Oyunun oynanacağını öğrendiğimde seyretmeliyim dedim
kendime. Yiğit Sertdemir yönetecekmiş. Bu da iyi diye düşündüm.
'İnsandan Kaçan', 'Hasan Âli Yücel Serisi'nden 'Adamcıl'
ismiyle çıkmış. Oyun
Ali Süha Delilbaşı tarafından tercüme
edilmiş. 'Maarif Matbaası 1941' tarihli bu kitap benim kütüphanemde mevcut.
Daha önce okumuştum. 'Fransız
Klasikleri' dizininin ilk kitabı. Bu da ilginç. Moliere denince akla ilk gelen Cimri
olmaz mı? Ama İnsandan Kaçan bence de önemli bir oyun.
Ama 'adamcıl'ın 'insana alışmış' anlamı yanında bir
anlamı da 'insana saldıran'. Hayvanlar için kullanılıyor. (Türk Dil Kurumu'nun
yalancısıyım. http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.56f8ed2cc30f44.14985126)
Bu tarife bakarsak Alcest'in 'hayvan'laştırılması
iması var ki bana zorlama ve haksız geliyor.
"Milattan önce
5.yy'da yaşamış ve 'Adamcıl' lâkabıyla tanınmış olan filozof Atinalı Timon'a
insanlara karşı neden kin beslediğini sormuşlar. O da şu cevabı vermiş :'Fena
adamlara karşı kin besliyorum çünkü buna mecburum, fenalara karşı kin
beslemedikleri için de öteki insanlardan nefret ediyorum." (Kaynak
'Adamcıl' tercümesi sayfa 24 altı notu) Shakespeare'in Atinalı Timon'u da
insanların gadrine uğramış bir zengindir. O da 'insandan kaçar'. İz takip
edersek oyunun köklerini MÖ 5.yy'da buluruz. Shakespeare ve Moliere arasındaki
bağı da görmüş oluruz. Yönetmen için de zenginleştirici bir ayrıntı olmaz mı?
Oyunu Moliere yazmış ama Moliere gibi değil. Moliere 1622-1673
yılları arasında yaşamış, ilk oyununu 1645'de yazmış. 'The Misanthrope'un tarihi 1666. Yazılış tarihleri
olarak Tartuffe(1664) bu oyundan önce
Cimri(1668) sonra geliyor.
(https://en.wikipedia.org/wiki/Moli%C3%A8re) Bence Moliere'i inceleyecek olanlar İnsandan
Kaçan öncesi ve sonrası Moliere'e iyi
bakmalı. İnsandan Kaçan, Moliere için bir taşma noktası olarak geliyor
bana. İnsandan bunalmış durumda .Muhtemelen söylemek istediklerini
söyleyemediğini ya da ulaştıramadığını düşünüyor.
Her insanın gençliğinde
böyle bir dönemi vardır. Yaşladıkça öğrenir. Buna hayat öğretir deriz. Ben
oyuna bu yaşımda bu düşüncelerle bakıyorum. Yüze tutacağım ayna 'hayat
size ne yapıyor da gençlikte dobra olan sizler yaşlandıkça her kabın şeklini
alan sıvı gibi oluyorsunuz' olurdu. (Aşk bile bu kadar yüzsüz ve
insafsız olabilir mi?) Hele yaşadığımız hayatta binlerce örnek ortalarda
dolaşırken. 'Beni kandırdılar' deyip suçu , günahı başkasının üstüne atarak
kurtulanlar varken ve onlara inananlar yüzünden yeni bir toplum düzeni yaratılırken.
Alcest hiç değilse 'çöle gideyim' diyor. Bizde ise alan razı satan razı. Çöle gitmek bir yana yaşadığımız hayatı çölleştiriyor.
Yiğit Sertdemir
aynayı farklı kullanmış. Benim için dramatik olan soru onda 'karnavelesk' bir
ortam içinde yaratılan curcuna yüzünden heba edilmiş. Sertdemir, Karabahtlı Kardeşlerin Bitmeyen Şen Gösterisi'nden bu yana girdiği tünelden çıkamıyor bir türlü. İster istemez tekrarlar, oradan buradan alıntılar yapıyor. İnsandan Kaçan için yarattığı öyle bir ortam ki
içinde yok yok. Orta oyunu, gölge oyunu, Globe, Boris Vian, Bahtin, sirk, grotesk,
Commedia dell' Arte yâni ne ararsan var. Ben Yiğit Sertdemir'in tıpkı
Moliere'in İnsandan Kaçan'ı yazdığı dönemindeki gibi gizli bir isyanı
barındıran rahatsız bir ruh hâli içinde olduğunu düşünüyorum. Dehşetli
sıkılıyor, söylemek istiyor söyleyemiyor o da deliliğe vuruyor. Bu arada çok şey yapayım derken yaptıkları da
hep yarım ya da 'ne alaka?' dedirtecek cinsten. Şekle kapılıp içeriği
ıskalıyor. Kendi bildiğini herkes anlar sanıyor. Anlatmayı unutmuş ya da
umursamıyor.
İnsandan Kaçan'a sınıfsal
bir temel inşa etmek istemiş. Asiller ve köleler arasında ya da onun tanımıyla
ezen ezilen ilişkisi üzerine kurmuş oyunu. Göze ilk çarpan Boris Vian'dan
etkilendiği. Ezilenlerin her biri Şümürz(?). Böyle yaparken de ister istemez
oyun rayından çıkmış. Zira Alcest'in kendisi de ezenlerle(!) aynı çevreden ve
metnin amacı 'insan', sınıf değil. Alcest 'insanlardan kaçarak yalnızlığına
sığınmak' istiyor 'asillerden kaçmak' değil. Günümüzde Türkiye'de bu yalnızlığı
isteyecek İNSAN(lar) yok mu? Ezen ya da ezilen olduğu için mi istiyor?
Moliere bu
oyununda daha önce yazdığı 'Dom Garcie de Navarre ou Le PrinceJaloux(1661)'
isimli oyunundan alıntılar yapar. Bu fevkalâde bir olanak veriyor yönetmene.
Zira yönetmen dersini çalışsa replikleri pekala tanınan yerli şiirlerle besleyebilir.
Metni anlaşılır hâle getirebilir, sıkıntılı olan uzun diyalogları keyifli
yapabilir. Yiğit Sertdemir içerik üzerinde yeterince çalışmadığı için sahne
üzerinde eylemlerle vakit geçirmiş, seyircinin gözünü boyamak istemiş. Ortaya
çıkan curcuna. Kusura bakmayın ama
'entelektüel tatmin'.
Oyunun künyesinde oyuncuların hangi rolleri
oynadıkları verilmemiş. Bunu pek çok topluluk yapıyor. Bunu, oyunculara
yapılmış bir haksızlık olarak görüyorum. İnsandan Kaçan'ın fotoğraflarını
çekenin ismen biliyoruz ama Philinte'i Oronte'yi ve diğerlerini hangi oyuncunun
oynadığını bilmemiz istenmiyor. NEDEN? OLUR MU? Ben de bu oyunda görev alanların
isimlerini onların yaptığı gibi alfabetik sıra ile ne yaptıklarını belirtmeden yazıyorum
: Ali Murat
Altunmeşe, Ayça Bildik, Başak Kalkan, Candan Seda Balaban, Ekremcan
Arslandağ, Erhan Özkoç, Eraslan Sağlam, Ertuğrul Dinler, Giray
Altınok, Kerem Özdoğan, Mert Tümer, Müge Ersan, Nil Görkem Gün, Ömer
Akgüllü, Şebnem Usanmaz, Senem Oluz, Serkan Okanar, Tuba Zehra
Sağlam, Ulaş Akşit, Yasemin Yeşilgöz, Yeşim Egemen Özaydın, Yiğit
Sertdemir.
Oyuncuların gayretli ama yetersiz olduğunu düşünüyorum. Künye böyle
verilmiş ise kurunun yanında yaş da yanacak tabii ki. Listeyi yapan düşünsün.
Dekor, kostüm, müzik ve danslar ise 'eh' kıvamında.
Bu arada bir büyük isme haksızlık yapmayayım. Bedreddin
Tuncel'in tercümesi kullanılmış.
İnsandan Kaçan'ı beğenmedim. Gerisi size kalmış.
Melih Anık
Paylaşım için teşekkürler, emeğinize sağlık. Gerçekten çok samimi ve içten bir paylaşım olmuş. Tiyatro Kursu İzmir
YanıtlaSil