3 Ocak 2018 Çarşamba

İyi Bir Metin Sıradan Bir Reji : Kanlı Komedya - Caligula (Tsanev)

Stefan Tsanev(1936), Bulgar edebiyatının son yarım yüzyılına damgasını vurmuş  şair, roman ve  oyun yazarı. "Bulgarların Mayakovski"si diye anılıyor. Bizde de çok tanınıyor ve seviliyor. Ülkemize de gelmiş. Türkiye'yi "tanıyor". Ülkemizde Sokrates’in Son Gecesi, Jeanne d’Arc’ın Öteki Ölümü, Bütün Çılgınlar Sever Beni isimli oyunları -bazıları birden çok- sahnelendi. "Caligula'nın Suikastı" (Kanlı Komedya) yazarın 2014 tarihli eseri. Hüseyin Mevsim tarafından çevrilen oyun dünyada ilk kez Baba Sahne tarafından ve Ragıp Yavuz'un rejisi ile sahnelendi(2017). Seyretmeden önce, okuduğum metne hayran kaldım ama sahnede beklediğimi bulamadım.



Oyunun tarihi çerçevesini "Caligula'nun 1400 Günü"(youtube) isimli  belgeselden öğrenebilirsiniz. Tsanev'in oyununda o belgesel ile ilişkilendirebileceğiniz çok ayrıntı var. Oyunu seyretmeden önce hazırlık yapmanız seyir keyfinizi arttıracaktır. Zira oyunda pek çok isim geçiyor: Julius Sezar, Octavianus Augustus, Tiberius, Drusilla, Germanicus, Çiçero, Acta Diurna ve diğerleri. Sıradan bir seyirci için güçlük, oyunun başında 'kim kimdir' ile başlıyor. Tiberius yerine "eski kral" desen ne fark eder meselâ? Reji maalesef bu konuda çok da yardımcı değil.

Caligula'nın hayatını bilenler onun insanları "aşağılama" üzerine kurulmuş bir yaşam felsefesi olduğunu bilir. Caligula kendi çocukluğunda yaşadıkları felaketlerin bir ürünüdür. Babası, annesi ve kardeşleri eski kral tarafından öldürülmüş, kendisi eski kral tarafından istismar edilmiştir. Hayat ona köprüyü geçene kadar iş birliği yaptığı zalimlerden kurtulma yollarını öğretmiştir. Önce güven verip sonradan korkutarak, tehdit ederek, aşağılayarak çevresini kontrol etmiştir. Halkı parayla satın almış, yönetici sınıfla arası hiç iyi olmamıştır. Kendini Tanrı ilan etmesi suyu taşırmış ve kendi öldürdüğü gibi bir suikast sonucunda öldürülmüştür. Caligula tehlikeli bir karakterdir. Bugün dünyada çoğalan benzerlerinin atasıdır. "Rol model" olabilir, olmuş da olabilir.      

Oyun, tarihte çılgınlıkları ile bilinen Roma'nın zorba kralı Caligula'ya Tsanev'in başka bir pencereden bakışı üzerine kurulmuş. Tsanev'in çıkış noktasını, Caligula'nın şu sözlerinde bulabilirsiniz: "Özgürlük sevdası zorbalığa karşı nefretten doğar değil mi? Zorbalık ne kadar acımasızsa özgürlük sevdası da o kadar güçlü olur. Ben de Roma halkının özgürlüğü seçmesi için çabaladım ama istemiyor." Yazarın Caligula'ya "ironik" bakışı oyunu kendi çağından çıkararak günümüze getiriyor ve dünyanın tüm tiranlarını tiyatronun o eşsiz kazanına atıyor. Tsanev, "tiyatroca" bir tarih yazarak resmî tarihe de dokundurma yapıyor. Yazarın zeki ve bilgece metni seyirciyi de "oyun"un içine almayı hedefliyor. Hatta bu amaçla seyircinin vermesi olası tepkisine göre iki ayrı bölüm eklemiş oyununa Tsanev. Ayrıca salonu saran, slogan atan seyirci sesleri koymuş metnine. Bu bir bakıma seyirciyi havaya sokma, oyunun parçası olduğunu hissettirme ve de kışkırtma amaçlı. Reji bu sesleri yok etmiş. Bu atmosferin hissettirilmemesi de bir reji kusuru.


Oyun, Caligula'nın pek sevdiği "bilmem kaçıncı sanatsal gösterisine çıkmak"  için hazırlandığı tiyatro kulisinde başlıyor. Adam doğuştan 'oyuncu'.  'Büyük tragedya aktörü'  Mnester, Caligula'yı sahneye hazırlıyor. Kuliste Caligula'nın amcası ve kendisinden sonra kral olan Claudius var. Caligula, her zaman yaptığı gibi tiyatro sahnesine çıkacak, halkına seslenecek, onları aşağılayacak, kışkırtacak. Ama bu akşam çok özel bir şey yapmalı. Yüzyıllardan beri zorbalar elinde demokrasiyi unutmuş halk yeniden demokrasiyi hatırlamalı ve ona sahip çıkmalı.

Tsanev çok zekice,  oyun içinde oyun yaklaşımı ile Caligula'yı hem aktör hem zorba kral olarak verirken, seyirciyi de oturduğu yerde bu "oyun"un aktörü hâline getirmeyi amaçlamış. Tiyatral bir bakış açısıyla bu farklı bir epik. Caligula'yı oynayan oyuncu aktör mü Caligula mı? Yoksa sahnede gördüğünüz Caligula tarihte bilindiği üzere halkına "oyunlar oynayan" bir aktör mü? Bu konuda reji kararlı değil. Oyuncuların bazı replikleri dışa oynayacakları yerde içe oynamaları, "fincancı katırlarını ürkütmemek"ten kaynaklanıyor (sanki). Bu karasızlık, sahneyi Tsanev'in kurguladığı gibi saldırgan bir kürsü, salonu halk meclis olmaktan çıkarıp ikisi arasındaki elektriklenmeyi geciktiriyor, hafifletiyor  ve oyun bitirken 12 volt çarpması gibi cılız bir tepkimeye neden oluyor.   

Tsanev, Caligula'nın ölümünden sonra yaşamış, "12 Sezar" isimli eserinde Caligula'yı da yazmış olan bir tarihçiden(Suetonius) alıntıları oyunun içine sokup sanki Caligula onları biliyormuş gibi yaparak "anakronizm"den şahane bir eleştiri yaratıyor.  Caligula diyor ki "Bütün kitapları tekzip edeceğim, tarihçileri komik duruma düşüreceğim, tarihi altüst edeceğim, yeni ve sarsıcı bir komedya oynayacağım" Bu sözleri ile tarihin o bitmez mahkemesinde yaptığı savunma ile geleceği yazmaya kalkıyor, kendini temizlemeye çalışıyor. Bu Albert Camus'nün Caligula isimli eserinde Caligula'ya söylettiği "imkânsızı mümkün kılma" ihtirasının başka türlü yansıması. Suetonius'u bilmiyorsanız bu inceliğin tadına varamayacaksınız. (Beni okursanız başka.:)))

Metne göre Caligula Büyük İskender'in zırhını ve miğferini giyiyor. Yönetmen İskender'i budamış. Oysa Tsanev, bedene küçük gelen zırh ve kafaya büyük gelen miğfer ile İskender ile Caligula arasında bir karşılaştırma ve çapsızlar için ince bir hatırlatma yapıyor. Bu metaforun es geçilmesi rejinin "kaba" olduğuna bir örnek. Bir başka husus da Caligula'nın atının oyun başından itibaren "kişileştirilmiş" olması. Sahnede ne yaptığı anlaşılmayan bir at dans ediyor (gibi). Tsanev, metinde  oyunun başında fonda silik bir gölge olan atı büyüterek oyun sonunda sahneye hâkim kılıyor. Caligula ölürken at büyüyor. O atın gölgesinde yeni imparator Claudius halkına sesleniyor. Bu Claudius'un halka ilk hitabına anlam kazandıran bir metafor. Ama dekorda atın büyümesi için bir  düzenek yok! Hem at, oyunun başından itibaren sahnede dolaşıyor zaten. Oyun sonunda, yönetmen atı da öldürmüş. Reji, Tsanev'in "inceliğini" anlamamış yâni.

Oyunlara "dışarıdan yönetmen olan" dekor ve kostüm tasarımcısı(Barış Dinçel bence yönetmenleri "büyülüyor") olaya dahil olmuş ve "gösterişli" ama oyuna yararı olmayan dekor ve kostüm yapmış. Sofitadan salınırken yırtılan bir perdenin parçacıkları sahnede oraya buraya asılmış kalmış. "Yıktın perdeyi eyledin viran" mesajı var gibi. Ama bu paraşütçünün dallara takılmasına benziyor. Paraşütünü dallara takan da Caligula olmalı. Caligula 1400 gün hüküm sürdüğü Roma'da, olsaydı başkalarının paraşütlerini dallara takıp sallandıracak bir zorbaymış. Ay'ı ele geçirmek istiyor adam kendisi mi ağaca takılacak! Evet anlıyorum bu sahne enkazı, bir metafor da neyin metaforu?  Bir "foreshadowing" mi? Bir öngörü? Rejinin bütününe bakınca bana "güzellik olsun" diye yapılmış gibi geldi. Dekorun tam ortasındakinin "talihin zarı" olmamasını dilerim. Ya kostümler? Caligula, tarihin yazdığına göre farklı şeyler giyinir gezermiş. (Hayatı tiyatro adamın!)  Ölümüne yakın Tanrı olmaya kalkışmış. Rahip kıyafetleri giymiş, kendi heykelini tapınağın altarına koydurmuş. Sahnede gördüğümüz Caligula sıradan bir aktör kostümü giyiyor. Shakespeare'den yıllarca önce Shakespeare'in karakterlerine özenen sıradan bir aktörün sıradan  kostümü bu! Mnester ise kabare yıldızı gibi. Lisa Minelli sanki. Claudius ise sahnenin Fransızı. Sanki Notre Dame'ın Kamburu!  Hakkını yemeyeyim, at ise "at gibi" ama yeri orası değil. Rejinin(ve de dekor ve kostüm tasarımcısının) niyetinden anladığımız kadarıyla "zamansız" olarak bugüne ayna olmaya özenen oyun, aynayı çatlatıyor.
     

Caligula'nın yardımcısı  Mnester, Tiberius tarafından onun huzurunda okuduğu bir şiir yüzünden dili kesilmiş bir 'büyük tragedya aktörü'. Metinde onun demek istedikleri köşeli parantez içinde verilmiş. Sahnede ise mim ile konuşuyor Mnester. Atı 'canlandıran'(!) reji, Mnester'i mime mahkûm etmez ona dışarıdan ses verirdi. O zaman Mnester'in Caligula'ya "bana hakaret ediyorsun" diye diklendiğini anlayabilirdik meselâ. "Seyirci korkudan altına ediyor" dediğini anlardık meselâ. "Dilsiz halk" metaforu gibi kullanılmış Mnester, o algının dışında anlatılabilirdi.  Zira "tanrısal" dili(burada sanatın dilinden bahsediliyor) kesilen Mnester, bir 'aktör'. Dilinin kesilmesini göze almış, gözü pek bir aktör! Ey reji, hiç bir şey yapamıyorsan "sanatın dili kesilmiş" de bâri.

Oyunun beğendiğin tarafı yok mu diye soranlara oyunculukları beğendim derim. Ahmet Saraçoğlu'nun(Caligula) baştan sona azalmayan enerjisini çok beğendim ama onun adına üzüldüm de. Bu kadar iyi hazırlandığı bir oyunun daha iyi "anlatmasını" isterdim. Saraçoğlu'nun yorumunda rol neredeyse sabit bir duygunun kanatları altında gidiyor ki bu da "düz" bir rol ortaya çıkarıyor.  Aktör, Caligula, Ahmet ve bunlara ilaveten  sahnedeki aktör  Caligula içiçe ve karmaşık katmanlı, "ince" oynamayı gerektiren bir rol.  Ben ona rejinin yardımcı olduğunu düşünmüyorum. Rolün sempatik görünmemesine çalışmasını öneririm. Her şeye rağmen Ahmet Saraçoğlu'nun seyirciyi etkisi altına alacağından eminim. Tsanev'in Claudius'unun sahnede çok şey yapmasına gerek yok. "Tamperaman"ı  su içer gibi verebilen bir aktör Levent Öktem. Claudius onun için çok zor bir rol olmamış. Ecem Üstündağ, hem fiziği hem de oyunculuğu ile Mnester için çok doğru bir seçim. Çok da iyi oynuyor. Onun eksikleri kendinden değil rejiden kaynaklı. Pınar Coşkun rolünün gereklerini çok iyi yerine getiriyor ama bence sahnede at olmasa daha iyi olurdu. Koreografi(Yasemin Gezgin) ile iyi bir işbirliği içindeler.


Müzik(Can Şengün) oyunun ruhuna hâkim. Işık tasarımının(Yüksel Aymaz) salonu da oyunun bir parçası yapmasını isterdim. Ben ışıktan belki de teknik imkânların ötesinde bir şeyler bekliyor olabilirim. Işık metnin sahneye aktarılmasına katkı vermeli, rolü takip etmeli, önceden haber vermeli, olana anlam katmalı. Aydınlık ve gölgelerin anlamı olmalı. Işık, gülmeli, öfkelenmeli, itiraz, isyan etmeli. Bu husus, teknik olanaklara olduğu kadar  yönetmene de bağlı bir tercih/seçim. Kanlı Komedya bu olanağı veren bir oyun. Ama bütüncül bir yaklaşımla reji yaptığınızda ortaya çıkacak özellikler bunlar.  Ben Aymaz'ın daha iyi aydınlatmalarını(ve de tasarım fotoğraflarını) gördüm. Görsel efekt tasarımı(Berkay Yiğitaslan) deyince aklıma hemen videoda akan kan geliyor aklıma. Caligula dönemi kanlı bir dönem evet ama Kanlı Komedya, akan kanı destekleyecek bir metin değil. "Caligula öldü mü?" sorusuna verilecek cevap kanın gerekliliğine verilecek cevabı da belirler. Gerçek kılıçlar bir hayali öldürmeye çalışıyor. Belki de rol yapıyor Caligula! Perde inince  "aktör" yerinden kalkacak . Bunun benim anladığım anlamda bir göndermesi varsa kana da gerek yok.  

Kanlı Komedya şahane bir metin. Rejinin, metnin hakkını verdiğini düşünmüyorum. Ama bu sizi bu oyunu görmekten alıkoymasın. İçinizden biri teksti okumak ve üzerinde düşünmek isterse bu kazanç olur. Düşünmeye davet eden bir oyun bu! Hangi şapkamızla olalım orada, yâni halk mı olalım yoksa seyirci mi? Ya da oyundan  sonra "oyun"dan nasıl çıkalım?


Melih Anık

1 yorum: