Cibali Karakolu, İBBŞT’nın ya da Erhan Bey’in ‘büyük’(!)
projelerinden biri. Erhan Bey’in afişler asarak başarı diye övündüğü şey, ‘doluluk
oranı’. Bu nedenle Cibali Karakolu bu hedefi gerçekleştirmeye yardım edeceği
düşünülen bir oyun. Erhan Bey’in İBBŞT’da
oyunu rahatlıkla teslim edebileceğini
düşündüğü Zihni Göktay var. Göktay’ın 28 yıllık Lüks Hayat ile kuruma sağladığı
getiri de en büyük güvencesi. Bir ‘proje’ için veriler müsait. Bu yazı evdeki
hesapların çarşıya uyması konusunu işleyecek.
İnsan değerli mirasa gereken özeni saygıyı gösterir. Oyunun
dergiciğinde Nejat Uygur’a bir fotoğraflık yer ayırmamak bir unutkanlık değilse
vefasızlıktır. Erhan Bey’in gösteremediği bu vefa.
Cibali Karakolu’nun
Muammer Karaca versiyonlarını ve Nejat Uygur versiyonunu bilmeden bu yeni
sahneleme değerlendirilemez. Zira bu karşılaştırma Türk Tiyatrosu’ndaki değişimin
de bir aynası olacaktır. Erhan Bey’in farkında olamadığı bu.
Muammer Karaca Cibali Karakolu’nu ilk kez 1955’de sahnelemiş.
1966 yılında Hulki Saner’in senaryosu ile ve yönetmenliğinde, oyun filme çekilmiş.
Baş rolünde Muammer Karaca oynadığı için
filmde Muammer Karaca’nın etkisi olduğu rahatlıkla söylenebilir. 80’li 90’lı
yıllardaki Nejat Uygur sahnelemesi Cibali
Karakolu’na farklı bir yorum getirmiş. Cibali Karakolu’nun film ve Nejat Uygur
versiyonları internette var.
(Nejat Uygur-Cibali Karakolu- 1960 -Fotoğraf kaynak : Süheyl Uygur)
(Nejat Uygur-Cibali Karakolu- 1960 -Fotoğraf kaynak : Süheyl Uygur)
Muammer Karaca’nın sahnede neler yaptığını bilmiyoruz. İBBŞT,
‘Muammer Karaca ve Refik Kordağ uyarlaması’nı sahnelediğini belirtiyor. Herkes
biliyor ki Cibali Karakolu iki Büyük Usta’nın tulûat yeteneği ile seyircinin hâtıralarında
yer almıştır. Cibali Karakolu aslında
bir ‘Tulûat tiyatrosu’ örneğidir. Erhan Bey buna yeterince dikkat etmiyor.
Oyun dergiciğinde Zihni Göktay, ‘Muammer Karaca geleneğinin günümüzdeki en önemli ve tek temsilcisi’
olarak tanıtılmış. ‘En önemli’ ile ‘tek’ nasıl yan yana geliyor bilmiyorum
ama ben de Zihni Göktay’ın Türk
Tiyatrosu’nun en önemli oyuncularından biri olduğunu kabul ediyorum. Ancak bu noktada ‘Tulûat tiyatrosu geleneği’nden
bahsetmenin daha doğru olduğu kanısındayım. Zihni Göktay, ‘Burada Laf Çok’ programında
şunları söyledi: ‘İBBŞT devletin sübvanse
ettiği bir tiyatro olduğu için zülf-ü yâre dokunmadan, fincancı katırlarını
ürkütmeden oynuyorum’ Bu davranışın,
Muammer Karaca ya da Nejat Uygur geleneği sayılıp sayılamayacağını takdire
bırakıyorum. Her iki Büyük Usta da zamanlarının iktidarlarının sempatisini
kazanmıştı. Onların iktidarlara yaranma,
ağızlarını bağlama ihtiyacı duymamalarının nedeni, halkın düşüncelerini zülf-ü yare dokunarak, fincancı katırlarını ürkütmekten çekinmeyerek
söyleyebilecek bir dokunulmazlığı halktan almış olmalarıydı. Arkasında halk
olan bu iki Büyük Usta’ya siyasiler de saygı gösterdi. Şimdi öyle dokunulmaz Ustalar kalmadı. Erhan Bey
bunu takdir edemiyor.
Bunu ‘görebilmek’ için Zihni Göktay’ın yaptığı esprilere
bakmak gerekiyor. Zihni Göktay metinde yazılı esprilerin dışında şu
dokundurmaları yaptı:
‘Bu tarz benim’ programı, ‘manavda çalışan üniversite
mezunu’, ‘emirle hareket eden vali’, ’fast food evlilikler’, ’300 kişilik
salonu olmayan rezidanslar’, ’Danıştay’a gidip 1 ay oynanacak oyunun 10 ay oynanması’,
‘Atatürk de kısa boyluydu ama vatanı kurtardı’,’herkesin polisi kendi vicdanıdır’,’İBBŞT’da
kadro yok’,’yetmez, 4-5 çocuk’ ‘dört
saat süren Lüks Hayat’,’sosyal demokrat-muhalefet-avukat’. Ayrıca ‘ Nâzım
Hikmet’in ismini sayarken Necip Fazıl’ı
saydı’. ‘Zülf-ü yâre
dokunmamak’ için çok tedbirli görünüyordu.
Tüm espriler önceden ‘yazılmış’ gibiydi. ‘Yazılı tulûat’
herhalde bir gelenek sayılmaz. Ama asıl soru şu: Mâdem bu kadar çekiniyorsun neden Cibali Karakolu’nu sahneliyorsun?
Erhan Bey’in cevabını veremeyeceği soru
bu.
Muammer Karaca’nın oynadığı Cibali Karakolu’nun deşifresi
elimizde yok. Ancak Hulki Saner
tarafından çekilen film, Muammer Karaca’nın duruşunu yansıtıyor diye
düşünüyorum. (http://www.sinematurk.com/film/2620-cibali-karakolu/)
O film Cafer Saba’nın şu konuşması ile
bitiyor:
Cafer Saba(Muammer Karaca): (Telefonda)
“Hatçe…Raca..Bana bak… Bu akşam
nisfillenin(nısf-ul-leyle) on ikisinde senin evi basıyorum. Bağırma öyle emir
aldım. Şimdi beni dinle.. Senin karyolanın başındaki benim ‘çirba’(?) resmi var
ya onu oradan kaldır. Altını karala. Sermaye kızlara izin ver. Sen seccade ser,
namaza dur biz seni gelince o vaziyette bulalım anladın mı?(Ahizeyi yerine
koyar. Polis ve bekçiye) Hadi Hatçe’yi basmaya gidiyoruz.Vazife her şeyden
mukaddestir” (http://www.zapkolik.com/video/cibali-karakolu-8-kisim-cuneyt-arkinsevda-ferdag1966-307662)
Nejat Uygur’un sahne videosunun deşifre edilmesi ile Aşır
Göker tarafından ortaya çıkarılan tekstte ise baş komiser şöyle konuşuyor:
Cafer
Kıskıvrak(Nejat Uygur): “Adam
soruyo ağlıyo musun diyo? Ağlıyom ayıp mı abiy? Ama o bilmiyo ben neye ağlıyom
Ben neşemden ağlıyom. Gururumdan ağlıyom. Oğlum işte helal olsun mezun oldu babasının
yerine çalıştığı karakola tayin oldu bundan daha güzel bişey mi olur abi, işte
emniyet kadrosu bu abiy en az ortaokul mezunu lise mezunu kolej mezunu endüstri
mezunu üniversite mezunu okumuş adam okuyan adam kültürlü adam bu kanunu okur
abiy kanuna göre hareket eder ya benim gibi cahil olursa? Kafadan arap saçına
döner. Ağlıyom ya ayıp mı lan? Ben ayrılıyom zaten, ben ayrılıyom.. Şu
karakolun çatlak duvarlarına bakıyom şuramda bişey yanıyo abi bu meslek öyle
meslek ki bilmeyen bilmez abi bayram pazar bilemezsin hasta olsan yatamazsın
çocuğun doğsa göremezsin anan ölse gömemezsin bu böyle meslek abi ecelinle bile
ölemezsin.” (http://www.youtube.com/watch?v=i03b6d45334)
İBBŞT, Muammer Karaca’ya ait olduğu söylenen metne
göre Cafer Sabbah’a şunu söyletiyor:
Cafer Sabbah(Zihni Göktay): ‘Ohh ne güzel mutlu son değil mi? Olmaz
efendim. Yedik içtik eğlendik olamaz. Mesajımızı vermemiz lazım. Muhterem
seyiciler. Burası Cibali karkolu. Zengini, fakiri, roamı, Hırlısı, hırsızı,
arsızı. Bakkalı, Kasabı, manavı. Kürdü, Türkü, Lazi. Ermenisi, Yahudusi, Rumu.
Hep birlikte mutlu mesut yaşarız Cibalide. Ama Biz isteriz sadece Cibali de
değil Tüm Misak-ı Milli hudutları içinde hep birlikte huzur içinde yaşayalım.
İsteriz de İsteriz…’
Dikkate sunmak istediğim diğer hususlar ise şunlar: Filmde(1966) ‘Cafer Saba’, Nejat Uygur
versiyonunda(1990?) Cafer Kıskıvrak, İBBŞT
‘da(2014) ‘Cafer Sabbah’ isimleri kullanılmış. Muammer Karaca Güney Doğu(Arap-Kürt
karışımı?) lehçesini, Nejat Uygur Anadolu(Kayseri?) lehçesini, Zihni Göktay İstanbul Türkçesini kullanıyor. Oyunların
son sahnelerine ve de kullanılan dialekte bakarak zamanın nasıl değiştiğini ve
yorum farklarını görmek mümkün. Metinde Muammer Karaca’nın versiyonu vodvil, sahnede ne yaptığını bilmiyoruz. Nejat
Uygur, Orta Oyunu(seyirlik) geleneğini canlı tutuyor. (Hâlâ seyrettikçe çok güldüğümü söylemeliyim) Filmde ve Nejat Uygur versiyonunda
Cafer, Cibali Karakolu’nda baştan itibaren 1. Sınıf Emniyet Âmiri, İBBŞT versiyonunda ise
oyunun sonunda Cibali Karakolu’na tayini çıkıyor.
Bu hususlar
çerçevesinde İBBŞT tarafından Cibali Karakolu’nun sahnelenmesinin,
aslında ‘doluluğu arttırmak’ amacı için seyirciyi ‘kullanmak’ anlamına
geldiği çok açık. Bu davranışın ise bir
mirasın harcanması olduğunu, hem Muammer Karaca, Nejat Uygur ve Cibali Karakolu’na
hem de Zihni Göktay’a saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Zira İBBŞT tarihsel
mirası har vurup harman savururken Zihni Göktay’ı da korumuyor. Ben onun
yerinde olsam bu oyunla anılarda kalmak istemezdim.
Öte yandan Muammer Karaca’nın arkasına sığınan İBBŞT
yönetiminin ve Erhan Bey’in , İBB tarafından yıkılması planlanan Muammer Karaca
Tiyatrosu için nasıl bir duruş gösterdiğini, göstereceğini de merak ediyorum.
Melih Anık
Ek Bilgi:
Yazıyı yayımladıktan sonra öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmam gerekiyor. Nejat Uygur 1968-69 yıllarından itibaren Cibali Karakolu'nu oynamaya başlamış.
Ek Bilgi:
Yazıyı yayımladıktan sonra öğrendiğim bir bilgiyi paylaşmam gerekiyor. Nejat Uygur 1968-69 yıllarından itibaren Cibali Karakolu'nu oynamaya başlamış.
Not:
1.Oyunun tekstini vermeyen Erhan Bey'e söylemek isterim ki 'çareler tükenmez' ve hâlâ dostlar var.
2.Oyunda rol alan oyunculardan Naci Taşdöğen, Derya Kurtuluş, Eylül Soğukçay
ve Betül Kızılok Bavli’yi beğendim.
Oyunun müziklerini(Ali Otyam) beğenmedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder