2 Şubat 2025 Pazar

Gök Kubbe (İBBŞT) : 'Spoil' İçeren Bir Yazı

 Gök Kubbe İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu repertuarında  ilgimi çeken oyunlardan biri idi. Oyunu seyretme isteğim öncelikle yönetmenden(Ali Gökmen Altuğ) kaynaklanıyordu.  Altuğ’un daha önce yönettiği oyunlardaki titiz, ayrıntıya önem veren yönetim tarzı bu oyunu seyretme isteğimi arttırdı. Bu arada gittikçe düzelen İBBŞT internet sayfasındaki oyun broşüründe hem yönetmenin hem de dramaturgun(Sinem Özlek)  okuduğum yazıları da beni etkiledi. O yazılarda:

Yönetmen ev işlerinden kafalarını kaldırıp gök yüzüne bakamayan kadınları vurgular.  Kadınların toplumdaki yeri kadınlık halleri kadına verilen toplumsal rollerden bahseder.  Oyunda  kadın bedenlerinin konumlanışı ve kadın bedenine müdahale edilmesinin çok önemli bir eleştiri oluşunu söyler. Çok güçlü dramatik yapıyı, suç hikâyesini çözmeye çalışırken metnin katmanlı yapısını ve  dehlizlerde gezindirmesinin altını çizer. Yönetmene göre oyun yazarın yaratıcılığının ve dehasının dehlizlerine yapılan bir yolculuktur.

Dramaturga göre  gök yüzüne bakmaya vakit bulamayan kadınlar adalet bulamamışken adil bir sonuca varmak zorunda bırakılmıştır. Farklı eğitim ve statü seviyelerindeki yetkili ve etkili herkes eğitimsiz olduğu için değil bildiği kadarını mutlak doğru sandığı için cahildir. Çoğunluk kadınlar olduğunda odanın tek erkeği ötekileştirir.  Oyun adil olan ne olurdu sorusunu n cevabını seyirciye bırakır. Zamanı geçip bizim zamanımıza kadar gelir. Adaletsizlik kavramını ele alır. Sorumluluk ile haklar arasındaki terazi şaşarsa yeniden adaletten söz etmek için nereden başlamalı?

(Yazılardaki kilit hususları koyu renkle gösterdim. Yönetmen ve dramaturg tekste bu açılardan bakmış.)

Bu oyunu mutlaka seyretmeliyim dedim. İlk kuşkum oyunu seyretmeden önce oyun tekstini okuduğum zaman başladı. Bu yazıyı oyunu seyrettikten ve teksti bir daha okuduktan sonra yazıyorum. Yazı spoil (açık veriyor)içermektedir. Oyundan önce okuyacak olanları uyarıyorum. Bu noktada yazıyı okumayı bırakabilirler.   

Yazının başında tekste göre yönetmenin elinden geleni yaptığını oyuncuların iyi oynadıklarını dekor kostüm ışık ve müziğin iyi olduğunu söylemeliyim.  Oyunda çok  emek var.  Ama bir oyundan beklenen çok emek verilmiş olması mıdır? Her oyunda çok emek var. Tiyatro öyle bir iş. Ama bir oyunun başarısı emekten gelmez.

Oyun 1759’da geçen bir hikâyeden yola çıkıyor. Adı bir cinayete karışan kadın eğer hamile ise asılmaktan kurtulacak ve sürgüne gönderilecektir. Bu nedenle 12  kadından oluşan bir jüriye kadının hamileliği konusunda karar vermesi görevi verilir.

Oyun dört aydan sonra evine dönen Sally’nin kocası ile dialogu ile başlıyor. Kadın eve başkasından hamile olarak dönmüş. Bu davranışını da gördüğü hayale bağlıyor. Biriktirdiği parasını almaya gelmiş. İnandırıcı mı? Bence yüzsüzlük  ve arsızlık. Kadının evini kocasını terk edip gitmesi ve bir başkasından hamile olarak gelmesi kocasının kadına dil dökmesi normal mi?  Oyun ilerledikçe  Sally’nin suçları bir bir çıkıyor ortaya. Hem cinayet ortağı hem de başka bir cinayetin suçlusu. Sally  4 yaşında çocuğu da sömineye itmiş.  Ayrıca hırsızmış . Kadının tutulacak yeri yok.  Gerçekleri bilenler de jüri üyesi olmuş. Yazarın yaratıcılığı ve dehası bu mudur?

İkinci sahnede  Elizabeth’i  jüriye çağıran mübaşir Coombes ile Elizabeth arasındaki dialogu seyrediyoruz. Yargılanacak kadın Sally,  doğurduktan sonra Elizabeth'in başkasına verdiği kızı.  Elizabeth kızının idamla yargılanacağını öğrenince hiç tepki vermiyor.  Onu tanımıyor. . Oyuncu renk vermiyor diyelim. Bu yönetmen tercihi midir? Bence tekstte de bir şaşırma hâli yok. Mübaşir de bilmiyor bilmezden geliyor. Ufak bir kasabada bu normal mi? Yazar gerçekleri  sona saklamış. Anne kız (Elizabeth ile Sally) birbirlerini biliyormuş meğerse.  Elizabeth Sally’e ‘En az beş yıl oldu görüşmeyeli’  derken Sally  “Geçen sene Frida’ya beş gün boyunca sancı çektirdi” diyor Elizabeth için. ‘Sana defalarca yalvardığı halde beni geri almamışsın’ Sally  annesi ile yüzleşiyor (Elizabeth  oyunun kötü kişisi Wax'dan mı hamile kalmış?  Sally'nin babası wax mı? Cinayet ortaklığı o öfkeyle mi yapılmış? İntikam duygusu yâni? Bu konu oyunda yok. Elizabeth gizliyor sanki. Wax'in evinde yattığı adamı bilmiyor mu? Mazereti karanlık.) Sırrı açık eden, konuşmayı unutmuş kadın(Sarah Hollis).  Mahkemeye çağrıldığında dili tutulduğu konuşmayı unuttuğu için  başını sallayarak yemin eden Sarah birden konuşmaya başlıyor.  Onun dilini  çözen ne?  Allahın işi mi diyelim?  Anne de kızı Sally gibi oynak bir kadın.  O da mübaşirle kırıştırıyor. Jüri başkanı olan kadın kimliğini saklayan bir kadın. Mahkemede  takma isimle nasıl jüri oluyor?Adaletin jüri seçmesi(bizim bilirkişilere benziyor)  üzerine mi düşünelim? Bunu yazarın adaleti sorgulaması diye mi alalım? Yazar gerçekten adaleti böyle mi sorguluyor?   Bir oyunun ne yaptığı seyirci üzerinde bıraktığı iz ile ölçülür.  Bu oyun seyirci üzerinde ne etki bırakıyor? Adalet mi sorgulanıyor evi bırakıp giden ve başkasından hamile kalan sefil bir suç makinası olan Sally mi?

12 kadının olması jürilerin oluşması için gerekli bir sayı. Böylelikle yazar oyunu bir mahkeme ortamına taşıyor.  (Benzerini 12 Öfkeli Adam’dan biliyoruz.)  Bence oyundaki rol sayısı 18 ama oyundaki 8 rolün(Sally,  Elizabeth,  Sarah Hollis, Coombes, Charlotte, Fred, Doktor, Mrs.Wax)  dışında, jüri olan kadınları tek rol yapmanız mümkün. Sally hakkındaki can alıcı bilgilere sahip kadınlar dışındakiler  sadece sayıyı jüri sayısı yapan roller karakter değil.   Ben o rollere ‘boş rol’ diyorum. Replikleri kimin söylediği önemli değil.  Fred doktoru, kadınlardan biri de Mrs.Wax’ı oynadığına göre oyuncu sayısı daha da azalabilir  8  kişiyi de 6 oyuncu ile oynamanız mümkün. Tek rolde birleştirilebilecek kadınların anlattıkları hikayeler farklı ise de statüleri aynı. Bunu yazarken bir orkestra için  tasarruf  olsun diye enstrüman sayısını  tek tek enstrümanlara indiren adam ile ilgili anekdotu hatırladım gülümsedim. Hani adam aynı melodiyi çalan kemanları, çelloları  vb tek bir kemana bir çelloya vb indirir ya öyle.  Bir oyundaki roller orkestradaki enstrümanlara benzer. Farklı partisyonlar çalmalı. O zaman oyundaki çok seslilik ortaya çıkar. Gök Kubbe’de bu unutulmuş. Oyun başında farklı işler yapan kadınların yargıç önünde  kendilerini tanıtırken anlattıkları hikayelerine  bakmayın.(Fondan konuşan yargıcın aynı şeyleri tekrar etmesine bir çözüm getirilmeli.Gereksiz tekrarlar oluyor.)   Ayrıca kadınların hikâyelerinin farklı olması statü yaratmıyor. Statü toplum içindeki işgal edilen mevkiden ve toplumsal sorumluluktan  gelmeli.  Örneğin ebe Elizabeth,  mübaşir Coombes, doktor Willis, şahit Sarah Hollis vb. Oyunun bence en tuhaf tarafı kadının hamile olup olmadığına karar vermesi gereken kadınları jüri diye toplayıp oyunun büyük bir bölümünde konuşturup oylama yaptırıp kadının hamile olmasına çağrılan doktorun karar vermesi.  Kadınlardan jüri yapıp kararı doktora verdirmek sadece bana mı tuhaf geliyor?  Bu kadınların beceriksizliğini  mi ortaya koyuyor kadınlara olan güvensizliği mi? Yazar cahil erkekler diyor ama kararı veren doktor erkek. Bugün ultrasonla (Doktorun da kendi özel aygıtı var.)  beş on dakikada kadının hamileliği bilindiği gibi o günlerde de bunu bilen güvenilir kadınlardan bahsediyor yazar.  Oyunda ebe var ama ebe de taraflı. Oyun bugüne getirilse oyun olmayacak. Kadının hamile olup olmadığı  ultrasonla anında bilinecek.   Yazar tekstte bir not düşmüş:  Oyuncular 1750’ler İngiltere’sinin nüfusunu değil oyunun oynandığı zaman ve yerdeki nüfusu yansıtmalı’ Oyun bugün Türkiye’de oynanıyor. Bu dilek nasıl gerçekleşecek? Oyun Türk toplumundaki farklı kökenlerden gelen statüleri farklı  kadınları nasıl yansıtabilir? Şiveleri farklı olsa? Kostümleri farklı olsa olur mu? Olmaz. Benzer şeyleri söyleyen/söyleyebilecek kadınlar statü yaratmıyor çünkü.

Ülkede bir çocuğun öldürülmesinden daha büyük kötülükler oluyor. Küçük bir kızın ölümünün yasını tutmaya pek  heveskâr olanlar yetişkin bir adamın yasını tutmaya hiç hevesli değiller.” diyor bir kadın  Narin’in öldürüldüğü bir ülkede bu sözler tuhaf değil mi?  Kolyesi ve yüzüğü için öldürülmüş ve bedeni parçalara bölünmüş parçaları farklı yerlerden çıkmış bir kız çocuğu var. (Kızın üstünde beyaz ipekten bir elbise ve parmağında etrafı incilerle çevrili bir yüzük vardır.) Bunu kaç seyirci anladı bilmiyorum. Seyirciye sorar mısınız? Coombes’in bir kolu neden sarılı? Çatıdan düşmüş. Neden? Kol kırık olmasa ne olurdu? Coombes’ın karısı kaçmış. Bunun kolunun sarılı olması ile ilgisi ne? Yazara sorun bence.

Şömineye tıkılmış iki çuval içindeymiş kızın cesedi. Kadınlardan biri “Wax ailesinden bir çocuğun baca temizlemeye en çok yaklaştığı andır herhalde’ ‘Wax bütün hizmetçi kızlarını becermeyi üzerine vazife sayıyor’ diyor. Wax ailesinden nefret ediliyor o ülkede. Wax gaddar bir herif. Araziye el koyuyor adam astırıyor. Kızı öldürülmüş ne olmuş yâni?(Benim düşüncem değil.)  Kızın ölümüne neredeyse sevinecek kadınlar. Kadınlar bu kadar vicdansız olabilir mi? Ne ile açıklayalım? Bunlar da jüri üyesi.  Amaçları intikam.  Katil İskoçyadan gelmiş. İngilizlere göre ‘onlardan’ değil. Jürideki İskoç kadın bizdeki dizilerdeki yarışma programlarında vb olan  türbanlı kadına benziyor. (Jüride o da olsun da eşitlikçiymiş gibi görünelim) ‘Suçlayacak bir kadın varken kimse Tanrıyı suçlamaz. Para onlarda soyulmayı hak ediyorlar’  diyor bir başka kadın. Adalet duygusu içinde bu repliklerin yeri ne? Fakir bir camiada geçiyor oyun.  Fakirler dişlerini satıyor. Sally  Zengin olsaydım doktor tutardım’ diyor. Unutmayın ülke olarak biz yazarın ruh halinde  ve geçmişiyle hesaplaşması durumunda değiliz. Onlar için sıradan olan bir şey bizde başka türlü anlaşılır algılanır. 

Oyunda Elizabeth ve Sally’nin duygulara oynadığı tiratlar var. Devamlı hatırlatılan kuyruklu yıldız, kadınların göğe bakmaması konusu var. Göğe bakmak bir özgürlük olarak anlatılıyor. Bu kadınların esir hayatının simgesi.  Ama maalesef bu yama gibi duruyor. Yazar bulduğu bir motifi beğenmiş metafor olarak kullanmak istemiş.  Mesela Sally gök yüzüne baksa ne olur? Bakmadığı için mi katil, yalancı, hırsız ve edepsiz? Sally’e mazeretler  uydurmak mümkün. Terk edilmiş bir çocuk. Hayatın kurbanı.  Her hayat kurbanı şefkat alamamış kişi mazur mu görülecek? Sally toplumsal bir kurban değil. Doğmamış çocuğun hakkını korumak için yapılan yargılama bize adalet kavramını tartıştırır mı?  Mübaşirin zenginden rüşvet alarak Sally’nin hamileliğini bitirmesi  toplumsal bir eleştiri midir? Tüm müşavirler işte böyle satılıktır der miyiz?



Sally ağlayarak annesinden onu öldürmesini istiyor. Sally’nin acıklı tiradı karşısında seyircinin içi sızlamamıştır umarım/sanırım.  Anne Sally’e göğe bak diyor. Kız yukarılara bakmak için  boynunu açarken annesi kızını eşarbı ile boğuyor. Basit bir trük.  Oyunun sonu da duygu sömürüsü ile bitiyor. Yazar çok yakışıklı replikler koymuş oyuna:  Bir şeyin uzak bir ihtimal olması imkansız olduğu anlamına gelmez. Kuyruklu yıldız hakkında bildiklerimiz bir kadının vücudunun işleyişi hakkında bildiklerimizden fazla.  Bir ruhu temizlemek yerleri temizlemek kadar kolay değil’ Bu replikler oyunu parlatmıyor yama olarak kalıyor. Bence oyunun çatısı sorunlu.  (Yönetmen yazarın dehasından bahsediyor. Ben öyle bir deha görmedim.) Yazar seyirciyi avlamak istemiş.

Gök kubbe altında hepimiz zavallıyız deseydi keşke oyun.  Anlatılan hikâye kendine o kadar uzak ki seyirci kendine bundan bir mesel çıkaramaz. Akıllarda katil Sally kalacak.

Her oyun oynandığı ülke için yapılır yapılmalıdır.  Basit sorular:  Bu oyun seyirciye ülkemizdeki adalet sistemini sorgulatır mı kadın sorununu yargılatır mı çocuk cinayetlerini düşündürür mü?

Elbette benim düşünce yoluma karşı çıkanlar olacak. Ben de yazarken kendime muhalefet ettim.  Her şeye bir karşı şey bulunabilir. Ama sonuç bize ne diyor? Oyun uçucu kül gibi. Bir üfledin mi küller havada uçuşup kayboluyor.

Böyle bir oyuna harcanan emeğe acıdım. Ben de seyretmek için  6 saat 6000 adım harcadım.  Oyunu yazmak için verdiğim emeği saymıyorum. Bana da yazık. J))

"Bizim için tiyatro kansız-cansız, yürek­siz, sadece kendi için yapılan bir sanat de­ğil, geleceğin haberciliğini yapabileceğimiz ayakta kalmış son kürsü, düşüncelerimizi açıklayıp içimizi dökebileceğimiz, insanları yargılayıp sarsabileceğimiz bir tartışma ala­nıdır." (A. Neuman, E.Piscator, G.Prüfer tarafından yapılmış Savaş ve Barış uyarlamasından bir paragraf paylaştım.  Türkçesi Cevat Çapan) Gök Kubbe’nin bu tanım içindeki yeri nedir?

Melih Anık

 

Not:  Ufak bir hatırlatma:  Elizabeth’in evinde Coombes bir tabureye oturup sahne duvarına dayanıyor. Dayanmasın. O duvar dekora dahil değil.

Genel Sanat Yönetmeni’ne mesajımdır. Fuayede oyun kadrosunun fotoğraflarını koyuyorsunuz. Çok güzel. Lütfen oyuncunun isminin yanına oyundaki rolünü de yazar mısınız lütfen. Aslında fotoğraflarının da oyun kostümleri ve makyajları ile olması daha iyi olur.

Sonradan ek: Kuyruklu yıldızı oyundan çıkarsak ne eksilir? Bir kaç replik o kadar.   

Oyunun Künyesiu

Yazan: Lucy KIRKWOOD

Çeviren: Özden GÖKÖZ

Yöneten: Ali Gökmen ALTUĞ

Müzik: Emrah Can YAYLI

Dramaturg: Sinem ÖZLEK

Dekor Tasarımı: Barış DİNÇEL

Kostüm Tasarımı: Gamze KUŞ

Işık Tasarımı: Mustafa TÜRKOĞLU

Efekt Tasarımı: Metin KÜÇÜKYILMAZ

Hareket Düzeni: Senem OLUZ

Video Tasarım: Enes Altuğ AVŞAR, Mehmet SÖNMEZ

Yardımcı Yönetmen: Onur DEMİRCAN

Yönetmen Yardımcıları: Aslı ŞAHİN, Özge KIRDI, Emre ERTUNÇ

Suflör: Zeynep KÖYLÜ

Dekor Uygulama: Sırrı TOPRAKTEPE, Batuhan BOZCAADA

Kostüm Uygulama: Aynur DURAN

Işık Uygulama: Gökhan KONUR, Murat ÇEVİKEL

Video Uygulama: Mehmet SÖNMEZ

Sahne Terzileri: Nermin KÖKSAL, Ömer KARAGÖZ

Sahne Teknisyenleri: Celal AKKOÇ, Burak BALCIOĞLU, Anıl SELLER, Göktuğ

ERBAŞ, Yılmaz SALMAN, Şakir ÇAKMAR

Sahne Aksesuar: Kadir KARATAŞ, Mehmet USTABAŞI, Ahmet Talha BAKIR

Barış AKGÜN

Sahne Kuaförleri: Mahmut TUNÇ, Eray KABİLOĞLU

Efekt Uygulama: Hanefi TOPRAKTEPE, Caner ÖZDEMİR

Fotoğraflar: Sadi AYAN

Broşür Uygulama: Aleyna YAŞAR

Oyuncular

Mary Middleton: Ada Alize ERTEM

Elizabeth Luke: Aslıhan KANDEMİR

Katy Luke: Asya KALE-Deniz Şiir BOY

Helen Ludlow: Ayşem Yağmur ULUSOY GÖKTÜRK

Sarah Hollis: Betül KIZILOK BAVLİ

Kitty Givens ve Leydi Wax: Canan Kübra BİRİNCİ

Frederick Poppy ve Doktor Willis: Çağlar POLAT

Charlotte Cary: Demet BOZKAYA ŞALT

Bay Coombes: Eraslan SAĞLAM

Ann Lavender: Eylül SOĞUKÇAY

Judith Brewer: Ezgim KILINÇ

Peg Carter: Fatma İNAN

Hannah Rusted: Gözde İpek KÖSE

Emma Jenkins: Işıl Zeynep KARAALP

Sally Poppy: Serap ÖZTÜRK

Sarah Smith: Zeliha GÜNEY

Yargıç(Dış Ses): Mutlu GÜNEY

Süre: 2 saat 15 dakika.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder