26 Ocak 2010 Salı

İstanbul Devlet Tiyatroları - İmparatorluk Kuranlar – Boris Vian- “Gürültü” ve “Şümürz”ün Takdimi

Seyrettikten sonra çok mutlu olarak salondan ayrılmasam da İstanbul Devlet Tiyatroları’nın bu yıl Duşan Kovaçeviç (Profesyonel) , Boris Vian(İmparatorluk Kuranlar), George Tabori (Annemin Cesareti) oyunlarını sahnelemesini çok olumlu buluyorum .Tiyatronun değişik örnekleri seyirci için keyifli bir yolculuk olur. Hiç değilse yazar tanıtılmış oluyor.
Herşeyden önce paylaşmak istediğim bir konu var. Bu konu tiyatromuz ile ilgili bir gözlemim , sadece İmparatorluk Kuranlar ile değil. Bu oyun bana düşüncelerimi ifade etme fırsatı verdi.
Ülkemizde tiyatro yönetmeninin tek başına kaldığını görüyorum. Yani yönetmen her şeyi tek başına planlıyor. Bu geleneksel midir ? Başka yolları denemek “Ayıp mı” karşılanıyor yoksa yönetmenin yetersizliği olarak mı algılanıyor ? Kanım , oyunların yeterince tartışılmadığıdır. Galiba oyuncular ve teknik ekip kendilerine söyleneni yapmayı tercih ederek , “dert” almamak istiyor. Ya da başka işleri var ona yetişiyorlar . Dramaturgun katkısı çok az. Yönetmen uzmandan (yazar, dönem, felsefe vb) yardım almıyor.
Eminim ki yönetmen herkesten çok okuyor ve araştırıyordur ama ortaya çıkanlara bakınca yeterli olmadığını görüyoruz. Zira tek kişilik çaba ancak bu kadar sonuç veriyor.
Yönetmen her şeyi bilmek zorunda değil . Yönetmen başlangıçta kendi bulduklarından yola çıkarak yeni bilgilerle kendini ve oyunu yeniden “ayar etmek” zorunda. Karşı düşünce ile kendini sınamak zorunda . Bilenler ile iş birliği yapmak zorunda.
Galiba yönetmenin çevresinde hep “onaylayanlar” oluyor.
Boris Vian
Boris Vian (1920-1959) denince akla gelenler şunlar : Alfred Jarry (1893-1907), absürd tiyatro , patafizik (“hayali çözüm bilimi”) , maden mühendisliği , avangart , asker kaçağı(şarkı), senaryo , roman, varoluşçuluk, oyuncu. Kısa(39) hayatına sığdırdığı pek çok ilgi alanı …
Vian’ı tanıyınca , İonescu , Beckett absurd’lerinden farklı bir absurd ile karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz. Anlatılan hikaye , diyaloglar anlaşılır(somut) ama anlatım biçimi soyut(“özgür” de demek olanaklı) . Düşünce tiyatrosunun sınırlarında geziniyor Vian. Çok da titiz. Oyunlarının -masa başında ayrıntılı planlanmış- bir kurgusu var. Ayrıntılı mekan ve hareket anlatımları yapıyor. Parantez içi bilgilerde çok ayrıntı vermiş : “Baba elli yaşlarında , sakallı bir adamdır”(İmparatorluk Kuranlar); “Nefesi kokuşmuş,cadaloz anne..” (Genarellerin Beş Çayı) ; ”Elli beş yaşında ,narin yapılı,asabi,hırçın biri…”(a.g.e.) İmparatorluk Kuranlar’da Şümürz’ün ne zaman pataklanacağı belli.
Mitos-Boyut Yayınları’nda çıkan kitaplarında “Sözün büyücüsü” olarak tanımlanmış Boris Vian. Oyunları çeviren Ayberk Erkay “..derdi sözün kendisi olan,sözle oynayan birinin söylediklerini tekrar,hem de başka bir dilde söylemeye çalışmak nafile bir çabadır” dediğine ve verdiği dipnotlara bakarak Vian’ı başka bir kültür penceresinden ve dilde okumak / izlemek keyfin eksik kalmasına neden olacak . Ama her şeye rağmen “geriye kalanlar”, Vian dünyasını tanımamıza ve keyif almamıza engel değil.
İmparatorluk Kuranlar
İmparatorluk Kuranlar , Vian’ın 1957 de yazdığı son oyunu ve diğer oyunlarından kurgu olarak farklı . Bu fark sahnede ne olduğu hissedilen ama anlatması zor Şümürz’den kaynaklanıyor . Oyun boyunca salonda esen “gürültü” de metaforik bir göndermeyi size devamlı hatırlatıyor.
(Bu noktada bir benzerliği hatırlatmak isterim:
1958 yılında yayımlanan Aziz Nesin’in “Biraz Gelir misiniz” isimli oyununda insanları “çağıran ses” vardır. Herkesin kolayca ustası olamayacağı “supi”lerden en güzel sesi de ustası çıkarır. Bu ses metaforu ve oyuna egemen olan “atmosfer” bana çok yakın geldi.)
Aşağıda belirttiğim hususlara rağmen Yönetmen’in “Vian atmosferini” yaratmakta başarılı olduğunu söylemeliyim . Bu sahneleme için “Vian” tiyatrosu demek yerine “Vian’dan esinlenme” demenin daha doğru olacağını düşündüm. Oyunun -üzerinde düşünülmüş ögeleri ile- seyre değer olduğunu söylemeliyim.
Vian , oyunu katlı bir apartmanda kurmuş. Katlar arasında yükselme(“gürültüden kaçış”) yeni bir durumu anlatıyor. Yönetmen bu ayrımı “yatay”a almış. Şeffaf bir platform parçalarının bütünden Şümürz’lerce ayrılması onun tercih ettiği bir “okuma”. Ama bu Zenobya’nın sözleri ile “Sonra bir kat yukarı çıktık, o katta da, karşı dairede oturan oydu” sözleri ile anlatılmak istenen durum , sadece sözel olarak değil felsefi olarak da anlamını kaybetmiş . Baz aldığınız noktalar da sizinle değişirse aslında yaşanan durağanlık değil midir ? Yukarı doğru kaçış ile yatay uzaklaşma arasında da anlam farkı var.
“Yukarı çıkarken azalma” Vian’ın vurguladığı başka bir fikir.
Öte yandan her yeni kata çıkışla , geçmişle ilişkiyi koparmak adına geçilen kapı , tahta çivilenerek kapatılıyor. Özellikle Anne’nin kopuşunda , Baba’nın geçtiği kapıyı çivilemesi ile (sahnelemede kullanılan) Anne’nin platformunun bütünden koparılması arasında önemli bir anlam farkı var diye düşünüyorum.
Oyun sonunda Baba’nın hareketi “Ayağı kayar ve düşer” diye anlatılıyor. Vian Baba’nın “içeri düştüğünü” söylemiş ama pek çok farklı temsilde dışarıya olmuş bu düşüş. Bana da dışarı düşüş oyunun gidişine göre daha anlamlı geldi . (Hele Baba’yı aynadaki Şümürz’e (kendine mi) silahla ateş ettirmişseniz)
Şümürz’ün pataklanması , oyunda önemli bir anlam taşıyor. Metne göre Zenopya dışında herkes Şümürz’ü pataklıyor. Oyunda ise Sadece Anne ve Baba pataklıyor. Metindeki Cruche’un evden ayrılırken Şümürz’ü -hatırlatmaya rağmen- pataklamamasının bir anlamı var. Aynen bir sahnede hırkayı sökerek yumak yapmasının da. Bu iki olay sahnelemede kullanılmamış.
Zenopya’nın söylediklerini takip ederek ailenin tarihini öğrenmek mümkün ama aile, bu “çocukça” tarihi ciddiye almıyor ve onlar kendi “resmi tarihini” “yazıyor”. Bunun da yeterli ağırlıkta olmamasına üzüldüm.
Yönetmen’in(Hakan Çimenser) oyunu budayarak çok iyi yaptığını düşünmekle birlikte önemli bulduğum bazı hareketleri de budayıp yerine ayni anlamı pekiştirecek yenilerini koymamasını eksik buldum.
Oyundaki kat kat yukarıya çıkmayı sınıf bazlı açıklayanlar olduğunu biliyorum ama gerek gürültü ve gerekse yer değiştirmenin “okuma”larının daraltılmamasının daha doğru olduğu kanısındayım.
Anne’nin Komşu ile dansını , zincirleri , aynayı , mikrofonu , aynadaki Şümürz yansımasını , şeffaf platformu , havalı konfeti , tabancayı , ilave Şümürz’lerin kullanılma fikrini oyunun bütünsel algılamasına katkı sağlayan hoş düşünceler olarak buldum ama Anne ile Baba’nın masa üstü yakınlaşmalarını,merdivenin dekorun bir köşesine ve işlevsiz olarak atılmasını , platformdaki ışıkları beğenmedim.
Seyirciye yapılan ikram ile Şümürz’ün ikram edileni seyircinin elinden alıp yemesini ise anlamlı bulmadım.
Metinde “Gürültü”nün kesildiği anda Şümürz ölü gibidir. Baba’nın o andaki “Hiçbir şey duymuyorum”u anlamlıdır. (Gerçekten mi ? Duymayı ret mi ediyor?) Oyun sonunda “Gürültü sahneye hakim olur.” “Belki” Şümürz’ler sahneye girer.(Bu “belki” Vian’dan)
Oyun “Hiç bir şey duymuyorum” ile bitiyor , metin ise “Bilmiyordum” ile . Yönetmenin bu tercihinin Vian’a göre daha iyi olduğunu söylemek (bence) olanaklı değil .

Celal Kadri Kınoğlu’nun oyunculuğu bana nedense tv dizisindeki “komşu”yu hatırlatıyor. Uzun süreli başarılı dizilerin hafızalarda yer eden etkisinin bir oyuncunun kariyeri için tatsız olduğunu düşünüyorum. Son sahnedeki başarılı performansı dışında Kınoğlu’nun o karakterden kurtulamadığını (istemiyor mu?) gördüm. Zenopya’yı oynayan Oya Okar ‘ı beğendim.

Oyun çıkışında , Vian’ın oyununu bir kenara bırakırsanız İmparatorluk Kuranlar’ın “katılmayan” seyirci için anlaşılması zor , ama “katılan” seyirci için keyifli olduğu kanısındaydım.
Oyuna anlama gayreti ile katılmayan seyirci muhtemelen bu oyunu sevmeyecek ; tüm kepenklerini indirip kendi içine kapanacak “bitse de gitsem” ruh haline girecektir. İşte o noktada sorulması ve cevaplanması gereken sorular vardır : “Tiyatro hangi seyirci için yapılacak?” "Katılmayan seyirci için ne yapılmalı?"

Melih Anık

Not: Annemin Cesareti , Profesyonel ve şimdi de İmparatorluk Kuranlar… Oyunlar seyirci ile buluşuyor ama dergileri hazır değil. Bunun nedenini anlamış değilim.

5 yorum:

  1. Son bir haftadır(10-17 Ekim 2010) bu yazı o kadar çok okunuyor ki(belki de tıklanıyor) merak etmeye başladım. Bu ilginin nedeni ne? Nereden geliyor? Kimler geliyor bu sayfaya? Birisi açıklayabilir mi?

    Not: Ben,sayıyı görebiliyorum ancak kaynağı göremiyorum.

    YanıtlaSil
  2. İmparatorluk Kuranlar oyununa bugün gittim ve eser hakkında araştırma yapmak istedim.Yazınız oldukça aydınlatıcı oldu.Teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Çok yorucu bi oyundu....
    anlam kargaşası ve mecaz anlamlar üzerine düşünerek oyunu ıskaladığımı düşünüyorum.
    Zaten bütün ilgime rağmen bi süre sonra kafamda oturmayan konu tamamen koptu....

    YanıtlaSil
  4. igrenc bir tiyatroydu tiyatrodan sogudum bu tiyatro yuzunden :D 27.0cak 2011 uskudarda gittim tamamen igrenc konusuz tiyatro

    YanıtlaSil
  5. burjuva ailesi işte..merdivenler..hep yukarı cıkan merdivenler ama aslında hersey aynı..kaybolan-kaybedilen geçmiş değer yargıları sürekli susturulan iç ses..iyi tamam ama ben yine de anlamadım ne demek istemiş vian?oyunda kullanılan öğeler çok basit ve tam da bundan cok karmasık.kafamda bi yere oturtamadım.canım sıkıldı.

    YanıtlaSil