21 Aralık 2019 Cumartesi

Düzeyli Bir Aile Komedisi: Çat Kapı (Uygur Sanat Tiyatrosu)


Uygur Sanat Tiyatrosu Neil Simon’un ‘Come Blow Your Horn’ oyununu Çat Kapı ismiyle sahnelemiş. Uygur Sanat Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni Süha Uygur. Metni  Bilge Koloğlu çevirmiş. Oyunu Bora Seçkin yönetmiş. Dekor Cihan Aşar, kostüm Buket Engin, ses&ışık Erkan Kaledibi, afiş tasarımı Galip Aksular, afiş fotoğrafı Eren Yiğit tarafından yapılmış. Yapımcı Filiz Senger.


15 Aralık 2019 Pazar

Ümmühan, Can ve Lillian’ın İtirafları


Lillian’ın İtirafları oyununun sonunda başları kalabalık tebrikleri kabul ediyorlar. Nikâh törenlerine katılamadığımız için özürlerimizi bir daha belirtip hem yeni bir hayata geçişlerini hem de oyunu tebrik ederken ‘Konuşalım’ dediğinde ben  Bu akşam başınız kalabalık, bir uygun zamanda oturup  uzun konuşalım’ dedim.  Can ‘Biz hep oradayız. İstediğiniz zaman gelin. Yeni salonumuzu görün’ dedi.  Oradayız’ dediği yer Kadıköy boğası civarında beş katlı bir bina. Tiyatro Dünyası Oyuncuları binanın iki katını tiyatro eğitimi ve provalar için kullanıyordu.  Şimdi beşinci katı da kiraladı ve orasını küçük bir gösteri merkezi olarak yeniden düzenledi.  Bana göre tiyatronun mutfağı/laboratuvarı orası. Ümmühan ve Can sanıyorum evlerinden daha çok orada yaşıyor. Oranın dışında da gösteriler, turneler, yeni oyun okumaları ve de tercümeleri ile geçiyor zamanları. Onlar kadar tiyatroya bu kadar ‘dalmış’ her ânlarını tiyatro ile doldurmuş başka birini tanımıyorum. Benim kadar tiyatro seven birini bile daraltan bu hayat düzeni zaman zaman yaşadıkları tersliklere rağmen onların yüzündeki gülüşleri silemiyor.  Onlar bütün zorluklara rağmen yeni oyuncular yetiştiriyor,  nerede tiyatro mekânı bulurlarsa oraya oyunlarını götürüyor, yetiştirdikleri oyuncularla yeni oyunların provalarına giriyor yeni yeni oyunlar sahneliyorlar. Yanılmıyorsam şu sıralarda Tiyatro Dünyası Oyuncuları’nın iki, kursiyerlerle yaptıkları altı oyun aynı anda değişik sahnelerde seyirci ile buluşuyor. Tiyatro Dünyası Oyuncuları  yetişkin oyunları yanında aynı zamanda çocuk oyunları da yapıyor.


10 Aralık 2019 Salı

Tatbikat Sahnesi’nin Protestosu: 'Dadaist' Nina(Visniec)


Matéi Visniec tarafından yazılmış Nina ya da İçi Doldurulmuş Martıların Hassasiyetinden oyunu bu sezonun üstünde durulması gereken oyunlarından biri belki de en önemlisi. Oyun kitap olarak Nina ismiyle Mitos Boyut tarafından basıldı. Burak Üzen çevirmiş. Oyunu Tatbikat Sahnesi  Erdal Beşikçioğlu rejisi ile sahneledi. Oyundaki üç rolü Elvin Beşikçioğlu(Nina),  Ünsal Coşar(Treplev), Erdal Beşikçioğlu(Trigorin) canlandırıyor. Dekor ve kostüm tasarım Barış Dinçel, ışık tasarım  Mahir Köksal video mapping Can Akyürek yönetmen yardımcısı Selin Tekman afiş tasarım: Hande Şiri. Oyuncular ve tasarımlar konusunda bir şeyler yazmayacağım. Her biri yaptıkları işte belli bir düzeyin üstünde isimler. Bu oyunda da bilinçli olarak rejinin onlara verdiği görevi yerine getiriyorlar. Bu oyunun dikkate değer özelliği rejisi. Ben de reji üstünde duracağım.  


30 Kasım 2019 Cumartesi

Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda Tuhaf Bir Miras Hikayesi ( Peter Quilter )


Oyunları 27 dilde 40 ülkede oynanan Peter Quilter’in ‘Curtain up!’ oyunu Nazlı Gözde Yolcu tarafından ‘Perde!’ İsmiyle Türkçeye çevrilmiş ve ONK Ajans’ın koleksiyonuna eklenmiş.

 

Oyun Bakırköy Belediye Tiyatrosu tarafından  Yelda Baskın’ın uyarlaması ve rejisi ile ‘Tuhaf Bir Miras Hikayesi’ ismiyle oynanıyor. Uyarlama oyunun ve rollerin isimlerinin ve de oyunda beklenen ‘kurtarıcı’nın yerine bizden bir ünlünün seçilmesi, bizim seyircimize uzak noktaların budanması, yakın gelecek noktaların eklenmesi gibi  değişikler ve başka oyunlardan birkaç sahnenin, şarkının eklenmesi ile yeniden düzenlenmiş. Tekst açısından baktığımızda sıradan bir oyun. Ancak yazarın iyi bir konu yakaladığını söylemek gerekiyor:



8 Kasım 2019 Cuma

Taies Farzan'dan Oyunculuk Resitali: Bir Kadın Hikayesi(Tiyatro Mydonoz)


Bir Kadın Hikayesi Tiyatro Mydonoz yapımı bir oyun. Tiyatro Mydonoz’un kendi cümleleriyle tanıtımı şöyle:
2010 Yılında Kurulan Tiyatro Mydonoz; 9 yıldır perdelerini açmaktadır. Bu süre içinde; Müsadenizle Deliriyorum, Boşananlar Kulübü,  Zoraki Kocala,  Hırsız,  Dem-i Devran Aşki Cennetin Çocukları “KERBELA”, Geleceğe Dönüş, Kayıp Masallar, Sihirli Kutunun Sırrı, Doğumdan Sonra Ölümden Önce Bir Kadın Hikayesi, Yokluğum, While in Hell (Cehennemdeyken), The Break Up Project (Ayrılık Projesi) Oyunları, Çeşitli İnsan Kaynakları Uyum ve İletişim Workshop çalışmaları, Mikro Mimik, Beden Dili Workshop ve seminerleri ile (2007/2009 arası Türk Telekom’da olmak üzere) var olmaya çalıştı.Turne tiyatrosu olan Tiyatro Mydonoz yurtiçi ve yurtdışı turneleriyle oldukça önemli kitlelere ulaştı…2019/2020 sezonunda Tiyatro Mydonoz 6 Oyunla sezonda seyircileri ile buluşacak.



Oyunun tek oyuncusu Taies Farzan’ı anlatmak için ayrı bir yazı yazmak gerekiyor. Bu yazı kapsamında özetleyeyim:
İran’da doğan Farzan ailesiyle 14 yaşında önce Türkiye’ye ardından Almanya’ya göç etmiş. İstanbul’da dans okulunda okumuş dans ve ses eğitimi almış. Farsça, Türkçe, Almanca, İngilizce ve Kürtçe konuşuyor. Pek çok sinema filminde oynamış, ödüller almış. Televizyon programları yapmış, dizilerde ve tiyatro oyunlarında oynamış. Farzan çok iyi bir oyuncu. Kısa süreler içinde mimikleri ile  yazdan kışa geçebiliyor. Mimiklerinde ilkbahar da var yaz da. Sesi ve tonlanması ile duyguları doğru aktarıyor. Bu özellikler  seyircinin sahneden kopmadan onu takip etmesini, anlattığı hikayenin peşine takılmasını sağlıyor. Tek kişilik bir oyunda bunu başarmak her oyuncunun becerebileceği bir iş değil.

Oyun bir üçüncü sayfa hikayesi; bir sapığın tecavüzüne uğrayan evli bir kadının cinnet anında onu öldürmesiyle değişen hayatını anlatıyor. Bana  gönderdikleri tekst, reji metni gibi. Tekstin başlangıcında oyun kahramanı Sara tanıtılıyor ve çeşitli durumlar içinde onun ruh hâline ait açıklamalar yazılmış. Bu rol ile ilgili masa başı çalışmasının ayrıntılı yapıldığını gösteriyor. Sahnede bu ruh hallerini görüyorsunuz. Yazar olayın tüm yanlarına dokunan dikkate alan bir tekst yazmış.   Oyunun başarısı tekstten ve rejiden (Çağıl Bozbeyoğlu) önce oyuncudan geliyor. Açıkça söylemem gerekirse tekst Farzan’ın oyunculuğu sayesinde bu denli etkili oluyor. Bu oyunu seyretmenizi öneriyorum. Zira Farzan’ın oyunculuğu ödüllük. Oyunda anlatılan çarpıcı bir kadın hikayesi. Bu nedenle (İstanbul dışında da) çok oynanmasını ve çok seyirciye ulaşmasını isterim, dilerim.

Melih Anık

7 Nisan 2019 Pazar

Boşa Gitmiş Çaba: CİMRİ(Ankara Devlet Tiyatrosu)


ADT İstanbul’a turne yaptı. Genel Müdür’ün baş rolü oynadığı Cimri’yi getirdi. Bir arkadaşımın mazereti nedeniyle iade edeceği biletleri alarak gittik seyrettik. Yâni önceden Cimri gelsin de gidelim diye bir hazırlığımız yoktu.




6 Nisan 2019 Cumartesi

Atatürk Havalimanı için Bir Öneri: SANATIN SERBEST BÖLGESİ



İstanbul Havalimanı devreye girdi. Atatürk Havalimanı ile ilgili çeşitli projelerden bahsediliyor. Millet Bahçesi yapılması bu projelerden biri. Benim başka bir fikrim var.
Ben Atatürk Havalimanı’nın SANATIN SERBEST BÖLGESİ(SSB) olmasını öneriyorum. İngilizcesi de şu : FREE ZONE of ART (FZA)
Ülkemizin pek çok yerinde ticari serbest bölgeler var. Bu bölgeler imalatların yapıldığı, ihraç ve ithal edilen malların depolandığı alanlar. Çok güzel bir fikir. Benzerini sanat ile ilgili alanlarda kullanılması çok güzel olur. Bildiğim kadarıyla bu türlü bir alan dünyada yok. Bu yapana da dünya çapında bir prestij katacaktır. Dünyaya ‘know-how’u bizden çıkmış örnek bir proje olur.
Bu alanda konserler, seminerler,  konferanslar, defileler, sergiler, müzayedeler, gösteriler  düzenlenebilir. Sanat alanında imalatlar burada yapılır. Sanatımız dünyaya burada toplu bir şekilde  sergilenir ve  pazarlanır. Açık hava sanat alanı olur. Yurt dışı kaynaklı firmalar bu alanda ofis açabilirler. İstanbul coğrafi konumundan kaynaklanan özelliğini çok güzel kullanabilir. Avrupa ile Uzak Doğu’nun sanatını birbirine bağlar. Gerçekten kültürlerarası bir köprü olur.  Yurt içinde yurt dışına çıkmış gibi olursunuz. O alanda yapılacak projelerin gümrük ile ilgili meselelerden kaynaklanan formaliteleri az olur. Hatta konser vb gösterilerin bilet fiyatları ucuzlar. TL yurt dışında kullanım alanı bulur. Yabancı firmalar kiralama vb işler için TL ile ödeme yapabilir.
Bu fikrin heyecanı sardı beni. Elbette karşı görüşler olacaktır. Tüm görüşler projenin sağlıklı yapılanmasına katkı sağlar.
Melih Anık     

Aklıma geldikçe yazıma ek(ler)

Düşünün uluslararası turneye çıkmış bir müzisyen uçağı ile alana iner. Konserini verir uçağına atlar gider. Benzer şekilde konsere gelen yabancı izleyiciler için de kolaylık olmaz mı? 


15 Mart 2019 Cuma

OCAK’TA BAHAR(İBBŞT- KOVAÇEVİÇ) NE DİYORSUN EY YÖNETMEN?


Duşan Kovaçeviç’in yazdığı  Ocak’ta Bahar, Bilge Emin tercümesi ve Nurullah Tuncer rejisi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendi. Oyun Mitos Boyut Oyun Dizisi’nin 611 sayılı kitabı olarak yayımlandı.

Kovaçeviç, 1976/77 yılında yazdığı metni 2013 yılında yeniden düzenlediğini, metnin yerüstünde ve yeraltında yaşayan insanlara dair  hikâye için çok önemli, aynı zamanda hayatî bir noktayı oluşturan ve yayınlanmayan bazı hatıralar üzerinden oluştuğunu belirtmiş. Yeraltında(Underground) filmi bu oyundan yola çıkılarak çekilmiş. Oyun, filmin bir bölümünü oluşturuyor.


8 Mart 2019 Cuma

Seyredilmemesi Eksiklik Olmayacak Oyun: Fotoğraf 51(Craft)


İngiltere King’s College’da Rosalind Franklin’in(Funda Eryiğit) ekibinde çalışan Raymond Gosling(Orçun Soytürk) tarafından  1952 Mayıs’ında kristalize dna’nın x-ışınları ile çekilmiş fotoğrafı bilim dünyasında ona takılan isim ile Fotoğraf 51 olarak biliniyor. Bu fotoğraf King’s College’da çalışan Maurice Wilkins(Jak Cem Avnayim) tarafından Cambridge’den James Watson’a(Selahattin Paşalı) gösterilir. Watson, Francis Crick(Barış Arman / Bahadır Efe) ile birlikte diğer kaynak ve çalışmaları da kullanarak dna molekülü modelini ortaya çıkarır. Çalışmalarına ilişkin makale 1953 yılında Nature isimli dergide yayımlanır. 1962’de Watson, Crick ve Wilkins’e Nobel Ödülü verilir. Rosalind Franklin’in ismi Nobel alanlar arasında yoktur. O tarihte Rosalind Franklin hayatta değildir. Nobel ödül geleneğine göre hayatta olmayanlara ödül verilmez ve hiç bir ödül üçten fazla kişi arasında paylaştırılmaz.  Anna Ziegler  feministçe yaklaşarak Rosalind’in şahsında olayı erkek egemen  dünyada kadınların hakkının yendiği üzerinden hareketle Fotoğraf 51’i yazar. Piyesin içinde bu konu sık sık dile getirilir. Erkekler kadın meslektaşlarına ön isimlerini kısaltarak küçümseyici şekilde seslenirler.  Antipatik kadınlar laboratuvarın havasını bozmaktadır.  Saç modelleri ve giysileri alay konusu olur. Bir kadının yaptığı hata hemen göze batar. Üniversite yemekhanesi erkekler içindir Savaş zamanı İngiltere’de kadın bilim insanları çalıştırılmamıştır. Kadının kimyası erkeklerin teorileri vardır.  Kısaca  bilim dünyasında kadının adı yoktur. (Bir bilim kadını olan kızımdan da biliyorum. Bu konu hâlâ devam etmektedir.)   Fotoğraf 51 olaya yukarıda özetlediğim pencereden bakan bir oyundur. Ve kendince Rosalind Franlin’e yapılan haksızlığı ortaya çıkarmaya çalışır. Shakespeare’in Kış Masalı’nden bahsederek Franklin’in seyrettiği oyunda Hermione rolünün hangi oyuncu tarafından oynandığının hatırlanmaması ile ilgili bir dokunuş yaparak konuyu  Rosalind’in hatırlanmaması ile birleştirir. Oyunda beş erkek arasındaki tek kadın oyuncu da sanırım özellikle yapılmış bir tercihtir.

26 Şubat 2019 Salı

İBB Şehir Tiyatroları’nda II.Abdülhamid'in Hafiyesi: Amanvermez Avni


Amanvermez Avni serisi Ebussüreyya Sami tarafından yazılıp 1913-1914 yılları arasında 10 kitap halinde yayımlanmış.


20 Şubat 2019 Çarşamba

Mâziyi Süsleyip Piyes Yapmak: Aşk Kalıcıdır ( Dilek Türker - Tiyatro Ayna)


Hakan Altıner ile birkaç oyun öncesi ayak üstü birkaç cümleyi geçmeyen sohbetlerimizin dışında bir yakınlığımız olmadı. O anlarda onun kelimeleri seçişinden, ifade tarzından nâzik ve mütevazı  bir insan olduğunu biliyorum. Onun hakkındaki görüşüm özgeçmişine, sözlü ve yazılı röportajlarına, seçtiği oyunlara ve oyunlardaki oyuncu seçimlerine ve de hakkında yazılanlara dayanıyor. Hakan Bey yıllardır ödül jürilerinin çok etkili isimlerine sahnesinde yer veriyor. Tiyatromuzun çınar isimleri onun sahnesinde yer alıyor. Ancak sanırım bu Hakan Bey’in aleyhine oluyor zira ödül jürileri belki de ‘torpil’ olarak anlaşılır falan diyerek Hakan Bey’in Türk Tiyatrosu’nda yaptıklarını ödüllendirmiyor. Sanki  ödüllerde ‘torpil’ yok! Çekinmeyin Hakan Altıner’e torpil yapın. Ona yaptığınız torpi, torpil olmaz. Nice dağıttığınız ödülden daha hak edilmiş bir ödül olur.  


17 Şubat 2019 Pazar

Reji Başarısı : Kosovalı Peer Gynt (İstanbul Devlet Tiyatrosu)


İstanbul Devlet Tiyatrosu Kosovalı yazar  Yeton Neziray’ın(1977) Kosovalı Peer Gynt oyununu Senem Cevher çevirisi ile  Saydam Yeniay yönetiminde sahneledi.
Kosovalı Peer Gynt, ülkesindeki savaştan kaçarak Avrupa’da bir ülkeye iltica etmek isteyen Peer Gynt’ün serüvenini anlatır. Oyunda savaş atmosferi var. Baba’nın sözlerinden içinde yaşanılan atmosferi anlamak mümkün: “….. evde yiyeceğimizin olmaması önemli değil. Bizim özgürlüğümüz yok. O yüzden bize köpek muamelesi yapıyorlar. Onun için çok kan dökülecek.” Baba’nın kinayeli sözlerinde Kosovalının serüvenine yapılan göndermeyi anlıyorsunuz:  Vatana yardım etmek, Avrupa caddelerinde dolaşmaktan daha iyidirPeer İsveç, İngiltere ve Almanya’ya iltica için  müracaat eder. Hepsinden de reddedilir. Yazarın Avrupa’daki sözde demokrasiye, ırkçılığa, önyargılı ve iki yüzlü tutuma eleştirel bir bakışı olduğunu anlıyoruz. Peer hep ‘kürkçü dükkânına’ iade edilir. Orada da savaş onu karşılar. Yıllar sonra(2014)  Peer, Stockholm’de oğluyla buluşur. Cebinde babası ile alay konusu olan soğan, yanında yapay bacaklarının yerine geçen  koltuk değnekleri vardır. Oğluna ‘zor zamanlar için soğanı’ verir.

12 Şubat 2019 Salı

‘Kutsal Canavar’ Ali Poyrazoğlu ve Tak Tak Takıntı


‘Usta’  peruğunu, küpelerini çıkardı, rolden çıktı kendisi oldu, yaldızlı yıldızları seyircilere üfledi,  dakikalardır onu alkışlayan seyircileri 'oyuncu'nun en yalın hâliyle selamladı. Diğer oyuncular onun yanında tek sıra oldu. O akşam da gemiyi limana sağ salim ulaştırmanın keyfiyle ve saygıyla eğilerek alkışlara teşekkür ettiler. Geriye doğru dönüp sahnede onlarla aynı platformda  onları izleyen bizleri  selamlamadan önce geçen on onbeş saniyelik anda yaşadığım hazzın zevki  ile tiyatroya teşekkür ettim.  Sanki ben de yüzümdeki makyajı silmiş en çıplak hâlimle sahne ışıklarının sıcaklığını yüzümde hissetmiş, salona yayılan yıldız tozlarından payımı almıştım. 


14 Ocak 2019 Pazartesi

Kendi Gök Kubbemiz- Yahya Kemal (İDT- Sönmez Atasoy)


İstanbul Devlet Tiyatrosu oyunu Kendi Gök Kubbemiz bence sezonun en önemli oyunlarından biri. Oyunu seyrettiğim günden bu yana epey bir zaman geçti. Bu süre içinde ben Yahya Kemal ile haşır neşirdim. Okudukça konu derinleşti, derinleştikçe yazmaktan korkmaya başladım. Neyi nasıl yazmalıydım? Öte yandan çok da keyifli bir yolculuk oldu ve devam ediyor.  


9 Ocak 2019 Çarşamba

Tiyatro Sezonu Açılırken İki Oyun(Batı ve Ruki) ve Oyun Önerilerim


Geçen sezon sonunda başlayan iki oyun Batı ve Ruki farklı görünse de aslında aynı konuya dokunuyor: Öteki(leştirme). Batı'nın yazarı Rémi De Vos(Fransız) Ruki'nin yazarı Rike Reiniger(Alman), Batılı.  Batı 2000'li yıllara ait bir hikâye, Ruki'nin geçtiği zaman 1930'lar. İkisinde de faşistler var. Aradaki 70 yılda dünyada değişen bir şey yok.
İki oyun da yönetmen başarısı ile öne çıkıyor öncelikle. Arzu Bigat Baril(Batı) ve Reha Özcan(Ruki) çok başarılı metin okuması yapmış, yalın, sade, titiz ve derin. Batı, Kirpi Tiyatro, Ruki DeepBleuIdeas (Ustaların Sahnesi) Yapımı.

Tiyatromuzda Avangard Örnekler: Araf(Kuzguncuk Sanat) ve Son(İBBŞT)



Avangard 1830'lardan itibaren önce siyaset sonra sanatın diline giriyor. Aslında askeri bir terimdir ve "birliğin öncü kolu" için kullanılır. Bu yolda yürüyen sanatçıların amacı "insanlığın hülyalarını, tarihin menzillerini canlandırıp, modernliğin fikir hayatını kurmaktır"("avangard kuramı" İletişim yayınları) "İlericilik" olarak anlaşılan avangard, "yabancılaşma"yı getirir. "Avangardın şok, skandal, şaşırtma gibi teknikleri medyanın ve eğlence dünyasının standart  trükleri arasına girer."(a.g.e.) "Trük"ler ortaya çıktıkça avangard da yoldan sapma eğilimi gösterir. "Öncü" olmaktan daha çok "şaşırtıcı olma, şok etme"  öne çıkmaya başlar. Türkiye sanatı da avangard akımlardan etkilenir. Bizdeki avangard dünyadaki gibi felsefi bir nitelikte değildir. Gerekçeleri, nedenleri de çok tartışmalıdır. Genellikle dünya ile iletişimi olan sanatçılar tarafından "ithal" edilir. Bir anlamda taklittir. Farklı sanatçıların algısına göre biz de avangardı kendimize göre algılamaya başlarız. Dünyada çıkışı ve gelişimi olayların dönemlerin felsefi değerlendirmelerine bağlıyken bizim avangardımız sonuçla ilgilenir ve şekilsel denemeler olarak ortaya çıkar. Meselâ "in-yr-face" böyle gelir yerleşir bizim sahnelerimize. Giderek "taklidin taklidi" olacak kadar da "derinleşiriz"(!) bu konuda. 

2 Ocak 2019 Çarşamba

Tiyatro Nok'tan Geriye Ne Kaldıysa



Tiyatro Nok hayatları aynı erkekle kesişen iki kadının hikâyesini Tufan Afşar rejisi ile oynuyor.  Erkeğin iki kadından da çocuğu var. Biri evlilik ilişkisinden diğeri evlilik dışı ilişkiden. Çocuklardan biri diğerinin iliğine muhtaç. Verici çocuğun annesinin  o erkek hakkındaki iddiaları bir süre önce mahkemece reddedilmiş. Kadın evlilik dışı ilişki yaşamış olduğu erkekle ilgili hesabı zihninde  kapatamamış. Ama ilik nakli için onun izni gerekiyor.  İki kadın geçmişin yükü ile karşılaşıyor. Biri kızını kurtarmak istiyor diğeri ise elindeki kozu kullanarak aşağılanmış olmanın bedelini ödetmek.