21 Şubat 2023 Salı

Hayat Der Gülümserim(İBBŞT- Özen Yula)

 Hayat Der Gülümserim İBB Şehir Tiyatrosu’nda Mehmet Ergen dönemi oyunlarından. Minimal Sezon’un bir oyunu. 20 Ekim 2021’de oynanmış ilk kez. Bana  seyretmek 2023’de kısmet oldu. 


Özen Yula Gayri Resmi Hürrem(İBBŞT-2005) oyunundan bu yana takip ettiğim bir yazar. Hikaye yazan oyun yazarları kategorisinde yer alan Çehov, Haldun Taner gibi değer verdiğim bir yazar. Hikaye yazan oyun yazarlarına çok önem veriyorum. Yazdıkları hikayelerdeki karakterleri daha sonra bir oyunda görünce o hikayelerin aslında oyunların ön çalışması gibi geliyor bana. ‘Jartiyer Kırbaç ve Baby-Doll’ün Ötesindekiler’i okuduğumda kadınları bu kadar ‘ince’ anlatan Özen Yula’nın gözlem gücüne diline hayran kalmıştım. Hayat Der Gülümserim benim için sürpriz olmadı.  

Hayat Der Gülümserim’i yazmaya başladığımda Yula’nın hayat hikayesine yeniden baktım. Neredeyse her gencin oyun yazdığı oyun yazma kurs ve atölyelerinin popüler olduğu günümüzde Özen Yula’nın hayat hikayesi oyun yazacak gençlere örnek olmalı diye düşünüyorum. Oyun yazmak için belli bir birikim olması gerekiyor.

Yula Eskişehir’de doğmuş. Çocukluğu Şanlıurfa, Mersin ve Gaziantep’te geçmiş. Lise eğitimini ABD’nin Oregon eyaletinde West Albany High School’da tamamlamış. Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Anabilim Dalı’nda yüksek lisans yapmış. Yayınevinde editör,  reklam ajanslarında reklam metin yazarı ve televizyon sektöründe senarist olarak çalışmış.  On yıl “Neue Stücke aus Europe” adını taşıyan Uluslararası Wiesbaden Bienali’nin Türkiye sorumluluğunu üstlenmiş. 2010 yılında Cleveland Foundation’un “Creative Fusion” programına “artist in residence”  seçilen ilk uluslararası sanatçı olarak dokuz ay süresince Cleveland State Üniversitesi tiyatro bölümünde ders vermiş. Yazdığı oyunların temelinde işte bu tecrübelerden edindiği birikimler var. Hikayeleri oyunları hayat birikiminden süzülen gözlemler ile   aldığı akademik eğitimin mükemmel bir kimyasından oluşuyor. Özen Yula eserlerinde yurttaşı olduğu ülkenin meselelerini hiç unutmuyor onları tarihsel süreç içinde ‘görüyor’.  Hayat Der Gülümserim’de de tarihi süreç içinden çekip çıkarılmış beş kadının kişisel öykülerinin altında ülkenin geçirdiği zamanlar var. Yıllarca olağanüstü rollere hayat vermiş kadın oyuncu yıkılıp yerine avm yapılacak tiyatro salonuna gelir ve anlatılmaya değer bulunmamış farklı sınıflardan kadınların hikayelerini aktarır. AVM yapılacak bina aslında ülkede enkazdan kurtarmaya çalıştığımız şeylerin metaforu. Belki de ülkenin kendisi. Bir türlü ‘gidemeyen’ bir güvercinin kanat çırpınışlarına yansımış çaresizlik de hepimizin ‘güvercin tedirginliği’.


Özen Yula 1718 ile 2000 yılları arasından beş kadını ramp ışığına çıkarıyor. Roza haricindekiler hepsi bu coğrafyadan. Roza ise oyunun ‘esprisi’. Yazarın dalga geçme özgürlüğünün rol olmuş hâli. Tadını kaçırmayayım seyredin anlayacaksınız. 1730, 1950,1997, 2001'den sonrası  ve zamanımız oyunun durakları. 1997 yılı benim gibi bir inşaat mühendisi için ilginç bir tarih. Zira zamanımızda hayatımıza düğümlenmiş hayatımızı düğümleyen müteahhitlerin palazlanmaya başladıkları yıl. Bugünün tohumları o günlerde atılmış. Taşeronlaşmanın başladığı sendikalaşmanın zayıflığı ya da yokluğu nedeniyle işçilerin kapının önüne konduğu yıllardan biri. Özen Yula gökdelenler kralının mimar kızının babası ile iç hesaplaşmasının fonuna tarihsel bir gerçeği koymuş. Bir oyun yazarının gözlem ve birikimini gösteren çok önemli bulduğum bir husus. Bunun gibi Osmanlının taht kavgaları, kardeş katilleri, güreşen padişah, erkek vakanüvisler, Patrona Halil, Şair Nedim, dünya iklim krizi, işkenceler işkenceciler, askeri darbeler, halkın sessizliği, yanlış şehirleşme, taksiciliğin rezaleti, seçim afları, tv’daki kadın programları kendi kişisel hikayelerini anlatan kadınların repliklerinde bizim hikayelerimiz hâline geliyor. Özen Yula bunları kanırtmadan abartmadan estetik bir dille veriyor; ‘Her dönemde   kapanmayan bir devir söylesenize bana’ diyor ama yaraların kabuklarını usulca kaldırıyor sanatın yapması gerekeni gösteriyor. Ama bunca yıldır bizim coğrafyamızda kader gibi olmuş kadınlara reva görülen hayat iç burucu.

Hemen oyunun başında bir abajurla Arzu Tramvayı’na, bir şal ile Martı’ya, bir mendil ile Nora’ya bir başörtüsü ile Bernarda Alba’ya götüren ve zihninizde çeşitli perdeler açan yazar ustalığın zirvesine şu replik ile çıkıyor ‘Bir sigarayı bıraktığım yılları saydım bir de senden gidişimi. İlki başarımı unutmamak içindi ikincisi nefretimi.’   Oyunun sonunda oyuncuya söylettiği bir tirat var ki o Fasulyeciyan’ın(Haldun Taner) tiradı kadar etkili. Gençler! Özen Yula’yı ders kitabı gibi okuyun. Pek çok ödülün sahibi Özen Yula. Kendisine verilen ödülleri hak etmiş olduğuna inandığım pek az kişiden biri. 

Oyunu Özen Yula yönetmiş. Tek kişilik oyunlar risk taşır. Seyirci sahneden kolaylıkla kopabilir. Özen Yula dans adımları ile kaynaştırmış replikleri. Replikleri ve bedeni şekillendiren dans adımları karakter değişimlerini mükemmelen yansıtıyor. Yıkılmayı bekleyen terk edilmiş bir sahnenin rengarenk oluşunu(Sahne tasarımı Almila Altunsoy) sevdim. Beni bir luna parka götürdü. Her şeye rağmen umut dolu olması bana tiyatronun direnişi gibi geldi. Özen Yula’nın oyun broşüründe ‘büyülü gerçekçilik’ten bahsettiğini okuyunca seçimin bilinçli olduğunu anladım. Zira oyun bütünüyle ‘büyülü ve gerçek’. Kadın oyuncunun kostümleri(Kostüm tasarımı Almila Altunsoy) seyirciye karakteri anlatma görevini çok iyi yerine getiriyor. Erkek oyuncunun kostümüne bittim. Gerçekleri göstererek kişi ve dönem ironisi ancak bu kadar yapılabilir. Müzik(Deniz Noyan) oyunun akışına uygun ve atmosferini başarıyla oluşturuyor. Işık tasarımı(Fatih Mehmet Haroğlu) reji bütünlüğünü tamamlıyor.

Özen Yula kadın oyuncuya  ‘Hikaye etmek bir sanat inandırmak ayrı bir sanat. İyi bir oyuncu olmazsa anlatılana inanmazlar’ dedirtmiş. Sema Keçik inandıran peşine takıp sürükleyen iyi bir oyuncu. Sevinci şefkati pişmanlığı hüznü ironiyi mizahı isyanı sesine ve tonlamasına bu kadar iyi ve yerinde yerleştiren az oyuncu var. Duygudan duyguya geçişlerdeki doğallık ve akıcılık genç oyunculara ders olmalı. Duruşundaki hüznü bir gülümsemesiyle şenliğe çeviriyor. Bedenini karakter kurmada başarıyla kullanıyor.  Replikleri dans hareketleriyle canlandırırken şarkılarını söylerken sade ama bilinçli bir oyunculuk sergiliyor.  Böylelikle Özen Yula’nın kadın oyuncuya  söylettiği ‘Benim kuşağımın oyuncuları saygılıdır yazara karşı’ sözünü gerçekleştiriyor.

Kısa rolüne rağmen Serkan Bacak bir müteahhiti başarıyla ‘canlandırıyor’. Repliklerde  ironiyi abartmadan oynaması hem başarısını hem de karakteri doğru iletmesini sağlıyor.

 Hayat Der Gülümserim tiyatroseverlere içtenlikle önereceğim tiyatroya uzak duran insanları da tiyatroya çekecek bir oyun.

Melih Anık

 

HAYAT DER GÜLÜMSERİM

YAZAN - YÖNETEN :        ÖZEN YULA

MÜZİK  :                               DENİZ NOYAN

DRAMATURG  :                 DİLEK TEKİNTAŞ

SAHNE- KOSTÜM TASARIMI   :        ALMİLA ALTUNSOY

IŞIK TASARIMI         :                 FATİH MEHMET HAROĞLU

EFEKT TASARIMI    :        RAİF AKYÜZ

DEKOR UYGULAMA         :        MURAT GÖKDEN

KOSTÜM UYGULAMA      :        HACER DURAN

REJİ ASİSTANLARI :        İREM ERKAYA - ÇAĞRI BÜYÜKSAYAR

SÜRE     :  75 Dk. / Tek Perde

                 

OYUNCULAR   :        SEMA KEÇİK, SERKAN BACAK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder