Google’a rain man’i
sorarsanız 449 milyon sonuç geliyor.
Aramayı daraltıp ‘rain man’i sorarsanız
bir milyon yüz seksen bin sonuç alıyorsunuz. ‘rain man tiyatro keyfi’nin sonucu
ise yirmi bin iki yüz. (29 Nisan 2014) Ben 20200 sonuçluk Rain Man’i seyrettim
bu yazıyı yazdım. 449 milyon ile 20200 arasında ne kadar fark varsa, Rain Man
ile Tiyatro Keyfi’nin Rain Man'i arasında o kadar fark var.
Kemal Başar’ı Romeo ve Juliet(İBBŞT) oyunu ile tanıdım. Her şey
için “Benim benim…” demesinin dışında oyuna
yansıttığı yönetmen kişiliği ile pek bir sorunumuz olmadı. Bu sorunsuz ilişki “Çığ”
oyununda da devam etti. Ardından Külhanbeyi Müzikal’i geldi. Her üç oyunda sahnede
bir “yönetmen” izi görebiliyordum ama Hamlet ile birlikte kişisel egosunun kurbanı olan bir insan gördüm. Hamlet’te ip koptu. Üstün Akmen
ve Yaşam Kaya’nın “ahbap dost işi” eleştirilerine karşı çıkınca, Başar'ın Erbil Göktaş
ile arkamdan dedikodu yaptığını öğrenince işin rengi değişti. Kemal Başar’ın bana gönderdiği özel
mesajlarında “Türkiye’nin üçüncüsü olmayan
bir iki eleştirmeninden biri” iken birden “bahçesinden atti patti” oldum. Hamlet, bence Kemal Başar kariyerinde
bir "dip"ti ama o zaman Rain Man’i görmemiştim. Meğerse dibin de dibi varmış.
Kemal Başar, Tiyatro Keyfi ismiyle sürdürdüğü internet
sitesinden ilhamla aynı isimde bir tiyatro kurmuş. Tiyatronun internetteki
sayfasında “Tiyatro Keyfi, dünya
normlarında çağdaş tiyatro yapmak; yeni, ülkede sergilenmemiş metinleri ortaya
çıkarmak, yeni metinler üretmek, İstanbul'da kimliği olan bir binada üs kurup
salonların yanı sıra kentin farklı mekanlarında, parklarında, uygun açık
alanlarda, önce Avrupa'da, sonra dünyanın her yerinde bu eserleri sergilemek ve
farklı kültürler arasında iletişim sağlamak üzere Kemal Başar'ın sanat
yönetmenliğinde kuruldu” yazılmış. Rain Man’i seyrettikten sonra ben “Tiyatro
Keyfî” diye okudum adını. Zira “keyfimize
göre tiyatro yapıyoruz, kafamıza göre takılıyoruz” diye anlıyorum artık.
Rain Man 1988 yapımı bir film. Senaryosunu Barry Morrow and Ronald Bass birlikte yazmış.
Dan Gordon’un senaryodan sahneye uyguladığı oyun 2009 yılında “Apollo Theatre”da
sahnelenmiş. Tiyatro Keyfi de Şükran Yücel çevirisiyle oynuyor. “Dünya
normlarında çağdaş tiyatro yapma” iddiasının karşılığı Rain Man oynamak mıdır?
Tiyatro Keyfi oyunu şöyle tanıtıyor:” Başrollerini Dustin Hoffman ve Tom Cruise’un oynadığı Rain Man filminin
tiyatro uyarlaması. Değer ve ahlak duyguları gelişmemiş, hep kazanmak için
uğraşan ve çılgınca bir hayat yaşayan Charles, babası ölünce kaybettiği,
aklından çıkardığı otistik ağabeyi Raymond’la tanışır ve mirası ele geçirmek
için onu hastaneden kaçırır. Charles, Raymond’dan faydalanmaya çalışırken,
Raymond ona insanlığı öğretir.”
Başrollerini kimin oynadığının bizimle alakası ne? Amacını
söyle! Elindeki metin dünya şahaseri mi?
Otizmi mi vurgulamak istiyorsun? Görsel bir şölen midir yapacağın? Filmin
etkisini sahnede yaratabilecek misin? Saf ve temiz otistik beyinler ahlâksız
kişileri yola getirir mi demek istiyorsun? Bugün bu oyunun Türkiye’deki yeri nedir? Ne
yapmak istiyorsun? Ne diyorsun?
Bana kalırsa hiçbir şey demeyen ayrıca (vicdan rahatlığı ile
ifade ettiğim) kötü sahnelenmiş bir oyun var sahnede. (Otizm konusunda bile farkındalık yaratamadı.)
Sahne ortadan ikiye bölünmüş. Bir sahne önü var bir de
duvarla ayrılmış sahne gerisi. Arada bir pencere-kapı.(Dekor tasarımı: Murat
Gülmez) Işık (tasarım: Murat Özdemir) son derece yetersiz. Müzik, Can Atilla’nın meşgul bir anına denk gelmiş o da aradan
çıkarmış. Kostüme, tasarım( Berna Yavuz) dememek lâzım.
Kemal Başar tarafından yönetilen yukarda saydığım ilk üç oyun
ödenekli tiyatro, Hamlet ise CEF’in imkânları ile yapılmış oyunlardı. Yâni o
zamanlar Kemal Başar başkalarının parasını harcıyordu. Rain Man, kendi tiyatrosunun Tiyatro Keyfi’nin oyunu. Bu
kez kendi parasını harcamış. Oyuna bakınca az harcamaya çalışmış demek daha
doğru.
Oyun duvar arkasında
bir takım konuşmalarla başlıyor. Ne söyleneni anlamak mümkün ne de görebilmek.
Ben metaforlar uydurmaya çalıştım. Otistik bir zihnin gizemleri falan diye ama
baktım ki aslında bu yönetmenin fantezisi, videolar gibi. Ne anlatabiliyor ne
anlaşılabiliyor. Hadi anlatamadın bari göster, o da yok. Devrim Evin’in ağzının
içinde gezdirdiği kelimeleri de anlamak da ayrı bir azap. Evin, “rol kesiyor”. Ece Özdikici, Tamer Levent, Hakan Eke, Burcu
Görek de "görev" yapıyorlar. Çünkü onlar piyeste “karakter” olarak ortaya
çıkmıyor. Ama hiç değilse söyledikleri anlaşılıyor. Elde bir tek Reha Özcan kalıyor. Oyun
arkadaşı oyuncuyu parlatır, Reha Özcan tek başına karanlığı aydınlatmaya
çalışıyor. Tek başına ne yapsın?
Bence Rain Man vakit kaybı bir oyun. Kemal Başar’ın her
yaptığını beğenen Üstün Akmen, Tuncer
Cücenoğlu , Ece Saruhan, Erbil Göktaş ve Yaşam Kaya’nın “rektiri”leri (reklâm
amaçlı eleştirileri) ve hatta Erbil Göktaş’ın Reha Özcan’a ödül vermesi bile bu oyunu kurtarmaz.
Melih Anık
Not:
Kemal Başar arkamdan
karşıma çıkarsa döverim diyormuş. Şimdi daha da çok dayağı hak ettim sanırım. Bir eleştiri için ne riskler alıyorum. Bakalım aranızdan sesini çıkaran olacak mı?
Övdüğümde
bana inanan yerdiğimde de inanmalı, değil mi?
Şu notu düşmem gerekiyor: Ben oyunu Reha Özcan var diye seyrettim. Erbil Göktaş arkadaşının oyunundan daha başka adaylar bulabilse çıkarırdı ama o bile çaresiz kalmış bir tek Reha Özcan'ı aday yapmış. Oyundan akılda kalan bir tek Reha Özcan var. Özcan'ı seyrettiğim her oyunda ben onu aday listeme ekledim zaten.
Şu notu düşmem gerekiyor: Ben oyunu Reha Özcan var diye seyrettim. Erbil Göktaş arkadaşının oyunundan daha başka adaylar bulabilse çıkarırdı ama o bile çaresiz kalmış bir tek Reha Özcan'ı aday yapmış. Oyundan akılda kalan bir tek Reha Özcan var. Özcan'ı seyrettiğim her oyunda ben onu aday listeme ekledim zaten.
Oyunu seyrettiğim gecenin ertesinde Rain Man filmine denk
geldim tv’de.. Aradaki farkı bir kez daha anladım.
Erbil GÖKTAŞ
YanıtlaSilSayın Melih Anık,
Diyorsunuz ki;
"...Başar'ın Erbil Göktaş ile arkamdan dedikodu yaptığını öğrenince işin rengi değişti..."
1. Dedikodu yapmayı sevmem. Hele"arkamdan" sözcüğüyle pekiştirmeye ve vahim kılmaya çalıştığınız tümcenizdeki gibi davranmam. Dedikodu zaten birinin "arkasından" yapılır. Birinin yüzüne karşı söyleyemeyeceğim şeyi de "arkasından" konuşmam. Sizinle ilgili bu "dedikodu" diye adlandırdığınız konuda da zaten yüzeysel olarak sanırım "twitter"da tartışmıştık; aklımda kaldığı kadarıyla siz Romanya'da Kemal Başar'ın yönettiği bir oyun için davet edilmiş, hatta uçak biletiniz alınmış ve gelmeyeceğiniz için de üzülmüştüm. Çünkü bu davetleri ben "altın" değerinde görürüm ve bir "eleştirmen"in izlenimlerini, eleştirilerini mutlaka yazması gerektiğine inanırım. Fakat siz Romanya'ya gelmeyince, ben bunun nedenlerini öğrenmek istemiştim; siz de Kemal Başar'a sormamı söylemiştiniz; ben de öyle yaptım fakat Kemal Başar bu konuda konuşmadı, yani sizin deyiminizle "arkanızdan dedikodu" yapamadık. Ben de konuyu kapattım; tam bilgi sahibi olamadığım için de sizin hakkınızda da yazamadım. O yüzden "dedikodu" diye nitelendirdiğiniz söyleminizden üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum. Kendim için değil tabii ki, sizin adınıza üzülüyorum çünkü söylemizdeki "provakatif" etkiyi gözden geçirip tiyatromuz için "gerçekten" yararlı olabilirsiniz. Zaten bunu gördüğüm için size "dost" elimi uzattım ve kahve içmeye davet ettim; elbette kendi tercihinizdir ancak siz her seferinde hakkınızdaki olumlu düşüncelerimi "eksiltmeye" çalışıyorsunuz. Kendinize bu "kötülüğü" yapmayın.
2. Kemal Başar ve yönettiği oyunlarla ilgili eleştirilerinizi okuyorum. Hamlet'i beğenmediğinizi, Rain Man'in ondan da "dip"te olduğunu söylüyorsunuz; el insaf!... O kadar da değil!... Hamlet bir özel tiyatronun olanakları içerisinde "başarılı" bir oyundu. Evet Rain Man, Hamlet kadar "başarılı" değil ama ortalamanın da altında değil. Zaten ben en başta bir oyunun "metninin" iyiyse oyunun başarısının daha da artacağına inananlardanım. Bu da Rain Man'in bir oyun olarak Hamlet kadar "derin" olmamasından kaynaklanmaktadır. Aynı şeyi Oyun Atölyesi'nin Nehir oyunu için de söyleyebilirim; oyun "ilginç" ama zayıf.... Reji, oyunculuk, dekor vd. etmenler ortalamanın "dip"inde değil. O yüzden ben bütün tiyatrolara ve yönetmenlere oyun seçiminde "çok daha dikkatli" olmalarını ve bir dramaturgla çalışmalarını şiddetle öneriyorum. "Şiddet" sözcüğüne takılıp da yeni "dedikodular" üretmenizi istemem, çünkü şu sıralar en "hümanist" halimdeyim ve o duygularla yazıyorum. Sizi kınayamayacak kadar da büyük bir "ruh dinginliği" içindeyim.
Bu bağlamda size de büyük "ruh dinginlikleri" dilerim.
http://melihanikdokunus.blogspot.com.tr/2013/01/kemal-basar-hadi-canm-sende.html
YanıtlaSil