Oyun Neyi Anlatır?
Tennessee Williams(1911-1983), eski
gösterişini ve gücünü kaybetmekte olan kesim(Blanche) ile endüstriyel göçle
gelmiş ve yükselmekte olan sınıf(Stanley) arasındaki çatışmayı anlatır.
Bireysel anlamda çatışma, fantezi dünyası
ile gerçek hayat arasındadır. Blanche, 'Desire'(İhtiras) isimli
tramvaydan 'Cemeteries'(mezarlıklar) isimli tramvaya geçer 'Elysian Fields'e
gelir. 'Elysian Fields', Yunan mitolojisinde ölüler
diyarıdır. Tennessee Williams, sınırsız
arzular insanı yanlış yolları seçmeye zorlar ve istenmeyen sonlara sürükler
demektedir. Öte yandan, kadın haklarının sınırlı oluşu, kadınların erkeklere
bağımlılığı ve ancak onların gölgesinde 'var olabilmeleri' anlatılır oyunda. Kadınların
kaderi, başkalarının ellerindedir. Bu
güvensiz ortamda Blanche'ın 'ben yabancıların
nezaketine inanıyorum' sözü gerçek bir inanmayı değil, bir arzuyu göstermektedir.
Aileden yadigâr evi kaybetikten sonra
Blanche, kız kardeşinin(Stella) yanına gelir. Stella, göçmen Polonyalı Stanley
ile evlidir. Blanche, 'elit' olduğu öğretilerek yetiştirilmiştir. Stanley,
göçmendir ve işçi olmakla gurur duyan bir aileden gelmektedir. Bu birbirine zıt
iki karakter savaş öncesi kargaşa içindeki bir zamanda, kozmopolit bir şehirde karşılaşır. Yetiştikleri
toprağın ürünü olan bu iki insan birbirlerinin değerlerine hem uzak hem
muhaliftir. Stanley, kartların masanın üstüne açıkça konmasından yanadır.(Oyunda
Stanley ve arkadaşları iskambil oyunu oynar.) Boş laflara, sosyal oyunlara,
yalanlara karnı toktur. Kökünü geçim
sıkıntısından alan, inceliklerden uzak, kaba saba ortamda, Blanche'ın beyaz
yalanlarla süslediği hayatının sırları döküldükçe çevrenin tavrı değişir ve toplum,
'tutunmaya çalışan' Blanche'ı 'tükürür'. Blanche değiştiremeyeceğini
anladığı dünyayı kendi fantezileri ile algılayınca
rahatlar. Bu, sulandırılmış bir mutluluk hali sunar ona.
Zalim
bir adam ile kırılgan bir kadın
arasındaki savaşı gerçek kazanmıştır.
Reji
Yönetmen, klasik bir
sahneleme yapmak istemiş ve teksti 'oku'mayı seçmiş. Bu nedenle elime teksti
alarak bakıyorum oyuna.
Sahne tasarımı reji
anlayışını ortaya koyduğu için öncelikle onun üzerine konuşmak gerek. Tekstte
iç ve dış dünya ayrımı vardır ve önemlidir. Karakterler dışarıdan
içeriye sorun taşır. Evin içinden
görünen bir dış dünya vardır. Ev aynı
zamanda sığınılacak korunaklı bir yerdir. Ama sokak kirli olunca evin içi de
kirli olur. Gazete abonelik ücretini almaya gelen çocuk, Blanche ile Mitch'in
ayrılma sahnesinde silüet halinde görünen ve şarkı söyleyerek cenaze çiçekleri
satan Meksikalı kadın, Stanley'in
Blanche'a tecavüz ettiği sahnede aydınlanan arka duvarda görülen sokaktaki
olaylar hep bu iç-dış dünya bağlantısını gösteren örneklerdir. Meksikalı kadın
ve dış sokak görüntüleri birer 'foreshadowing'tir. Yönetmen bunların önemli
olmadığına hükmetmiş ki dekor, bunları anlatmak için kurulmamış. Tekstte
sokağın önündeki ev var, oyunda ev sokak ile bağını kesmiş. Biz sokağın arkasından
evi görüyoruz ki bu tekstin istediği bir görünüş değil. Bize göre sahnenin sol
tarafında kısacık sahnesini bekleyen iki plastik sandalyenin oyunun istediği dış
dünya olmadığı kesin. İki plastik
sandalyeyi hem dekor konseptine uymaması
hem de reji açısından doğru bulmadım. Blanche ile Mitch'in kısacık
sahnesini bekleyen zavallı sandalyeler onlar.
Evin ikinci katına çıkan merdivenlere bu kadar yer ayrılmış
olmasını -bir mesaj için
kullanılmadığına göre- gereksiz buldum. (Bunu
yazının sonunda açıklayacağım.) Üst kata çıkış merdivenlerine yer açılacak
diye evin içindeki yatak odası ve
Blanche'ın yatağının bir köşeye sıkıştırıldığını, yerleşimin geriye atıldığını,bu
nedenle bazı sahnelerde geride geçen konuşmalarda ses sorunu yaşandığını, solda
oturan seyircinin görüntü alanının ortada olan masa nedeniyle engellendiğini
söyleyebilirim. Eve giriş/çıkış kapısının arkada oluşu ister istemez sahnede
önden arkaya doğru bir hareket
oluşturuyor ve bu mizanseni boğuyor. Sanki önce dekor tasarlanmış mizansen ona
göre yapılmış gibi bir hava var. Sahnede yazarın oya gibi işlediği tekstin
inceliğini(müzik, dış sesler vb) ve istediği rejiyi bulamadım.
Tekst, 1947'de
yazılmış, ilk kez 1948'de sahnelenmiş.
Williams, 1951'de çekilen film senaryosunu yazarken
bazı değişiklikler yapmış. En önemlisi, Stella'nın tavrı ile ilgili. Tekstte ve
oyunda Stanley Stella'yı ikna ediyor yeniden bir araya geliyorlar. Filmde ise
Stella Stanley'i terkedeceğini söylüyor ve merdivenlerden yukarı çıkarak
komşusunun evine sığınıyor. (Yukarı çıkan merdivenin işlevi bu olmalı.)
Yukarıda da anlattığım gibi, oyunun içinde zaten var olan hususları yeniden 'oku'yamayacaksanız,
böyle bir oyundan kadın haklarına dair bir şeyler çıkmayacaksa, bu oyunun
sahnelenmesinin ne anlamı var?
Oyun sonunda büyük bir oyuncuyu seyretmenin gururu
ve tadı ile çıktım salondan. Zerrin Tekindor, dizi, fimlerde de oynuyor ama
sahnede akademik eğitimli büyük bir tiyatrocu. Oyunun diğer üç ana rolünü
paylaşan oyuncular tiyatronun akademik eğitimli oyuncuları ama sahnede dizi
oyuncusu gibi duruyorlar. Arzu Tramvayı sadece Zerrin Tekindor'u seyretmek için
seyredilir.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder