Eskişehir, doğduğum ama uzun bir süredir yolumun düşmediği “annemin
şehri”. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi(BB)
Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni
Basri Albayrak ile tanışmam, düşündüğüm seyahati öne aldırdı. Eskişehir seyahat
programımızı, oyun seyretme amaçlı alarak yaptık.
Eskişehir’in gecesini gündüzünü yaşadık; parklarında
yürüdük; sokaklarını âdeta adımladık; Kurşunlu Külliyesi avlusunda sessizliğe kendimizi
bıraktık; Porsuk’un iki yanındaki kafelerde gençliğin canlılığına ortak olduk; termal
kaynakları ile zengin Eskişehir’in şelalesinin, fıskiyeli havuzlarının yanında
ruhumuzu su sesi ile dinlendirdik; Balaban’ını, çiböreğini tattık, Kalabak suyu
içtik; lületaşı atölyelerini gezdik. Bir
sanatçı, ufak dokunuşlarla şehri değiştiriyor, sokakları evlerin devamı haline
getiriyor, insanlar sanki kendi
bahçelerine çıkıyormuş gibi şehrin parklarında, meydanlarında toplanıp
hayatı paylaşıyor, birlikte olmanın
keyfini yaşıyordu. “Sokak” ve insan ve sanat barışmıştı. Şehre “dokunan” eli görmedik ama şehrin
“yönetildiğini” anladık.
Prof.Dr.Yılmaz
Büyükerşen
1936 yılında Eskişehir'de dünyaya geldi. 1962 yılında
Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisinin ilk mezunları arasında yer
aldı. Öğrencilik yıllarında çeşitli gazetelerde muhabirlik, yazarlık, karikatüristlik
ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. Öğrenci arkadaşları ile birlikte kan bankasına kan satarak elde edilen
başlangıç sermayesi ve topladıkları aynî yardımlar ile Oda tiyatrosunun ve onu
takiben ilk Belediye tiyatrosunun(1963-1966) kuruluşunu sağladı.
Mezuniyetini takiben aynı
yıl Akademinin Maliye Kürsüsü’ne asistan oldu.
1966 yılında Doktor, 1968 yılında Doçent oldu. Aynı yıl
akademi Başkan Yardımcılığına getirilen Büyükerşen, 1973 yılında Profesör’lüğe
yükseltildi. 1976 yılında Eskişehir İktisadi ve İdari İlimler Akademisi
Başkanlığına seçildi. Başkanlık süresinin bitimi olan 1980 yılında yapılan
seçimlerle yeniden Akademi Başkanlığına getirildi.
Radyo ve Televizyonun eğitim ve kültür hayatında
kullanılması için yaptığı çalışmalarla Ankara'daki TRT yayınlarının
İstanbul'dan sonra İzmir’le birlikte Eskişehir'den
izlenmesi için önce Akademi’de TV verici istasyonu ile siyah-beyaz eğitim
stüdyolarını, daha sonra da Türkiye'de ilk renkli TV stüdyo ve yayın sistemini
Eskişehir'de kurdu.
Akademi Başkanlığı
sırasında, öğrencilerin kültürel donanımları için kurduğu atölye, stüdyo ve kulüplerde,
heykel, grafik, resim, müzik, folklor, film ve fotoğraf çalışmalarına bizzat
katılan ve yöneten Büyükerşen, 1970’li yıllarda Türkiye'nin diploma veren ilk
"Sinema ve Televizyon Yüksek Okulu”nun kuruluşunu da yine Eskişehir'de
gerçekleştirdi.
1982 yılında Yükseköğretim Kanunu ile üniversitelerin
yeniden düzenlenmesini takiben, Cumhurbaşkanı tarafından Anadolu Üniversitesi
rektörlüğüne getirilen Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen’in 1971'de, üniversite
kontenjanları dışında kalan gençlere yüksek
öğretimde imkân ve fırsat eşitliği sağlamak için, iletişim teknolojisinin
eğitimde kullanılmasına ve uzaktan öğretim ile buna ilişkin yöntemlerin, açıköğretim
modeli şeklinde, Türk Eğitim sisteminde yer alması konusunda başlattığı
çalışmalar ve 1973 yılında eğitimin yaygınlaştırılması amacıyla hazırladığı
"Türkiye için Açıköğretim Modeli" projesi 1982’de Açıköğretim
Fakültesi olarak, ülke çapında ve Batı Avrupa'nın 6 ülkesi (Almanya, Avusturya,
Belçika, Hollanda, Fransa) ile Kuzey
Kıbrıs'taki Türkler için uygulamaya konuldu.
Döneminin bitiminde 1987 yılında tekrar, ikinci kez,
Cumhurbaşkanı tarafından Rektörlüğe atandı. Bu görevinin yanı sıra, 1985
yılından 1993 yılı sonuna kadar "Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu"
üyeliği ve kurulun başkanlığını yaptı.
1992 yılında yapılan rektörlük aday adayı seçiminde en
yüksek oyu alması sonucu Cumhurbaşkanı
tarafından rektörlüğe tekrar atanan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen'in bu görevi,
YÖK Kanununa ilâve edilen "iki dönemden fazla rektörlük yapılamaz"
hükmü nedeniyle sona erdirildi.
Akademi Başkanlığı ile Rektörlüğü sırasında çeşitli eğitim,
öğretim, araştırma ve yayın kurumlarının kuruluşunu sağlayan, Anadolu
Üniversitesi’ni, bünyesinden dört yeni üniversite daha çıkacak kadar büyüten,
çeşitli kitap ve makaleleri olan ve 1993 yılı sonunda rektörlükten ayrıldıktan
sonra, Anadolu Üniversitesi Uzaktan Öğretim Anabilim Dalı Başkanlığı’nın yanı
sıra İletişim Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü görevinde de bulunan Büyükerşen,
kurucuları arasında yer aldığı "Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı"nın dört
yıl süreyle Yönetim Kurulu Başkanlığını yapmış olup, bütün Türkiye'de
"Çağdaş Halkevleri ve Köy Enstitüleri Modeli" diye nitelendirilen
"Eğitim Parkları" ve "Semt Eğitim Birimleri"nin kuruluş
çalışmalarını sürdürmüştür.
Büyükerşen, 1999’da Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel
Yönetimler Kongresi Türk Delegasyonu Başkanlığı’na getirildi ve 2004 yılı Mayıs
ayına kadar bu görevini sürdürdü.
Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Eskişehir’de “Kentsel
Gelişim Projeleri” paketini uygulamaya koyan Büyükerşen, Porsuk Çayı sulama
kanallarının ıslahı ile içinde “Türkiye’de ilk kez akarsudan botlarla kentiçi
ulaşımda yararlanılması projesine” başlanması, taşıt ve yaya köprülerinin
yenilenerek afet riskinin azaltılması, kentiçi ulaşımında Hafif Raylı Sistemin
kurulması, tarihi Odunpazarı Evlerinin yeniden düzenlenmesi ve restorasyonu,
Kalabak Menba Suyunun 45 km’lik isale hattı ve depolarının modernize edilip,
şişeleme fabrikası kurularak yurtiçi ve yurtdışı satışının sağlanması, Kapalı
Pazar Marketlerin başlatılması, Büyük Park ve Kent Parklarının yapılıp, şehrin
heykellerle donatılması, Beton Malzeme Üretim Fabrikası ile Akıllı Kartla Su
Sayaçları Üretim Tesisleri, Ekmek Fabrikası ve çeşitli konularda mal ve hizmet
üretimi yapan Belediye Şirketlerinin, kadınlar ve çocuklar için beceri kursları
veren eğitim merkezlerinin kurulması gibi hizmetleri gerçekleştirilmiştir.
Anıtkabir Müzesi’nde Mustafa Kemal Atatürk'ün birebir boyutlardaki
balmumu heykeli, Prof.Dr. Büyükerşen tarafından yapılmıştır. Büyükerşen Anadolu
Üniversitesi’nde açtığı okulla duyma engelliler için umut kaynağı olmuştur.
Kent Park ve içindeki “deniz”, Sazova Park ve içindeki kanyon, masal şatosu,
açık hava sahnesi engin bir hayâl gücünün ve sanatçı duyarlılığının ürünleridir.
Büyükerşen tarafından kültür merkezine
çevrilen Haller Gençlik Merkezi de Kentsel Dönüşüm için “örnek” gösterilebilecek bir projedir.
Büyükerşen, 1999’da Eskişehir BB Başkanı oldu. 2004 ve 2009
seçimlerinde oyları artarak yeniden Başkan
seçildi. Büyükerşen, insana saygının öne çıktığı bir hayat görüşü ile hayâllerini gerçekleştirmek için çalışmış/çalışmakta. Eskişehirliler de onun samimiyetine ve
kendileri için en iyisini yapacağına inandıkları için onu
bırakmamış.
Açıkça ifade etmeliyim ki ben onun yaptıklarında Atatürk’ü, Muhsin Ertuğrul’u gördüm:
Cumhuriyeti kuran irade, insanına olan inanç, sevgi ve şefkat. Dilerim
Eskişehir halkı aynı anlayışı sürdürür. Zira
yaratılan eserleri aynı anlayışla korumak ve sürdürmek gerekiyor. Eskişehir
modelinin başarısında sanatçı bir
Başkan’ın kararlılığı ve azmi var. Dilerim Türkiye onun gibileri bulur ve seçer.
Prof .Dr. Yılmaz
Büyükerşen’in Tiyatro Hamlesi
Eskişehir, Büyükerşen ile yeni salonlara ve de Şehir
Tiyatrosu’na kavuştu. Bu bir anlamda 1963’de kuruluşunu sağladığı ama sonradan
etkin olamayan Şehir Tiyatrosu’nun yeniden dirilmesi diye de alınabilir.
Anlaşılan, ona gelinceye kadar “tiyatrosuz, operasız şehir” hiçbir belediye başkanına rahatsızlık vermemiş, halk da ihtiyaç
duymamış ki istememiş. Şimdi halkın sahip olduğundan, elde ettiği bu kazançtan
vazgeçeceğini düşünmüyorum.
Ama daha da önemlisi konuya son günlerdeki tartışmaların penceresinden bakarak görünendir. Hani “ödenekli
tiyatroları özelleştirelim halka sanatı özel tiyatrolar götürsün” deniyor ya, ödenekli tiyatrosu olmayan Eskişehir’de
Büyükerşen Şehir Tiyatroları’nı var etmeden önce sürekli perde açan bir (özel)
tiyatro yok. Şimdi ise haftanın her günü
bir sanat olayı var, perdeler açılıyor ve biletleri çıkar çıkmaz biten gösterilerin
sürekli seyircileri var. Hatta şehir dışından gösterileri takip etmeye gelenler
oluyor. Seyrettiğim oyunlarda gözlediğim seyircinin sosyal yelpazesi çok geniş.
Öğrencilerden ev hanımlarına, bürokratlara, gençlerden yaşlılara her sınıftan
ve her anlayıştan insan var salonlarda, başı bağlısı bağsızı. Bir konuya da
dikkat çekmek isterim. 1990’larda nüfusu
1.400.000 olan Eskişehir’in 2010
sayımına göre nüfusu 764.584. Yani azalan nüfusa rağmen artan seyirci var
Eskişehir’de. İnsanların buluşma noktalarından biri tiyatro ve sanat. Sosyalleşmenin
başladığı yerlerin başında tiyatro salonları geliyor. Sanatın kurduğu bağ çok
kuvvetlidir.
Büyükerşen ile başlayan kültür ve sanat “hamle”sinin Eskişehir’e
kazandırdıkları şunlar:
Haller Gençlik Merkezi
Tepebaşı Sahnesi (Açılış Tarihi 27 Mart 2001, 202 Kişilik)
Büyükşehir Sanat Merkezi Turgut Özakman Sahnesi (8 Nisan
2002, 178 kişilik)
Sanat ve Kültür Sarayı Tiyatro Sahnesi (30 Nisan 2004 567
kişilik)
Çağdaş Cam Sanatları Müzesi Çocuk Sahnesi (11 Şubat 2009,
120 kişilik)
Büyükşehir Sanat Merkezi Ergin Orbey Sahnesi (28 Şubat 2009, 168 kişilik)
Sultandere Kültür Merkezi Tiyatro Sahnesi (27 Mart 2011, 175
kişilik)
Büyükerşen’in imzası olan Eskişehir’in sanat etkinlik
takviminde ise şunlar var:
Şehir Operası, opera ve balenin en seçkin örneklerini
düzenli olarak Eskişehir halkıyla buluşturuyor.
11. sezona giren Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni
Orkestrası konserleri halkın
vazgeçilmezleri arasında.
Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali bu yıl
yedincisini 22-26 Mayıs tarihleri arasında yapacak.
Eskişehir’de Liselerarası Tiyatro Şenliği düzenleniyor.
İlk kez 1995 yılında yapılan Uluslararası Eskişehir
Festivali, 2001 yılından beri Zeytinoğlu
Vakfı ile Eskişehir Kentsel Gelişim Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirmekte.
Anadolu Üniversitesi Uluslararası Film Festivali’nin
ondördüncüsü bu yıl yapıldı.
Anadolu Üniversitesi
Devlet Konservatuvarı bünyesinden çıkan Tiyatro Anadolu ve Anadolu Senfoni
Orkestrası düzenli gösteri ve konserlerle şehrin kültür ve sanat hayatına katkı sağlıyor.
Tepebaşı Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen Uluslararası Eskişehir Şiir
Buluşması bir başka etkinlik.
Odunpazarı
Belediyesi, Gösteri ve Sahne Sanatları Merkezi’nde müzik, tiyatro ve halk
dansları olmak üzere akademik eğitim veriyor. Oyunculuk alanında verilen 2 yıllık eğitim süresinin sonunda öğrencilere
Milli Eğitim Bakanlığı onaylı sertifika verilmekte. 2007–2008 tiyatro
sezonundan itibaren her perşembe büyük oyunu ve çarşamba günleri çocuk oyunları
ile perde açan Gösteri ve Sahne Sanatları Tiyatrosu Eskişehir’in üçüncü
profesyonel tiyatrosu. Odun Pazarı Belediyesi’nce işletilen Yunus Emre Kültür ve
Sanat Merkezi , 434 koltuk kapasitesi
ile Eskişehir’in önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri. (Tiyatro konusunda bu kadar girişken olan Odunpazarı
Belediyesi’nin Akparti’li olduğunu
belirtmem gerek.)
Eskişehir’deki Atatürk Kültür Müzesi, Etnoğrafya Müzesi , Bor
Müzesi, Anadolu Üniversitesi Eğitim Karikatürleri Müzesi, Cumhuriyet Tarihi Müzesi , Çağdaş Cam
Sanatları Müzesi, Lületaşı Müzesi,
Arkeoloji Müzesi, Büyükşehir ve İlçe Belediyelerinin girişimleriyle kurulmuş.
Büyükerşen’in vizyonu
sayesinde değişen Eskişehir pek çok
yönden öğretici örnekle dolu. Uygar kent sanatsız, operasız, tiyatrosuz olmaz. Büyükerşen
demiş ki: “Tiyatrosu, senfoni orkestrası olmayan şehirler büyüyebilir ama
kültür, sanat, düşünce ve ufuk açısından gelişemez.(y.n. “ülkeler de”) Tiyatro,
sahne ve müzik sanatları, plastik ile görsel sanatlar bir toplumun kendi
renklerini, kendi zaaflarını, kendi üstün yönlerini görebileceği sanat
dallarıdır.” Büyükerşen bir de hedef
koymuş: “Yakın gelecekte kendi kadrolu belediye operası olan ilk kent olma
ünvanı da kentimize ait olacaktır.”
Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen gibi düşünen devlet adamlarına
sahip olmak şanstır, umuttur. İnanıyorum ki tarih onları haklı çıkaracaktır.
(devam
edecek)
Melih Anık
İlgi:
Prof.Dr.Yılmaz Büyükerşen’in hayatı ile ilgili daha
ayrıntılı bilgi için:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder