22 Mayıs 2025 Perşembe

Okunmak İçin Yazılmış Bir Oyun : Cehennem(Nether) (Tatbikat Sahnesi)

 

Bilgisayar  Oyunları Tarihçesi

 İnternet ortamında oynanan sanal oyunların geçmişi çok da eski değil. 1989 yılında çıkan Simcity, 2011 tarihli Minecraft oyunu 2013 tarihli Nether binlercesi olan oyunlardan üçü.  Oyuna isim olan ‘Nether’,  Minecraft’da geçen ateş, lav denizleri, düşman yaratıklar , biyomlar(bitki ve hayvan toplulukları) ve yapılar barındıran cehennem benzeri bir boyuttur(realm).  Nether 2013’de çıkan hayatta kalma oyununun da ismidir. Bu tür oyunlar keşfetmek, kişilik yaratmak, yapı yapmak ve eğlenmek  amacı taşır. Minecraft 2011 de çıkmış 2009 dan 2011 e kadar test edilmiş. Oyuncular ham madde keşfedebilir alet ve eşya üretebilir, toprak işleri makineler yapılar yapabilir, düşman çetelerle savaşabilir, diğer oyuncularla işbirliği yapabilir. Onlarla rekabet edebilir. Hayatta kalma ve yaratma  modları vardır.  Oyun2023 de 300 milyon adet satılmış. Türünün ilk örneklerinden biri olan Simcity viral âlemde inşaat oyunudur. Kendi kentini kurma ve yönetme oyunudur.

Bu âlem ilk çıkıştan itibaren çocukların ve gençlerin hayatına girdi. Hatta bazıları için tutku oldu. Zaman içinde teknolojik gelişmelere paralel olarak bu tür oyunlar büyük aşama kaydetti. Tiyatronun rakibi olacak bir seviyeye geldi. Bu tip interaktif  oyunlara  dadanan çocukları, gençleri tiyatroya  alıştırmak giderek zorlaşacak. Kendi hikâyesini yazan mekân tasarlayan karakter yaratan/olan  gençler tiyatro ile ne kadar  ilgilenir kuşkudayım. Oyunlar onların eğlence anlayışını değiştirdi. Bence bu oyunlar tiyatro için bir tehlike ama aynı zamanda bir fırsat olabilir. Gençliğimde önüme çıkan bu oyunlar  ilgimi çekmedi hâlâ da çekmiyor. Bu nedenle  Cehennem oyunu bana biraz uzak. Ben anlamaya çalıştım. Bu nedenle bu yazım bir tiyatro eleştirisinden daha çok bir anlama çabasıdır.

Oyun hakkında yazılan eleştirileri seyirci yorumlarını okuduğumda  oyun hakkında yazılanların  ‘anlama’ya mı dayanıyor  diye sordum kendime. Ben oyundan  çıkmadığını ama seyircilerin başkalarından / birbirlerinden duyarak görmüş gibi yaptıklarını  ya da gördüklerini öyle anlamlandırdıklarını  düşünüyorum. Ben onlara da yardımcı olmak istedim.  Oyunu seyredenlere/seyredeceklere yardımcı olursa sevinirim.

 Tiyatroda Nether(Cehennem)

 Jennifer Haley bilgisayar oyunlarından aldığı ilham ile The Nether oyununu yazmış. Bilgisayar oyununun bir benzerini tiyatro sahnesinde yaratmaya çalışmış. Oyunun taslağını(draft) 2011 yılında yazmış. Oyun 2013’de Los Angeles’ta 2014’de Londra’da seyirci ile buluşmuş  2015’de kitap olmuş. Taslak ile kitap arasında farklar onun da anlattığı âleme çok da hâkim olmadığını gösteriyor.  İyi yönden bakarsak  bu tür yazma denemelerinin  tiyatro ufkunu geliştirdiğini söyleyebiliriz. Ancak zihinde tasarlanan  sanal âlemin fiziksel gösterilmesi sıkıntılı bir çaba.

Oyundan bahsedeyim:

Nether denilen yerde Morris isimli bir detektif Papa isimli bir kişiyi arıyor. Papa pedofiliyi bilgisayar oyunu haline getirmiş biri. Dedektif onu bulursa oyunun terminalini  ve giriş kodunu bulacak ve oyunun yasaklanmasını sağlayacak. Oyunda kullandığı isimler özel olarak seçilmiş. Bilgisayar oyununu yazan Sims bize Simcity oyununu hatırlatıyor. Doyle oyunda bir bilim öğretmeni.  Oyundaki bilimsel açıklamaları yapan karakter. ‘Slang’(argo)  olarak ‘idiot’(budala) demek. Dubhgall ‘dubh black dark gall stranger foreigner’ ın(karanlık yabancı) karışımı. Gizemli bir karakter.  Evdeki dört çocuk: Barnaby İncil’den geliyor İbranice. Rahatlık teselli demek. Donald dünya hükümdarı.  Antonia paha biçilmez. İris klitoris.

Pedofili hadisesini araştıran dedektif  Morris bize Gateaway Kilisesi papazı Robert Morris’i hatırlatıyor. Morris 12 yaşındaki bir kıza sarkıntılık  etmiş. Ve sıkı durun Trump’ın ruhsal danışmanı olmuş. Hideaway oyundaki gizemli mekânın ismi. Getaway’e çok benziyor.

Bunlara Sims’in Papa olduğunu da ekleyince resim tamamlanıyor. Yazar dinsel bir atmosfer çiziyor. Tabii ki bu noktaları Türk seyircinin anlaması mümkün değil.

Oyunda Sims kişisel özgürlükten bahsediyor. Zira bu oyunda herkes başka bir kişiliğe bürünebiliyor.  Toplumda var olan yozlukların oyunlar vasıtasıyla sokağa dökülmesinin önlendiğini  iddia ediyor. Ona göre sadece yetişkinler oynayabiliyor bu oyunu ve oyuna şifreyle girilebiliyor.  Zaten sokaklarda çocukları bulmak da mümkün değil. Yetişkinler de onları sanal ortamda buluyor.  Morris ise toplumun sağlığını korumak adına  bu oyuna son vermek istiyor.  Çocuk tacizinden suçlanmış Morris’i hatırlatan  karakterin detektif olarak  canlandırılması tuhaf geldi bana.

 Hideaway ismi verilmiş bir ev var. Bu eve titiz bir incelemeden sonra ‘login’ ediyorsunuz. İçeri girerken önceden hazır edilmiş karakterlerden birini seçiyorsunuz o oluyorsunuz.  Ev bahçe içinde Victorian stili yapılmış. Evde dört çocuk var. O çocuklarla ‘eğleniyorsunuz’. Ama birden anlıyorsunuz ki çocukların arkasında yetişkin insanlar varmış. Onlar çocuk değil.  Evdeki  9 yaşında İris  60 yaşlarında bilim öğretmeni Doyle’muş meğerse. Doyle o bedeni seçmiş ve o bedene girmiş. Olayı araştırmak isteyen müfettiş de Woodnut ismiyle eve girmiş.  Dedektif Morris de çocukken  yaşamış o tecrübeyi.  Sims ve Morris (sanal) baba kızmış meğerse. Eve giren misafirler çocukları balta ile doğrayabiliyor. Hatta Papa onları teşvik ediyor.  Woodnut İris’i doğruyor. Ama bu zihinden yapılan bir cinayet. İris tekrar diriliyor. Taslakta eve giren Woodnut  Morris’in kendisi. Kitapta yazar Woodnut isimli bir müfettiş yerleştirmiş oyuna. Cokeberry o isimle login ediyor. Taslakta dört kişi varken kitapta rol sayısı beş.

Draft ile kitap arasında farklar var. Yazar gündem olan bilgisayar oyunlarından aldığı ilhamla oyunu yazmış ama sonra üzerinde değişiklikler yapmış. Taslakta ‘her’ ile anlatılan kitapta ‘Iris’ olarak netleştirilmiş. İlkinde muğlak olan ifadeleri netleştirmiş. ‘Virtual’ dünya ile ilgili tez, taslakta Morris’e aitken kitapta Sims’e verilmiş. Her iki versiyonu okuduktan sonra yazarın oyun kurgusundan çok da emin olmadığını anlarsınız. O da arayışta.

 Bir de teknik özellikler var ki bunları sahnede canlandırmak çok zor. Yazar kendisiyle yapılan bir röportajda rejiyi serbest bıraktım diyor. İsteyen istediğini yapsın. Ama sorgulama yapılan masadan ve Manila dosyadan vaz geçmemiş. Oysa bir yerde Morris  Sims’i bahçesinden alıp soruşturma odasına getiriyor.  Döşemedeki bir ışık içinde karakterler kayboluyor. Teknolojinin başkasının bedenine girmeyi mümkün kıldığı  bir ortamda Morris raporu  manila dosyadan okuyor  ve çantada taşıyor.  Öte yandan enerji akışı önemli deniyor.  Yani bir taraftan ileri bir teknoloji var ama diğer yanda da ilkel iletişim. Bu reji yapacak olana da güçlük yaratıyor.

 Oyun Türkiye’de İstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından 2016’da oynanmış.  Tatbikat Sahnesi oyunu 2020 yılında repertuvarına almış ancak pandemi nedeniyle kesintiye uğrayan oyun 2022’de tekrar gündeme gelmiş.  Dekor ve kadro yenilenmiş. Her zaman yaptığı gibi Tatbikat Sahnesi oyuna ekler yapmış. İris’in ayaklarındaki zincir buna örnek verilebilir. Zaten zihinde tasarlanan bir karaktere zincir vurulması da tuhaf. Bence zihindeki oyunu fizikselleştiriyor. Yazar kendisiyle yapılan röportajlarda mekân tarifini serbest bıraktığını söylüyor. Tatbikat Sahnesi versiyonunda oyuncak at zihinsel bir hayâl. Üstünde geçen sahne ise tatmin duygusunu  veriyor ama bu yeterli mi? Yazar İris’i 9 yaşında bir oyuncu için yazdığını ama ergenlik öncesi 13-14 yaşlarında bir kız çocuğunun da oynayabileceğini söylüyor. Aslına bakarsanız oyun hayâl edilebilir ama özellikle bizim ülkemizdeki teknik  imkânlarla sahnelenemez. Ama bu koşul sadece bizim ülkemizle de sınırlı değil. Ekran karşısında oynanan bir oyun sahneye aktarıldığında seyircinin imge gücüne emanet edilmiş demektir. Yani seyirci işin içine dahil edilmeli ya da içinde olmalıdır. Bu seyircinin ilgisi ve deneyimi ile ilgilidir. Bizde sanal dünyadan bahseden yazılar röportajlar seyirciyi yönlendiriyor. Seyirci de onun ışığında öyle görüyor  ya da gördüğünü zannediyor. Asıl sorun hiçbir şey bilmeyen seyirciye oyun ne kadar geçiyor ulaşıyor onu anlamak lâzım.  Ben oyundan çıkarken kulak misafiri olduğum sözlerden seyircinin aklının karışık olduğunu hissettim.   Cehennem oyununun sorunu o noktada başlıyor.  Hele benim gibi internet oyunu özürlü iseniz kabul etmeniz zor olabilir.

 Evet ben gençken benzer oyunlarla tanıştım ama kafam kabul etmedi öyle bir dünyayı. Oyunlarla haşır neşir ol(a)madım.  Örneğin 60 yaşlarında bir insanın zihninde 9 yaşında çocuk gibi olması anlaşılabilir ama bu tiyatro sahnesinde  anlatılması imkansız gibi bir şey. Hele bu fiziksel olursa yani bedenin başka bir bedene girmesi oyun bile olsa bence hayâl değil saçmalık. Yazar o 60 yaşlarında bir bilim öğretmenini  İris yapıyor, detektif Morris başka bir kimlikle eve(Hideaway) giriyor. Yazar basılı kitabında Morris’in Woodnut olmasından vaz geçmiş onu beşinci karakter  yapmış.  Zihinsel denen şeyler fiziksel gösterilince  saçmalık başlıyor.  Öldürülen İris yeniden diriliyor. Bunlar bir bilgisayar oyununda yapılabilir ama sahnede?   Tarif edilen mekân hem var hem yok. Bence sap samana karışık. Virtual(sanal) , tiyatro sahnesinde anlatılması son derece güç bir boyut.

  Tatbikat Sahnesi iyi niyetli elinden geleni yapmış. İlk dekorunu  geliştirmiş. 9 yaşında bir kız çocuğunu 39 yaşında  Selin Tekman’ın oynaması çok doğru bir düşünce. Sims’i oynayan oyuncu(Ünsal Coşar) çok yerinde bir seçim. Morris’i oynayan Elvin Beşikçioğlu  role çok yakışmış. Üç oyuncu da iyi oynuyor ama oyun sıkıntılı. Adem Aydil canlandırdığı karakter(Doyle) için fazla içine kapalı geldi bana. Eda Eğilmez'in(düzeltmeZeynep Ekin'in) rolünün gereğini yaptığını söyleyebilirim. Dekorda kullanılan bilgisayar efektleri(Can Akyürek) başarılı. Dekora epey para harcanmış. O dekoru turne dolaştırmak da para. İçimden bu oyun için bu kadar fedakârlığa değer mi diye soruyorum. 

 Oyunun ana damarı pedofili( çocuk sapkınlığı). Her pedofili vakası aynı değil. Yazarın anlattığı ve tartışmaya açtığı husus ülkemizdeki pedofili vakaları ile aynı değil. İnsanların hayal güçlerini engelleyemezsiniz, bu oyunları  sokaklardaki kötülüğü odalarda ekran başında tatmin ediyoruz savları anlamsız hatta tehlikeli tartışmalara yol açar.  İnsan istediğini olur hayallerine sınır koyamazsınız tartışmaları abes. Bu eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek gibi bir şey.

 Tiyatroya önem verdiğine inandığım Tatbikat Sahnesi’nin bu oyunu neden seçtiğini ve oyunu oynamak için yaptığı fedakârlıkları takdir ediyorum ama anlamıyorum kabul edemiyorum. Türk Tiyatrosu Tatbikat Sahnesi’den kendine özgü ve özel, gündeme dokunan, kulağı tersten göstermeyen daha iyi oyunlar bekliyor. Bence bu Tatbikat Sahnesi’nin topluma sorumluluğu.

 Melih Anık

 

 

Yazan: Jennifer Haley

Çevirmen: Gülay Gür

Yönetmen: Elvin Beşikçioğlu, Erdal Beşikçioğlu

Dekor Tasarım Barış Dinçel

Video Mapping Can Akyürek

Afiş Tasarım Hande Şiri

Oynayanlar: Ünsal Coşar, Elvin Beşikçioğlu, Zeynep Ekin Öner(Seyrettiğim gösteride Eda Eğilmez vardı) , Selin Tekman, Adem Aydil

Not: O akşam Zeynep Ekin Öner oynamış. Ben Eda Eğilmez sanmışım. Özel nedenlerim var ama anlatmam zor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder