Türkiye'de klasik tiyatronun
dışında bir gösteri yapılıyorsa benim
aklıma ilk Emre Koyuncuoğlu gelir. Emre Koyuncuoğlu klasik tiyatroyu da iyi
bildiğini gösteren oyunlar da sahnelemiştir. Özgeçmişi bizde çok alışılmadık
kadar uluslararasıdır, 'dolu'dur ve de o, enerji ile yoluna devam
etmektedir. Yabancı bir ülkede, yabancı bir toplulukla, yabancı oyuncularla
oyun sahneleyen pek az sayıdaki yönetmenden biridir Emre Koyuncuoğlu. İBB Şehir
Tiyatroları kadrosunda olan Emre Koyuncuoğlu kurum bünyesindeki Çağdaş Gösteri Sanatları Merkezi'ni yönetti. Ayşenil
Şamlıoğlu ayrıldıktan sonra merkezin yok
sayılması, ödenekli tiyatrolarımızın nasıl yönetildiği konusunda da bir fikir
verir elbette. İBB Şehir Tiyatrolarının kafa yapısı ve muhayyilesi Emre
Koyuncuoğlu'nun yaptıklarını idraktan uzaktır. Bunun vahim ve acı tarafı da
İBBŞT yönetiminin tiyatronun dünyada yaşadığı evrimi görmüyor oluşunun ortaya
çıkmasıdır. Tabii ki görev ve
sorumlulukların bilincinde olmadığının da.
Punta Atmak, Emre
Koyuncuoğlu'nun son çalışması, bir
hareket tiyatrosu örneği. Topluluk kullandıkları masklardan dolayı mask
tiyatrosu demeyi seçmiş. Oyun Brecht'in
Kafkas Tebeşir Dairesi isimli oyununun farklı bir okuması. Bertolt Brecht’in Kafkas Tebeşir Dairesi oyununun
Mehmet Ulusoy tarafından Paris’te kurulan Özgürlük Tiyatrosu’nda sergilenen metninden ve de Kuzgun Acar’ın bu oyun için tasarladığı 140 adet masktan
esinlenilerek hazırlanmış. Yasemin Nur'un maskları tasarım ve kullanılan
malzemeler açılarından çok ilginç. Kuzgun Acar'ı çok iyi hatırlatıyor. Emre Koyuncuoğlu metnin sonunu farklı bağlamış. Kadınların baş rolde
oldukları yeni bir dünya hayâli elbetteki kadınların uzlaşması ile mutlu bir
sona ulaşacak. Kadro, yurt dışında değişik ülkelerde hareket, fiziksel, mim
tiyatrosu dallarında eğitim almış oyunculardan oluşmuş.
Gösterinin anlatımı dağınık geldi bana. Fazla parça
parça. Bütünlük ve birbirini besleyen sıralama arıyor insan. Sanıyorum ki seyirci Kafkas Tebeşir Dairesi ile ilgiyi
oyunun sonlarına doğru kuracak. O zaman seyrettiklerini anlamlandırabilecek. Bu
ise başlangıçta seyrettiklerinden yola çıkarak kendi kendine kurduğu dünyanın
yıkılması demek. Bence özellikle düzeltilmesi
gereken bir kusur bu. Işık, yerleşim, sahneye giriş çıkış düzeni vb ile ilgili
eksikliklerde mekânsal kısıtlamaların(Taşra Kabare Sahnesi) payı çok. Ama bir şey var ki o ekibe bağlı,
o da her oyuncunun kendine bakması. Sahne, maalesef disiplinli bir çalışma
eksikliğini gösteriyor. İsmi üstünde bu hareket tiyatrosu, iyi bir beden ve önceden
iyi çalışılmış hareketlerin sahnesi burası. Eksiklik, hareketlerin tesadüfi
olduğu gibi bir izlenim bırakıyor. Galiba oyuna ilk verdikleri isim (Kuzgun Acar'dan
İlhamla Mask Tiyatrosu) onları "maskelerin arkasındayız ya"
düşüncesine ve maskelerin cazibesine kaptırmış.
Bir gece önce Terzopoulos imzalı bir gösteri
seyrettikten sonra hareket tiyatrosunda kalıcı başarının, sağlam bir üs olmadan gelmeyeceğini
düşündüm. Punta Atmak bu konudaki düşüncelerimi sabitledi. Zira hareket tiyatrosu niteliği gereği yalın
ve basit olandan beslenen, birlikte ve sürekli çalışmaya/yaratıcılığa çok
ihtiyaç duyulan bir sanat dalı. Sadece doğuştan gelen yetenekle yapılacak ve
sürdürülecek , göçebe gibi oradan oraya taşınırken yarın ne olacak diye kuşku
ile bekleyerek yapılacak bir iş değil. Aslında Türkiye'de yapılacak bir iş
değil ama şanslıyız ki bu işe gönlünü adamışlar var da büsbütün kurumaktan
kurtuluyoruz. Oyunun adını ilginç
bulmuştum ama oyunla bağıntısını kuramamıştım. Şimdi düşünüyorum da aslında bu gençler bu
işlerle punta atarak sanatı hayatımıza tutturmaya çalışıyor.
Melih Anık
Oyunun Künyesi:
· Yönetmen:
Emre Koyuncuoğlu
· Mask,
Kostüm ve Yerleştirme: Sibel Horada, Yasemin Nur
· Müzik:
Çiğdem Borucu
· Işık: Arek
Nişanyan
· Oyuncular:
Cemre Buğra Ün, Doğa Nalbantoğlu, Elif Sözer, Ladin Avşar, Sencan Oytun Tokuç,
Sedef Gökçe, Su Güneş Mıhladız, Tules Tuğba Birincioğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder