Tiyatro muhteşem bir sanattır eğer iyi yapılırsa.
Biliyorum herkes biliyor bunu. Ya da bilen biliyor o da
yeter. Bilenler sayesinde ayakta tiyatro.
Tiyatro toplumun bir yarasını kanatarak açmaz. Üzerindeki
pansuman pamuğunu şefkatle kaldırır. Yaraya sevgiyle dokunur. Hani tentürdiyot
yakmasın diye yaraya sürerken üflersiniz ya öyle yumuşak bir soluktur tiyatro.
Merhemi yanığın üstüne avucunuzla yumuşacık yayarsanız ya tiyatro avucun
sıcacık yumuşaklığıdır. Tiyatro sevgiyle yapılır elbet ama akıldır o sevgiyi
yöneten.
Zeytin Çekirdeği'ni yazmaya başlarken planlamadığım halde yukarıdaki satırlar döküldü klavyemden.
Zeytin Çekirdeği'ni yazmaya başlarken planlamadığım halde yukarıdaki satırlar döküldü klavyemden.
Ülkemin pek çok sorunu var. Tedavi etmemiz gereken pek çok
yaramız var. Tiyatromuz meselelerimize hele son dönemde metaforlarla dokunuyor. Lafı
dolaştırıyor. Dili karıştırıyor. Zeytin Çekirdeği büyük laflar söylemeden bir
olay anlatıyor bize. Bir durumu gösteriyor. Bu, olası ya da mutlak pek çok
durumdan biri. Olay akla gelince, düşünülmesi gereken çehrelerden biri.
Hani bir zamanlar Kürt çocuklar asker ailelerince evlat
edinilmiş ya Zeytin Çekirdeği o olaylardan birinin olası hikâyesini üç kuşak
kadın arasında geçen bir oyunda anlatıyor. Oyunda görmediğimiz ama üç kadının
kaderi üstünde derin iz bırakmış albay, bir Kürt'e aşık olan kızını evlatlıktan
reddetmiş. Ama yıllar sonra kader, ona bilmediği bir gerçeği öğretiyor. Kendi eşi
ile ilgili gerçek onun bildiği gibi
değilmiş. Üç kadın bir hastane odasında bir doğumu beklerken buluşuyor.
Zeytin Çekirdeği, bize 'olaylara bir de buradan bakın' diyor. 'Bir toplumsal gerçeğin izlerini, ölülerin mezarlarında değil yaşayan hayatlarda takip ederseniz belki meselenin
çözümü için farklı bir bakış açısı bulabiliriz' diyor. 'Yıllar sonra bile yeşerme
olasılığı olan zeytin çekirdeğini unutmayın' diyor. 'Bilmediğiniz gerçeklerin
varlığı çözüm için bir kolaylaştırıcı olabilir' diyor.
'Çekirdek toprağa düşer, unutulur, bir yolunu bulur
çıkar.
Anılar da öyledir.
Unutmak istersin, unuttuğunu sanırsın, bakarsın
kökleri köklerine karışmış.
Kökler ağacı toprağa bağlar; oysa dal kırılır gider,
yaprak düşer, meyve yenir, kimse kökü
hatırlamaz.
Bebekler karanlık bir tünelden gelirler, bir dünyadan
başka bir dünyaya geçerler.
Beni yeşil elbiseli bir melek getirmiş.
Şimdi ben o karanlık tünelden gelmiş çocuk değilim
artık.
Gitmeyi değil kalmayı, kimsem o olmayı istiyorum.
Şimdi ben yarınlara umut bağlayan biri olmak
istiyorum.'
Oyunun
teksti ile sahneleme arasında ufak farklar var. Bu oyunun etkisini bozacak
nitelikte değil. Meşhur kişi 'Sabiha'nın kim olduğunun sahnelenmede vurgulanmamış
olması iyi. Mektubun Sabiha'ya gönderilmiş olması doğru ancak ben, fotoğrafın
Sakine tarafından -teksten anlaşıldığı gibi- albayın üzerinde bulunması seçeneğini
tercih ederdim. Sakine ve albay arasında yüzleşmenin olmamasının da izaha
muhtaç olduğunu düşünüyorum. (Bu kadroya bir nottur. Ancak oyunu seyreden seyircilere
kendimi anlatabileceğimi umuyorum.)
Reji açısından düzgün bir çalışma. Işık ve efekt iyi. Hastane odasının daha iyi olması mümkün değil
miydi, Sıla'nın kostümü de alışılmış cinsten(hastane ameliyat elbisesi) olsa diye
düşündüm.
Oyunun tanıtım cümlelerini kim yazmış bilmiyorum ama bu oyundan çıkan algıya
ters olduğu kanısındayım. Ya da ben oyuna o ifadelerde anlatıldığı gibi
bakmıyorum demeliyim. Nurcan Kara'nın metni ve rejisi de o ifade ile aynı
çizgide değil gibi geldi bana. Ben beğendim.
Gülsüm Soydan'ın ayrıntılara özen gösteren oyunculuğu oyuna derinlik
katmış. İç ve dış dünya ayrımı, hayâl ve gerçek arasında git-geller çok
başarılı. Zaten oyun da bu omurga üzerine kurulmuş. Nalan Gıdak Doğan'ın canlandırdığı Sabiha'ya
inandım. Hem anne hem çocuk olmak kolay başarılabilecek bir canlandırma değil. Zeynep Uçucu'nun zaman zaman fazla mimik
kullandığını ve oynadığını belli ettiğini düşünüyorum. Ailenin üstüne düşülen en küçük bireyi olmanın
şımarıklığını çok iyi yansıtıyor.
Bana söylenene göre Zeytin Çekirdeği bitti. Devam etmesi seyirciye
bağlı. Ben seyirciye, ilgi gösterin
diyorum.
Melih Anık
Yazan Yöneten : Nurcan Kara
Oynayanlar
Sakine: Gülsüm Soydan
Sabiha: Nalan Gıdak
Doğan
Sıla: Zeynep Uçucu
Kostüm tasarım: Karma Drama. (Katkılarıyla Ayşe Gıdak)
Ses ışık: Togay Kılıçoğlu
Dekor: Karma Drama
Fotoğraf: Recep İlker Döşer
Koodinasyon: Damla Özen
http://www.karmadrama.com/OYUNLAR/2014-2015/zeytin_cekirdegi_2015.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder