26 Eylül 2023 Salı

Afife Jürisi’ne ve Yapı Kredi Bankası’na Açık Mektup

 Yapı Kredi Bankası’nın desteği ile 25.Yılını idrak eden Afife Tiyatro Ödülleri adayları açıklandı. Ülkemizde verilen  hiçbir tiyatro ödülünün tiyatro sanatına ve Türk Tiyatrosu’na beş kuruşluk faydası olduğuna inanmıyorum. Ödüller hakkında yazdığım yazılar ayrı bir kitap olur. Artık yazılacak bir şey kalmamıştır derken bu senenin Afife adayları bu yazıyı yazmama neden oldu. Yazılarımı görmezden gelir gibi yapıp ama takip ettiklerini okuduklarını  davranışlarına/kararlarına bakarak anladığım jüri üyelerinden bu kez açık açık bir ricada bulunacağım. Neredeyse her dalda adaylıklar verdiğiniz Nilüfer Kent Tiyatrosu’nun (aslında Murat Daltaban’ın demem gerek) oyunu 1984’e hiçbir dalda oy vermeyin ve herhangi bir ödül almasına neden olmayın. Bu yazımda bunun nedenlerini anlatmaya çalışacağım.  

Jüri Başkanı Prof. Dr. Merih Tangün’ün adayları sunuş toplantısında yaptığı konuşmayı dinledim. Bilgilerim onun söylediklerinden kaynaklanmaktadır.

Tangün bu sene her biri en az 10 gösteri yapmış yeni 233 oyunun oyun dağarcığını oluşturduğunu söyledi. Bu 233 oyunu 33 jüri üyesinin hepsi seyretmiyor. Jüri üyeleri jüri başkanı tarafından belirlenen ve kendilerine bildirilen oyunları  izlemekle sorumludur.  Bu oyunları en az  6  üyenin seyretmesi gerekir. Ön eleme puanı en az 6 jüri üyesinin not ortalaması ile belirlenir. Aylık toplantıda bazı oyunların yeniden değerlendirilmesi istenirse yeni 6 üye ikinci ve nihai değerlendirmeyi yapar. Ön eleme puanı birinci ve ikinci değerlendirmelerin puan ortalaması hesaplanarak belirlenir. Değerlendirmeler online sistem üzerinden yapılır. Puanlar değiştirilemez.  İlk 15 seçilir. Elektronik oylama ile 10 aday ve sonra son 5 aday belirlenir.  Yani oyun sayısı ve jüri üyesi çok ama sistem jüri başkanına ve 6 üye üzerine kurgulanmış. Afife Ödülleri’nin sistemi, yaratılmak istenen prestije rağmen çok zayıf.

Bu seneki oylama beş oyunu öne çıkarmış: 1984, Cadı Kazanı, Fosforlu Cevriye, Kim Bu Ben, Tartuffe. Yılın oyunu yılın yönetmeni adayları bu beş oyundan. Sahne tasarımı, giysi tasarımı sahne müziği adaylarından dördü  1984, Cadı Kazanı, Fosforlu Cevriye, Tartuffe oyunlarından. Işık tasarımı 1984, Tartuffe ve Cadı Kazanı; koreografi adaylarından üçü Tartuffe,  Fosforlu Cevriye ve 1984’e ait. 1984 En Başarılı Kadın Oyuncu ve Genç Kuşak Sanatçısı  hariç her dalda(10) aday çıkarmış.

Bir dalda aynı kişi(ler) birden fazla aday olmuş. Yiğit Sertdemir En Başarılı Yönetmen dalında iki; Barış Dinçel En Başarılı Sahne Tasarımı dalında iki; Işık Tasarımı dalında Cem Yılmazer üç oyunla Kemal Yiğitcan iki oyunla aday olmuşlar ve beş adaylık iki kişiye paylaştırılmış. Yardımcı rolde En Başarılı Kadın Oyuncu dalında aynı oyundan (Fosforlu Cevriye) iki aday seçilmiş. Genç Kuşak Sanatçısı dışındaki adaylıklar 15 oyundan çıkmış. 12 dalda adaylık çıkaran toplam oyun sayısı 20. Toplam 233 oyunluk dağarcıktan çıkan sayı bu.

Ben hep jüri üyelerinden her birinin kaçar oyun seyretmiş olduğunu merak ettim. Hiç açıklanmadı. Kulağıma gelenlere bakarsam bu sayı 50-60 civarı. Puanlama görece bir iş olduğu için her ay seyredilmiş oyunların puanlamasının o ay içinde yapılmış olmasının yâni daha başka oyunları seyretmeden yapılmasının da görece sıralamayı ortadan kaldırdığını düşünüyorum. Zira tiyatroda puanlama mutlak bir kriter değildir, olamaz. Puanlama bir başkası ile karşılaştırılarak yapılmalıdır. Tiyatro oyunlarında verdiğiniz puan matematiksel bir doğrunun ifadesi de değildir. Yani bu oyunun rejisi 5 puandır denemez. Kişiden kişiye ve rakip oyunlara göre değişir. Bu nedenle Afife Ödüllerinde puanlama sistemi yanlıştır.

Bu yıl adaylıklarında aynı kategoride aynı kişiye verilen birden fazla adaylık saçmadır. Ayrıca bu nedenle aday olamamış diğer kişilere de saygısızlıktır. Mesela 233 oyun içinde seçilen iki kişiden başka üç ışık tasarımcısı daha  yok mudur?       

Genel olarak benim yıllar içinde edindiğim izlenim ödül jürilerinin tiyatro dışı bazı konuları öne çıkarmaktaki tercihleridir.  Bu, ödülü koyanın kişisel beklentileri ( dergisine alacağı reklam beklentisi vb) olduğu gibi bir pozisyondaki bir  arkadaşı destekleme amacını da taşımaktadır. Bu husus genellikle ödenekli tiyatroların yöneticilerinin yaptıklarını abartılı bir şekilde alkışlamak ve onu sorumluluğunu taşıdığı makamda başarılı göstermek amacını taşır. Bu bir anlamda tiyatro yapıcılarının dayanışmasıdır. Bazen de bir oyun toplumsal mesajı dolayısıyla öne çıkarılır. Ödül töreni gecesi basına malzeme olan pek çok teşekkür konuşması yapılmıştır. Seçilen oyunlara bu çerçevede bakın. Bu arada Türk Tiyatrosu’nun ihmal edildiğini ödüllendirmelerin kişilerin alkışı haline geldiğini  görebilirsiniz. Maalesef tüm tiyatro ödülleri Türk Tiyatrosu’nun vizyonu ve misyonu ile ilgili hiçbir şey yapmamaktadır. Bu noktada şu hususu belirtmek zorundayım. Ödenekli kurumsal tiyatrolar ile özel tiyatroları aynı kapta yarıştırmak doğru değil. Bu adaletsiz bir yarış olmakta.  Özel tiyatrolar yaşam savaşı verirken ödenekliler daha rahat tiyatro yapabilmekte. Tabii ki ödenekli tiyatroların olanakları da geniş.  Özel tiyatroların ödenekliler ile yarışma şansı yok. Bu açıdan bakınca özellikle teknik konularda ödenekli tiyatroların adaylıkları doğal gelebilir. Bana doğru ve doğal gelmiyor.

Gelelim İstanbul dışından aday 1984’e. Sanıyorum Murat Daltaban’ın çevresi nedeniyle özel  ilgi gören bir tiyatro Nilüfer Kent Tiyatrosu. Yazarlar Bursa’ya gidip arkadaşlarının oyunlarını seyreder ya da Murat Daltaban’ın Nilüfer Kent Tiyatrosu’nda yaptığı oyunlar İstanbul’a davet edilir. Bu her tiyatronun sahip olabileceği nimetlerden değildir. Bu sene de öyle oldu. 1984 İstanbul’a getirildi. İstanbul’da jüri üyelerinin oyuna ulaşması kolaylaşmış oldu. Bir oyun İstanbul’a getirilmişse anlayın ki o yıl ödüllerde o oyun ödül listesinde olacaktır. Bu aslında önceden ödüllendirme demek ve haksız ve de adaletsiz bir tutum.

Bu yılın adaylıklarını ‘kapan’ dört büyük  yapımı (1984, Fosforlu Cevriye, Tartuffe ve Cadı Kazanı) seyretmiş bir kişi olarak adaylıkları ve 1984’e verilen özel önemi kendi penceremden doğru bir şekilde değerlendirme şansım var.

1984 hakkında fikir beyan ederken diğerleri ile karşılaştırma yapabilme şansım var. O oyunları düşündüğümde 1984’e 10 adaylık çıkmasını da anlamış değilim.  1984 bence rejisi ve teknik özellikleri ile kötü bir oyun. 1984 yılını zamanın içine doğru oturtamamış, romanın içeriğini doğru anlamamış ajite sahneleri ile seyirciyi avlamak için yapılmış, biçimin içeriği yok ettiği  yönetmenin ülkemizin başında bela ettiği ve kendini bir türlü ondan  kurtaramadığı  ‘in your face’  kalıpları içinde gerçekçi olması gereken konuyu ‘absurd’leştirmiş bir oyun 1984. Bugüne dair göndermeleri  sığ, seyirciye ulaşmayı değil  yönetmenin kendini tatmin etmesini  hedeflemiş bir oyun. Teknik alt yapısı karanlık görsel ve işitsel defoları olan bir oyun.  Kısaca yönetmen Murat Daltaban oyunu kendi şânı için yapmış alkışı da İstanbul jürilerinden beklemiş. Öte yandan Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nun başında iki yıldır  röpriz ve yabancı oyunlarla kurduğu repertuvarı ile Bursa’da yâni Ahmet Vefik Paşa’nın Bursa’sında onun tohumlarını ektiği tiyatrodan uzak bir tiyatro yapan Murat Daltaban’ın Afife ya da başka bir ödülle ödüllendirilmesi Türk Tiyatrosu’na yapılan  ihanetin onaylanması anlamına gelir.  Murat Daltaban sanki Bursa’ya değil İstanbul tiyatro alemine kendini  alkışlatmak amacını taşımakta ve sorumluluğunu taşıdığı görevin kentsel niteliklerini umursamamaktadır ki bu tutum yolu Bursa’dan geçmiş ve Bursa'da Türk Tiyatrosu geleneğini yaşatmak için canını vermiş nice tiyatrocunun kemiklerini sızlatmakta. Daltaban’ın Bursalı tarihçi Uğur Ozan Özen’in kitaplarını okuyarak   feyz almasını istemek çok mu olur acaba?  Ondan beklemek fazladır ama jüri üyeleri hatalarından dönebilir.

Ey Afife ödüllerinin 33 jüri üyesi, Lütfen Murat Daltaban’ın Anadolu’da bir tiyatroda Türk Tiyatrosu için  yapması gerekenleri ve sorumluluklarını ona hatırlatın ve değerlendirmeniz adaylıklar ile sınırlı kalsın ve ona son seçimde oy ve ödül vermeyin. Yapacağınız bu iş Anadolu’da tiyatro yapmakta ve yapacak olan tiyatroculara uyarı olsun. Arkadaşlığı ahbaplığı bir yana  bırakın ve Türk Tiyatrosu’nu düşünün. Türk Tiyatrosu’na bu şekilde yararınız dokunsun.

Ey Yapı Kredi Bankası, kurulan bir oyunun parçası olmayın. Sizin kesenizden saltanat sürenlere dur deyin.

Melih Anık

Not: Bu arada bir fon aracılığıyla öğrencilere burs  veriliyor olmasından memnunum. Ayrıca toplulukların online sistem üzerinden yarışmak amacıyla kendi adaylıklarını  sisteme girebilme olanağını da alkışlıyorum. Bunlar benim yıllardır yazdığım hususlar.