'Tiyatroda salonun oyuna dahil edilmesi'nden amaç, oyuncuların seyirci arasında rollerine devam etmesidir. Bazı oyunlarda seyirci koltuklarından birinin
üstünde ‘Buraya oturmayınız’ notu görülür. Bilirsiniz ki o koltuk oyunun bir
parçası olacaktır. Salon oyuna dahil edilmiştir. Bunun yapılmasından amaç nedir?
Ben, uyarladığım ve yönettiğim(1974) ‘Ay Işığında Çalışkur isimli oyunda bazı oyuncuları seyirci koltuklarına
oturtmuş, oyun sırasında onların sahneye müdahale etmesiyle oyuna yön
vermiştim. Bu kurgunun esin kaynağı Haldun Taner’in yazdığı hikâyeydi. Haldun Taner, Ay Işığında Çalışkur hikâyesini okurlardan
gelen mektuplardaki eleştiriler (ki onları da yazar kaleme almıştı) dikkate
alarak(!) yeniden yazmış; hikâyenin ilk ve
ikinci hâli arasındaki farklardan eleştirel gülmece doğmuştu. Bu nedenle
kitaptaki okurun yerini oyun
uyarlamasında seyirci almıştı. Salon oyuna dahil edilmişti.
Tennessee Williams’ın
‘Sırça Hayvan Koleksiyonu’ isimli oyununda Tom, oyunun hem sunucusu(anlatıcısı-‘narrator’)
hem de oyuncusudur. Tom, otobiyografik bir karakterdir ve
Tennessee Williams’a benzeyen tarafları
çoktur. Tom, ‘anlatıcı’yı oynarken yazar konuşur gibidir. Tom’u anlatıcı olarak seyirci içine
alırsanız, Tom oyun içinde kendi rolünü oynarken seyirciyi de Tom ile birlikte
sahneye götürürsünüz. Tom, seyirci
arasında olduğunda, oyun alanına dahil edilmiş olan salondaki seyirci, Tom’un peşine takılacak,
oyunun içine girecek, tarafsızlığını
yitirecek ve olayları irdelemek yerine
duygularıyla karar verecektir. Sırça Hayvan Koleksiyonu metnini okumuş olanlar
Tennessee Wiliams’ın yer yer seyircinin dikkatini belli noktalara çektiğini,
bazı değerleri vurguladığını bilir. Bu
şekilde oyun, epik nitelikleri ile öne çıkar. Yazar seyirciyi belli bir
mesafede tutmak istemektedir. ‘Oyun, anılar üzerinedir.’ Yalnızca
Tom’un anıları değildir anlatılan. Başarılı bir sahneleme, oyundaki dört
karaktere de anılarını anlatıyormuş gibi reji verebilmekle mümkündür. Yâni oyundaki her rol kendi anısını anlatır
gibi oynanmalıdır.(Bu bir anlamda role yabancılaşmayı da getirir.) Tom’u sahne dışına çıkardığınızda bunun olamayacağı
açıktır. O zaman oyun Tom’un anıları gibi anlaşılır. Asıl olan seyircinin
sahneye ve tüm karakterlere dışarıdan bakmasını temin etmek ve onların içine
tıkıldıkları tabuttaki kırılganlıklarını seyirciye hissettirmektir. Tom ‘u o atmosferin dışına çıkarmanız Tom’un
‘kurtulduğu’ gibi anlaşılır. Oysa Tom, tabutun çivilerini sökemeden çıkmayı
başaramamıştır. Zaten Tom ‘ Seni geride
bırakmak istedim ama ben sandığından daha da bağlıyım sana ‘ der.
Tiyatroda salonun oyuna dahil edilmesi, üzerinde çok kafa yorulacak bir konudur. Her oyunda farklı bakış açılarına
ihtiyaç vardır. Ama salonun kullanılmasından önce sahnenin kullanılmasının
başarılması gerekir. İBBŞT’da Aleksandar Popovski tarafından yönetilmiş ‘Tehlikeli İlişkiler’ ve İKSV Tiyatro Festivali ile İstanbul’a gelmiş Piccolo Teatro ve Teatri Uniti’nin
ortak yapımı , Carlo Goldoni’den ‘Tatil Üçlemesi’ isimli oyunlarda mekânın
nasıl bilinçle kullanıldığını hatırlıyorum. İyi tiyatro, gelenekten beslenir. Gelenek ise düşünen
insanların şuurlu ve özgün denemeler yapması ile mümkündür. Türk Tiyatrosu maalesef emekliyor. Çözüm, ‘doluluk oranı’na kafayı takmada değil,
yetersizlikleri kanıtlanmış olanların hırslarını dizginleyerek doğru yolu gösterenlere kulak vermelerinde. Küçümseyerek, aşağılayarak bir yere varılamayacağını idrak etmek gerek.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder