15 Nisan 2014 Salı

“Tek Oyunculu” Hamlet (İstanbul Devlet Tiyatrosu)

Ülkemde  Işıl Kasapoğlu’nu ve Bülent Emin Yarar’ı seven çok. Bu sınırsız bir hayranlığa dönüşmüş. (Yanlış anlaşılmasın ben de severim onları ama sınırsız değil.) Kasapoğlu ve Yarar belki de bundan ama eminim arkadaşlıklarından ve de tiyatro dünyasındaki yerlerinden güç alarak orijinalinde  24  kişilik olan Hamlet’i beş kişiye indirmişler. (Bu “proje”yi başkası önerse kabul olmaz, başkası yapsa salon boş kalır(dı).) Ama "proje"yi önerenler ve kabul edenler haklı baksanıza  Afife jürisi  bunun dördünü onaylamış,  “Yılın En Başarılı Yönetmeni(Işıl Kasapoğlu), “Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu”(Bülent Emin Yarar), “Yılın En Başarılı Sahne Tasarımı”(Hakan Dündar), “Yılın En Başarılı Işık Tasarımı”(Cem Yılmazer) dallarında aday yapmış. Oyunun dekorunu yapan kostümü de yaptığı için geriye beğenilmeyen bir tek müzik kalmış. Oyunun künyesinde yazsaydı müzik de aday olurdu ama müziğin iki kişilik orkestrası(Yasemin Taş ve Cansın Bezircilioğlu) var ama tasarımcısı yok. Şu andaki durumuyla oyun “Yılın En iyi Prodüksiyonu”na da aday olma potansiyeline sahip ama aday değil. (Hiç değilse bu noktada Afife jürisi ile aynı fikirdeyiz.) Kabahat müzikte (herhalde). Künyesinde yazan her şeyi beğenilen bir oyun neden “Yılın En iyi Prodüksiyonu”na aday değil? Fazlası var eksiği yok, neyi eksik aday olanlardan? Nedeni metin olabilir mi? Öyle ya bir de “metin” var. Yâni bu oyunun esasını belirleyen metnin dramaturgu(Zeynep Avcı) var da dramaturglara ödül verilmiyor. İstanbul Devlet Tiyatrosu da Zeynep Avcı’nın ne yaptığına da karar veremedi bir türlü. İlk duyurduklarında  Zeynep Avcı, “oyunlaştıran”dı. (Beni uyaran Ege Küçükkiper oldu) Ben çok şaşırmadım. Zira Zeynep Avcı’nın Shakespeare tercümeleri “farklı”, uyarlama, yeniden oyunlaştırıyor zaten. Fazla bulduğunu kaldırıyor. (Bknz: Venedik Taciri) Sonra “uyarlayan“ oldu. En sonunda “dramaturg” olmasına karar verilmiş ki oyunun künyesinde bu unvan ile anılıyor. Afife jürisi de “arada kaldı” herhalde, ”Hangi Zeynep Avcı’ya ödül vereceğiz” diye. Bu hususun önemli olduğunu düşünüyorum. Zira “tek kişilik”(?) Hamlet bu durumdan “alınmış”(!), ben “neyim?” diye şaşırmış kalmış. Yeni bir oyun mu, uyarlama mı, dramaturjik çalışma mı? Çünkü ortada karmakarışık bir şey var.

Ben “İstanbul DT hiç özgün Hamlet oynamadı” tartışmasına girmeyeceğim. (Aslında oynanmış. Hem de oynanmadı diyen eski genel müdürün döneminde) Amaaan, oynanmamışsa ne olur? Her şeyin bir zamanı gelir. “Tek kişilik” Hamlet’i “ısınma” sayarız. Ama bu ülkede “Hamlet enflasyonu” var. Arka arkaya dört Hamlet. Herkes Hamlet’i bir yerlerinden çekiştirip duruyor. Ne isterler bu Hamlet’ten?

“Tek kişilik”(?) Hamlet ne diyor? Oyunun hemen başında insanî bir meseleye parmak basıyor. İnsanın  “var olma” meselesi. Oyuna böyle girince “kral babası amcası tarafından öldürülmüş bir oğlun” davranışı, kişisel bir “öfke”ye dönüşüyor. “Katil amca ve onun yatağına giren anne” kişisel bir mesele hâlini alıyor. “Çürümüş bir şeyler olan ülke”, “işbirlikçi yabancı devlet”,  “ülkeyi karıştıran baba Fortinbras”, “ülkeye el koyan oğul Fortinbras” zamanımıza ibret verici yeni dünya düzeni olarak ortaya çıkamıyor. Biz de Hamlet’in oyunculara söylediği “tiyatro” tiradı ile içimizi ferahlatıyoruz. Bugün Hamlet’ten beklediğimiz bu mu?  

Bülent Emin Yarar, Hamlet’e “var olmak mı yok olmak mı” diye başlıyor. (Kemal Başar en sona atmıştı bu tiradı. Hamlet hayata gözlerini yumarken hatırlamıştı meseleyi.) “Gezici” bir tirat yâni. Shakespeare’i “yeniden okumak” bu olsa gerek. Anlıyorum ki  “bütün mesele bu”. Kimine göre “mücevher kutusu” olan sahnede taç, kılıç ve kitap var. Mücevher kutusu ne için, kim için? Shakespeare diyeceğim onun metni paramparça. Hamlet diyeceğim ama nedeni yok. Geriye oyuncu Bülent Emin Yarar kalıyor. Güzel de bir erkek, mücevher kutusuna siyah satenler içine tek taş pırlanta yüzük gibi konur mu? Peki Hamlet’in “alâmeti farika”sı olan “kafatası” nerede? O sonradan mezarın içinden çıkacak. Neden? Gerçekçi olsun diye mi?  Sahnede gerçek olan ne? Tepeden düşen ve kan ve de deniz olduğuna inanmamız istenen perdeler mi? Şapka da olan kâğıttan kayık mı? Bir de baston var Polonius’un kullandığı. O da  doğru kullanılmıyor elde sopa gibi kalıyor. Oysa Polonius’un replikleri ile uyum içinde kullanılması gerekiyor. Peki kitabın içinden çıkan palyaço burnu neyin nesi? Ha bir de mendil var cepten çıkan. (Rahmetli Orhan Boran’ı hatırladım birden)

Aklıma takılan en önemli şeyi sizinle paylaşacağım. Hiçbir zaman iktidara yani krallık tacına ulaşamayacak olan Hamlet, elinde taç, o tacın durduğu yükseltiye oturmuş hayalet babasını dinliyor. Oyunun hemen başında bunu görünce içime bir soğukluk geldi. Oyunun neden yapılmış olduğunu sorgulamaya başladım. Bir de Hamlet parmağı ile bizim tarafı gösterince dedim ki “Şimdi yandık, suçlu biz olacağız.”

Ben babanın hayaletinin aslında Hamlet’in kafasının içinde olduğunu düşünürüm. Bu yüzyılın insanı için de makûl olan odur.  İster vicdan deyin ister halüsinasyon, bu Hamlet’in davranışlarındaki dengesizliği açıklar. Hamlet’in duyduğu sesler kendi kafasının içindedir. Nedense Hamlet oyununa takla attıranlar bunu düşünmez. Ve neden Fortinbras’lar kolayca yok edilir oyundan?

Hamlet’i “tek kişilik” yaptığında oyunun monologlardan oluşması daha iyi olurdu. Bülent Emin Yarar  karşılıklı dialogları da seslendiriyor. Bu oyun, onun oyunculuk kapasitesini göstermek için düzenlenmiş gibi sanki.  Bu nedenle de oyun “tek kişilik” değil “tek oyunculu”. “Tek kişilik Hamlet” metnini yazmak daha zor bir iş. Tüm edebiyatı taramak gerek. Şimdi ise Shakespeare'in Hamlet’ini al kırp kes parçala dağıt ve “mücevher kutusuna” koy, prens gibi giydir, arkasına müzik döşe, olsun bitsin.  Zaten seyirci de jüri de bayılmaya hazır.  Affedin beni ama bu kadar basitliği kaldırmıyor yüreğim. “Resital “falan da diyemiyorum. (“Resital” diyen eleştirmenin başkanı olduğu jürinin ödüllerini bekleyelim. Afife, Hamlet’e  ödül vermezse “resital” diyen jüri başkanının jürisi ödül verir. “Resital” demiş daha ötesi var mı?)

 Tek oyunculu olunca ister istemez aklımıza meddah geliyor. Bu Hamlet meddah mı? “Jain”(Hem evet hem hayır.) Hatırlatıyor ama ne meddah ne de “tek kişilik” oyun. “Mesel” değil “meseli” yok “meselesi” müphem. “Tek oyuncu” gösteri yapıyor.  

Metin, dramatik yapısından çıkarılmışsa ki öyle, o zaman oyunculuğun da buna uyması gerekiyor(en azından). Kısaca oyuncunun role uzaktan bakması yâni epik oynaması gerekiyor. Benim bildiğim Bülent Emin Yarar çok dramatik bir oyuncu. Bu özellik teninin altında. Hamlet’i de kendi kıvamına getirmiş. Metin de ne diyeceğini bilmeyince “tek oyunculu Hamlet”,  “Bülent Emin Yarar Show”a dönüşüyor. Hamlet’in her tiradı belli bir gelişmenin değil ayrı ayrı zamanlarda ama aynı tonda söylenmiş şiirler hâline geliyor. Hamlet kime hitap ediyor? Seyirci kim? Belli değil.

Oyunun düzenini bir yere kadar yeniden düzenleyebiliyorsun. Ama tiradın yerini değiştirerek yeni bir şey yapmış olmuyorsun. Sahne sırasına dokunuşun bile sınırlı. Tek cümlelik mesajın yok. Peki ne yapıyorsun Allahaşkına?

Ben bu Hamlet’in hangi ihtiyacı karşıladığını, hangi boşluğu kapattığını bulamadım. Afife jürisi biliyor mu?


Melih Anık

Not. Oyunda kullanılan metin Sabahattin "Eyüboğlu"nun çevirisi. ("Eyuboğlu" olmasın?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder