Oyun yazar, oyuncu, dramaturg, yönetmen Canan Sanan tarafından yazılmış ve yönetilmiş. Parla Şenol ve Alişan Özkan oynuyor.
Canan Sanan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yunan Dili ve Edebiyatı bölümünü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dramaturgi ve Tiyatro Eleştirmenliği bölümlerini bitirmiş. Oyunculuk, yönetmenlik, yaratıcı drama eğitmenliği yapmış dramaturg olarak çalışmış. Tiyatro eleştirisi radyo programı yapımcılığı ve sunuculuğunu üstlenmiş yazılar yazmış. Filmlerde oynamış film ve dizilerde seslendirme çalışmalarında bulunmuş. Herman Vinck, Stephan Fischer-Fels, Kirsten Hess, Robert Sturua, David Adams gibi yönetmenlerle atölye çalışmalarına katılan Canan Sanan seminerler vermiş.
Gençlerin dizi oyuncusu olma hayali ile girdiği tiyatromuzda eğitimli birikimli yönetmen ve oyuncuların yer alması benim dikkatle takip ettiğim bir konudur. Ünlü isimlerin jüri olduğu bir tv oyunculuk yarışmasında ismi duyulan bir genç kıza bir kitapçıda rastlamıştım. Deli gibi tiyatro oyunculuk ve teori kitabı arıyordu. Satıcı ile aralarında geçen dialoga kulak misafiri olmuştum. Satıcı Stanislavski’den bahsetmişti. Kız -kendini satıcının ellerine bırakmış o ne derse sepetine dolduruyordu- onun kitabını da verin derken Stanislavski’nin adını daha önce hiç duymadığını anlamıştım. Onu kasada eli kolu kitap dolu görmüştüm. Kitaplar tamamdı okuyunca oyuncu olacaktı. Oyun’daki yönetmen ve oyuncuların özgeçmişlerini hatırlayınca o kız geldi aklıma. Konuya dokunmamın nedenlerii var. Tiyatromuzda isim yapmış ustalar da katıldıkları jürilere dikkat etmeli eğlence ile tiyatro eğitimini ayırmalı ve gençleri yanlış yönlendirmemeli. Türk Tiyatrosu’nun kurtuluşunun yolu eğitimli örnek kişilerden geçer. Oyun’da üç iyi eğitimli tiyatro yapıcı var. Türk Tiyatrosunda avamlık hâkimiyet kurmaya çalışırken kısıtlı imkânlar içinde genel seviyenin çok üstünde bir reji ve oyunculuk görmek insanı mutlu ediyor. Bunu not edin öncelikle. Şimdi Oyun’u anlatmaya sıra geldi.
Oyunu seyrettikten sonra günlerdir düşünüyorum oyunu
nasıl yazayım diye. Zira Oyun sürprizli bir tekst. Açık vermek, oyunun tadını kaçırmak
istemiyorum. Aslında teksti okuyarak oyun seyretme alışkanlığım olduğu için ben
bir seyirci olarak olacakları önceden biliyordum. Çoğu kişinin hatta tiyatro
oyuncularının bile tercih etmediği, ‘teksti önceden bilerek seyretmek’ benim
için büyük keyif. O zaman dialogların
akışına göre oyuncuların repliklere
verdiği anlamı, yüklediği duyguyu hissetmek bana oyunun içine girmişim gibi bir
his veriyor. Kendimi oyunculuklara daha
çok odaklıyorum. Dialogların akışı, ses tonları, tonlama, telaffuz(söyleyiş), mimikler, jestleri takip etmenin keyfi
bambaşka. Hele bu oyunda! İki oyuncunun
performansı keyfimi çoğalttı.
Oyun sürprizli bir tekst. İnsanı içine çekiyor. Bir
kadın uyanıyor. Karşısında bir erkek.
Kim bunlar? Birbirlerini tanıyorlar. Araya bir zaman girmiş son
buluşmadan bu yana. Erkek, kadının rüyası mı ya da kadın erkeğin hayali
mi? Tekstte yazılı isimleri birinin K
diğerinin Y. Seyirci ilk 10 dakika olayı anlamaya çalışıyor. Ne diyor
bunlar? Sonra düğüm açılmaya başlıyor.
Sanki bir yün hırka sökülüyor. Biri söküyor diğeri sarıyor. Yün yumağı kimin elinde çile kimde? Oyunun
sonunda seyirci olayı anlıyor. Yazar ilginç bir konuyu işlemiş. Ben düğüm kalsın, oyunun
sonunda seyirci kafasında sorularla salondan çıksın isterdim. Kim Y kim K? Kadının mavi saçları gibi erkeğin üstünde de bir sembol olsa? Dekor bir ikili kanepe ve üstünde lambası olan bir
sehpadan oluşsa dedim kendime. Oyuncu yere yatmazdı. Bazı replikler iç sesten(fondan)
ortaya, her iki oyuncu için de gelse? Ama
yazar böyle istemiş. Çok da güzel yazmış ve yönetmiş. Ne karışırım ben!!! Ben kendi oyunumu kendi düşündüğüm gibi
yaparım. Ama gene de içimdeki Melih durmuyor konuşuyor. J)
Daha fazla yazamam gidin kendiniz görün.
Oyun’un ışığı ve müziğine ayrı bir paragraf açmak
isterim. Oyun’da her ikisine de önem verildiği belli oluyor. İşinin ehli iki
isim var künyede. Biri Önder Arık diğeri Orhan Enes Kuzu. Işık konusunda sınırı, salonun imkânları çiziyor. Zaman zaman olan
aksamaların imkânlardan kaynaklandığı düşüncesindeyim. Ama özen verildiğini
hissediyorsunuz. Müziğin oyuna boyut
kattığını ve özenli olduğunu düşünüyorum. Kuzu tiyatro müziğini iyi biliyor teksti iyi okuyor.
Çok iyi oynanan bir oyun Oyun. Alişan Özkan tiyatromuz için bir kazanç.
İnşallah dizilere kaçmaz. Oyunun zirvesi Parla Şenol. Sahnede tüm bedeniyle kendini
vererek oynayan oyuncu sayısı çok değil artık. Böyle olağanüstü bir oyunculuk
insanı büyülüyor. Şenol’un Türkçenin hakkını vererek mükemmel telaffuz, tonlama
ile repliklere can katması, ayrıntılı mimik ve jestlerle duyguları içinize akıtması
seyrettiğim en iyi oyunculuklardan birini ortaya çıkarıyor. O oynarken onunla göz
göze gelirseniz o ateşi duyarsınız, dediğimi anlarsınız. Bence ödüllük bir oyunculuk. Parla Şenol seyirciye
tiyatro keyfini yaşatırken gençlere sanki ders veriyor .
Tiyatro Oyun Kutusu’nun genel sanat yönetmeni ve Oyun’un yapımcısı Serdar Saatman sadece ünlü isimlerine dayanan, onlarla reklamı yapılan oyunlardan farklı bir repertuar sunuyor. Büyük fedakârlıklarla yaratılan mekânları ve yaşatılan toplulukları görünce keşke tiyatromuza katkı yapan topluluklar bol imkânlı salonlar daha ferah olsa diyor insan.
Oyun’un çok oynanmasını ve seyredilmesini arzu
ederim.
Melih Anık
Oyun’un Künyesi
Yapımcı / Genel Sanat Yönetmeni : Serdar Saatman
Yazan Yöneten: Canan Sanan
Yönetmen Yardımcısı: Ayşegül Sağlam
Dekor Kostüm: Oğuz Şahin
Koreograf : Eylem Kaçalin
Işık: Önder
Arık
Müzik: Orhan
Enes Kuzu
Reji asistanı: Eren Kaan Atay
Afiş Tasarım/Fotoğraf : Eşref Varol
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder