Ara Sahne yapımı Baba Polonyalı oyun yazarı Artur Palyga’nın Tato’sundan çıkarılmış bir oyun. Tato 2014’de Galata Perform tarafından Polonya Yılı etkinlikleri kapsamında İstanbul’a getirilen oyun yazarları ve gerçekleştirilen etkinliklerle başlayan işbirliğinden çıkmış. Artur Pałyga 1971 doğumlu bir yazar dramaturg gazeteci oyuncu. Demirci yardımcısı, tren temizlik işçisi ve gitar/müzik öğretmeni olarak çalışmış. Engelliler için atölyeler yönetmiş. Yazdığı oyunlar ona ve yönetmene Polonya’da ödül getirmiş. Galata Peform oyunu önce okuma tiyatrosu sonra da sahnede oyun olarak sunmuş. Ben oyunu okudum. Bana dağınık geldi. Palyga bir şey anlatmak isterken bir şeyler göstermiş. Esas amacı gösterdiği değil(bence). Ara Sahne’nin uyarlamasından önce onun yazdığı oyuna bakalım.
Oyun oğul Franio’nun ‘Babaları sevmeyiz. Baba diye bir şey yok. Kimse özlemiyor onları’ cümleleri ile başlıyor. Franio babasının cenazesine gidecektir. Franio oyundaki anlatıcı. Oyunda 29 başlık var. Bölüm başlıkları yazarın bir şeyler demeye çalıştığını gösteriyor. Bölüm başlıkları piyesin özeti ama yazarın bölüme verdiği başlık altında yazdığı sahneler zorlama metaforlar içeriyor. Sanki gizli bir sır ifşa edilmek isteniyormuş gibi. Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla gibi. Franio’nun babasına dediği ‘Senden niye çekindiğimi bilmiyorum’ oyunun kilit cümlesi. Baba da nedenini soruyor. Piyes bu cümleyle giriş yapmıştı bu cümleyle de bitiyor. Tekst bir ailedeki çocuğun doğumundan başlayarak hayatını anlatıyor(gibi). Ama bu aile bildiğimiz çekirdek aile değil toplum metaforu. Bunu metindeki başlıklar söylüyor. Daha doğrusu ima ediyor. ‘Kutsal vaftiz’ başlığı altında ‘İsa girdi bedenime’ repliği ile çocuğa verilecek ismin Aziz Assisili mi Aziz Sales mi olsun sorusu; Franio isminin Mesih’i taklit eden ve yoksulluğu kutsayan ve de doğanın bizzat Tanrı’nın aynası olduğunu söyleyen Aziz Assilisi Francis isminden gelmesi; ‘Dua dindar bir kaçış değil sevginin mükemmel bir ifadesidir’ diyen ve haça standart getiren Aziz Sales’in anılması bazı örnekler. ‘Kilise şarkıları’ başlığı altında anlatılan tavşan hikayesi de bir metafor. İnsanların din başlığı altında ‘avutulmalarını’ anlatıyor. “İsa’ın doğuşu” başlığı altında eve gelen televizyona yeni İsa göndermesi yapılıyor. ‘Kurban benim bedenimdir’ başlığı da İsa’nın bedeni üzerinden yapılan kilise söylemine bir gönderme. O başlık altında ‘Baba oğul kutsal ruh’ söylemi ve ‘göklerdeki ruhun kutsanması’ dinsel dokunuşlar. ‘Tanrım beni sonsuz ölümden kurtar’ pantolan gölgesinden korkan ‘İnsan ölünce ne olur?’ diye soran ‘Ama İsa efendimiz uyanmıştı’ diyen Franio’yu gösteriyor. Babanın ‘İsa dirilmiş olsa nerede olurdu! Gökte bir şey yok safi bulut’ dinden uzaklaşmanın repliklerle anlatılmış hâli. Annenin ‘Ağlayan Meryem’ başlığı altında tiradı da dinsel bir gönderme. Katolik inançlar içinde giderken birdenbire Musa’nın on emrinden ikincisine(gerçekte birinci) ‘Benden başka Tanrı olmayacak’ tüm dinlerin aynı oluşuna bir gönderme. İşte o bölümde oğul Franio’nun ‘Senden nefret ettim. Seni öldürmeye o gece karar verdim’ demesi dinden kaçışın replikleri. Oyunda bir karpuz yeme sahnesi var. Baba eve karpuz getirir. Ve anne ve çocuklara sanki zorla onları aşağılayarak zorla yedirir. Sanki bir nimet vermiştir. (Palyga’dan çıkmıyor ama karpuz Filistin’in metaforudur.) Önemli bir başlık ‘Tanrım beni neden terkettin’dir. Franio ölür. (Sonra dirilecek) Nietzsche başlığı ‘Tanrı öldü’ diyen ‘Nietzche’nin beşinci incili iyi haberin düzeltilmesi üzerine’yi aklımıza getirir. Oyundaki baba ölüm döşeğinde tüm peygamberlerin isimlerini sayıp dua etmektedir. Artık ‘kıyamet’ ve ‘Armagedon’ isimli başlıklı bölümlere gitmekteyiz. Babanın iplerle çekilmesini Guliver’in cücelerce çekilmesine benzetir Franio. Son sözleri söyle: ‘Benden asalak gibi besleniyordu. Çıkıp gitmek istemiyordu. Senden neden çekiniyorum.’ (Allah'tan neden çekiniyoruz?) Franio cesetle birlikte tabutu devirir. Palyga’nın meramı anlaşılmıştır umarım.
Oyun özellikle girişi ile beni çok düşündürdü. Anlatmaya çalışayım.
Böyle bir giriş dini açıdan rüzgârdan nem kapan bir ülkede dikkat ister. Ben oyun eleştirilerimi kağıda dökmeden yürürken, otururken önce zihnimde yazıyorum. Bu oyunu seyrettikten sonra günlerce Fügen ile tartışarak özgün metni defalarca okuyarak notlarıma bakarak yazımı olgunlaştırmaya çalıştım. Bu arada facebook’da bir takipçim bilmeden gerekli ifadeyi verdi bana: Ölüm ciddiyet ister. Evet özellikle oyunun girişinde o ciddiyeti aradım. Gençlikte ölüm, uzak olduğu/sanıldığı için komik bir olaydır. Hepimiz ölü evinde nice komikliğe tanık olmuşuzdur. Hatim indiren hocanın çorabındaki deliği diğer ayağıyla kapatmaya çalışması, gözlerinin fer fecir okuyarak cevrede dolaşması, ağzı dua okurken kafasıyla işaret yapması, ikram edilecek börek, helvaya bakarken yutkunması, mırıl mırıl kıpırdanan dudaklardan çıkan seslerin azalıp çoğalırken yapaylığı komiktir. Ara Sahne fuayede yapmacık bulduğum hüznü taklit eden bir ifade ile ‘Ölümüz var, Allah rahmet eylesin’ lafları eşliğinde irmik helvası ikram edip seyirciye ölen adamın fotoğrafını yakaya iğnelemek için dağıttı. Salona girdiğimizde üç kadın sahne önünde yüzlerinde acılı bir ifade taklidi ile bizi karşıladı. Ön oyun devam ediyordu. Sahnede bir cam kutu içinde ölü yatıyordu. Oyun başlayıp sahneye başında takkesi ile gelen imam konuşmaya başlayınca cenaze namazı kılınacağını anladık. İmam ve üç kadın, rollerini mizahi bir tavırda oynadı. Seyirci de zaman zaman kıkırdadı.
Oyunun Künyesi:
Çeviren: Osman Fırat Baş
Uyarlayan : Kayra Babalık
Yöneten : Uğur Uzunel
Yrd Yönetmen: Esra Tarhan
Dekor Kostüm Tasarım : Bengü Şener
Işık Tasarım : Serhat Barış
Müzik : Utku Güçoğlu
Afiş Tasarım : Studio A&
Fotoğraflar : Şeyma Köse, Orçun Kaya
Asistan : Gül Şeniz Yüksel
Oyuncular : Aslı Menaz, Beyza Elçin Işığan, Mert
Güngör, Serhat Barış, Sinem Koşar, Tegin Özdemir
Beni önce bir prömiyere sonra galaya davet eden Ara Sahne yetkilisi kimdir bilmiyorum. Teşekkür
ederim.
Ricamı kırmayarak oyunun özgün metnini gönderen Ara Sahne'ye teşekkür ederim.
İstanbul depremini düşünürseniz bazı salonlar insana korku veriyor. Bunu da
buraya not düşeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder