30 Nisan 2016 Cumartesi

İyi Oyunculuk Yanlış Tekst : "Kim Var Orada?" (BGST)

Oyunu bir buçuk kez seyrettim. Önce tüm oyunu sonra Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Sahnesi'nin açılışında sahnelenen birinci perdeyi seyrettim.   Oyuncularla konuştuğumda oyunun her oynanışında ufak tefek değişikliklerle geliştirildiğini öğrendim. Okuduğum  eleştirmenler oyunu çok beğendi.(nedense?) Bazıları da yazmamayı tercih etti, pas geçtiler. Oyunu daha önce yazacaktım ancak oyun ve oyuncular Afife Ödülleri'nde aday oldu. Yanlış anlaşılır diye bugüne kadar bekledim. Afife Ödül Töreni bitti şimdi yazıyorum.

Kim Var Orada, Muhsin Ertuğrul'un hayat hikâyesi üzerine kurgulanmış bir oyun. Muhsin Bey anılarını yazmak için masasının başına oturuyor, kendinden daha ziyade Türk Tiyatrosu'nu anlatacak. ("Kişisel bir tarih yazmıyorum") Ama oyunu yazanların esas amacının kadri bilinmemiş Ermeni tiyatrocuları anlatmak olduğu anlaşılıyor.

Muhsin Ertuğrul'un anılarını okuyanlar onun Ermeni tiyatrocuların kendi hayatındaki olumlu rolünü saklamadığını bilir; o, Türk Tiyatrosu içinde Ermeni tiyatrocular tarafından yapılanları reddetmez. (Oyun da bunu reddetmiyor zaten.) Ama oyun Muhsin Ertuğrul ve Vahram(Papazyan) üzerinden eskimeyen defterleri açan bir hesaplaşmaya 'soyunmuş'. Oyun, 1915 olaylarının 100.yılında(2015) Türk-Ermeni meselesine tiyatro sahnesine çıkarttığı oyuncular aracılığıyla bakmayı denemiş. Tiyatronun ve iki oyuncunun buna âlet edilmesini sevmedim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki ismi Ermeni olan tiyatrocular esasında Osmanlı. Bizim bugünün algısı çerçevesinde  geçmişi kendimize göre yazmamız gerekmiyor. Ayrıca tiyatronun ayrılıkları kazımak gibi bir görevi de yok. Aksine tiyatro birleştirmeye yardım etmeli.

Muhsin "Ben burada sıfırdan bir tiyatro kurmaya çalışırken" dediğinde Vahram "Sıfır mıydı? Sıfırlamasalardı o zaman" der.  Kimdir 'sıfırlayanlar?" Sıfırlamak mümkün müdür? Sıfırlanan nedir? sorularını sordum ve cevap bulamadım. 

Oyunun tekstinde şöyle bir diyalog geçer:
"Muhsin:             Sıfır değildi tabi…
Vahram:              Karagöz... Orta oyunu... Bunlar da kudretliydi."

Kağıt üzerinde bir şey yokmuş gibi görünen bu sahnede Vahram'ın tonlaması ile anlam değişir. Vahram'ı oynayan İlker Yasin bıyık altından gülerek "Karagöz.. Orta oyunu.. Bunlar da kudretliydi." derken repliği küçümseyerek tonlar. Seyircinin gülmesi de mesajın anlaşıldığını gösterir. Bu ufak bir örnektir ama bence oyunun genel dilinde bu duygu hâkimdir.
Bu sahne yanlış dramaturjik algıyı da ortaya koyar. Oyun Muhsin Ertuğrul'un anılarından yola çıkmıştır ancak Vahram, Muhsin'in anılarındaki Vahram'ın diliyle değil oyun yazarlarının ona yakıştırdığı dil ile konuşur. Vahram, Ermenilerin uğradığı zulmün siyasi temsilcisi gibi tonlar. Zaten benim de hesaplaşma dediğim budur. Bu tutum Türk Tiyatrosu'nun önemli figürlerinden biri olan Vasfi Rıza Zobu'dan bahsedilirken de hissedilir. Yazarlar, Zobu'yu 'işbirlikçi' saydıkları için onun Muhsin Ertuğrul ile kader birliği yaptığı yıllarına da o gözle bakarlar. Bu vesile ile yazarlar, oyunda onun da defterini dürerler. Belki de Zobu'nun anılarında yazdıklarının da tesiri vardır bu hesaplaşmada.
Vasfi Rıza, Papazyan'dan şöyle bahseder:
"Muhsin ona rol vermişti.Beraber oynadık. Bu rolüyle bana hiç bir fikir vermedi. Hatta dedikleri gibi pek öyle yüksek bir şeylerin gizli olduğunu da sezinleyemedim. Bizimle çalışan eski Ermeni aktörlerden dinlediğime göre ahlâk bakımından da acaip huyları varmış. Gördüğü kıymetli şeylere müsaadesiz sahip olmak istermiş."
Vasfi Rıza Zobu, Papazyan'ın, Nur Baba'yı oynadığı Nur Baba filminin çekimlerini bitirmeden ortadan kaybolduğunu yazar. Onunla çekilen parçalar çöpe gitmiştir. Yeni bir Nur Baba bularak devam etmek zorunda kalınmıştır.
Vasfi Rıza Zobu'yu okumaya devam edelim:
"Rusya'dan bir haber geldi Papazyan Erivan'da diye. Ne hikmetse İstanbul'dan oraya yerleşmeye giden herkes 'büyük' oluyor.... 'Devlet aktörü' ünvanı aldığı da işitildi.... Hangi meziyetinden dolayı olduğunu kestiremedim. Papazyan'ın Türk tiyatrosuna yaptığı tek ve pek büyük hizmet Muhsin'e verdiği Avrupa'ya gitme öğütü olmuştur."  ( "O günden Bu Güne" sayfa 298-299)  
Bu oyunu kurgulayanlar herhalde Zobu'yu da okumuşlardır. Ama çizmek istedikleri tabloya uygun düşmediği için olmalı dikkate almamışlar. Zira Zobu'nun anlattığı Papazyan bu oyunun karakteri olamazdı, olmamalıydı. Papazyan bence yanlış seçimdir. Sanırım Kim Var Orada oyununda Vahram'ın olumlanması, Muhsin Ertuğrul'un Vahram Papazyan'a verdiği değer yüzündendir. 
Muhsin Ertuğrul'a atfedilen şu replikler gerçekten Muhsin Bey tarafından söylenmiş midir?
"Muhsin:        Ne yani? Katliamdan zor kurtuldu mu deseydim? Film setimizi yobazlar bastı, Vahram da canını zor kurtardı mı deseydim. Bunları yazsaydım da ben de senin gibi kaçmak mecburiyetinde mi kalsaydım? Hem bu neyi değiştirirdi ki? Bunları o zaman söylemiş olmak, gidişinize engel olabilir miydi?"
  
Ben bir piyesin gerçek olmadığını bilirim. Ancak tarihi kişileri oyunun kahramanı yapmışsanız onları dikkatli 'kullanmak' zorunda olduğunuzu düşünürüm. Onlar sizin düşüncelerinizi gelişi güzel kullandığınız mankenler değildir, olmamalıdır. Yazarlar ile ayrıldığımız husus budur.
Kim Var Orada oyununda önemli bir sahne de Muhsin Ertuğrul'un gördüğü kâbus sahnesidir.
Muhsin Ertuğrul'un geçmişte Berlin'de sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir filmde oynadığı basında ima yoluyla yer almıştır. (Oyunun girişinde Muhsin Bey'in annesinin Alman olmasının oyunla ne ilgisi var demişseniz şimdi hatırlamanın sırasıdır.) O günlerde Muhsin Ertuğrul üzerine baskı yapılmış ve onun zor günler geçirmesine neden olunmuştur. Oyunda karanlık güçler, ellerinde tuttukları bir belge ile Muhsin Bey'in kâbusu olur. Karanlık kişiler Muhsin Bey'in bilinçaltındadır ve onu 'bizim gözlerimizle dünyaya bak' diye tehdit ederler. Bu sahne iki anlamlıdır. Yorumu seyredene kalmış. Kimi bu Muhsin bey'in iç sıkıntısıdır da diyebilir, Muhsin Bey karanlık güçler tarafından kontrol altına alınmıştır da. Gerçek olayda Berlin Büyükelçiliği'nden gelen bir mektup(Vasfi Rıza Zobu'nun anıları) durumu açıklığa kavuşturmuş, Muhsin Beyi rahatlatmıştır(beraat ettirmiştir.). Oyunda sahnelenen kâbus ile Türk Tiyatrosu'nun zirve kişiliği üzerine bu gölgeyi düşürmek kimin hakkıdır? Bundan kimin nasıl bir yararı olur?  
Cüneyt Yalaz'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu hep yazdım. Ödüllere aday olması jürilerin geç uyandığını gösterir sadece. İlker Yasin Keskin'in oyunculuğu ise çok iyi. Ondaki gelişmeye hayran oldum. Banu Açıkdeniz sahnede çok zarif duruyor. Bu oyundaki oyunculukların göz önüne çıkarılmasının, jürilerin oyun seçimlerinin kendilerince anladıkları siyasi mesaja bağlı olduğunu göstermiştir. Ama maalesef oyunu hiç anlamadıklarını da ortaya çıkarmıştır. Zira oyunculuk başarısına rağmen 'Kim Var Orada?' hem Muhsin Ertuğrul'a hem Ermeni kökenli Osmanlı oyunculara ve de Türk Tiyatrosu'na haksızlık yapan bir teksttir. Ayrıca da dramaturjik açıdan eksiklikleri ve yanlışları olan bir teksttir. Ama her şeye rağmen ödül jürilerinin iç yüzünü göstermesi açısından iyi olmuştur.
Melih Anık


Metin ve Reji: Ekip Çalışması (Banu Açıkdeniz, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin, Özgür Eren)
Metin Düzenleme: Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin
Oyuncular: Banu Açıkdeniz, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin
Dekor: Özgür Eren
Işık: Levent Soy, Özgür Eren
Kostüm: Banu Açıkdeniz, Duygu Dalyanoğlu
Müzik: Aybars Gülümser
Fotoğraf: Kenan Özcan, Deniz Aydın

Proje Danışmanı: Ömer F. Kurhan

1 yorum:

  1. Tiyatro denince, benim için akan sular durur. Kişisel kin beslemeyen biri olarak, tiyatronun sanat yapılması söz konusu olduğunda, sınıfsal kinim bile yumuşar...

    Hilmi Bulunmaz

    YanıtlaSil