İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Gösteri Sanatları
Merkezi tarafından düzenlenen 12.Üniversitelerarası İstanbul Tiyatro Festivali,
Ayşen İnci’nin sunduğu, Soma faciası
nedeniyle çok sade tutulmuş bir ödül gecesi ile sonuçlandı. Programım elverdiği
ölçüde takip etmeye önem verdiğim bir festival bu. Yoğun bir programı hazırlayan,
planlayan Genel Sanat Yönetmeni Hüseyin Sorgun olmak üzere ince ince notlar tutarak takip eden Hüseyin
Sorgun, Ayşen İnci, Elâ Aydemir, Güneş Yakın, Savaş Aykılıç, Murat Derya Kılıç’tan
oluşan bu yılki jürinin verdiği fedakârlık boyutundaki emeği takdir ettiğimi
belirtmek isterim. Sahne arkasında ama varlıkları hep hissedilen Osman Genç, Özgür Genç ve Erim Erdoğan’ı anmadan geçmemek gerek. Hani
yokluklarında varlıkları hissedilen insanlar vardır ya işte onlar öyle
insanlar. Sessiz sedasız Festival'in kusursuz olması için her şeyi yaptılar.
Gençleri bir araya getirmek kadar onların yöneticilerini de
bir araya getirmek önemlidir. Belki üniversiteleri temsil eden hocaları
festivalden önce bir araya getirecek bir sohbet toplantısı da fena olmaz. (Zor
olacağını tahmin ediyorum.) Tiyatro topluluklarını takip eden, destekleyen üniversite
yönetimleri için de bir ödülün tesis edilmesi iyi olur mu bilmem. Ayrıca
üniversite tiyatroları için katılan topluluklardan temsilcilerin kendi
aralarında bir tartışma platformu oluşturmak, bir panel düzenlemek de iyi olur.
Bildiğim kadarıyla geçen sene böyle bir girişim yapıldı ama ilgi sağlanamadı.
Programdaki oyunlardan yola çıkarak üniversite tiyatroları
üzerine görüşlerimi paylaşmak isterim.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Festival’de sergilenen
oyunlara konuları açısında baktığımda gençlerin topluma karşı sorumluluklarını ve
duyarlıklarını gördüm, bundan da çok memnun oldum. Üniversite tiyatrolarımız
yaşadıkları toplumun sorunlarını görüyor, ihtiyaçlarını biliyor. Oyunlar bir
nabız gibi ülkenin sağlık durumunu ortaya koyuyor âdeta. Bu nedenle hepsi
kutlanmayı hak ediyor. Bazı topluluklar kendi göbeklerini kendileri kesiyor
bazıları ise profesyonel yardım alıyorlar. Örneğin yönetmenleri, profesyonel
bir tiyatrocu oluyor. Sonuçlara baktığımızda bu tür yardım alanların daha çok
ödül aldığını söyleyemeyiz. Ancak bu tür
bir çalışmanın üniversiteli gençlere daha farklı bir ufuk kazandıracağı da
açık.
Ben bu vesile ile üniversite tiyatroları ile ilgili aklımdakileri
listelemek istedim. Bu hususların seyrettiğim oyunlarla ilgisi yok, uzun
zamandır düşündüklerimin bir ifadesi olarak alınmasını isterim.
Üniversite tiyatroları “amatör”dür ama “amatör tiyatro”
değildir.
İş birliği önemlidir. Oyunculuk mahareti olsa iyi olur ama
öncül koşul değildir. İnsan olmak iyi tiyatrocu olmaktan daha iyidir.
Topluluk aynı heyecanı paylaştıkları bir metni, “-izm”lere,
kuramlara aldırmadan, gönül gözleri ve kendi akılları ile ortaya koymaktan,
yeniyi denemekten kaçınmamalıdır.
En önemli olan şey neyi anlatmak istenildiğine karar vermek,
tutkulu olmaktır. Tutku, yolunu, anlatma
biçimini bulur.
İyi metin ile çalışmak işleri kolaylaştırdığı gibi tiyatro
ile uğraşmanın keyfini de arttırır.
Uyarlama oyun olacaksa bu, topluluğun kendi yaptığı uyarlama
olmalıdır.
Söylemek istediğini çok iyi anlatan/ifade eden oyun, çok iyi
oyuncuları, dekoru, kostümü, ışığı olan ama mesajını anlatamamış oyundan çok
daha iyidir.
En büyük ödülü, kendine insanın kendi vicdanı verir.
Festivaller buluşma noktasıdır. Buluşmalardan en çok yararı
sağlamak gerekir.
Üniversite tiyatrolarının tâbi olduğu bir yönetmelik vardır.
Üniversitelilerin bu yönetmeliği çok iyi bilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu
yönetmeliğin üzerinde çalışılması gerektiğini düşünüyorum.
Üniversite tiyatroları ortak sorunlarını çözmek için bir
birlik kurmalılar.
Ödül gecesine katılan üniversiteli genç kızlarımızın kıyafetleri,
makyajları, saçları, takıları ile kendilerine
gösterdikleri özen için onlara teşekkür ediyor, gelecek festivalde erkeklerden
de aynı özeni beklediğimi belirtiyorum.
Son yıllarda üniversite tiyatrolarından profesyonel hayata
geçen pek çok topluluk var. Bu konuda karar vermeden önce gençlerin çok iyi
düşünmelerini; kesin karar vermeden bazı küçük adımlar atarak denemeler yapmalarını; ödül ve övgülerle
kendilerini “şişirenlere” aldanmamalarını tavsiye ederim. Yetenek tek başına
yeterli değildir, unutulmamalı. Bugün “amatör” olarak yapılan bir iş “profesyonel”
yüzünü gösterdiğinde hayâl kırıklıkları çok büyük olabilir. Unutmayın kimse sizi
beklemiyor. Siz kendinizi kabul ettirmek durumundasınız. Bu da ancak çok büyük
bir tutkuyla yapılabilir.
Samimi duyguların,
ülke için duyulan heyecanların çok yoğun yaşandığı zamanlardır üniversite
yılları. Bunun ifade etme yollarından biri de sanattır. Soma faciasına denk gelen günlerde sanatın
teselli eden, insan olmayı fark ettiren, ötekini anlamayı kolaylaştıran,
vicdanın sesini duyuran gücünün üniversite tiyatrolarında nasıl ortaya
çıktığını gördüm. 12.cisi yaşanan Festival aynı zamanda tiyatro ailesinin de
büyümesine neden oluyor.
Dileğim tutkuların sönmemesi, tiyatro sevgisinin ömür
boyunca artarak ve çevresini de aydınlatarak
sürmesidir.
Emek veren herkesi kutlarım.
Melih Anık
Sayın Melih Anık,
YanıtlaSilÜniversite tiyatrolarına göstermiş olduğunuz yoğun ilgi ve değerli eleştirilerinizle birlikte öğütlerinizi bizlerle paylaştığınızdan dolayı size sonsuz teşekkür ederiz.
Saygılarımızla.
İstanbul Üniversitesi Sahne Sanatları Kulübü
Tanju ALİLİ
Sizleri tanıdığım için çok memnunum. Dün akşamki sohbetimizi derinleştirmek umudunu taşıyorum.
SilSevgilerimle.