22 Şubat 2010 Pazartesi

“Salyangoz Tüccarı” Romen’den Bakhalar… İ.B.B. Şehir Tiyatroları.. Ve “Çağlar”..

Oyunu yeni inşa edilen Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde seyrettim.
Oyuna geçmeden Kongre Vadisi hakkında bir öneri yapmak istiyorum.
Cemil Topuzlu, Lütfi Kırdar, Cemal Reşit Rey , Muhsin Ertuğrul… Kongre Vadisi’nin sahipleri.. Bu alanda bir başka yapı daha var. Onun üstünde İstanbul Kongre Merkezi yazıyor. Bence “Ö.Lütfi Akad” yazmalı . Kongre ve Sanat Merkezi de o alanı tanımlayan üst başlık olmalı . Onun da “İstanbul” olmaması daha doğru geliyor bana . Zira İstanbul , bu merkez gibi birkaç merkeze daha ihtiyaç duyacak kadar geniş bir metropol .
“Gene” , “İşhanı müteahhitlerinin” eseri olmuş Muhsin Ertuğrul Sahnesi ! Yazık !
(Not: Kar yağdı. Meydandaki tüm karolar kabardı. Ekipler kazıya başladı yeniden. ( 12 Şubat 2010) Kongre Vadisi “kangren” oldu! Daha dün bir bugün iki. Bir inşaat mühendisi olarak ben utanıyorum . Ama bu “tiyatrosuz”lukta , daha çok bekleyeceğiz anlaşılan.)
Bakhalar ile İlgili Kişisel Tarihim
Kongre Vadisinde yeni yapılan Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde seyrettiğim ilk oyun oldu Bakhalar. 1965 de seyretmişim ilk kez. Sabahattin Eyüboğlu’nun tercümesi(1944) ve Güngör Dilmen’in rejisi ile. Rol dağılımında oyunun isminin altında “Tragedya” yazıyor. Türk Tiyatrosu(364) dergisi’ndeki resim de klasik tragedya anlayışını yansıtıyor. 40 yıl sonraki ile karşılaştırdığınızda, zaman içinde anlayışın, nasıl değiştiğini görüyorsunuz . Daha doğrusu bu kez ,Thebai’deki depremin altından çıkmaya uğraşıyorsunuz.
Yazı yazmak zaten dikkat isteyen iş . Ama “Orada kimse var mı?” çığlıklarına cevap vermenin yarattığı zorlukları da dikkate alırsak bu yazı ayrı bir titizlik gerektiriyor.
Bakhaları beğenmedim derseniz bir kısım “anlamadığını anlamlandırmaya meraklı tiyatro uleması” tarafından çağdaş(?) yorumu anlamamakla ; beğendim derseniz “manevi değerlerimize saygısızlık”la ; oyundaki metaforları ucuz ve sıradan bulsanız “kendini bu kadar övme , ukalalık etme” ile ; saçmalamış derseniz “kendinde bu hakkı nerden buluyorsun”la “ödüllendirileceğinizi”(?) bilmeniz gerek. O nedenle söyleneceklere kafayı takmadan “düşünceler”i yazmalı.
Bakhalar’ın özeti şu:
Tanrılaştırılmış Dionisos, kültünü kabul etmeyen Pentheus ‘u , çılgına çevirdiği annesine parçalatarak cezalandırır.
Sahnedeki Bakhalar- Trajedi Adıyla CİNAYET
Ama sahnedeki, ilkbaharda filizlere su yürüyünce tomurcuklarda olan Dionisos değil , üzüm gibi ezilip damarlarda dolaşan da değil .
Trakya Dionisos’u yaşlı ve sakallı; Helen Dionisos’u ise saçları omuzlarına dökülen güzel bir delikanlı imiş. Salyangoz tüccarınınki karanlık yer altı dünyasının büyük tanrısı Persephon’a daha yakın. Mafya babası gibi..Ama bu kucakta taşınanı… Felçli Marlon Brando… Bu “Altıncı Dionisos…”
Ya yüz yılların “kör kahin”i Teresias?
Salyangoz tüccarının hışmına uğramış Teresias , Hera’ya bile razı olacak durumda.( Memelerini Apollinaire almış)
Harlem sokaklarında müzik setini kulaklarına yakın taşıyarak dans ederek yürüyen bir zenci bu Teresias… (Biz, kendisini izne gelen Alamancıya benzetiriz olsa olsa.)
Özgün olanı kör bir kahin. Salyangoz tüccarınınki “açık-göz” !
Belki müridlerine toz satan çağdaş bir yoldan çıkarıcı..Belki de her toplumda bulunanından , din simsarı..
Metinde Teresias “malumun ilanını” yapar. Oyunda ise “malumun cazgırı” gibi. Oyun sonunda da kucağa alınıp (Dionisos’a) “benzetiliyor”.
Dionisos müridleri Bakhalar , borsalino şapkaları ,uzun siyah paltoları ve “dumanaltı”ları ile bir Hollywood filminin müzikal yıldızları mıdır?
Bakhalar , Dionizos’un çevresinde gezip onun törenlerini kutlayan özgür ve esrik kadınlardır. Mainad’lar ise Bakha’ların en çılgın ve azgın olanlarıdır. Rol dağılımındaki “Rahibeler”, salyangoz tüccarının “kerameti”….
Euripides Mainad’ları anlatır ama salyangoz tüccarı , gösterir ; oyunu onların çılgınlıkları ile doldurur.
Tabi bu arada olan dede Kadmos’a olur. Dionisos’un tanrı kabul edilmesi annesi Semele’yi de tanrı doğuran olarak kutsayacaktır . Ve bu iz , dede Kadmos’a kadar kutsallık zincirinin devamını sağlayacaktı ama Kadmos “kadro dışı”.
Salyangoz tüccarı önce Kadmos’u “yok” etmiş . Torun Pentheus da “yenilmiş”.
Bu Euripides’in değil salyangoz tüccarının post-modern Bakhalar’ı… “YERSEN!”
Rol dağılımındaki “Pentheus’un Adamları ve Dionisos’un Rahipleri” de durumu özetliyor ya!
Ya o önü tellerle seyirciye kapatılmış sahne? Müridler o “azgınlıkla” Allah muhafaza , seyirciye saldırmasınlar diyedir. Tersi olacak değil ya!
Bir an için West Side Story’nin sokak serserileri fırlayıp arka ceplerinden ustura, falçata Allah ne verdiyse çıkarıp birbirlerine dalacaklar demişsem de onların işlerini, dişleriyle gördüklerini anlayınca gerildim biraz.
Kaoday Tapınağının “tek gözü üstünüzde” Tanrısı önünde secde eden renkli apoletlerin toz bulutu içinde yıkanan versiyonu mu bu yoldan çıkmışlar?
Kimi zaman Asya kimi zaman Balkanlarda dolaşan ve bir anda “dünyanın stratejik ortağı” Amerika’da bir caz kulübünün karanlık dehlizlerine düşen ama bir yerden bir yere geçerken asıl uğraması gereken toprakları es geçen müziksel çağrışımların, kulaklardan içeri akarak en el değmemiş damar uçlarınızı tahrik edercesine , dna’nızı tebdil edercesine ve sizi içmeden sersem edercesine yankılanmalarından dolayı sahneden geçen koyunları ,domuz sanmış olabilirsiniz.
Ve belki de o yüzden sahnedeki 8 adet kürtaj masasından birinde Pentheüs’ün beyaz çarşaf altında Dionisos tarafından kanlı kanlı yenmesi de sizin uydurduğunuz bir hayaldir.
8 adet kürtaj masasındaki Menaidlerden doğan aslında onları doğuranın yeni versiyonu mu?
80 dakika süren gösterinin İlk 40 dakikasında , salyangoz tüccarının , kendi bilgeliğine şaşıp şaşıp kalarak , Anadolu’daki deyimiyle “sonradan görmeler” gibi tüm birikimlerini uysa uymasa da sahneye boca etmesini , tv lerdeki bitmez tükenmez “az sonra”larla ayni teraneyi türlü “cinlik”lerle döktürmesinde(!) “boncuk” bulanlar elbette olacaktır. Bu , Amerikanlaşmanın Balkanlardaki esintisinin bir sonucu olarak da alınabilir , neden olmasın!
Eski bir Helen şehri kalıntısını andıran karton kutulardan yapılma duvarlardan sökülen “taş”larla sona erdirilen yaşamlar size pekala kadınların taşlanarak öldürülmesini hatırlatabilir. Taşların kaldırılıp mezarların açılarak ölü yenmesi de Dionisos kültünün bir yansımasıdır (belki).(Karton kutuların kullanılışını beğendim.)
Sabahattin Eyüboğlu tercümesinde “Dionisos dini” nin aradan geçen yıllar içinde “kült”e dönmesi de hangi rüzgarların tesiri altındadır?
Euripides’in trajedi üçlemesinin bir oyunu olan Bakhalar’da , trajedileri birbirine bağlayan annenin kendi oğlunu öldürmesinin trajedisi nerede? Hem de bunu yaparken işi asıl yaptıran Dionisos’ken cazgırı araya sokmak, Hawkins görünümlü bir Dionisos’u kucağında taşıyana, Hz.İsa işareti yaptırmak Bakhalar’ın , Dionisos İncil’i sayılmasından mıdır ?
Ama gerçek şu ki salyangoz tüccarı , metindeki sahne arkasını sahneye , sahnedekini sahne arkasına almış. Ters yüz edilmiş bir metin yani.
Dionisos ritüeline en çok yaklaşılan sahne , çember ile topluluğun kendi kendisini ve içsel uyumunu kutladığı ; “öteki”nin çemberine katılarak kendi kişisel özelliklerinden vazgeçmeyi ve beden enerjisini bulabildiği sahnedir ama o bile Pagan kültürlerden bu yana zararlı hayvanlardan korunmak amacıyla yaşam alanlarını ,dua okunmuş malzemelerle (efsun) çizmek ve çevreye çizilen bu daire ile duvar özdeşleştirmesine “soyunarak” , özgürleşme(?) metaforuna yapılan gönderme gibi karmakarışık.
Ya da Dionisos’un dağıttığı “cookie”lerin ısırılmasındaki derin(?) anlamları bir ayin sonrasının post-modern görüntüsü gibi mi algılamalı yoksa bilgisayarınızdaki cookie’ler gibi mi?
“Bir varlığın hayaline sahip olmak onu elde etmek demektir” cümlesi , post modern sözlükte “yiyerek içselleştirmeye” mi dönüşüyor ? Yoksa yeni çağın satanist paganları mı sahnedekiler?
80 dakikalık curcuna… Basitleştirilmiş , tek boyuta sıkıştırılmış bir salyangoz ! (Salyangoz tüccarı satıyor sadece , pişirmesini bilmiyor!) Trajedi adıyla sunulan CİNAYET !
Seyirciye Tavsiye
Kültürünüzün tüm birikimleri ile bu oyundaki çağrışımları anlamlandırmaya çalışmayın.
İncil’den birkaç hikaye dinlemiş olmak ; bir kaç kilise duvarına içten bakmış olmak ; belki de bir ayin seyretmiş olmak resmi tanımaya yardımcı olabilir . (24 Aralık’da St.Antoine’da mum da mı yakmadınız?) En azından Romanyalı kadar AB yurttaşı olmak da yararlı . AB adayı olmak bir yere kadar.
Tek eksiğimiz salyangoz tüccarından Bakhalar’ı seyretmekti . Onu da yaptık şükürler olsun!
İ.B.B.Şehir Tiyatroları Web Sayfasında ve Afişindeki Bakhalar
Bence kimse ne çıkacağını bilememiş . Bilseler şunu yazarlar mıydı : ( İ.B.B.Şehir Tiyatroları web sayfasındaki oyunla ilgili açıklamadan)
“ Coşku tanrısı Dionisos, Anadolu ile Orta Doğu'da ün kazandıktan sonra doğduğu yere gelir ; kendi âyinlerini benimsetmek ister. Kral Pentheus ona karşı çıkar. Oysa bu noktada fırsat doğduğunu düşünen biri vardır: Teresias. Nitekim kralı iknaya çalışır: Dionisos tanrı olmasa bile öyle tanıtılıp çıkar uğruna kullanılabilir. Ama kral direnir; bunun üzerine, Dionisos'un etkisine giren kadınlar (Bakhalar) tarafından saf dışı bırakılır... Yönetmenin günümüzle bağlantılı yorumunda çıkar uğruna inanç sömürüsü ve kadın gücünün kullanılışı işleniyor.”
Sahnede “Doğum yerime ilk gelişim” diyor Dionisos . Geldiği yer Helen ülkesi .Yoksa değil mi ? Nerede doğmuş ? Bu Dionisos , Anadolu’da doğmamıştır umarım !
Azra Erhat’ı okumayanlar var demek ki İ.B.B.Şehir Tiyatroları’nda. O nedenle Euripides’in , Dionisos’a “Ben Tmolos’danım . Benim vatanım Lydia”dır dedirtmesine de aldırmayıp salyangoz tüccarı öyle dediği için, kendilerine verilen İngilizce cümleyi tercüme edip “Dionisos doğduğu yere gelir” diye yazabiliyorlar . (Tmolos Manisa’daki Bozdağ’dır.) Ama sahnede ne olacağını bilmedikleri için oyunun özetini kendilerine söylendiği kadar yazmışlar .
Oyun dergisinde Çeviren-Tarık Günersel yazıyor. İlk okuyuşta Euripides’ten çevirdi diye düşünürsünüz. Oysa Günersel , salyangoz tüccarının piyesten cümleler(hatta cümle parçaları) seçip bağlantılar kurarak hazırladığı minimalist İngilizce metni çevirmiş. Salyangoz tüccarı , aslında “Düzenleyen”, İngilizcesiyle “Text Recomposed “ . Afişte de “Düzenleyen –Yöneten” (!)
Şimdi itiraz edenler olacaktır elbette. Yönetmen “düzenlemiş, yönetmiş” çağdaş(?) şekilde “yorumlamış” , sana ne?
Klasik edebiyatın yönetmenlerce en çok değiştirilmiş karakteri , Sofokles’in Antigone’udur. Hegel, Anouilh, Cocteau, Brecht vb isimlerle tanınan onlarca Antigone vardır. Artık onlar Sofokles’in değildir. Bilerek gidersiniz.
Bu Bakhalar ise salyangoz tüccarının. Eser kimin diye tanıtılıyor? Euripides’in. Seyirci olarak ben bileti öyle alıyorum. En azından metne yakın bir gösteri beklerim.
Tabi ki herkes her şeyden yola çıkarak kendisinin “bir şeyini” yapabilir, istediği kadar saçmalayabilir. Bir “şehir tiyatrosu” bulur sahneler. Kim ne diyebilir! Adını doğru koymak ve doğru tanıtmak kaydıyla.
İ.B.B. Şehir Tiyatroları en azından afişinde , web sayfasında bunu belirtmek zorundadır. ”Farklı metin düzenlemesi ve rejisi ile oynanıyor” ifadesi sahnedekini anlatmıyor.
Önemli olan, neden böyle bir “yorum” yapıldığı değil , böyle bir yorum yapıldığının neden haber verilmediğidir . Seyirciyi aptal yerine koyan , tek düze , derinliksiz , rahatsız edici bir gösteriyi Euripides’in Bakhalar”ı olarak sunmaktır yanlış olan. Özellikle de gençlere !
Ama söylemesem olmaz : çok mu aradınız? Salyangoz tüccarının daha önceki yaptıklarını aranızdan kaç kişi gördü ?

Merakım şudur : Romanya’yı bu oyundan sonra mı önce mi aldılar AB’ye?
Bu gösteri AB Parlamento’sunun yıllık raporunda yer alır mı ? Salonu doldurursanız belki olumlu yansır rapora (?)
Çağlar Yiğitoğulları
Çağlar Yiğitoğulları olmasa ne yapardınız ? Herhalde o zaman ilanla arardınız. Ama ne diyecektiniz ? Bu “Jüliet” değil ki ! Bu Teresias.. Hem de salyangoz tüccarının Teresias’ı !
Dans edecek , oynayacak… Ve bunları yaparken de sahneye yakışacak . Kaç tane Çağlar’ınız var?
Onun adına sevindim . (İ.B.B. Şehir ) tiyatro (su) adına üzüldüm.
Bu gösteri olsa olsa Nietzsche’yi haklı çıkarmak için yapılmıştır. (“Trajedi öldü”)
Ayşenil Şamlıoğlu da kendini avutabilir. (“Korumacı tavrı bırakıp fişi çektiği” için!)
Dikkat ! Bu oyun herkese göre değil . Ona göre…
Melih Anık

Kaynak:
Kerem Karaboğa- Tragedya ile Sınırları Aşmak / E yayınları
Jan Kot- Antik Tragedyalar ve Çağdaş Yorumları/ Mitos-Boyut
Joachim Latacz- Antik Yunan Tragedyaları/Mitos-Boyut
Euripides-Bakkhalar-Sabahattin Eyüboğlu çevirisi ve önsöz’ü- Mario Meunier’nin Giriş yazısı /Maarif Vekaleti Yayınları
Azra Erhat - Mitoloji Sözlüğü / Remzi Kitapevi
Gist - sayı 3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder