Oyunu bir buçuk kez seyrettim. Önce tüm oyunu sonra Boğaziçi
Üniversitesi Demir Demirgil Sahnesi'nin açılışında sahnelenen birinci perdeyi
seyrettim. Oyuncularla konuştuğumda
oyunun her oynanışında ufak tefek değişikliklerle geliştirildiğini öğrendim. Okuduğum
eleştirmenler oyunu çok beğendi.(nedense?) Bazıları da yazmamayı tercih etti, pas geçtiler. Oyunu daha
önce yazacaktım ancak oyun ve oyuncular Afife Ödülleri'nde aday oldu. Yanlış
anlaşılır diye bugüne kadar bekledim. Afife Ödül Töreni bitti şimdi yazıyorum.
Muhsin Ertuğrul'un anılarını okuyanlar onun Ermeni
tiyatrocuların kendi hayatındaki olumlu rolünü saklamadığını bilir; o, Türk
Tiyatrosu içinde Ermeni tiyatrocular tarafından yapılanları reddetmez. (Oyun da
bunu reddetmiyor zaten.) Ama oyun Muhsin Ertuğrul ve Vahram(Papazyan) üzerinden
eskimeyen defterleri açan bir hesaplaşmaya 'soyunmuş'. Oyun, 1915 olaylarının 100.yılında(2015)
Türk-Ermeni meselesine tiyatro sahnesine çıkarttığı oyuncular aracılığıyla
bakmayı denemiş. Tiyatronun ve iki oyuncunun buna âlet edilmesini sevmedim. Öncelikle
şunu belirtmek isterim ki ismi Ermeni olan tiyatrocular esasında Osmanlı. Bizim
bugünün algısı çerçevesinde geçmişi
kendimize göre yazmamız gerekmiyor. Ayrıca tiyatronun ayrılıkları kazımak gibi
bir görevi de yok. Aksine tiyatro birleştirmeye yardım etmeli.
Muhsin "Ben
burada sıfırdan bir tiyatro kurmaya çalışırken" dediğinde Vahram
"Sıfır mıydı? Sıfırlamasalardı o
zaman" der. Kimdir
'sıfırlayanlar?" Sıfırlamak mümkün müdür? Sıfırlanan nedir? sorularını sordum ve cevap bulamadım.
Oyunun tekstinde şöyle bir diyalog geçer:
"Muhsin:
Sıfır değildi tabi…
Vahram:
Karagöz... Orta oyunu...
Bunlar da kudretliydi."
Kağıt üzerinde bir şey
yokmuş gibi görünen bu sahnede Vahram'ın tonlaması ile anlam değişir. Vahram'ı
oynayan İlker Yasin bıyık altından gülerek "Karagöz.. Orta oyunu.. Bunlar da kudretliydi." derken repliği
küçümseyerek tonlar. Seyircinin gülmesi de mesajın anlaşıldığını gösterir. Bu
ufak bir örnektir ama bence oyunun genel dilinde bu duygu hâkimdir.
Bu sahne yanlış dramaturjik
algıyı da ortaya koyar. Oyun Muhsin Ertuğrul'un anılarından yola çıkmıştır
ancak Vahram, Muhsin'in anılarındaki Vahram'ın diliyle değil oyun yazarlarının
ona yakıştırdığı dil ile konuşur. Vahram, Ermenilerin uğradığı zulmün siyasi
temsilcisi gibi tonlar. Zaten benim de hesaplaşma dediğim budur. Bu tutum Türk
Tiyatrosu'nun önemli figürlerinden biri olan Vasfi Rıza Zobu'dan bahsedilirken
de hissedilir. Yazarlar, Zobu'yu 'işbirlikçi' saydıkları için onun Muhsin
Ertuğrul ile kader birliği yaptığı yıllarına da o gözle bakarlar. Bu vesile ile
yazarlar, oyunda onun da defterini dürerler. Belki de Zobu'nun anılarında yazdıklarının
da tesiri vardır bu hesaplaşmada.
Vasfi Rıza, Papazyan'dan
şöyle bahseder:
"Muhsin ona rol vermişti.Beraber oynadık. Bu
rolüyle bana hiç bir fikir vermedi. Hatta dedikleri gibi pek öyle yüksek bir
şeylerin gizli olduğunu da sezinleyemedim. Bizimle çalışan eski Ermeni aktörlerden
dinlediğime göre ahlâk bakımından da acaip huyları varmış. Gördüğü kıymetli
şeylere müsaadesiz sahip olmak istermiş."
Vasfi Rıza Zobu,
Papazyan'ın, Nur Baba'yı oynadığı Nur Baba filminin çekimlerini bitirmeden
ortadan kaybolduğunu yazar. Onunla çekilen parçalar çöpe gitmiştir. Yeni bir
Nur Baba bularak devam etmek zorunda kalınmıştır.
Vasfi Rıza Zobu'yu
okumaya devam edelim:
"Rusya'dan bir haber geldi Papazyan Erivan'da
diye. Ne hikmetse İstanbul'dan oraya yerleşmeye giden herkes 'büyük' oluyor....
'Devlet aktörü' ünvanı aldığı da işitildi.... Hangi meziyetinden dolayı
olduğunu kestiremedim. Papazyan'ın Türk tiyatrosuna yaptığı tek ve pek büyük
hizmet Muhsin'e verdiği Avrupa'ya gitme öğütü olmuştur." ( "O günden Bu Güne" sayfa 298-299)
Bu oyunu kurgulayanlar herhalde
Zobu'yu da okumuşlardır. Ama çizmek istedikleri tabloya uygun düşmediği için
olmalı dikkate almamışlar. Zira Zobu'nun anlattığı Papazyan bu oyunun karakteri
olamazdı, olmamalıydı. Papazyan bence yanlış seçimdir. Sanırım Kim Var Orada oyununda Vahram'ın olumlanması, Muhsin Ertuğrul'un Vahram Papazyan'a verdiği
değer yüzündendir.
Muhsin Ertuğrul'a atfedilen şu
replikler gerçekten Muhsin Bey tarafından söylenmiş midir?
"Muhsin: Ne yani? Katliamdan zor kurtuldu mu deseydim?
Film setimizi yobazlar bastı, Vahram da canını zor kurtardı mı deseydim.
Bunları yazsaydım da ben de senin gibi kaçmak mecburiyetinde mi kalsaydım? Hem
bu neyi değiştirirdi ki? Bunları o zaman söylemiş olmak, gidişinize engel
olabilir miydi?"
Ben
bir piyesin gerçek olmadığını bilirim. Ancak tarihi kişileri oyunun kahramanı
yapmışsanız onları dikkatli 'kullanmak' zorunda olduğunuzu düşünürüm. Onlar
sizin düşüncelerinizi gelişi güzel kullandığınız mankenler değildir,
olmamalıdır. Yazarlar ile ayrıldığımız husus budur.
Kim
Var Orada oyununda önemli bir sahne de Muhsin Ertuğrul'un gördüğü kâbus
sahnesidir.
Muhsin
Ertuğrul'un geçmişte Berlin'de sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir filmde
oynadığı basında ima yoluyla yer almıştır. (Oyunun girişinde Muhsin Bey'in annesinin
Alman olmasının oyunla ne ilgisi var demişseniz şimdi hatırlamanın sırasıdır.) O
günlerde Muhsin Ertuğrul üzerine baskı yapılmış ve onun zor günler geçirmesine
neden olunmuştur. Oyunda karanlık güçler, ellerinde tuttukları bir belge ile
Muhsin Bey'in kâbusu olur. Karanlık kişiler Muhsin Bey'in bilinçaltındadır ve
onu 'bizim gözlerimizle dünyaya bak' diye tehdit ederler. Bu sahne iki anlamlıdır.
Yorumu seyredene kalmış. Kimi bu Muhsin bey'in iç sıkıntısıdır da diyebilir, Muhsin
Bey karanlık güçler tarafından kontrol altına alınmıştır da. Gerçek olayda
Berlin Büyükelçiliği'nden gelen bir mektup(Vasfi Rıza Zobu'nun anıları) durumu
açıklığa kavuşturmuş, Muhsin Beyi rahatlatmıştır(beraat ettirmiştir.). Oyunda
sahnelenen kâbus ile Türk Tiyatrosu'nun zirve kişiliği üzerine bu gölgeyi
düşürmek kimin hakkıdır? Bundan kimin nasıl bir yararı olur?
Cüneyt
Yalaz'ın çok iyi bir oyuncu olduğunu hep yazdım. Ödüllere aday olması jürilerin
geç uyandığını gösterir sadece. İlker Yasin Keskin'in oyunculuğu ise çok iyi.
Ondaki gelişmeye hayran oldum. Banu Açıkdeniz sahnede çok zarif duruyor. Bu
oyundaki oyunculukların göz önüne çıkarılmasının, jürilerin oyun seçimlerinin
kendilerince anladıkları siyasi mesaja bağlı olduğunu göstermiştir. Ama
maalesef oyunu hiç anlamadıklarını da ortaya çıkarmıştır. Zira oyunculuk başarısına
rağmen 'Kim Var Orada?' hem Muhsin Ertuğrul'a hem Ermeni kökenli Osmanlı
oyunculara ve de Türk Tiyatrosu'na haksızlık yapan bir teksttir. Ayrıca da
dramaturjik açıdan eksiklikleri ve yanlışları olan bir teksttir. Ama her şeye
rağmen ödül jürilerinin iç yüzünü göstermesi açısından iyi olmuştur.
Melih
Anık
Metin ve Reji: Ekip Çalışması (Banu Açıkdeniz, Cüneyt Yalaz, İlker
Yasin Keskin, Özgür Eren)
Metin Düzenleme: Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin
Oyuncular: Banu Açıkdeniz, Cüneyt Yalaz, İlker Yasin Keskin
Dekor: Özgür Eren
Işık: Levent Soy, Özgür Eren
Kostüm: Banu Açıkdeniz, Duygu Dalyanoğlu
Müzik: Aybars Gülümser
Fotoğraf: Kenan Özcan, Deniz Aydın
Proje Danışmanı: Ömer F. Kurhan
Tiyatro denince, benim için akan sular durur. Kişisel kin beslemeyen biri olarak, tiyatronun sanat yapılması söz konusu olduğunda, sınıfsal kinim bile yumuşar...
YanıtlaSilHilmi Bulunmaz