Gök Kubbe İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu repertuarında ilgimi çeken oyunlardan biri idi. Oyunu seyretme isteğim öncelikle yönetmenden(Ali Gökmen Altuğ) kaynaklanıyordu. Altuğ’un daha önce yönettiği oyunlardaki titiz, ayrıntıya önem veren yönetim tarzı bu oyunu seyretme isteğimi arttırdı. Bu arada gittikçe düzelen İBBŞT internet sayfasındaki oyun broşüründe hem yönetmenin hem de dramaturgun(Sinem Özlek) okuduğum yazıları da beni etkiledi. O yazılarda:
Yönetmen
ev işlerinden kafalarını kaldırıp gök
yüzüne bakamayan kadınları vurgular.
Kadınların toplumdaki yeri
kadınlık halleri kadına verilen toplumsal rollerden bahseder. Oyunda
kadın bedenlerinin konumlanışı ve
kadın bedenine müdahale edilmesinin çok önemli bir eleştiri oluşunu söyler.
Çok güçlü dramatik yapıyı, suç
hikâyesini çözmeye çalışırken metnin
katmanlı yapısını ve dehlizlerde
gezindirmesinin altını çizer. Yönetmene göre oyun yazarın yaratıcılığının ve dehasının dehlizlerine yapılan bir yolculuktur.
Dramaturga göre gök yüzüne bakmaya vakit bulamayan kadınlar adalet bulamamışken adil bir sonuca varmak zorunda bırakılmıştır. Farklı eğitim ve statü seviyelerindeki yetkili ve etkili herkes eğitimsiz olduğu için değil bildiği kadarını mutlak doğru sandığı için cahildir. Çoğunluk kadınlar olduğunda odanın tek erkeği ötekileştirir. Oyun adil olan ne olurdu sorusunu n cevabını seyirciye bırakır. Zamanı geçip bizim zamanımıza kadar gelir. Adaletsizlik kavramını ele alır. Sorumluluk ile haklar arasındaki terazi şaşarsa yeniden adaletten söz etmek için nereden başlamalı?
(Yazılardaki
kilit hususları koyu renkle gösterdim. Yönetmen ve dramaturg tekste bu
açılardan bakmış.)
Bu oyunu
mutlaka seyretmeliyim dedim. İlk kuşkum oyunu seyretmeden önce oyun tekstini
okuduğum zaman başladı. Bu yazıyı oyunu seyrettikten ve teksti bir daha okuduktan
sonra yazıyorum. Yazı spoil (açık veriyor)içermektedir. Oyundan önce okuyacak olanları
uyarıyorum. Bu noktada yazıyı okumayı bırakabilirler.
Yazının
başında tekste göre yönetmenin elinden geleni yaptığını oyuncuların iyi
oynadıklarını dekor kostüm ışık ve müziğin iyi olduğunu söylemeliyim. Oyunda çok emek var. Ama bir oyundan beklenen çok emek verilmiş
olması mıdır? Her oyunda çok emek var. Tiyatro öyle bir iş. Ama bir oyunun
başarısı emekten gelmez.
Oyun
1759’da geçen bir hikâyeden yola çıkıyor. Adı bir cinayete karışan kadın eğer
hamile ise asılmaktan kurtulacak ve sürgüne gönderilecektir. Bu nedenle 12 kadından oluşan bir jüriye kadının hamileliği
konusunda karar vermesi görevi verilir.
Oyun
dört aydan sonra evine dönen Sally’nin kocası ile dialogu ile başlıyor. Kadın
eve başkasından hamile olarak dönmüş. Bu davranışını da gördüğü hayale
bağlıyor. Biriktirdiği parasını almaya gelmiş. İnandırıcı mı? Bence yüzsüzlük ve arsızlık. Kadının evini kocasını terk edip
gitmesi ve bir başkasından hamile olarak gelmesi kocasının kadına dil dökmesi
normal mi? Oyun ilerledikçe Sally’nin suçları bir bir çıkıyor ortaya. Hem
cinayet ortağı hem de başka bir cinayetin suçlusu. Sally 4 yaşında çocuğu da sömineye itmiş. Ayrıca hırsızmış . Kadının tutulacak yeri
yok. Gerçekleri bilenler de jüri üyesi
olmuş. Yazarın yaratıcılığı ve dehası bu mudur?
İkinci sahnede Elizabeth’i jüriye çağıran mübaşir Coombes ile Elizabeth arasındaki dialogu seyrediyoruz. Yargılanacak kadın Sally, doğurduktan sonra Elizabeth'in başkasına verdiği kızı. Elizabeth kızının idamla yargılanacağını öğrenince hiç tepki vermiyor. Onu tanımıyor. . Oyuncu renk vermiyor diyelim. Bu yönetmen tercihi midir? Bence tekstte de bir şaşırma hâli yok. Mübaşir de bilmiyor bilmezden geliyor. Ufak bir kasabada bu normal mi? Yazar gerçekleri sona saklamış. Anne kız (Elizabeth ile Sally) birbirlerini biliyormuş meğerse. Elizabeth Sally’e ‘En az beş yıl oldu görüşmeyeli’ derken Sally “Geçen sene Frida’ya beş gün boyunca sancı çektirdi” diyor Elizabeth için. ‘Sana defalarca yalvardığı halde beni geri almamışsın’ Sally annesi ile yüzleşiyor (Elizabeth oyunun kötü kişisi Wax'dan mı hamile kalmış? Sally'nin babası wax mı? Cinayet ortaklığı o öfkeyle mi yapılmış? İntikam duygusu yâni? Bu konu oyunda yok. Elizabeth gizliyor sanki. Wax'in evinde yattığı adamı bilmiyor mu? Mazereti karanlık.) Sırrı açık eden, konuşmayı unutmuş kadın(Sarah Hollis). Mahkemeye çağrıldığında dili tutulduğu konuşmayı unuttuğu için başını sallayarak yemin eden Sarah birden konuşmaya başlıyor. Onun dilini çözen ne? Allahın işi mi diyelim? Anne de kızı Sally gibi oynak bir kadın. O da mübaşirle kırıştırıyor. Jüri başkanı olan kadın kimliğini saklayan bir kadın. Mahkemede takma isimle nasıl jüri oluyor?Adaletin jüri seçmesi(bizim bilirkişilere benziyor) üzerine mi düşünelim? Bunu yazarın adaleti sorgulaması diye mi alalım? Yazar gerçekten adaleti böyle mi sorguluyor? Bir oyunun ne yaptığı seyirci üzerinde bıraktığı iz ile ölçülür. Bu oyun seyirci üzerinde ne etki bırakıyor? Adalet mi sorgulanıyor evi bırakıp giden ve başkasından hamile kalan sefil bir suç makinası olan Sally mi?
12
kadının olması jürilerin oluşması için gerekli bir sayı. Böylelikle yazar oyunu
bir mahkeme ortamına taşıyor. (Benzerini
12 Öfkeli Adam’dan biliyoruz.) Bence
oyundaki rol sayısı 18 ama oyundaki 8 rolün(Sally, Elizabeth,
Sarah Hollis, Coombes, Charlotte, Fred, Doktor, Mrs.Wax) dışında, jüri olan kadınları tek rol yapmanız
mümkün. Sally hakkındaki can alıcı bilgilere sahip kadınlar dışındakiler sadece sayıyı jüri sayısı yapan roller
karakter değil. Ben o rollere ‘boş rol’
diyorum. Replikleri kimin söylediği önemli değil. Fred doktoru, kadınlardan biri de Mrs.Wax’ı
oynadığına göre oyuncu sayısı daha da azalabilir 8
kişiyi de 6 oyuncu ile oynamanız mümkün. Tek rolde birleştirilebilecek
kadınların anlattıkları hikayeler farklı ise de statüleri aynı. Bunu yazarken
bir orkestra için tasarruf olsun diye enstrüman sayısını tek tek enstrümanlara indiren adam ile ilgili
anekdotu hatırladım gülümsedim. Hani adam aynı melodiyi çalan kemanları,
çelloları vb tek bir kemana bir çelloya
vb indirir ya öyle. Bir oyundaki roller
orkestradaki enstrümanlara benzer. Farklı partisyonlar çalmalı. O zaman
oyundaki çok seslilik ortaya çıkar. Gök Kubbe’de bu unutulmuş. Oyun başında farklı
işler yapan kadınların yargıç önünde kendilerini tanıtırken anlattıkları
hikayelerine bakmayın.(Fondan konuşan yargıcın aynı
şeyleri tekrar etmesine bir çözüm getirilmeli.Gereksiz tekrarlar oluyor.) Ayrıca
kadınların hikâyelerinin farklı olması statü
yaratmıyor. Statü toplum içindeki işgal edilen mevkiden ve toplumsal
sorumluluktan gelmeli. Örneğin ebe
Elizabeth, mübaşir Coombes, doktor Willis, şahit Sarah Hollis vb. Oyunun bence en tuhaf
tarafı kadının hamile olup olmadığına karar vermesi gereken kadınları jüri diye
toplayıp oyunun büyük bir bölümünde konuşturup oylama yaptırıp kadının hamile
olmasına çağrılan doktorun karar vermesi. Kadınlardan
jüri yapıp kararı doktora verdirmek sadece bana mı tuhaf geliyor? Bu kadınların beceriksizliğini mi ortaya koyuyor kadınlara olan güvensizliği
mi? Yazar cahil erkekler diyor ama kararı veren doktor erkek. Bugün ultrasonla
(Doktorun da kendi özel aygıtı var.) beş
on dakikada kadının hamileliği bilindiği gibi o günlerde de bunu bilen güvenilir kadınlardan bahsediyor
yazar. Oyunda ebe var ama ebe de
taraflı. Oyun bugüne getirilse oyun olmayacak. Kadının hamile olup olmadığı ultrasonla anında bilinecek. Yazar tekstte bir not düşmüş: ‘Oyuncular
1750’ler İngiltere’sinin nüfusunu değil oyunun oynandığı zaman ve yerdeki
nüfusu yansıtmalı’ Oyun bugün Türkiye’de oynanıyor. Bu dilek nasıl gerçekleşecek?
Oyun Türk toplumundaki farklı kökenlerden gelen statüleri farklı kadınları nasıl yansıtabilir? Şiveleri farklı
olsa? Kostümleri farklı olsa olur mu? Olmaz. Benzer şeyleri söyleyen/söyleyebilecek
kadınlar statü yaratmıyor çünkü.
‘Ülkede bir çocuğun öldürülmesinden daha büyük
kötülükler oluyor. Küçük bir kızın ölümünün yasını tutmaya
pek heveskâr olanlar yetişkin bir adamın
yasını tutmaya hiç hevesli değiller.” diyor bir kadın Narin’in öldürüldüğü bir ülkede bu sözler tuhaf
değil mi? Kolyesi ve yüzüğü için
öldürülmüş ve bedeni parçalara bölünmüş parçaları farklı yerlerden çıkmış bir
kız çocuğu var. (Kızın üstünde beyaz ipekten bir elbise ve parmağında etrafı
incilerle çevrili bir yüzük vardır.) Bunu kaç seyirci anladı bilmiyorum.
Seyirciye sorar mısınız? Coombes’in bir kolu neden sarılı? Çatıdan düşmüş.
Neden? Kol kırık olmasa ne olurdu? Coombes’ın karısı kaçmış. Bunun kolunun
sarılı olması ile ilgisi ne? Yazara sorun bence.
Şömineye
tıkılmış iki çuval içindeymiş kızın cesedi. Kadınlardan biri “Wax ailesinden bir çocuğun baca temizlemeye
en çok yaklaştığı andır herhalde’ ‘Wax
bütün hizmetçi kızlarını becermeyi üzerine vazife sayıyor’ diyor. Wax
ailesinden nefret ediliyor o ülkede. Wax gaddar bir herif. Araziye el koyuyor
adam astırıyor. Kızı öldürülmüş ne olmuş yâni?(Benim düşüncem değil.) Kızın ölümüne neredeyse sevinecek kadınlar. Kadınlar bu kadar vicdansız olabilir mi? Ne ile açıklayalım? Bunlar da jüri üyesi. Amaçları intikam. Katil İskoçyadan gelmiş. İngilizlere göre ‘onlardan’ değil. Jürideki İskoç kadın bizdeki
dizilerdeki yarışma programlarında vb olan türbanlı kadına benziyor. (Jüride o da olsun da eşitlikçiymiş gibi görünelim) ‘Suçlayacak bir kadın varken kimse Tanrıyı
suçlamaz. Para onlarda soyulmayı hak ediyorlar’ diyor bir başka kadın. Adalet duygusu içinde
bu repliklerin yeri ne? Fakir bir camiada geçiyor oyun. Fakirler dişlerini satıyor. Sally ‘Zengin
olsaydım doktor tutardım’ diyor. Unutmayın
ülke olarak biz yazarın ruh halinde ve
geçmişiyle hesaplaşması durumunda değiliz. Onlar için sıradan olan bir şey
bizde başka türlü anlaşılır algılanır.
Oyunda
Elizabeth ve Sally’nin duygulara oynadığı tiratlar var. Devamlı hatırlatılan
kuyruklu yıldız, kadınların göğe bakmaması konusu var. Göğe bakmak bir özgürlük
olarak anlatılıyor. Bu kadınların esir hayatının simgesi. Ama maalesef bu yama gibi duruyor. Yazar
bulduğu bir motifi beğenmiş metafor olarak kullanmak istemiş. Mesela Sally gök yüzüne baksa ne olur? Bakmadığı
için mi katil, yalancı, hırsız ve edepsiz? Sally’e mazeretler uydurmak mümkün. Terk edilmiş bir çocuk.
Hayatın kurbanı. Her hayat kurbanı
şefkat alamamış kişi mazur mu görülecek? Sally toplumsal bir kurban değil. Doğmamış
çocuğun hakkını korumak için yapılan yargılama bize adalet kavramını
tartıştırır mı? Mübaşirin zenginden
rüşvet alarak Sally’nin hamileliğini bitirmesi
toplumsal bir eleştiri midir? Tüm müşavirler işte böyle satılıktır der
miyiz?
Sally
ağlayarak annesinden onu öldürmesini istiyor. Sally’nin acıklı tiradı
karşısında seyircinin içi sızlamamıştır umarım/sanırım. Anne Sally’e göğe bak diyor. Kız yukarılara
bakmak için boynunu açarken annesi
kızını eşarbı ile boğuyor. Basit bir trük.
Oyunun sonu da duygu sömürüsü ile bitiyor. Yazar çok yakışıklı replikler
koymuş oyuna: ‘Bir şeyin uzak bir ihtimal olması imkansız olduğu anlamına gelmez. Kuyruklu
yıldız hakkında bildiklerimiz bir kadının vücudunun işleyişi hakkında
bildiklerimizden fazla. Bir ruhu
temizlemek yerleri temizlemek kadar kolay değil’ Bu replikler oyunu
parlatmıyor yama olarak kalıyor. Bence oyunun çatısı sorunlu. (Yönetmen yazarın dehasından bahsediyor. Ben
öyle bir deha görmedim.) Yazar seyirciyi avlamak istemiş.
Gök
kubbe altında hepimiz zavallıyız deseydi keşke oyun. Anlatılan hikâye kendine o kadar uzak ki
seyirci kendine bundan bir mesel çıkaramaz. Akıllarda katil Sally kalacak.
Her oyun
oynandığı ülke için yapılır yapılmalıdır. Basit sorular: Bu oyun seyirciye ülkemizdeki adalet sistemini
sorgulatır mı kadın sorununu yargılatır mı çocuk cinayetlerini düşündürür mü?
Elbette
benim düşünce yoluma karşı çıkanlar olacak. Ben de yazarken kendime muhalefet
ettim. Her şeye bir karşı şey
bulunabilir. Ama sonuç bize ne diyor? Oyun uçucu kül gibi. Bir üfledin mi küller
havada uçuşup kayboluyor.
Böyle
bir oyuna harcanan emeğe acıdım. Ben de seyretmek için 6 saat 6000 adım harcadım. Oyunu yazmak için verdiğim emeği saymıyorum. Bana
da yazık. J))
"Bizim için
tiyatro kansız-cansız, yüreksiz, sadece kendi için yapılan bir sanat değil,
geleceğin haberciliğini yapabileceğimiz ayakta kalmış son kürsü,
düşüncelerimizi açıklayıp içimizi dökebileceğimiz, insanları yargılayıp
sarsabileceğimiz bir tartışma alanıdır." (A. Neuman, E.Piscator, G.Prüfer
tarafından yapılmış Savaş ve Barış uyarlamasından bir paragraf paylaştım. Türkçesi Cevat Çapan) Gök Kubbe’nin bu tanım
içindeki yeri nedir?
Melih
Anık
Not: Ufak bir hatırlatma: Elizabeth’in evinde Coombes bir tabureye
oturup sahne duvarına dayanıyor. Dayanmasın. O duvar dekora dahil değil.
Genel
Sanat Yönetmeni’ne mesajımdır. Fuayede oyun kadrosunun fotoğraflarını
koyuyorsunuz. Çok güzel. Lütfen oyuncunun isminin yanına oyundaki rolünü de
yazar mısınız lütfen. Aslında fotoğraflarının da oyun kostümleri ve makyajları
ile olması daha iyi olur.
Sonradan ek: Kuyruklu yıldızı oyundan çıkarsak ne eksilir? Bir kaç replik o kadar.
Oyunun Künyesiu
Yazan:
Lucy KIRKWOOD
Çeviren:
Özden GÖKÖZ
Yöneten:
Ali Gökmen ALTUĞ
Müzik:
Emrah Can YAYLI
Dramaturg:
Sinem ÖZLEK
Dekor
Tasarımı: Barış DİNÇEL
Kostüm
Tasarımı: Gamze KUŞ
Işık
Tasarımı: Mustafa TÜRKOĞLU
Efekt
Tasarımı: Metin KÜÇÜKYILMAZ
Hareket
Düzeni: Senem OLUZ
Video
Tasarım: Enes Altuğ AVŞAR, Mehmet SÖNMEZ
Yardımcı
Yönetmen: Onur DEMİRCAN
Yönetmen
Yardımcıları: Aslı ŞAHİN, Özge KIRDI, Emre ERTUNÇ
Suflör:
Zeynep KÖYLÜ
Dekor
Uygulama: Sırrı TOPRAKTEPE, Batuhan BOZCAADA
Kostüm Uygulama:
Aynur DURAN
Işık
Uygulama: Gökhan KONUR, Murat ÇEVİKEL
Video
Uygulama: Mehmet SÖNMEZ
Sahne
Terzileri: Nermin KÖKSAL, Ömer KARAGÖZ
Sahne
Teknisyenleri: Celal AKKOÇ, Burak BALCIOĞLU, Anıl SELLER, Göktuğ
ERBAŞ,
Yılmaz SALMAN, Şakir ÇAKMAR
Sahne
Aksesuar: Kadir KARATAŞ, Mehmet USTABAŞI, Ahmet Talha BAKIR
Barış
AKGÜN
Sahne
Kuaförleri: Mahmut TUNÇ, Eray KABİLOĞLU
Efekt
Uygulama: Hanefi TOPRAKTEPE, Caner ÖZDEMİR
Fotoğraflar:
Sadi AYAN
Broşür
Uygulama: Aleyna YAŞAR
Oyuncular
Mary Middleton:
Ada Alize ERTEM
Elizabeth
Luke: Aslıhan KANDEMİR
Katy
Luke: Asya KALE-Deniz Şiir BOY
Helen
Ludlow: Ayşem Yağmur ULUSOY GÖKTÜRK
Sarah
Hollis: Betül KIZILOK BAVLİ
Kitty Givens
ve Leydi Wax: Canan Kübra BİRİNCİ
Frederick
Poppy ve Doktor Willis: Çağlar POLAT
Charlotte
Cary: Demet BOZKAYA ŞALT
Bay
Coombes: Eraslan SAĞLAM
Ann
Lavender: Eylül SOĞUKÇAY
Judith
Brewer: Ezgim KILINÇ
Peg
Carter: Fatma İNAN
Hannah
Rusted: Gözde İpek KÖSE
Emma
Jenkins: Işıl Zeynep KARAALP
Sally
Poppy: Serap ÖZTÜRK
Sarah Smith:
Zeliha GÜNEY
Yargıç(Dış
Ses): Mutlu GÜNEY
Süre: 2
saat 15 dakika.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder