18 Haziran 2021 Cuma

Çok Başarılı Bir Oyun: İkiz (Ege Sanat Atölyesi)

İkiz’i izledikten sonra yazar-yönetmen Pınar Yılmaz’a mesaj yazdım konuşalım mı diye. Oyunu okumadan önce telefonda yaptığımız  görüşmede ben izlenimlerimi aktardım Pınar Yılmaz yapmak istediklerini anlattı. Onunla konuşurken ben notlar aldım o da not aldığını söyledi. Sanıyorum birbirimizi besledik. Pınar Yılmaz teksti gönderebileceğini söyledi. Çok mutlu oldum. Gönderdi. Okudum. Yazımı yazıyorum.



Öncelikli amacım Pınar Yılmaz'ı tanımak idi. Kendimi de sınamak istedim. Ne anlatmak istemişti ne anlamıştım. Benim için alışılmadık  olarak oyunu önceden okumadan izledim.  Şu anda da başka bir sınavdayım: Nasıl yazayım?

Bu yazıyı yazarken oyunu seyredecek seyircileri düşündüm. Ben yazarla konuşmuş  izledikten sonra metni okuduğum için onların önünde sayılırım. Ama yazımla oyunun gizemini, seyircilerin kendi keşif macerasının keyfini kaçırmak istemiyorum. Amacım bir kapı aralamak. Teksti okuduktan sonra rejiye saygım arttı ancak zihnimde bir soru dönüp duruyor:  Bu tekst sahneden seyirciye ne kadar geçecek ?

Seyirci oyunun isminden yola çıkarak algısını inşa eder genellikle. ‘İkiz’ bu yüzden önemli.  Oyunu yazarken seyirciye  elimden geldiğince yol göstermek istiyorum. Bir ipucu vereyim:  Tekst ve sahnede görünen birbirinin ‘ikiz’i. Yaşam ile ölüm de. Biz ‘ikiz’lerin ne kadar farkındayız? Her şey zıddıyla var. Oyuna övgüm ve yergim de ‘ikiz’.


Oyun başladığında sahne tasarımı bana bir elması hatırlattı. Oyuncu elmasın içindeydi. Dıştaki pırıltıyaya rağmen karanlıktı elmasın içi. Elmas içten kırılacak yaşam başlayacaktı. Zaman zaman buzullar arasında   içinde Ursula’yı hapsederek  denizde yaldızlı ışıklar saçarak parıldayan elmastan  bir balık gördüm sahnede. Buzun içine hapsolmuş bir 'can'dı belki de.  Ama kesinlikle emindim ki bu oyun bir trajedi idi. Önce Medea geldi aklıma. Hoze(metinde öyle yazılmış) ve Ursula’yı duyduğumda yakaladım Yüzyıllık Yalnızlık’tı çıkış noktası. Oyun sonunda oyunun romanı anlatmadığını ama romandaki büyülü gerçekçiliği yarattığını anladım. Oyunu sevmemin nedenlerinden biri belki de en önemlisi bu. Romandaki motifler iç içe geçirilerek yeni bir metin yazılmıştı ve Jose ve Ursula ve de balık ile yeni bir hikâye anlatılıyordu.Gözleri görmeyen Ursula ‘ile’ Hoze, gözlerindeki ışığın koca beyaz bir balık tarafından çalındığına inanır. Hoze, koca beyaz balığı öldürmek üzere bataklığa gider. Ursula, Hoze’nin gidişiyle iyice ağırlaşan yalnızlık çilesini, insan “ile” buz tutmuş dünya arasındaki bir hesaplaşmaya dönüştürür.”(Oyun metninden) Ursula  Hoze/Balık’ın ardında yalnızlığın girdabında çırpınıyordu. İnsanın kısıtlılığı oyunun trajedisini yaratıyordu. (Kaderin karşısında insan) “Oyuncu sahnede bu yalnızlığı, bu yarayı aşmak üzere rolüyle, oyunuyla buluşuyor ve yarasını bir yaratıma dönüştürerek birken ‘iki’ oluyor. ‘İKİZ’imiz yaramızdan doğuyor.”(Oyun metninden)

Masa başı çalışması çok iyi yapılmış bir oyun bu. Üzerinde çok düşünülmüş. Ayrıntılara dikkat edilmiş. Teksti bilince sahneye aktarılışındaki titizliği daha iyi anlıyor insan. (Ey eleştirmen teksti okuman gerek! Sen de oku ödül jüri üyesi!)  Ben çağımızın trajedisi böyle olmalı dedim içimden. Tekstin ana kaynaktan yeni bir hikâye yaratmasından, tekst ile uyumlu sahne tasarımından, eklenen parçalardan, kostümden, ışığın kullanımından, oyuncunun disiplinli fiziksel devinimlerinden, sahne üzerindeki sekiz topuzla müzik aletlerinin kontrol edilmesinden oyuna özel yazılmış müziğin tekst ile uyumlu akışından ortaya çarpıcı bir gösteri çıkarılmış. Keşke tekstte yazan ‘deprem’i ve ‘HB’yi seyirciye hissettirecek yollar  bulunsa.  Keşke oyuncu yükseltiden bir kez sahneye inse. Keşke  sahnedeki topuzlar ışığı da kontrol etse dekora eklemeleri de oyuncu yapsa  ve kontrolün ipleri oyuncunun elinde olsa. Böylelikle dekora ekleme yapanlar da  olmasa. (Çok mu şey istiyorum? Tiyatromuzun teknik olanakları tamam olunca olacak. Zira İkiz’de gördüğümüz  gibi hayâl eden tiyatro yapıcılar var ne mutlu ki.)


Bu noktada durdum. Ülkemizde yenilikçi eserlerin seyirciye ulaşımında zorluklar var. Yapılan işler çok kısıtlı sayıda seyirci arasında rağbet buluyor. Büyük emeklerle yapılan oyunlar hak ettiği ilgiyi görmüyor. Bu konuda projeyi hayata geçirenler de seyirciler de kafa yormalı.  Her zaman verdiğim bir örnek var. Mıknatısın demiri çekmesi için mıknatıs ile demir arasında yeterli bir mesafe olmalı. Çok yakın olurlarsa birbirine yapışırlar. Aralarındaki mesafe çok olursa demir mıknatısın çekim alanında olmaz.  Mıknatıs yâni aydın ve öncü olanlar  mesafeyi ayarlamalı. Tiyatronun yaygınlaşması ve özellikle kültürel zenginliklerin geniş kesimlere yayılması için belli çevrelerin dışına çıkılması gerekiyor. İkiz’in tiyatral başarısını alkışlarken bu hususu dikkate sunmak istiyorum. Bir elmastan çıkan trajik ‘ikiz’ler yaşam ile ölümü diri ile ölüyü ve ‘büyülü gerçekçiliğin’ bu yorumunu tüm  tiyatro severler seyretse keşke.  Ben oyunu canlı seyretmek için fırsat kovalayacağım.

Melih Anık

Not:

1-Jüriler çıkın İstanbul’dan. Başka şehirlerde de ödüllük oyunlar var. Ey ödenekli tiyatrolar çağırın İkiz’i sahneleriniz  şenlensin. Göreviniz önünüze gelene para vermek değil hak edeni desteklemek.

2- Oyunun  ekibini çok başarılı buldum ve tanıtmak istedim.

 

İKİZ KÜNYE

Yazan & Yöneten: Pınar Yılmaz

Oyuncu: Sezen Demirer

Sahne & Kostüm & Afiş Tasarımı: Cemre Yemin Gülveren

Işık Tasarımı: Alpdoğan Selçuk

Çalgı Tasarımı: Ozan Özdemir

Müzik: Davood Mohammadi

Teknik Ekip: Ogüncan Kurşun, Tanıl Levent

Fotoğraflar: Banu Ertok

Trailer: Ilgınsu Koçoğlu

Grafik Tasarımı: Efekan Kahraman

Oyun, 80 dk.

 

 

Pınar Yılmaz (Yazan & Yöneten), 1982 yılında Hakkari’de doğdu.  2000 yılında tek kitabı “Yereboz” yayımlandı. 2000-2005 yılları arasında çeşitli yazıları “Uç”, “Öteki-siz”, “Rüzgar” ve “Kültablo” gibi edebiyat dergilerinde yayımlandı.

Amerikan Kültürü ve Edebiyatı (Ege Üniversitesi) üzerine çalıştığı lisans eğitimi sırasında (2001-2005) Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’nda (EÜTT) yer aldı. Ardından Studio Oyuncuları’nda Şahika Tekand yürütücülüğünde oyunculuk eğitimi aldı. Sonrasında Essex Üniversitesi East 15 Acting School’da (İngiltere) Shakespeare, Adaptasyon, Biyomekanik Oyunculuk ve Doğaçlama ve Buluş modüllerini tamamlayarak Tiyatro Yönetmenliği üzerine yüksek lisans derecesi aldı. Bu süreçte Gitis Üniversitesi’nde (Rusya) Natalia Zvereva, Nikolai Karpov ve Zakirov Aydar yürütücülüklerinde Stanislavski ve Meyerhold oyunculuk yöntemleri ve hareket üzerine çalıştı.

Türkiye’ye döndüğünde Maltepe Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nde üç yıl boyunca oyunculuk, sahneleme, metin çözümleme ve dramaturji dersleri verdi; Bölüm oyunlarında reji danışmanlığı yaptı. Çeşitli oyun eleştirileri, festival, proje-gözlem ve röportaj yazıları “TEB Oyun”, “Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölüm Dergisi” ve “Kadmos Report”ta yayımlandı.

2007 yılında Türkiye tiyatro öğrencilerini temsilen, 2017 yılında da tiyatro çalışmalarının sunumunu yapmak üzere Epidaurus Tiyatro Festivali’ne (Yunanistan) katıldı.

2012 yılında “Kadmos Projesi” (Uluslararası Genç Sanatçılar Buluşması) kapsamında, 2015 yılında da gözlemci olarak Avignon Tiyatro Festivali’ne (Fransa) katıldı.

2013 yılında üç tragedyanın kolajı olan (“Bakkhalar”, “Medea”, “Kral Oidipus”) ilk bağımsız projesi “Sürgün”ü tamamladı ve oyun başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli tiyatro festivallerinde sahnelendi.

2005 yılından bu yana aralıklarla çocuklarla tiyatro çalışmaları yürütmekte; çeşitli projelerde oyunculuk ve reji-dramaturji danışmanlığı yapmaktadır.

2010 yılından bu yana oyuncu benliğine yönelik “Neden Oynuyorum? Nasıl Oynuyorum?”, doğalcı rol ve sahne çalışmasına yönelik “Ben ve O” ve soyutlama yoluyla bedensel yaratıma dayalı “Oyunculuk ve Barış” atölyelerini yürütmektedir. “Oyunculuk ve Barış” atölyesini 2018’den bu yana Ege Sanat Atölyesi (ESA) oyuncuları ile sürdürmektedir.

2018’den itibaren İzmir’de yaşamakta ve Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nde doktora çalışmasını sürdürmektedir.  Son olarak İKİZ oyunuyla oyuncu benliği (mikrokozmos/yaratık) “ile” büyük evren (makrokozmos) arasındaki ilişki üzerine çalışmaktadır.

   

Sezen Demirer (Oyuncu), 1996 yılında Kocaeli’de doğdu. 2014-2019 yılları arasında Halkla İlişkiler ve Tanıtım (Ege Üniversitesi) üzerine çalıştığı lisans eğitimi sırasında Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’na (EÜTT) katılarak topluluk bünyesinde çeşitli oyunlarda oyuncu olarak yer aldı. 2018 yılında Ege Sanat Atölyesi’ne (ESA) katıldı. Oyunculuk tekniğini geliştirmek üzere Anas Abdul Samad (Impossible Theater Group) yürütücülüğünde “Fiziksel Tiyatro”, Gamze Güzel yürütücülüğünde “Chekhov Tekniğine Giriş  ve Lecoq Temelli Oyunculuk”, Tetsuro Fukuhara (PI Art Butoh) yürütücülüğünde “Butoh Space Dance”, Hüseyin Karabey yürütücülüğünde “Hüseyin Karabey ile Kamera Önü Oyunculuk” ve Cansu Ergin yürütücülüğünde “Çağdaş Dans Tekniği ve Doğaçlama Yoluyla Beden Farkındalığı” atölyelerine katıldı. ESA bünyesinde projelenen çeşitli oyunlarda sahneye çıktıktan sonra 2018 yılında Pınar Yılmaz tarafından yürütülen soyutlama yoluyla bedensel yaratıma dayalı “Oyunculuk ve Barış” atölyesine başladı. Üç sene devam eden atölyenin bir ürünü olarak Pınar Yılmaz tarafından yazılan ve yönetilen İKİZ oyununda oynamaktadır.

Halen Ege Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde yüksek lisans çalışmasını sürdürmekte ve kamusal alanda tiyatro üzerine araştırma yapmaktadır.

 

Cemre Yemin Gülveren (Sahne & Kostüm & Afiş Tasarımı), 1996 yılında İzmir’de doğdu. 2018 yılında Sahne Tasarımı (Dokuz Eylül Üniversitesi) üzerine çalıştığı lisans eğitimini birincilikle tamamladı. “Harold Pinter’ın Git Gel Dolap Oyununun Sahne Tasarımı Çalışması” başlıklı mezuniyet projesi Anasanat Dalı’nın en iyi tezi seçildi.

2014’ten bu yana DEÜ GSF, Tiyatro Salt, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı, Zorlu Performans Sanatları Merkezi Çocuk Tiyatrosu, Forum Bornova Çocuk Kulübü, Ateş Sanat, İzmir Büyükşehir Belediyesi Mahalle ve Köy Tiyatroları Festivali, Tiyatroevi ve Ege Sanat Atölyesi’nin çeşitli projelerinde dekor tasarımı, resimleme, efekt ve teknik uygulamanın yanı sıra kostüm ve aksesuar tasarımı yaptı. 2015 ve 2017 Uluslararası Kukla Günleri bünyesinde gerçekleştirilen “Çorap Kukla Yapım Atölyesi”nde atölye yürütücülüğü yapan Cemre Yemin Gülveren aynı zamanda çeşitli kısa metraj film, video klip ve moda çekimi projelerinde konsept tasarımı ve resimleme de yapmaktadır.

Sergileri arasında “İdol Resim Atölyesi Karma Sergi” (50x70 Karakalem Natürmort), “Prague Quedrennial Karma Sergi”  (Dönüşüm Temalı 25x10 Beyaz Maket), “İzmir Sanat Karma Sergi” (Kumaş ve Mukavva Üzerine Doku Çalışmaları / 25x10 Üç Boyutlu Maket Çalışmaları), “Elizabeth Dönemi Stilize Kadın Kostüm Tasarımı ve Antik Yunan Dönemi Kadın Kostüm Tasarımı ve Saç Aksesuarı” ve “Osmanlı Dönemi Stilize Kaftan Tasarımı” bulunmaktadır.

Son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununun sahne, kostüm ve afiş tasarımı olmak üzere görsel tasarım ve uygulama çalışmalarını yaptı.

 

Alpdoğan Selçuk (Işık Tasarımı), 1985 yılında Aydın’da doğdu. 2012 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Kamu Yönetimi Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Lisans eğitimi sırasında tiyatro ve müzik eğitimi almaya başlayan Alpdoğan Selçuk, 2006 yılından itibaren İzmir’de özel tiyatrolarla çalışmaya başladı. Bu süreçte özel olarak ışık tasarımına yönelerek başta İzmir ve İstanbul’daki tiyatrolar olmak üzere çeşitli oyunlarda ışık tasarımı ve uygulaması yaptı.  

2013-2015 yılları arasında Aydın Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda ışık tasarımcılığı yapan Alpdoğan Selçuk, 2015 yılından itibaren çalışmalarını bağımsız olarak sürdürmektedir. Son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununun ışık tasarımını yaptı.

 

               

      

Ozan Özdemir (Çalgı Tasarımı), 1982 yılında İstanbul’da doğdu. Müzik eğitimine 2010 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü’nde başladı. 2007 yılından itibaren çalgı yapımıyla ilgilenmekte ve Şinadika grubunda santur ve lavta çalmaktadır.

Kurulduğu yıldan bu yana Müziksev Müzik Müzesi’nde gönüllü olarak çalışan Ozan Özdemir, aynı zamanda Müziksev Çalgı Yapım Atölyesi’nin kurucularındandır. 2011 yılından bu yana aynı atölyede çalgı bakımı, onarımı ve restorasyonu ile ilgilenmektedir. Asıl çalgısı santur olmakla birlikte lavta, gitar, buzuki, çeng ve kopuz gibi çalgıları da çalmaktadır. Yanı sıra curabab, rezonans telli gitar, çağlama gibi çeşitli deneysel çalgı çalışmalarını sürdüren Ozan Özdemir, Müziksev Müzik Müzesi’nde dönemsel olarak çocuklar için doğal malzemelerden çalgı yapım atölyeleri düzenlemektedir.

Ozan Özdemir 2014 yılında Fransa’da düzenlenen Odusseia Musica Kültür, Müzik ve Sanat Programı’nda çalgı yapım stajyerliği yaptı. 2016 yılında Çalgı Yapımcısı Christian Rault’un düzenlediği “Çalgı Yapım Atölyesi”ne katılımının ardından Anadolu Müzik Kültürleri Araştırma Derneği tarafından düzenlenen Geçmişten Geleceğe Müzik Yolculuğu Festivali kapsamında köy okullarında “Doğal Malzemelerden Çalgı Yapım” ve “Müzik Köyü 2017” ve “Müzik Köyü 2018” projelerinde “Çalgı Bakım ve Onarım” atölyeleri yürüttü. Çalgı tanıtımı ve sınıflandırması üzerine araştırmalarını sürdüren Ozan Özdemir, 2017 yılında Müziksev Müzik Müzesi bünyesinde “Orta Asya’dan Anadolu’ya İki Tellinin Yolculuğu” projesini düzenledi. Proje kapsamında igil, ıklığ ve kıl kopuz çalgılarını Müziksev Danışmanı Güner Özkan ile birlikte tasarladı ve sergiledi. 2018 yılında İzmir İyi Tasarım Günleri kapsamında İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı’nda “Minyatür Çalgı Yapım Atölyesi”ni düzenledi ve Çalgı Yapımcısı Namık Kemal Acar ile birlikte atölyede eğitim verdi.

2007 yılından bu yana Santur Atölyesi’nde yöresel ve deneysel çalgı yapım çalışmalarını sürdüren Ozan Özdemir, son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununda sahneye gömülü çalgı tasarımı yaptı.

 

Davood Mohammadi (Müzik), 1987 yılında Şiraz’da (İran) doğdu. 10 yaşındayken tar, gitar ve piyano çalmaya başladı. Müzik eğitimine 2000 yılında İran Müzik Konservatuvarı’nda başlayan Davood Mohammadi, 2013 yılında Tahran Soore Üniversitesi’nde Geleneksel Pers Müziği üzerine lisans eğitimini tamamladı. Tar, gitar, piyano, armonika, perküsyon ve fujaranın yanı sıra çeşitli telli ve nefesli çalgılar olmak üzere 16 enstrüman çalabilen Davood Mohammadi’nin “Davidrum” ve “Sentiment” adını verdiği ve 2020 yılında çıkardığı ilk albümü “Void”de kullandığı iki özgün çalgı tasarımı bulunmaktadır. 2002 yılından bu yana solo ve grup performansları yapan Davood Mohammadi, aynı zamanda ses çalışmaları üzerinden bedensel ifade eğitimi vermektedir. Çeşitli albüm projelerinde süpervizörlük, beste ve düzenleme çalışmaları yapan Davood Mohammadi, yanı sıra film, kısa film, belgesel, animasyon, reklam ve oyun müzikleri de yapmaktadır.

2017 yılından itibaren çalışmalarına İzmir’de devam eden Davood Mohammadi, 2002 yılında İran’da gerçekleştirilen “Dünya Barış Konferansı” da dahil olmak üzere İzmir Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu ve Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı ile birlikte yirmiden fazla konser verdi.

İzmir’e yerleştikten sonra Ozan Özdemir ile birlikte Santur Atölyesi’nde çalgı yapım çalışmalarını sürdüren Davood Mohammadi son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununun müziklerini besteledi.

 

Banu Ertok (Fotoğraflar), 1977 yılında Duisburg’ta (Almanya) doğdu. 1994-1999 yılları arasında Endüstri Mühendisliği (Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi) üzerine tamamladığı lisans eğitiminin ardından 2006 yılında Endüstri Ürünleri Tasarımı alanında (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mühendislik Bilimleri) yüksek lisans derecesi aldı.

2010 yılından bu yana fotoğraf sanatıyla ilgilenen Banu Ertok, İFSAK bünyesinde Oktay Çolak tarafından yürütülen “Portre Fotoğrafçılığı”, Timurtaş Onan tarafından yürütülen “Proje Geliştirme: Işık ve Gölge” ve Ezgi Bakçay Çolak tarafından yürütülen “20. yy Sanatında Fotoğraf” atölyelerine katıldı.

Kişisel projeleri arasında etnik bir azınlık olarak hayatta kalmaya çalışan “Kıbrıs Maronitleri”, Türkiye’de boks sporunu ele alan, maçlara hazırlık, sporcular, boks hakemleri, ulusal ve uluslararası müsabakaları fotoğrafladığı “Boks”, farklı ortamlarda perküsyon dersleri alan çeşitli engelli grupların hayata bağlanışları üzerine bir çalışma olan “Sevgi Davulları” ve hızlı nüfus artışı ve şehirleşme ile ortaya çıkan barınma probleminin özellikle büyük şehirlerde yarattığı dönüşüm ve beraberinde yaşanan sorunları fotoğrafladığı ”Türkiye’de Konut, Yerleşim ve Barınma Problemi” çalışmaları bulunmaktadır.

Sergileri arasında küratörlüğünü Akın Mısırlıoğlu’nun yaptığı “Fotopya’nın Yüzleri” (Karma Sergi), küratörlüğünü Timurtaş Onan’ın yaptığı “Işık ve Gölge” (Karma Sergi), 2013 İnsan Kaynakları Zirvesi için zirveyle aynı adı taşıyan “Enerjiyi Yaratanlar” (Karma Sergi) bulunmaktadır.

Fotoğraf Gösterileri arasında Almanya, Hollanda ve Belçika’nın çeşitli şehirlerinden insan hikayelerinin konu edildiği “Gölgeden Işığa Şehir Hikayaleri”; araştırmaları arasında “Yüzüklerin Efendisi Filmlerinde Zaman, Mekan ve Objelerin Birbirleriyle Uyumunun Tasarım Açısından İrdelenmesi”, “Fellini Sinemasında Mekansal ve Mimari Temaların İrdelenmesi”  ve Antonio & Piero Pollaiuolo tarafından 1475 yılında yapılmış tablonun sanat tarihi bağlamında yorumlanması üzerine “Aziz Sebastian’ın Şehadeti” bulunmaktadır.

Türkiye, Sırbistan, Amerika, Arjantin, İsveç, Malta, Slovenya ve Galler’de çeşitli sergilemeler yapan Banu Ertok’un ödülleri arasında Salon Ödülü (1st International Exhibition of Photography: “Leskovac 2011”, Sırbistan), Gümüş Madalya (7. Uluslararası Orhan Holding Fotoğraf Yarışması 2011, Türkiye) ve Altın Madalya (International Exhibition of Photography: “City Life 2012”, Sırbistan) bulunmaktadır.

2014-2015 yıllarında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda fotoğraf sanatçılığı yapan Banu Ertok, çalışmalarını 2019’dan bu yana İzmir Devlet Tiyatrosu’nda sürdürmektedir. Son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununu fotoğrafladı.