25 Ekim 2023 Çarşamba

HÖST! Siz bundan anlarsınız..

Bu sabah gene bir oyun eleştirisi yazmak için bilgisayarımın başına geçtim. Belki ben eleştiriyi yazmayı bitirip yayımladığım zaman oyun kalkmış olacak. Çok kez öyle durumlarla karşılaştım. Yâni oyunun kaldırılmasından ben sorumlu değilim. Aslına bakarsanız eleştiriyi öncelikle oyunun ekibi merak eder. Seyircilerin içinde okuyan da çok azdır. Seyirci eleştiri okuyarak oyun seçmez. Ödül jürileri festival organizatörleri salon kiralayanlar sponsorlar devlet yardımı verenler de eleştiriye aldırmaz. Oralarda ahbap çavuş ilişkisi geçerlidir diziden tanınmış oyunculara bakılır. Bunları bilirim bilmesine de ben neden eleştiri yazarım? KENDİM İÇİN YAZARIM. Küçük bir umudum gelecektendir. Gelecekte bir gün biri oyunu sahnelemek isterse belki benim bulduklarım onun işine yarar. Bu nedenle yaptığım araştırmaları kaynak olarak eklerim yazıma.

Oyun eleştirisi yazmak bir ‘challenge’dir(meydan okumak) benim için. İsterseniz Don Kişot’un yel değirmenlerine karşı açtığı savaşa da benzetebilirsiniz. Oyun metnini okumakla başlar savaşım. Önceden aldığım notlara bakarak oyunu seyrederim. Seyrederken reji ile metin arasındaki farkları ve rejisörün eklediği yenilikleri ya da çuvallamaları not ederim. Oyunu seyrettikten sonra işim daha da çoktur. Literatür araştırması yaparım. Oyun hakkındaki makaleleri bulup okurum. Kafamda şekillenen yazının kağıda dökülmesi kısa zaman alır ama yazıyı yayımlamadan birkaç gün daha tutarım. Her gün yeniden okurum. Fügen’e okurum. Onun görüşlerini alırım. Yazı içime sindiğinde yayımlarım. Sosyal medyada paylaşırken oyun ekibinden hiç kimseyi etiketlemem. Zira yazı kendim içindir.
Sosyal medyada arkamdan konuşan çok. Çoğunu kulaktan duyuyorum. Birileri benim ‘bir şey olmak’ istediğimi yazıyor ‘içinde kalmış’ diyormuş bazıları. Boş kişiler kendisi gibi görür başkasını. Tiyatro âleminde olmak istediğim ‘bir şey’ yok. İçimde kalan da bir şey yok. Zira bizim tiyatro aleminde değer verdiğim bir maddi ve manevi bir post yok. Hem arkamdan konuşanların bulunduğu bataklığa mı düşeyim durup dururken? Gelen teklifleri kabul edip oyun yönetirim istesem. Yazdığım oyunları ve fikirleri kapı kapı dolaşıp pazarlarım istesem. Jüri üyeliği tekliflerini kabul ederim istesem. Ödül vermeyi düşünenlerin tekliflerini kabul ederim istesem. Eleştiri yazılarım benim oyun metin ile girdiğim bir mücadeledir. Tarihe de not düşerim. Çok keyif alıyorum. Gerisi beni ilgilendirmiyor. Arkamdan konuşanlara da Muhsin Ertuğrul’vari bir HÖST! Anca gidersiniz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder