Ay Carmela Genç Günler kapsamında
sunuldu. Bu vesile ile Genç Günler üzerine bir kaç söz söylemem gerekiyor. 100
yaşını geride bırakmış ama bir türlü "büyüyememiş" İstanbul Büyükşehir Belediyesi(İBB) Şehir
Tiyatroları'nın en olgun ve tutarlı olduğu iş 33. yılını idrak etmiş olan Genç
Günler ama onda da ne yapılmak istendiği anlaşılır gibi değil. İBB Şehir
Tiyatroları'nın "genç"ten ne anladığını çözmek bir mesele. Oyuncular
mı? Oyunlar mı? Seyirciler mi? Hangisi "genç"? "Gençlik"
bir umutsa İBBŞT'nın Genç Günler'i umut
vermiyor. "Gençlik"ten maksat "avangard" ise Genç Günler
"avangard" değil. "Gençlik" heyecan, enerji ise Genç Günler
ne enerjik ne heyecanlı. Dengesiz bir programla "festival"lik bir şey
Genç Günler.
Sanchis Sinistera(1940)'nın Ay Carmela
isimli oyununu Naşit Özcan'ın rejisinden
seyrettik. Ay Carmela oyun seçimi, rejisi ve oyunculuğu ile "iyi" bir
oyun. Tarihsel vurgusu önemli.
Sinistera "metatiyatro"
denemeleri yapmış bir yazar. "Metatiyatro, yapılanın bir oyunculuk
olduğunun gösterilmesi, oyun içinde oyun kurgusu kullanılması, "dünya bir
tiyatrodur" mutosunun vurgulanması ve dördüncü duvarın yıkılması gibi
özellikleri içeren bir tiyatro biçimi." Yazar, Ay Carmela oyununda tiyatronun
yanılsama sahnesi olmadığını, sahnede görünen her şeyin bir kurgu olduğunu
göstermek istemiş.
Sinistera'nın 1987'de yazdığı oyun 1938
yılında geçer. 1938, 1936'da başlayan İspanya İç Savaşı'nda faşistlerin
galibiyetiyle bitmek üzere olduğu yıldır. 1931'de başlayan İspanyol
milliyetçiliği filizlenmektedir. 1935-36 yıllarında İspanyol özünün içinde katolik geleneğinin olduğu savıyla yeni bir milliyetçilik ortaya çıkmıştır.
1936'da monarşik sağın lideri Sordo suikasta kurban gitmiştir. Suikastten beş
gün sonra içlerinde Franco'nun da olduğu ordunun bir bölümü "Cumhuriyet
artık siyasal meşrutiyetini kaybetmiştir. İspanya'nın bütünlüğü tehlikededir.
Otorite kalmadı. Cumhuriyet dönemi mevzuatı İspanya'nın özünü oluşturan
katolikliği zedelemektedir" savıyla ayaklanmıştır. Amaç "nasyonel katolikliği" iktidara
getirmektir. 1938'e gelindiğinde yüzbinler ölmüş, Lorca öldürülmüş, Guernica
bombalanmış, Bask milliyetçiliği uyanmış, İspanya'yı çökertecek açlıkla savaşın
hemen başına gelinmiştir.
Ay Carmela, 19.yüzyılda Napolyon
ordularına karşı söylenen bir gerilla şarkısının İspanya'ya uyarlanmış hâlidir.
Gerilla ruhunun uyandığı İspanyol İç Savaşı sırasında Franco'nun ordusuna karşı
söylenmiştir. Carmela İspanya'dır. Halk
ordularının Ebro nehrini geçerek düşmana karşı kahramanca savaşından bahseder
ve "herşeye rağmen savaşacağız"
diye söz verir.
Oyun, ölüm ile yaşam arasında tercih yapmak
zorunda kalan bir çiftin kendilerini faşistlere sanatçıyız diye tanıtması sonucunda
bir sahne gösterisine soyunmalarını anlatır. Naşit Özcan, oyunun ruhunu sahnede
oluşturduğu atmosferle çok iyi yansıtmış. Oyunun hayâl ile gerçek, şimdi ile
geçmiş arasında geçişlerini çok başarılı bir şekilde yönetmiş. Kendisine
yardımcı olan iki iyi oyuncu var sahnede. Sahneden yansıyan ilk replikler Genç
Günler'in çok üstünde bir gösteri ile karşı karşıya olduğunuzu hemen hissettiriyor.
Bu düzey İBBŞT'nın sezon ortalamasının da çok üstünde. Yönetmenin bir kusuru
Paulino'yu da kurşunlatmış olması. Bu dikkatli bir seyircinin aklını karıştıracaktır.
İkinci husus ise metatiyatro kalıplarından daha ziyade dramatik oyunculuğun
benimsenmiş olması. Bu seyircinin olayların bilincine varmaktan çok taraf olmasını, rollerin peşine takılmasını
ve de sonuç olarak yargılamak yerine ikna olmasını öne çıkarıyor. "Oyun
içinde oyun" kurgusu oyunculara ilave zorluklar getiriyor elbette.
"Ebru ve Çağatay" ile "Carmela
ve Pauline"in ayırdedilmesi üzerinde durmak gerekiyor.
Ebru Kaymakçı ve Çağatay Palabıyık rollerini
çok iyi canlandırıyor. Carmela diyeceğini sakınmayan, başına buyruk bir kadın. Cumhuriyetçilerin
faşistlere karşı direnişinin simgesi. Ebru Kaymakçı'nın oyunculuğunda
Carmela'yı hissediyorsunuz. Ondan çok iyi bir ışık yayılıyor salona. Dansla
dalgalanan etekler ayakların yere güçlü bir şekilde vuruşuyla kararlı bir
direnişi veriyor. Yüzündeki gülüş, bir anda sevinçten hüzüne geçiyor. Zarif ve
güçlü kadın algısını veriyor. Ebru Kaymakçı akılda yer eden bir Carmela. Çağatay
Palabıyık diksiyonu, ses tonu, fiziği ile çok iyi bir oyuncu. Paulino'nun omurgasızlığını
çok güzel canlandırıyor. Bu arada iç ve dış duygular, acı ile anıların ağırlığı
arasında gitgelleri çok iyi anlatıyor. Kısa rolünde Erkan Akkoyunlu'yu kaydetmeden geçmeyelim.
Ay Carmela, ekip olarak herkesin
görevini severek yaptığı bir oyun olmuş. Başarıda bunun etkisi var. Oyunu
Yalçın Baykul çevirmiş. (İBBŞT broşürde yazmamış.) Oyunun dramaturgu Hatice
Yurtduru. Sahne ve kostüm tasarımı Naşit
Özcan, ışık tasarımı Özcan Çelik , müzik ve efekt tasarımı Emrah Can Yaylı, koreografi Özge Midilli, video
tasarım ve efekt uygulama Metin Taşkıran, makyaj tasarımı Eylem Avdan'a ait. Taner Atilla Berk'in oyun
fotoğrafları oyunu seyretme isteği veriyor.
Ben gelecek sezon repertuvarında Ay
Carmela'nın olmasını isterim. Ay Carmela
gibi iyi bir oyunun iki gösteri ile anılarda kalması tüm ekibin emeğine ve seyirciye saygısızlıktır. Ay Carmela, İBBŞT'nın
kısıtlı repertuvarının yüzakı olur. Boyun eğen ile eğmeyen sanat arasındaki
farkı öğretir anlayana, kimbilir!
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder