17 Haziran 2017 Cumartesi

İBB Şehir Tiyatroları, "Genç Günler 2017" ve "Ay Carmela"


Ay Carmela Genç Günler kapsamında sunuldu. Bu vesile ile Genç Günler üzerine bir kaç söz söylemem gerekiyor. 100 yaşını geride bırakmış ama bir türlü "büyüyememiş"  İstanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB) Şehir Tiyatroları'nın en olgun ve tutarlı olduğu iş 33. yılını idrak etmiş olan Genç Günler ama onda da ne yapılmak istendiği anlaşılır gibi değil. İBB Şehir Tiyatroları'nın "genç"ten ne anladığını çözmek bir mesele. Oyuncular mı? Oyunlar mı? Seyirciler mi? Hangisi "genç"? "Gençlik" bir  umutsa İBBŞT'nın Genç Günler'i umut vermiyor. "Gençlik"ten maksat "avangard" ise Genç Günler "avangard" değil. "Gençlik" heyecan, enerji ise Genç Günler ne enerjik ne heyecanlı. Dengesiz bir programla "festival"lik bir şey Genç Günler.
Sanchis Sinistera(1940)'nın Ay Carmela isimli oyununu  Naşit Özcan'ın rejisinden seyrettik. Ay Carmela oyun seçimi, rejisi ve oyunculuğu ile "iyi" bir oyun. Tarihsel vurgusu önemli.


Sinistera "metatiyatro" denemeleri yapmış bir yazar.  "Metatiyatro, yapılanın bir oyunculuk olduğunun gösterilmesi, oyun içinde oyun kurgusu kullanılması, "dünya bir tiyatrodur" mutosunun vurgulanması ve dördüncü duvarın yıkılması gibi özellikleri içeren bir tiyatro biçimi."  Yazar, Ay Carmela oyununda tiyatronun yanılsama sahnesi olmadığını, sahnede görünen her şeyin bir kurgu olduğunu göstermek istemiş.
Sinistera'nın 1987'de yazdığı oyun 1938 yılında geçer. 1938, 1936'da başlayan İspanya İç Savaşı'nda faşistlerin galibiyetiyle bitmek üzere olduğu yıldır. 1931'de başlayan İspanyol milliyetçiliği filizlenmektedir. 1935-36 yıllarında İspanyol özünün içinde katolik geleneğinin olduğu savıyla yeni bir milliyetçilik ortaya çıkmıştır. 1936'da monarşik sağın lideri Sordo suikasta kurban gitmiştir. Suikastten beş gün sonra içlerinde Franco'nun da olduğu ordunun bir bölümü "Cumhuriyet artık siyasal meşrutiyetini kaybetmiştir. İspanya'nın bütünlüğü tehlikededir. Otorite kalmadı. Cumhuriyet dönemi mevzuatı İspanya'nın özünü oluşturan katolikliği zedelemektedir" savıyla ayaklanmıştır. Amaç "nasyonel katolikliği" iktidara getirmektir. 1938'e gelindiğinde yüzbinler ölmüş, Lorca öldürülmüş, Guernica bombalanmış, Bask milliyetçiliği uyanmış, İspanya'yı çökertecek açlıkla savaşın hemen başına gelinmiştir.


Ay Carmela, 19.yüzyılda Napolyon ordularına karşı söylenen bir gerilla şarkısının İspanya'ya uyarlanmış hâlidir. Gerilla ruhunun uyandığı İspanyol İç Savaşı sırasında Franco'nun ordusuna karşı söylenmiştir. Carmela İspanya'dır.  Halk ordularının Ebro nehrini geçerek düşmana karşı kahramanca savaşından bahseder ve "herşeye rağmen savaşacağız" diye söz verir.
 Oyun, ölüm ile yaşam arasında tercih yapmak zorunda kalan bir çiftin kendilerini faşistlere sanatçıyız diye tanıtması sonucunda bir sahne gösterisine soyunmalarını anlatır. Naşit Özcan, oyunun ruhunu sahnede oluşturduğu atmosferle çok iyi yansıtmış. Oyunun hayâl ile gerçek, şimdi ile geçmiş arasında geçişlerini çok başarılı bir şekilde yönetmiş. Kendisine yardımcı olan iki iyi oyuncu var sahnede. Sahneden yansıyan ilk replikler Genç Günler'in çok üstünde bir gösteri ile karşı karşıya olduğunuzu hemen hissettiriyor. Bu düzey İBBŞT'nın sezon ortalamasının da çok üstünde. Yönetmenin bir kusuru Paulino'yu da kurşunlatmış olması. Bu dikkatli bir seyircinin aklını karıştıracaktır. İkinci husus ise metatiyatro kalıplarından daha ziyade dramatik oyunculuğun benimsenmiş olması. Bu seyircinin  olayların bilincine varmaktan  çok taraf olmasını, rollerin peşine takılmasını ve de sonuç olarak yargılamak yerine ikna olmasını öne çıkarıyor. "Oyun içinde oyun" kurgusu oyunculara ilave zorluklar getiriyor elbette. "Ebru ve Çağatay" ile  "Carmela ve Pauline"in ayırdedilmesi üzerinde durmak gerekiyor.
 Ebru Kaymakçı ve Çağatay Palabıyık rollerini çok iyi canlandırıyor. Carmela diyeceğini sakınmayan, başına buyruk bir kadın. Cumhuriyetçilerin faşistlere karşı direnişinin simgesi. Ebru Kaymakçı'nın oyunculuğunda Carmela'yı hissediyorsunuz. Ondan çok iyi bir ışık yayılıyor salona. Dansla dalgalanan etekler ayakların yere güçlü bir şekilde vuruşuyla kararlı bir direnişi veriyor. Yüzündeki gülüş, bir anda sevinçten hüzüne geçiyor. Zarif ve güçlü kadın algısını veriyor. Ebru Kaymakçı akılda yer eden bir Carmela. Çağatay Palabıyık diksiyonu, ses tonu, fiziği ile çok iyi bir oyuncu. Paulino'nun omurgasızlığını çok güzel canlandırıyor. Bu arada iç ve dış duygular, acı ile anıların ağırlığı arasında gitgelleri çok iyi anlatıyor. Kısa rolünde  Erkan Akkoyunlu'yu  kaydetmeden geçmeyelim.
  

Ay Carmela, ekip olarak herkesin görevini severek yaptığı bir oyun olmuş. Başarıda bunun etkisi var. Oyunu Yalçın Baykul çevirmiş. (İBBŞT broşürde yazmamış.) Oyunun dramaturgu Hatice Yurtduru. Sahne ve kostüm tasarımı  Naşit Özcan, ışık tasarımı Özcan Çelik , müzik ve efekt tasarımı  Emrah Can Yaylı, koreografi Özge Midilli, video tasarım ve efekt uygulama Metin Taşkıran, makyaj tasarımı  Eylem Avdan'a ait. Taner Atilla Berk'in oyun fotoğrafları oyunu seyretme isteği veriyor.
Ben gelecek sezon repertuvarında Ay Carmela'nın olmasını  isterim. Ay Carmela gibi iyi bir oyunun iki gösteri ile anılarda kalması tüm ekibin emeğine  ve seyirciye saygısızlıktır. Ay Carmela, İBBŞT'nın kısıtlı repertuvarının yüzakı olur. Boyun eğen ile eğmeyen sanat arasındaki farkı öğretir anlayana, kimbilir!

Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder