Tiyatro İn'taKt' tarafından Kafka'nın 'Akademi İçin Bir Rapor' isimli
hikâyesinden uyarlanan 'Maymunlaş-ma' isimli oyunu seyrettim.
Tiyatro ile uğraşanlar tarafından çok sevilmiş olmalı ki pek
çok topluluk tarafından hikâyenin uyarlamaları
yapılmış. Hikâye, ' Young Vic Theatre Co.' yapımı "Kafka'nın Maymunu"
ismiyle 18.İstanbul Tiyatro Festivali 'nin programında yer aldı. Ertesi yıl
'Avrupa Üniversiteleri Tiyatro şenliği' kapsamında Liége Üniversitesi Kraliyet
Üniversite Tiyatrosu tarafından yapılan uyarlama gene karşımıza çıktı. 2013
yılında Boş Sahne isimli topluluk uyarlamasını sahneledi.
Tiyatro İntakt 'Maymunlaş-ma' ismini tercih etmiş. Oyun
isminin yazılışı maksadı anlatıyor. İsim olarak okursanız, 'maymunlaşma', hikâyenin
anlattığı olayın tam karşılığı. Tiyatro İn'taKt, 'maymunlaş-ma' diye yazdığı
için aklımıza başka bir deyimi getiriyor, ('maymun olmak' yâni 'çirkin ve
gülünç olmak, kepaze olmak, taklitçilik')
emir kipinde okursanız 'maymun olma' demek isteniyor(herhalde).
Kafka, insan olan bir maymunun hikâyesini anlatır. İnsanlar
tarafından yakalanan maymun hayatta kalmasını, onları taklit edebilmeyi becermesine
borçludur. Taklitle başlayan macera, maymunun insan olmasıyla sonuçlanır.
Maymundan olma insan, önündeki iki seçenekten birini tercih ederek hayvanat
bahçesi yerine bir müzikholde çalışmaya
başlar. Başından geçenleri anlatmak için
'Akademi'ye bir 'rapor' yazar.
Kafka hayvan temasını çok kullanmış. Böcek, fare, köpek,
köstebek, porsuk ve daha niceleri Kafka'nın kahramanları olmuş.
"Kafka, kızkardeşine, "çocuk, adam olmak
için, elden geldiği kadar erken hayvanlıktan uzaklaştırılmalıdır" diye
yazmıştı. Kafka'ya göre hayvanlık, insanın, sorumluluğa, insana has girişkenliğe,
son durağı araştırma yeteneğine ulaşamadığı aile çevresidir."(Kaynak)
Bence bu sonuçta Kafka'nın babası ile olan ilişkisinin rolü çoktur. Darwin'in estirdiği rüzgârın etkisini de unutmamak gerekir.
Hayat da insana başka çözüm yolu da bırakmamaktadır. 'Çıkış yolu', ' başkaları gibi yapmaktadır'. Maymun bunu
fark ettiğinde(!) çıkış yolunu bulur. "Bütün
bu, aynı çehre ile aynı hareketlerle gelip giden insanlara bakıyordum; bana,
çok zaman, bunların hepsi bir tek insanmış gibi geliyordu. Demek bu adam ya da
bu adamlar serbestçe hareket etmekteydiler. Hiç kimse, eğer kendileri gibi
olursam demir parmaklıkların açılacağına dair söz vermiyordu bana... ama...
insanları taklit etmek ne kadar kolaydı! Daha ilk günlerde, tükürmesini
öğrenmiştim"(Hikâye)
Maymunun
insanlığa geçişi içki şişesini başına dikmesiyle başlar ve kafası bir hoş
olunca attığı nara, insanların dikkatini çeker. (Oyunda 'merhaba' dedirtmişler maymuna.) Bu
geçişte, insan olmanın bir sarhoşluk olduğu iması da vardır.
"Kafka'nın dünyası, İkiye bölünmüş
insanın dünyasıdır. İnsanın, bu ikiye bölünüşün bilincini yitirdiği, kendisini
uykuya bıraktığı dünyadır. Kafka'nın iç dünyası, bu yabancılaşma dünyasına ait
olmak, boğazına kadar onun içine batmış olmak duygusu ile uyuyanların gözlerini
gerçek bir hayata açtırmak için duyduğu ihtiraslı arzudan kuruludur."(kaynak) Kafka'nın 'iki 'yüzlü'lükten' şikayet etmesi eserlerinde
dokunduğu bir diğer temadır. Bazen 'ikilem' haline gelir bu. Tercih edememek, iki arada kalmak, bunaltıcı
bir sıkıntı hâli olarak ortaya çıkar. (Maymun
insan geceleri maymundur gündüzleri insan. ) " Bir
bürokrat olan Kafka durumunun devamlı ikiyüzlülüğünden acı duyuyordu. Kendisine
göre, toplumdaki bütün yabancılaşmaların özetlendiği bu bürokrasi içinde o,
durmadan kendi bilincine karşı hareket etmeğe zorlanmış, sürüklenmiştir: Kimi
zaman, tiksindiği bir kuruluşu kollayıcı bir rapor ya da yazı yazmağa ; kimi
zaman da, doğruluğunda hiç şüphesi olmadığı dilekçeleri geri çevirmeye ya da
ustalıkla atlatmaya zorlanmıştır."(Kaynak) 'Bürokrasi, rapor'
hikâyenin isminde kendini gösterir.
"
Düzenin kendisinden doğan kapitalizme
özgü yabancılaşma mekanizmasını şöyle anlatıyor: "Kapitalizm, içerden
dışarıya,dışarıdan içeriye, yukardan aşağıya, aşağıdan yukarıya giden bir
bağımlılık sistemidir. Onda her şey basamaklandırılmış, demire vurulmuştur.
Kapitalizm, dünyanın ve insan ruhunun bir hâlidir." (kaynak) İnsanlaşan
maymun bu hâlin içine düşer. 'Çıkış
yolu' 'özgürleşme'ye çıkmaz. Bu ruh hâlini Kızgın Çalı" hikâyesindeki kahramanın sözlerinde
buluruz: "Sık bir çalılığa düşmüştüm ... düşüncelerim arasında kaybolmuş rahatça
dolaşıyordum, sonra birden kendime geldim!" Çalılık sanki etrafımda
bitmişti. Dışına çıkamıyordum, kaybolmuştum!" (kaynak)
Ben
'Maymunlaş-ma'yı bu bilgilerin ışığında seyrettim. Doğrusunu isterseniz
kelimenin karşılıklarından biri olan 'kepaze olmak' fiilinin karşılığı dışında bir
anlam çıkaramadım oyundan. Tiyatro
İn'taKt, bugün içinde yaşadığımız ortamda 'maymunlaşma'nın bu anlamını
vurgulamak istemişti galiba. Bana 'sığ' bir yaklaşım gibi geldi.
Oyun alanında bir kafes ve maymuna hareket imkânı
veren 'bar'lardan oluşmuş bir düzen kurulmuştu. Oyuncu hikâyesini anlatırken
eylemi gösteriyordu. Bunda başarılı olduğunu söylemem gerek, atletik
hünerlerini başarıyla sergiledi. Ama kostümünün
sirk palyaçosunu anımsatmasındaki yorumu çözemedim. Zira bence maymunun
içine düştüğü durumun gülünecek bir yanı yok. Öte yandan içimizdeki 'maymun'lar
bizden gibi , onları kıyafetlerinden ayıramıyoruz. Onlar kendilerini hareketleri ile 'ele veriyorlar'. Ben bu nedenle
oyuncunun kıyafetini ve hareketlerini abartılı bir
dekor içinde abartılı buldum. 'Parmak göze sokulmuş' gibi geldi. Kafka'nın içine düştüğü 'çalılık' bence güzel bir
metafor olurdu. Yaptığı müzikleri çok sevdiğim Orhan Enes Kuzu'nun müziğinin
ise 'genel hava' içinde kaybolduğunu söylemeliyim.
Ülkemizde
insanın maymundan gelmesi 'alıcısı' az olan bir konu. Bu nedenle oyunun genel
bir seyirciyi hedeflemediği açık. Oyunun benim 'ofof Taksim' dediğim sahnenin
seyircisine bile 'uzak' kalacağını düşünüyorum. Oyun, eminim ki oyuncu için kendini
denediği mükemmel bir çalışma olmuştur - ben de oyuncunun yetenekli olduğunu
söylerim - ama tiyatro yapmak için bu yeterli midir? 'Maymunlaş-ma' için
harcanan zaman ve emeğin boşa akan bir
ırmak olduğunu düşündüm oyundan sonra. Keşke bu yetenek ve emek, örneğin bir
Sabahattin Ali hikâyesini oyunlaştırmak ve sahneye taşımak için harcansaydı. Hem Türk Tiyatrosu'na hem de
seyircisine katkı olurdu.
Melih
Anık
Oyunun
Künyesi:
Oyunlaştıran:
Tiyatro İn'taKt
Reji
ve Dramaturji: Muzaffer Aksoy
Müzik:
Orhan Enes Kuzu
Hareket
Düzeni: Umut Sevgül
Işık
Tasarımı Sahne Tasarımı: Tiyatro İn'taKt
Oynayan
: Can Esendal
Kaynak:
'Roger Garaudy - Çeviren : Mehmet Doğan Hür Yayınları – 1965' http://www.kafkaokur.com/2013/12/yasadg-dunya-ve-catsmalar.html
Keşke yerinde görme fırsatım olsaydı, bu sanatsal paylaşım için teşekkürler. Tiyatro Dersi İzmir / Tiyatro Kursu İzmir
YanıtlaSil"Maymunun insanlığa geçişi içki şişesini başına dikmesiyle başlar ve kafası bir hoş olunca attığı nara, insanların dikkatini çeker. (Oyunda 'merhaba' dedirtmişler maymuna.) Bu geçişte, insan olmanın bir sarhoşluk olduğu iması da vardır."
YanıtlaSilYanlis bilgi. oyunun orjinal almanca metninde " Merhaba " der. Bilgilendirmek istedim sayin Melih Anik...
Almancasi:
Was für ein Sieg dann allerdings für ihn wie für mich, als ich eines Abends vor großem Zuschauerkreis – vielleicht war ein Fest, ein Grammophon spielte, ein Offizier erging sich zwischen den Leuten – als ich an diesem Abend, gerade unbeachtet, eine vor meinem Käfig versehentlich stehengelassene Schnapsflasche ergriff, unter steigender Aufmerksamkeit der Gesellschaft sie schulgerecht entkorkte, an den Mund setzte und ohne Zögern, ohne Mundverziehen, als Trinker von Fach, mit rund gewälzten Augen, schwappender Kehle, wirklich und wahrhaftig leer trank; nicht mehr als Verzweifelter, sondern als Künstler die Flasche hinwarf; zwar vergaß den Bauch zu streichen; dafür aber, weil ich nicht anders konnte, weil es mich drängte, weil mir die Sinne rauschten, kurz und gut »Hallo!« ausrief, in Menschenlaut ausbrach, mit diesem Ruf in die Menschengemeinschaft sprang und ihr Echo – »Hört nur, er spricht!« wie einen Kuß auf meinem ganzen schweißtriefenden Körper fühlte.
Hallo Türkce'de merhaba demektir... Sevgilerle..
Yanlış nerede anlamadım.'Merhaba dememeleri gerekirdi' mi demişim? Benim kullandığım tercüme metinde maymunun nara attığı yazılıydı.Ben de maymunun attığı nara ile ilgili yorum yaptım. Sizin verdiğiniz Almanca metinde maymun nara atıyor mu?
SilAlmanca öyküde "Merhaba" der. Nara atmaz. Nara atarsa bu yorum olur. Tabii ki nara atabilir. Farkli sahnelemelerde bu olabilir. Kimse buna hayir demez. Fakat orjinal olandan konusuyorsak eger nara atmaz sadece " Merhaba" der ki bu da olmasi gerekendir. Yanlis bilgiden kastim buydu. Dogrusu "Merhaba" der... Yani biz maymuna orjinal metindeki gibi "Merhaba" dedirttik. Yani orjinal metinde "nara atar" yok. "Merhaba der "var. Bunu belirtmek istedim.. Sevgilerimle..
YanıtlaSilhttp://www.aymavisi.org/hikaye/Akademi%20Icin%20Bir%20Rapor%20-%20Franz%20Kafka.html adresindeki tercümeyi dikkatinize sunarım
SilUyarınız üzerine başka bir kitaptan kontrol ettim, nara yok. Ancak nara da atsa Merhaba da dese 'insan olmanın bir sarhoşluk olduğu iması da vardır.' cümlemin arkasındayım. Uyarınız için teşekkür ederim.
SilTabi ki yukarida yazdim zaten. Nara da atabilir. Fakat sanirim orjinali baz alarak elestiri yapmak daha verimli olacaktir diye düsünüyorum. Onun disinda sarhosluk olma imasi tamamen sizin yorumunuz olarak kalacaktir benim icin. Sevgilerimle...
SilEleştiri böyle bir şey. Ama bir yere takılmamak gerek. Bütünü görmek gerek. Benden de sevgiler.
SilSimdi Bursa Devlet Tiyatrosu'nda Woyzeck yapiyorum. Oraya da beklerim. Elestiri güzel seydir. Benim icin de önemli... Cünkü yaptiginiz bir yaratinin nasil yorumlandigi ve görüldügü önemli. Iyi veya kötü. Önemli olan hata yapma sansinizin olmasi.. Bu benim icin böyle... Cok sevgilerimle. Görüsmek üzere...
Sil