Bu oyuna Nurullah Tuncer damgasını basmış. O nedenle önce Nurullah Tuncer’den söz edilmeli.
Nurullah Tuncer
Bunca yılın sahne tasarımcısı Nurullah Tuncer’in İ.B.B.Şehir Tiyatroları'ndaki ilk yönetmenliği imiş .
Tuncer , her şeyden önce oyunun genel havasını özümsemiş. Yazarın söylemini “okumuş”. Bu söylemden başlayarak dekor,kostüm,ışık,müzik,efekt ve oyunculukta “biçim”i belirlemiş . Sanırım bu yorumu ekibi ile paylaşmış ve onları ikna etmiş . Sonunda ortaya “orkestra” uyumunda bir oyun çıkmış ve yazarından daha iyi anlatmış . Budayarak , hareketleri değiştirerek , yeni mizansenler ekleyerek ama metnin ana çizgisini değiştirmeden oyunun ruhuna uygun en estetik sahnelemeyi bulmuş. Dünya çapında bir sahneleme çıkmış ortaya. Eminim ki Kovaçeviç Türkçeyi anlasa daha keyfine varır ama -seyrederse- bu sahnelemeyi dünyaya örnek gösterecektir.
İntiharın Genel Provası ve “Kurt Neden Ot Yemez”
Duşan Kovaçeviç, oyunu 2008 yılında yazmış. Daha önce seyretmiş olduğum Profesyonel’den daha olgun bir oyun. Absürd tiyatro kalıplarına yakın ama anlaşılabilir ve eğlendiren bir soyutluğu var.
İntihar etmesine “izin verilmeyen”(?) bir adam “Keşke intihar etseydim”e getiriliyor. Aslına bakarsanız adamın içine düştüğü kuyuda hala gerçeği görebilmesi bile bir umut sayılabilir. İçinde yaşadığımız dünyada , bireyler olarak çevremizde kopartılan havai fişekler ,şenlik gürültüleri (?) ile şaşkına çevirilip adeta uyuşturulduğumuz rüya aleminden çıktığımızda bir de bakıyoruz ki gözümüz, bacağımız ve böbreğimiz yok .Global dünyada ise ayni formül ülkeler için işletiliyor. Ülkeler de gözsüz , bacaksız ve böbreksiz “kala-kalabilir”.
İşte o zaman tüm yaşananların “İntiharın genel provası” olmasını görmek de uyarıcı ve “tiyatro” , “koyun”ların uyanmasını sağlayarak içine düşülmesi muhtemel karanlıktan bir çıkış yolu gösterebilir.
Koyun , “Kurt neden ot yemez” sorusunu çok geç olmadan sormak ve cevabını bulmak zorundadır.
Metinde özellikle Kadın’ın rolünü kafa karıştırıcı bulduğumu belirtmeliyim. Oyun başında ve sonunda “sevgili” , arada ise Balıkçı’ nın “ortağı” olarak gösterilen “Kadın”ın konumu(en sonda da “yönetmenin kadını” !) ve de Kaptan - Balıkçı ortaklığı ise başka sahneleri beslediği için rejide düzeltilmesi çok da kolay olmayan bir metin zafiyeti .
Oyunda eksik bulduğum bir diğer husus -ki o da metinden kaynaklanıyor- dünya düzeninde kadına verilen yerin ve rolün kapsamı . Yazar, “Kaptan, İşadamı , Psikiyatr ve Avukat” rollerini “kardeş” yaparak dünya düzeninin mini “kozmos”unu erkekler üzerinden yaratırken kadının edilgen konumu (bir dünya gerçeği olsa da) iyi görünmüyor.
Oyunculuk
Bora Seçkin, Serhat Mustafa Kılıç, İbrahim Can ve Bennu Yıldırımlar’ın ekip oyunculuğunu çok beğendim. Popüler tv dizilerinin çok sevilen yüzleri Kılıç (Benim Annem bir Melek) ve Yıldırımlar’ın (Yaprak Dökümü) , bu durumlarını suistimal etmeyen oyunculuklarını saygı ile alkışlıyorum. Kılıç’ın oyunculuk başarısına şaşırdım , Yıldırımlar’ın oyunculuğunda beklentimi bulmanın keyfini yaşadım.
Tasarımlar
Sahne Tasarımı Nurullah Tuncer’e ait. Özellikle açılıştaki gerek kademelendirme ,fondaki ışık yansımaları ve gerekse hareketler çok iyi bir atmosfer yaratmış. Yerdeki pabuçlar ile bonsaiyi ise fazla buldum. Kitap içindeki “ateş” çok zarifti.
Işık(Fatih M.Haroğlu) -projektör ışığının seyirci gözü üstüne ayarlanmamış olması dışında- atmosfer oluşturmakta başarılı idi.
Salona girdiğimizde çalan ve anmaktan çok mutlu olmama rağmen Ruhi Su şarkılarına bir anlam veremedim. Herhalde o , oyun müziğine dahil değildi. Zira oyunda kullanılan müzik (Nedim Yıldız) başka bir “ton”dan geliyordu ve oyuna çok yakışmıştı.
Kostüm(Nihal Kaplangı) oyunun istediği idi.
Sahne tasarımın oyun içinde etkin kullanımını çok yerinde buldum.
Oyun ile ilgili seyirci yorumunu bir başka oyunun öncesinde iki seyirciye kulak misafiri olarak duymuştum. İyi ki onların etkisinde kalmamışım. Ben seyrettiğime çok memnunum. Hatta yılın önemli bir sanat olayı bence.
Dahası var : Kulak verir duyabilirsek , uyarısı kurtaracı(n/m)ız olabilir.
Dikkat edin, hala götürmemişlerse, bacağınızı, gözünüzü, böbreğinizi alıp götürmesinler. Ülkenizin bacağına, gözüne ve böbreğine de sahip çıkın.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder