Tiyatro Öteki Hayatlar’ın “Üç Yapraklı Yonca” isimli
piyesini seyrettim. Oyunu seyretmiş olmaktan dolayı memnunum. Eda Erman ve Ufuk
Karagöz’ün oyunculuklarını beğendim. Özellikle Eda Erman’ın sahnede âdeta başka
bir kişi olmasını sahnenin büyüsü ile açıklayabildim. Elbette onun tiyatroyu
sevmesinin rolü var(herhalde). Her iki oyuncunun güzel oyunculukları oyunu
sıkılmadan seyretmemi sağladı. Ancak oyun daha kısa olabilir miydi diye de
düşündüm.
H.Can Utku, 1978 doğumlu. Galatasaray Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü (Fransızca) mezunu. 1997’de yazdığı ilk oyunundan bu yana 2014
tarihi itibariyle tam yirmi sekiz oyun yazmış. Galatasaray Üniversitesi Tiyatro
Topluluğu ile oyunlar yönetmiş. Tiyatro Öteki Hayatlar topluluğunda oynanan
oyunlarını kendisi yönetmiş. 2001 yılından bu yana oyun, roman, deneme, felsefe
kitabı olmak üzere pek çok çeviriye de imzasını atmış.
2006 yılında 1. Mitos-Boyut Oyun Yazma Yarışması’nda Ölü Güvercin ile Başarı
Ödülü; 2007 yılında 11. Afife Tiyatro Ödülleri’nde Karşılaşmalar ile Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü ve Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nde Elim Sende
ile Mansiyon’a değer görülmüş. 35. Ulusal İsmet Küntay
Tiyatro Ödülleri'nde, "İsmet Küntay Özendirme Ödülü"ne H.Can Utku'nun
yazıp yönettiği "Düriye Teyze"(2008) oyunu ile Tiyatro Öteki Hayatlar
lâyık görülmüş. Görüldüğü gibi kitaplar ve tiyatro içinde dolu dolu geçen bir
hayat.
Okuduğum piyesler Başıbozuklar dışındakiler kadın erkek ilişkileri
üzerine idi. Başıbozuklar ise bir örgüt içindeki hesaplaşma ve kahraman
yaratmanın arka plânını anlatıyor.
Benim çıkış noktam Üç Yapraklı Yonca olduğu için diğer oyunlarından
edindiğim izlenim ile o oyunu anlatmam gerekiyor. Üç Yapraklı Yonca bir
ilişkinin zaman içinde değişen evrelerini üç aşamada anlatıyor: Tanışma,
evlenme-ayrılma ve yıllar sonra karşılaşma. Çok bilindik bir hikâye
anlatılıyor. Kadınla erkek tanışır, evlenir, anlaşamaz ayrılırlar ama ilişkiden
bir tortu kalmıştır. Yazar üç zamanı tarihteki üç olaya bağlamış. Almanya’da
duvarın yıkılması, Amerika’da Dünya Ticaret Merkezi’nin yıkılışı ve Maya
Takviminde olduğu söylenen 21 Aralık miti. Bence bu seçimlerde de eşit olmayan
bir şey var. Maya Takvimi ilk iki olaya göre farklı karakterde. Ayrıca bu olaylar ile
kadın erkek arasındaki ilişki arasında bir ilinti kurmak da mümkün olmuyor. Oyuna
ismini veren yoncanın dört yapraklısını bulma metaforu dialog akışı içinde
anlamını kaybediyor. Metindeki dialog,
kesintisiz akıyor ama bence zaman zaman çok uzuyor. Her bir sahne gerçek
zamanlı olarak başlıyor ve bitiyor. Dialog sorularla genişliyor ya da birisinin
aklına gelen bir şey konuşmanın yönünü değiştiriyor. Ben şöyle yorumladım:
Yazar oyuna başlarken hikâyenin ana hatlarını kararlaştırıyor ve yazmaya
başlıyor. Dialog eğer açmaza girerse yazar zengin dağarcığından bir şey buluyor
ve yeni bir kapı aralıyor. Dialog slalom yaparak dağdan aşağı hızla inen bir kayakçının
inişine benziyor, kimi zaman kapılara çarparak kimi zaman iki kapının tam
ortasından geçiyor kayakçı(yazar). Yazar da sağ salim finişe varıyor ama oyunun
rafine edilmesine ihtiyaç var. Belki de geri dönüp ortaya çıkan metnin yeniden
ele alınması ve de oyunun amacını belirleyen cümleye göre budanması/kurgulanması
gerekiyor. Bu hâliyle bazı dialoglar hedefsiz görünüyor. Piyes olması için “dialog”un
yetmediğini düşünüyorum. Diğer bir husus da şu: üç perdeden oluşan oyunun
perdeleri tek perdelik oyun gibi değil. Anlam, üç perde yan yana gelince ortaya
çıkıyor. Ancak oyun üç sahnelik oyun bütünlüğüne de sahip değil, üç sahne kopuk
duruyor. Stella Adler “Aktörlük Sanatı” isimli kitabında : “ ‘Tartışmak’
eylemini anlayabilmemiz için de ‘konuşmak’, ‘çene çalmak’, ‘sohbet etmek’ gibi
bazı eylemlerden başlamakta yarar vardır” diyor. Oyun yazarının amacı bir
“tartışma” ortaya koymaktır. Bunu da en ekonomik olarak yapması gerekir.
Dolayısıyla sahnedeki kurgu günlük hayattan farklı olmalıdır.
Utku’nun okuduğum oyunları genellikle 2-3 kişilik. Ölü Güvercin oyununda
iki erkek dört kadın, altı kişi var. Tiyatro metnine en yakın bulduğum Ölü Güvercin.
Bu oyunun kurgusundan geliyor. Ama hepsi için ortak bir saptama yapabilirim.
Can Utku gösteriyor ama oyunlarında “kendisi” yok. Yazar ne diyor? İletmek
istediği ne? Okuduğum oyunlar hakkında tek bir cümle kurmak istediğimde oyunu
anlattım hep. Tüm karakterler aynı şekilde konuşuyor, benzer cümle kalıpları
ile ifade ediyorlar kendilerini, aynı şekilde mantık yürütüyorlar sanki hepsi
aynı kişi yâni yazar. Edindiğim bir
izlenim de şu: Sanki oyunlar bir hikâye, roman olarak yazılmış da anlatım
satırları çıkarılmış dialoglar kalmış gibi geride. Can Utku seyirciye pek fazla
iş bırakmıyor.(Adviye hariç.) Ben bu yazış tekniğini, yazarın aynı zamanda pek
çok kitapla uğraşmasına bağladım. Çeviriler onun oyun yazarlığını etkilemiş
diye düşünüyorum. Can Utku’nun “dolu” ve söyleyecek çok sözü olan bir insan
olduğunu hissediyorum. Gözlemciliği mükemmel. Bilgi birikimi özel. Ancak
tiyatro dilinin özgünleşmesinin kendini salt tiyatroya ayırması ile yerini
bulacağını düşünüyorum. Yazıyla ve tiyatroyla bu kadar iç içe yaşayan bir
yazarın çok daha iyi oyunlar yazacağına inanıyorum ve bekliyorum.
Dekor tasarımı(Artun Özsemerciyan ve Kerem Alhas) minimal, amaca hizmet
ediyor, pratik ama oyunun yapısına uygun mu? Sözün önüne geçmemeye çalışmış
olduğu belli. Ancak balkon sahnesinde fondaki siyah perde yerine balkona açılan
bir pencere ve kapının olmasını beklediğimi, park sahnesinde bir bankın
yetmediğini; asansörün bizim hayâlimize bırakılmasını basit bulduğumu ve
havadaki hayâli düğmelere basılmasından daha farklı çözümler bulunabileceğini
düşündüğümü söylemek isterim.
Küçük salonlar ışık tasarımını(Ufuk Karagöz) göstermiyor ışık sadece
aydınlatma olarak kalıyor, belki de daha fazla ustalık istiyor.
Kostüm ile ilgili bir sorumlu yok. Yazarın tanımına uyulmuş.
Oyunun Yönetmen Yardımcısı Berrin Dinçer, sahne asistanları Cansu Tan, Nezaket
Erden, Taha Adal, Yağız Gürcan. Kerem Alhas fotoğrafları çekmiş. Afiş broşür
tasarımı Artun Özsemerciyan’a ait.
Tiyatro Öteki Hayatlar’ı hayata geçirenlerin yolları
Galatasaray Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’nda kesişmiş. Yaklaşık 10 yıldır
Tiyatro Öteki Hayatlar’da birlikte tiyatro yapıyorlar. Tiyatronun fedakârlık olduğunu gösteriyorlar.
Tiyatro Öteki Hayatlar topluluğu ve H.Can Utku üzerine
onların onuncu yılında yazı yazdığım için geç kaldığımı itiraf ediyorum. Onların
gösterdiği çaba daha fazla ilgiyi hak ediyor.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder