11 Mayıs 2020 Pazartesi

Karantina Günlerinde Türk Tiyatrosu’nun 'Yaşaması'(?) İçin Öneriler


Türk Tiyatrosu korona ile birdenbire çok zor duruma düştü. Ondan önce sorun yoktu(!) Yeni mekânlara yatırımlar yapılıyordu.  Pek çok tiyatro mekânı  ‘bu akşam doluyuz’  ilanları veriyordu. Türk Tiyatrosu ‘altın yılını’ yaşıyordu.  Meğerse vergi sorunu varmış, tiyatro yasası yokmuş. Betona sanattan fazla yatırım yapılıyormuş.  Hatta dahada fenası ‘bok içindeymiş sektör’ Bakın şu paylaşım ne diyor:


Basiret: Var olan kötü koşulları insani olanlara evriltmek için mücadele etme dayanışma birlikteliği basiretsizlik: Bokun içinde memnun olma ve dayanışmadan uzak durma hali’ (Selçuk Aydoğan)

‘Bok içindeymiş’ bu sektör. Bok içinde memnunluk duyanlar varmış. Basiretsizlikmiş bu! (Bu arada evriltmek diye bir fiil yok TDK sözlüğünde. Kullanan edebiyat mezunu. Ama hepimiz anladık. )

‘Tiyatromuz yaşasın’ etiketi altında bir kampanya başlatıldı. ‘Tiyatromuz’ ölüyordu. Ölen bir ay önce ‘altın çağını’ yaşayan ‘tiyatro’ sanatı mıydı? Ölen Türk Tiyatrosu değildi elbette. Bunca yıldır var olan ‘tiyatro sanatı’ ölmez. Biz mekânlara da ‘tiyatro’ diyoruz. O halde açılan tiyatro mekânları ölüyordu.

İmza kampanyasına imza verenler bir hafta içinde 30 bin olmuş. İkinci hafta hedefi  50 binmiş.  Bundan büyük heyecan yaratma çabaları hissediyorum. Türk Tiyatrosuna ‘Türkiye Tiyatrosu’ diyen bir anlayışın bildirisi içindeki ayrıntılara bakmadan mı veriliyor  bu imzalar. Yoksa bilip de mi veriliyor? İkinci şık geçerliyse durum bence vahim. Bu arada ödenekli tiyatroları rakip alan bir anlayış hâkim bildiride. Onlar kamusal değilmiş ama bildiriyi yazan ‘özel’ler ‘kamusal’mış. Uzun bir süredir ödenekli tiyatroları yıkmaya yönelik anlayış kampanyanın içine bunu da yerleştirivermişti işte! Tuhaf olan ödenekli tiyatrolardan hâlâ maaş alanlar vardı imzacılar içinde kendi varlığını inkâr edercesine. Özel tiyatrolar ‘ticarethane’ değil sloganı yayılmaya başladı. Dünyanın her yerinde tiyatro toplulukları ticari anlayışla tiyatro yapar. Ayıp da değil. Zira ticaret zihni ve aklı olmasa yatırımlar batar. Gelir giderini, faizi vb hesaplayacaksın. Seyirci sayısını tahmin edeceksin. Fizibilite yapacaksın. Ekonomi konusunda ön görülerin olacak. Bütün bunlar ticaretin alanı içinde. İKSV Şişhane’deki merkez binasını satışa çıkardı bir aralar. Neden dersiniz?
Bugün sektörün büyük oyuncuları Zorlu PSM, DasDas, Uniq, BKM.. Bu kuruluşları yöneten ticaret aklı ve zekâsı. Tiyatrolar ticarethane değildir denirken imalar bu şirketlere yönelik. Ama küçük işletmelerin de ticarethane oldukları unutulmamalı. 

Başı çekenlerden biri şunu diyordu:
'
Kültür Bakanlığı yerel yönetimler diyecek ki bizim partnerlerimiz kimler biz kimlerle kültür sanat ortaklığı yapacağız onlardan ne bekliyoruz? Diyecek ki Moda Sahnesi şunları bekliyoruz. Onun karşılığında sana şöyle bir destek vermek istiyoruz. Senin de şöyle yürütmeni bekliyoruz. Gâvuristanda olan bu. Sen böyle bir iş birliğine hazır mısın?' (Kemal Aydoğan)

‘Gavuristan’? İsme takılmayalım geçelim. Moda Sahnesi ‘asker’ olmaya razıydı. ‘Gâvuristan’da öyle işlemiyor işler ama ‘ödenekli’ye karşı olan topluluk ‘patron’u(sahibi) ben ödenekli olmaya razıyım noktasına gelmişti. Ama ödenekliye karşı olan bildiriye 50 bin imza bekleniyordu.

Özel tiyatroların sorunları yeni değil. Ali Poyrazoğlu 7 Aralık 1973 tarihli Sanat Dergisi’nin kapağını paylaştı geçenlerde. ‘Baba’ tiyatro yapıcılar açık oturum yapmış. Konu: ÖZEL TİYATROLARIN BUNALIMI. Özel tiyatrolar bunu hep yaşıyor.

Geçen yıllar içinde onlarca platform, girişim, dernek, birlik(1), kooperatif kurulmuş: TOBAV, TODER, TİYAT, İŞTİSAN, TOMEB, TEB, TTV, OYUNCULAR SENDİKASI,  ikinci defa kurulan yeni TİYAP; BİRLİK olmayan birlikler, Birlik olmayan dernekler, dernekler dernekler, girişimler, platformlar, kooperatifler, vakıflar....ler....lar... Bunlar başkanlar, yardımcılar üretmiş.. Âdeta POST KAPMA YARIŞI. Temel olarak sektördeki telif haklarının korunması  konusu işlenmeye çalışılmış. Ama yetmez. Ne elde edilmiş? Ne düzelmiş? Tüm bu etkinlikler nasıl bir kazanım sağlamış? 

Geçen zaman içinde birkaç olayı hatırlayalım:

Türk Tiyatrosu’nun kazanımlarından biri tiyatro yardımının başlatılması  Talat Halman’ın Kültür Bakanı olduğu yıllara tarihli. Yıldız Kenter,  Gülriz Sururi, Ali Poyrazoğlu, Genco Erkal görüşmüş ve ikna etmişler.

Demirel devlet sanatçısı ünvanını yaratmış. Sonradan istismar edilmiş.

Atilla Koç tiyatrolara yardımı yüzde 65 arttırmış.

Namık Kemal Zeybek DT’ları sahnelerinin özel tiyatrolar tarafından kullanılması emrini vermiş.

İMF ile anlaşma özel tiyatrolara yardımın yapılmasına engel koymuş. 5018 sayılı kamu mali yönetiminin hükümetin elini bağladığı söylenmiş. 

Gencay Gürün ve Atilla Sav milletvekili olmuşlar. Yâni tiyatronun temsilcileri Meclis’te.  

Sonuç: Elde var SIFIR. Kalıcı bir düzenleme yapılamamış. Özel tiyatroların sorunları devam ediyor. Zira tüm bu gelişmeler dönemsel. Bakanların iki dudağı arasında. Bakanlıklar sık sık kadro değiştirdiği için her seferinde yeniden başlamak gerekiyor. Ayrıca gelenler sektörü bilmiyor.

Son zamanlarda Tiyatro yapıcılar Ticaret Kanunu çerçevesinde bir kooperatif kurdu. Muhatabı : Ticaret Bakanlığı. Aynı grup  Kültür ve Turizm Bakanlığı yardım etsin diye Bakanlık ile toplantı yapıyor. Bakanlık turizm yatırım ve işletmelerine benzeterek tiyatrolara ‘Kültür girişimcisi’ belgesi verileceğini söylüyor. Çalışacağından kuşkuluyum. Bu arada tiyatro yardımlarının üst sınırı 150 bin liraya çıkarılıyor.  Digital arşiv kurulması gündeme geliyor. Bence başka zorluklar taşıyan bir girişim. Arşiv kayıtları kötü. Telif sorunu nasıl çözülecek? Telif yasasında değişmesi gereken konular var.

Bugün tarih tekrar ediyor . Zira Türk Tiyatrosu öncelikle kendi ayakları üzerinde duramıyor. Öte yandan dernek, birlik ve her neyse aklı verenin ilk yola çıkanın çevresi ve tercihleri ile yapılanıyor. Bir girişim başkalarını dışarıda bırakıyor ve kendisine rakip bir başka girişimi yaratıyor. Bu nedenle Türk Tiyatrosu delik deşik, parça parça.

Şu husus aklıda olmalı. Trük Tiyatrosu'nu ilgilendiren meselelerin kapsam alanı çok geniş. İçişleeri, Maliye, Çevre, Kültür ve Turizm, Ticaret, Aile ve Çalışma Bakanlıklarını ilgilendiriyor. 

Ben Türk Tiyatrosu'nun sahibi olmayan işlerini listelemiştim. İlgilenenler o yazıma bakabilir. 

Türk Tiyatrosu’nda  sektörün tüm oyuncularını içine alacak bir üst yapıya ihtiyacı var. Benim önerim Tiyatro Severler Derneği (tercihen BİRLİĞİ) kurulmasıdır.

Derneği profesyonel bir kadro yönetmeli. Bir danışmanlar kadrosu olmalı. Şirket ve bireysel üyelikler olmalı. Üyelik aidatı seyirciler için bugün için 100 TL olmalı. Bunun karşılığında derneğe üye topluluklardan seçecekleri iki oyunu seyirciler ücret ödemeden seyredebilmeli. Bu tercihlere gore tiyatro ödülü verilmeli. Çeşitli festivaller yakın bir zamanda yapılamayacak. Bu nedenle sponsorluk geliri Derneğe kanalize edilmeli.  

Toplanan geliri yönetmek için bir finans danışmanı ile ortak çalışma yapılmalı. Yıllık getiri üyelere finansman olarak kullandırılabilir tiyatroya yatırım yapılabilir destek olarak verilebilir.  Profesyonel kadro sektörün öncelikleri listesini hazırlayarak belirlenecek stratejiler yoluyla ilgili kamu kurumlarında takibi yapar. Sorunların sahibi olur.

Her yıl iki-üç günlük  ücretli ve herkese açık profesyonellerin bildiriler sunduğu, oturumların yapıldığı sergilerin düzenlendiği  Uluslararası Tiyatro Zirveleri yapılmalı. Dünyadan misafirler çağrılmalı. Kamu, özel sektörün aydınlanması ve dünya ile entegresi sağlanmalı.

Kısaca Türk Tiyatrosu öncelikle kendi gücüne güvenmeli, o güç üzerinde kendini yeniden inşa etmeli. Dünyayı hedef alan bir kalite ve standardın tesisi hedef alınmalıdır. Tabii ki Türk Tiyatrosu’nun meseleleri için devlet ve hükümetler ile birlikte çalışmak gerekecektir. Ama yıllardır görülüyor ki denenmiş yöntemlerle bir yere varamamış. BENCE VARAMAYACAK.

Benim ölçütüm Türk Tiyatrosu'nun gelişimine katkı sağlamaktır. 

Melih Anık

Acil olarak yapılması gereken de şudur:

6 ay süreyle
1-Ödenekli tiyatrolar tüm mekânlarını özel(kamusal?) tiyatroların kullanımına bedelsiz açmalıdır.
2- Tüm belediyeler sahnesi olmayan tiyatro (kamusal?) topluluklarının oyunlarını satın almalı ve kendilerine ait mekânlarda oyunların seyirciye bedava sahnelenmelerini sağlamalı.
3- Kendi salonu olan toplulukların kendi oyunları için ayda 20 gecenin kira bedelini ödemeli ve o sahnelerde oyunların seyirciye bedava oynanmasını temin etmeli.
TİYATRO SEYİRCİ İLE YAŞAR. ASIL MESELE SEYİRCİYİ SALONA GERİ GETİRMEKTİR:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder