18 Haziran 2012 Pazartesi

TEB Başkanı’ndan Othello’dan Hamlet’e Unutuş’un Tiradı


TEB Başkanı Üstün Akmen’in benim yazıma cevabını (http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=2102 )okuyunca Galeano’yu hatırladım:

Kucaklaşmanın Kitabı’nda, ziyaretine gelen misyonerlerin uzun uzun konuşmalarından sonra Paraguay’daki Chaco’lu Kızılderili reisin şunları söylediğini aktarır: “Sözleriniz kaşıyor, iyi kaşıyor, hem de çok iyi kaşıyor. Ne var ki kaşınmayan yeri kaşıyor!”

TEB Başkanı Üstün Akmen de  cevabında, ilgisiz yerleri kaşıyor! Onun bilinçli yarattığı karışıklığı deşifre etmek  için madde madde anlatayım.

1- TEB Başkanı Üstün Akmen iki yıl önce yazdığı bir yazının bazı satırlarını bu kez, farklı bir uyarlayıcı ve farklı bir yönetmen için AYNEN  tekrar etmiş. Uyarlayanı ve yönetmeni AYRI olan iki oyun hakkında kelimesi kelimesine AYNI  cümleleri yazabilmek  -olmaz ya-  AYNI şeyleri düşünceniz bile,  “kes yapıştır” yapmadan başarılabilecek bir şey değildir. Bu tembellikten, umursamazlıktan, aldırmazlıktan, zamansızlıktan, “nasılsa okunmuyor, yaz gitsin”cilikten, “köşe doldurmaktan”  vb herhangi bir nedenden olabilir. Benim anlayışıma göre OKURA SAYGISIZLIKTIR.  Elbette TEB Başkanı Üstün Akmen’in KENDİSİNDEN İNTİHAL YAPTIĞINI söylemiyorum.

2-  Zira intihalin konusu başkadır. Roger Garaudy'nin "D'un Realisme sans Rivage" adlı eserinin  "Gerçekçilik Açısından Kafka" başlığı ile tercümesi  Mehmet Doğan’a aittir ve Hür Yayınları tarafından 1965 yılında yayımlanmıştır. TEB Başkanı Üstün Akmen, bu eserin Kafka'ya ayrılmış olan üçüncü bölümünden kelime, cümle ve fikirsel anlamda yararlanmıştır.  Eseri tercüme eden Mehmet Doğan,  Roger Garaudy’nin yazısı içinde Kafka’nın “Bir Akademiye Rapor” isimli hikâyesinden yaptığı alıntılar için “Günyol çevirisi, Ataç” tercümesini kullanmış; hikâyenin  tercümanına olan saygısı ve de ETİK anlayışı dolayısıyla alıntıları dip notu ile ve sayfa numarası vererek göstermiştir.  Üstün Akmen’in “alıntı kaynaklarını yazı içinde gösterdiğim için” ifadesinde gösterdiği kaynak(?)  Garaudy’nin eserinde alıntı yaptığı hikayenin tercümesinin dip notudur.  Maalesef TEB Başkanı Akmen, fikirlerini “rahat rahat kullandığı” Roger Garaudy’nin ismini yazısının içinde anmamıştır. TEB Başkanı’nın bunu yapmamış olması karşısında, “kendimi yerden yere atamayacak, kahkahadan çatlamayacak” kadar üzgünüm.

 3- Ama bu TEB Başkanı  Üstün Akmen’in ilk vukuatı da değildir. Benim Mefisto oyunu üzerine yazdığım yazıdan (http://melihanik.blogspot.com/2009/12/mefisto-istanbul-bbelediyesi-sehir.html ) cümleleri kendi eleştirisi  (http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=1423 ) içinde kullanmış, kendisine yazdığım mesaja verdiği cevapta “Melih Anık'ın oyun ile yorumunun tersi olduğu dipnotunu düşmeyi düşünmüş olmam, ancak her ne halse yazı yayına girerken unuttuğum, atladığım için...” diyerek yaptığını ‘UNUTMA’YA, ‘ATLAMA’YA vermiştir ama yaptığını düzeltmemiştir de.  (Takip eden günlerde SAKM’den Tülay Özkan’ın 15. Sadri Alışık Ödül Töreni’ne davet etmesinin nedenini de TEB Başkanı ve SAKM Tiyatro Ödülü Jüri Başkanı Üstün Akmen biliyordur herhalde.) Çok yakın zamana kadar “sevgilerini, özürlerini” sunan TEB Başkanı şimdi “Melih Anık, ne yazık ki bu hafta da tutumunu aynen sürdürmüş, hakkında “vay neymişsin be abi” ifadeleri ile beni toplum gözünde “kendince” bir çerçeve içine oturtmak istemiş, “küçültmeye” çalışmış. Kendisine benim kendimi oturttuğum yeri  ve de “vay neymişsin be abi”ye, “post”a ve unvana ihtiyacım olmadığını anlaması için geçmiş yazılarımı okumasını tavsiye ederim. Hakkımda yazılanlar ve de bulunduğum yer(her neyse), TEB Başkanı’nın iki dudağı arasında ise bundan da üzüntü duyarım.

4- Yazısına “Şiddet, nasıl toplumun her kesiminde duyumsanıyorsa, kültür-sanat alanında da “kendince” kendine rakip gördüğünün açığını arama, açığını yakaladığında yerden yere vurma, hafife alma, küçümseme, alay etme olarak karşımıza çıkıyor, birileri birilerine sürekli “yazık” ediyor.” cümlesi ile başlayan TEB Başkanı Üstün Akmen “Özdemir Nutku’nun çevirisine laf eden eleştirmeni, içimden duvara çivilemek istedim.” ( http://www.tiyatronline.com/haberler/oyun-elestrisi/1148/romeo-ve-juliet-istanbul-sehir-tiyatrosu.html ) dediği eleştirmenin “BEN “olduğumu UNUTMUŞ görünmekte. “Toplumsal cinnet boyutuna gelen saldırganlık içgüdüsü, bir türlü kontrol altına alınamıyor” derken aslında “saldırganlığın” eyleme dönüşmüş biçiminin kendisinin zihninde yuvalanmış olduğunu da UNUTMUŞ demek ki! TEB Başkanı Üstün Akmen’i “kendime rakip görmek” için kendimi ikna edici nedenlerim yok, hiçbir zaman da olmadı. Ortaya çıkan son duruma göre de hiçbir zaman olmayacak!

5- Buna rağmen, önde olanı paçasından çekmeye çalışan bu tiyatro ortamında ömrünün büyük bir bölümünü tiyatro ile “doldurmuş” TEB Başkanı Üstün Akmen’in arkasında durulması için söylediklerim  tiyatro camiasının yabancısı değildir. Hadi onları bilmiyor yazdığım yazıyı da  (http://melihanik.blogspot.com/2011/01/tiyatro-elestirmenleri-birligi-teb.html)  UNUTMUŞ olabilir mi?

6- TEB Başkanı,  AKM’yi işgal etmeye karar verdikten sonra vazgeçtiğini;  AKM için düzenlediği imza kampanyasına sadece 68 kişinin( 45 üyesi olan TEB’den ise sadece dokuz kişinin) katıldığını da UNUTTU herhalde.

7- TEB Başkanı Üstün Akmen’in, nasıl bir zora düşmüş olduğunu fark ederek, TEB üyeleri ve yazısının içinde ismen bahsettiği 3 kişinin desteğini alma telâşını anlıyorum. TEB Başkanı Üstün Akmen, “hem beni, hem de Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’ni hafife alabileceğini varsaymış” derken TEB üyeleri ile ilgili yazdıklarımı da UNUTMUŞ. TEB’in internet sayfasının aylarca kapalı olması üzerine yazdığım yazı ve sayfa açıldığında kendisine gönderdiğim mesaj TEB’e verdiğim önemi göstermekte ama TEB Başkanı Üstün Akmen  onu da UNUTMUŞ.  Çoğu “hoca” olan TEB üyeleri, TEB Başkanı Üstün Akmen’in yaptığını yapan öğrencilerini “çaktırmaz” mı? İsimlerini andığı üç kişiyle ilgili olarak benim duruşumu ve gelinen noktanın  ne olduğunu, onları yazının içine “sürüklemeden” önce  sorsaydı anlatırdım.  

8- TEB Başkanı Üstün Akmen, “Sanki ben yazımı Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı sıfatımla yazmışım gibi her anışta adımın önüne “TEB Başkanı” unvanımı takmış” demiş. Karşı çıktığı bakan, müdür vb görevlilerin söylediklerini de görevlerinden soyutluyor mu?  Şu ana kadar –istifa etmediğine göre- tiyatro jürileri, okuyucular, tiyatrocular, eleştirmenler için o halâ TEB Başkanı. Uluslar arası Eleştirmenler Derneği’nin(İATC) ismini kullanmanın ağırlığı, TEB Başkanı ünvanını taşıyan biri için önemlidir. İATC bu konuda ne düşünür acaba?

9- “Mal bulmuş mağribi”nin akla getirdiği anlamları ve içerdiği “ırkçı” söylemi  okurların değerlendirmesine bırakıyorum.  Ancak yazısının başlığı “’Mal bulmuş Mağribi’ Olmak ya da Olmamak”ı, içerdiğinin farkında olsa kullanmazdı sanırım. Bildiğiniz gibi tarihte en ünlü “mağribi” Othello’dur.  “Olmak ya da Olmamak” da Hamlet’i çağrıştırır. Ben Othello olamam ama kararsızlık konusunda TEB Başkanı Üstün Akmen’in Hamlet’in ruh hâlini  yaşadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Benim kendisine tavsiyem, “var olmak” için TEB Başkanı “olmamayı” seçmesi ve bu yıpratıcı kararsızlık içinde daha fazla kalmadan bir an önce TEB Başkanlığından istifa etmesidir.

10- “Kendisinin mevcut tutumundan bir an önce caymasını; tiyatro sanatının bütününe ve çıkarına yönelik hareket etme alışkanlığını bir an önce edinmesini, eleştirilerinde kişilerin onuruna saygılı olmasını diliyorum.” ifadesi tipik bir TEB Başkanı Üstün Akmen tarzı. “Cayma” kelimesinin yerinde olmayan kullanılışı üzerinde durmadan, bu tarzın, kendisini “oyuncuların eleştirmen amcası” olarak tayin etmiş bir “tonton amcanın”, kendini çevresinden yukarıya çıkarıp, “kendince” kurduğu dünyayı   kabullendirme esasına dayandığını söyleyebilirim. Bu nedenle beni de tavsiyelerinden “mahrum” bırakmıyor. Sanırım aynı neslin üyesi olduğumuz için bunu, “yaş” ile değil,  kendisinin tiyatro camiasında işgal ettiğini düşündüğü  yere dayanarak yapmak istiyor. Ama biraz dinlese ve düşünse , “tüm yazılarımın tiyatro sanatının bütününe ve çıkarına yönelik olduğunu” anlayacaktır.

11- Galeano ile başladım onunla bitireyim. “Öğretmen elindeki şişeyi öğrencilerine göstermiş ‘Sizlerin ne kadar duyarlı olduğunuzu ölçmek istiyorum, kokuyu alır almaz elinizi kaldırın’ demiş. Şişenin kapağını açar açmaz  belli bir zaman içinde sınıftaki bütün eller kalkmış. Hatta kokunun yoğunluğundan başı dönen bir genç kız “Pencereyi açabilir miyim efendim” diye sormuş. Parfüm kokusuyla ağırlaşan hava kısa zamanda herkesin soluğunu tıkamış. Sonra öğretmen şişeyi öğrencilerine birer birer inceletmiş. Şişenin içi su doluymuş.”

Lütfen su dolu şişeyi parfüm sanmayın.

Melih Anık    

İlgi:
Kucaklaşmanın Kitabı - Eduardo Galeano - Türkçesi: Nihal Yeğinobalı - Can Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder