27 Haziran 2011 Pazartesi

BÜO’da Kadınlar Meclisi (Yoksa “Kadınların Barışı” mı?)

Bu Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları(BÜO), beni çok uğraştırdı ne yalan söyleyeyim. O kadar da konuştuk Volkan Mantu (ve biraz da Bilal Akar)  ile. Ama ben elimle tutmadan olaya tam vakıf olduğuma kendimi inandırmadan olmuyor. Oyunu seyredeli nerdeyse 2 ay oldu, bu araya seyahat girdi, Aristophanes’i  yeniden okumak gerekti , ancak toparlayabildim yazıyı.

20 Haziran 2011 Pazartesi

Tiyatroda “Entelektüelleri Rehabilite Etmek”

Mao, devrimden sonra demiş ki: “Şimdi sıra entelektüelleri  rehabilite etmeye geldi.”  (Bu söz derin bir tartışmaya götürür bizi ama kapsamı daraltayım.)
‘Onlar’ günlük hayatımda ‘kanaat önderi’ diye  önüme çıkıyor. Kimini gazete köşelerinden, kimini  tv’lerdeki tartışma programlarından tanıyoruz. Dediklerini dinliyorum, yazdıklarını okuyorum, ülke ve dünya analizlerini anlamaya çalışıyorum. Pek azını sonuna kadar dinleyebiliyorum. Bazen ruhumu eğitmek için onları dinlemeye, okumaya  zorluyorum kendimi. Çilehaneye girdim farz ediyorum ama en çok iki paragraf ya da iki dakika dayanabiliyorum. Çoğu aynı şeyleri tekrar ediyor, ufuklarının darlığı içimi sıkıyor. Yazdığı yazının başlığından,  tvde söylediği ilk cümleden ne ve hangi tarafta  olduğunu anlamak mümkün. Lâfı evirip çevirip kimin övgüsü haline getireceğini bilmek beni çok sıkıyor. Pek çoğu tiyatroya gitmiyor ama ülke ve dünya üzerine ahkâm kesiyor. En çok beni aptal yerine koymalarına dayanamıyorum.  Kendini dinletecek olan dinleyenden daha ârif (akıllı, sezgili, anlayışlı ve bilgili) olmalı değil mi! 
Beni ilgilendiren tiyatronun entelektüeli.  Tiyatronun haline bakarak,  ülkemin ilerlemesinde önemli rolleri olduğuna inandığım için “onlar neyi eksik yapıyorlar da bu haldeyiz” sorusunu düşünüyorum sık sık.   

14 Haziran 2011 Salı

“Medea” Üzerine Tiyatro Biteatral’e Açık Mektup

Sevgili Tiyatro Biteatral,
10 Mart 2011 tarihinde Maya Sahnesi’nde oynadığınız Medea isimli oyununuzu seyrettim. Oyun sonunda salondan çıkarken aklım, oyun üzerine düşündüklerimi nasıl ifade edeceğim ile meşguldü. Oyun  hakkında ne düşünüyorum;  bu oyundan neyi, nasıl ifade ederim? Maya Sahnesi’nden Taksim’e çıkana kadar kararımı vermiştim. Size mektup yazmalıydım.

7 Haziran 2011 Salı

Oyunlar Kaça Ayrılır?

Tiyatronun ‘oyun’larından bahsediyorum tabii, benim en çok keyif aldığım ‘oyun’lardan.
Cevabı belli bir soru,bunu bilmeyecek ne var! Artık yuvada drama eğitimindeki çocuk bile bilir, ağlatan ve güldüren oyunlar vardır, (çocukların bile şaşırdığı) oyuncuları çocukça konuşan oyunlar da. Orta okul seviyesinden itibaren trajedi, komedi, dramdır; üniversite yıllarında 'grotesk, epik, suratına, tulûat, doğaçlama, ezilen' olur tiyatro… TV izleyicisi için ‘hoş hareketler’ tiyatro sayılır. Hayata atılınca, ‘benim hayatım tiyatro’dur. Çocuğu olan için ‘dramatik eğitim’dir tiyatro. Yaşlanınca ‘nerede o tiyatro’lar, ölen oyuncunun arkasındanyaşananlar tam bir ‘tiyatro’!!!!
Bu yazıdaki tiyatro sınıflandırması farklı. ‘Yazana göre’ tiyatro var artık… ‘Hakkında kim yazmış söyle, seni söyleyeyim’ yani.