyunla yan yana gelince Kutlama’yı seyrettim.