28 Mart 2016 Pazartesi

Eskimiş ve Karmakarışık Bir Deneme : İnsandan Kaçan Yiğit Sertdemir (Tatavla Tiyatro)

Oyunun oynanacağını öğrendiğimde seyretmeliyim dedim kendime. Yiğit Sertdemir yönetecekmiş. Bu da iyi diye düşündüm.

'İnsandan Kaçan', 'Hasan Âli Yücel Serisi'nden 'Adamcıl' ismiyle çıkmış. Oyun  Ali Süha Delilbaşı tarafından tercüme edilmiş. 'Maarif Matbaası 1941' tarihli bu kitap benim kütüphanemde mevcut. Daha önce okumuştum.  'Fransız Klasikleri' dizininin ilk kitabı. Bu da ilginç. Moliere denince akla ilk gelen Cimri olmaz mı?  Ama İnsandan Kaçan bence de önemli bir oyun.

'Adamcıl' bana hep şaşırtıcı gelmiştir. 'İnsancıl'ı çağrıştırıyor. Oysa oyunun kahramanı 'Alcest' hiç de 'insancıl' biri değil. Yanlış oldu. 'İnsancıl' da 'insan seven' anlamı var. Alcest'in insan sevmediğini söyleyemeyiz. Zira Céliméne'yi çok seviyor. O, insanların iki yüzlülüğüne kızıyor; insanın dobra olmasını, düşündüğünü pat diye surata vurmasını savunuyor. Politika yapılmasın istiyor yâni. İdealist de. Dâvâsı kendi lehine sonuçlansın diye yargıçla konuşmayı reddediyor.  Hakkında verilen cezaya itiraz etmiyor. Cezayı öderim ama 'hakkımın çiğnendiği tarihe kalır' düşüncesinde.

Ama 'adamcıl'ın 'insana alışmış' anlamı yanında bir anlamı da 'insana saldıran'. Hayvanlar için kullanılıyor. (Türk Dil Kurumu'nun yalancısıyım. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.56f8ed2cc30f44.14985126) Bu tarife bakarsak  Alcest'in 'hayvan'laştırılması iması var ki bana zorlama ve haksız geliyor.

"Milattan önce 5.yy'da yaşamış ve 'Adamcıl' lâkabıyla tanınmış olan filozof Atinalı Timon'a insanlara karşı neden kin beslediğini sormuşlar. O da şu cevabı vermiş :'Fena adamlara karşı kin besliyorum çünkü buna mecburum, fenalara karşı kin beslemedikleri için de öteki insanlardan nefret ediyorum." (Kaynak 'Adamcıl' tercümesi sayfa 24 altı notu) Shakespeare'in Atinalı Timon'u da insanların gadrine uğramış bir zengindir. O da 'insandan kaçar'. İz takip edersek oyunun köklerini MÖ 5.yy'da buluruz. Shakespeare ve Moliere arasındaki bağı da görmüş oluruz. Yönetmen için de zenginleştirici bir ayrıntı olmaz mı?

Oyunu Moliere yazmış ama Moliere gibi değil. Moliere 1622-1673 yılları arasında yaşamış, ilk oyununu  1645'de yazmış.  'The Misanthrope'un tarihi 1666. Yazılış tarihleri olarak Tartuffe(1664) bu oyundan  önce Cimri(1668) sonra geliyor. 
(https://en.wikipedia.org/wiki/Moli%C3%A8re)  Bence Moliere'i inceleyecek olanlar İnsandan Kaçan öncesi  ve sonrası Moliere'e iyi bakmalı.  İnsandan Kaçan,  Moliere için bir taşma noktası olarak geliyor bana. İnsandan bunalmış durumda .Muhtemelen söylemek istediklerini söyleyemediğini ya da ulaştıramadığını düşünüyor.

 Her insanın gençliğinde böyle bir dönemi vardır. Yaşladıkça öğrenir. Buna hayat öğretir deriz.  Ben oyuna bu yaşımda bu düşüncelerle bakıyorum. Yüze tutacağım ayna 'hayat size ne yapıyor da gençlikte dobra olan sizler yaşlandıkça her kabın şeklini alan sıvı gibi oluyorsunuz' olurdu. (Aşk bile bu kadar yüzsüz ve insafsız olabilir mi?) Hele yaşadığımız hayatta binlerce örnek ortalarda dolaşırken. 'Beni kandırdılar' deyip suçu , günahı başkasının üstüne atarak kurtulanlar varken ve onlara inananlar yüzünden yeni bir toplum düzeni yaratılırken. Alcest hiç değilse 'çöle gideyim' diyor. Bizde ise alan razı satan razı. Çöle gitmek bir yana yaşadığımız hayatı çölleştiriyor.

 Yiğit Sertdemir aynayı farklı kullanmış. Benim için dramatik olan soru onda 'karnavelesk' bir ortam içinde yaratılan curcuna yüzünden heba edilmiş. Sertdemir, Karabahtlı Kardeşlerin Bitmeyen Şen Gösterisi'nden bu yana girdiği tünelden çıkamıyor bir türlü. İster istemez tekrarlar, oradan buradan alıntılar yapıyor. İnsandan Kaçan için yarattığı öyle bir ortam ki içinde yok yok. Orta oyunu, gölge oyunu, Globe, Boris Vian, Bahtin, sirk, grotesk, Commedia dell' Arte yâni ne ararsan var. Ben Yiğit Sertdemir'in tıpkı Moliere'in İnsandan Kaçan'ı yazdığı dönemindeki gibi gizli bir isyanı barındıran rahatsız bir ruh hâli içinde olduğunu düşünüyorum. Dehşetli sıkılıyor, söylemek istiyor söyleyemiyor o da deliliğe vuruyor.  Bu arada çok şey yapayım derken yaptıkları da hep yarım ya da 'ne alaka?' dedirtecek cinsten. Şekle kapılıp içeriği ıskalıyor. Kendi bildiğini herkes anlar sanıyor. Anlatmayı unutmuş ya da umursamıyor.  

İnsandan Kaçan'a sınıfsal bir temel inşa etmek istemiş. Asiller ve köleler arasında ya da onun tanımıyla ezen ezilen ilişkisi üzerine kurmuş oyunu. Göze ilk çarpan Boris Vian'dan etkilendiği. Ezilenlerin her biri Şümürz(?). Böyle yaparken de ister istemez oyun rayından çıkmış. Zira Alcest'in kendisi de ezenlerle(!) aynı çevreden ve metnin amacı 'insan', sınıf değil. Alcest 'insanlardan kaçarak yalnızlığına sığınmak' istiyor 'asillerden kaçmak' değil. Günümüzde Türkiye'de bu yalnızlığı isteyecek İNSAN(lar) yok mu? Ezen ya da ezilen olduğu için mi istiyor?  

Moliere bu oyununda daha önce yazdığı 'Dom Garcie de Navarre ou Le PrinceJaloux(1661)' isimli oyunundan alıntılar yapar. Bu fevkalâde bir olanak veriyor yönetmene. Zira yönetmen dersini çalışsa replikleri pekala tanınan yerli şiirlerle besleyebilir. Metni anlaşılır hâle getirebilir, sıkıntılı olan uzun diyalogları keyifli yapabilir. Yiğit Sertdemir içerik üzerinde yeterince çalışmadığı için sahne üzerinde eylemlerle vakit geçirmiş, seyircinin gözünü boyamak istemiş. Ortaya çıkan curcuna.  Kusura bakmayın ama 'entelektüel tatmin'.

Oyunun künyesinde oyuncuların hangi rolleri oynadıkları verilmemiş. Bunu pek çok topluluk yapıyor. Bunu, oyunculara yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. İnsandan Kaçan'ın fotoğraflarını çekenin ismen biliyoruz ama Philinte'i Oronte'yi ve diğerlerini hangi oyuncunun oynadığını bilmemiz istenmiyor. NEDEN? OLUR MU? Ben de bu oyunda görev alanların isimlerini onların yaptığı gibi alfabetik sıra ile ne yaptıklarını belirtmeden yazıyorum : Ali Murat Altunmeşe, Ayça Bildik, Başak Kalkan, Candan Seda Balaban, Ekremcan Arslandağ, Erhan Özkoç, Eraslan Sağlam, Ertuğrul Dinler, Giray Altınok, Kerem Özdoğan, Mert Tümer, Müge Ersan, Nil Görkem Gün, Ömer Akgüllü, Şebnem Usanmaz, Senem Oluz, Serkan Okanar, Tuba Zehra Sağlam, Ulaş Akşit, Yasemin Yeşilgöz, Yeşim Egemen Özaydın, Yiğit Sertdemir.
Oyuncuların gayretli ama yetersiz olduğunu düşünüyorum. Künye böyle verilmiş ise kurunun yanında yaş da yanacak tabii ki. Listeyi yapan düşünsün.
Dekor, kostüm, müzik ve danslar ise 'eh' kıvamında.   
Bu arada bir büyük isme haksızlık yapmayayım. Bedreddin Tuncel'in tercümesi kullanılmış.
İnsandan Kaçan'ı beğenmedim. Gerisi size kalmış.

Melih Anık

1 yorum:

  1. Paylaşım için teşekkürler, emeğinize sağlık. Gerçekten çok samimi ve içten bir paylaşım olmuş. Tiyatro Kursu İzmir

    YanıtlaSil