Kadıköy Belediyesi 2017 Oyun Yazma Yarışması, katılım sayısının
çokluğu, takvimi ve değerlendirme yöntemi ile ilgimi çekti. Jüri
üyelerinden biri ile yaptığım yazışma sonunda değerlendirme yöntemi ile ilgili
fikir sahibi oldum. Bu yazıyı Kadıköy Oyun Yazma Yarışması'ndan yola çıkarak
yarışmalar üzerine düşüncelerimi paylaşmak için yazdım.
Kadıköy Belediyesi yarışmanın ilkini 1999 yılında, ikincisini 2000
yılında yapmış. İlk yarışmada ödül alan oyunlar Mitos Boyut tarafından kitap
olarak basılmış. Bildiğim ve araştırma sonucuma göre 2000 yılından sonra
2017 yılına kadar yarışma yok. Bugünlerde 2018 yılının yarışma duyurusu
yapıldı. Umarım bu kez yarışma sürekli olur.
2017 Yarışmasının jüri üyeleri: Orhan Alkaya, Cevat Çapan, Yücel
Erten, Dikmen Gürün ve Nesrin Kazankaya idi. 2018 yılının jüri üyeleri Orhan
Alkaya, Cevat Çapan, Bilgesu Erenus, Yücel Erten, Dikmen Gürün, Beliz Güçbilmez
ve Nesrin Kazankaya. 2018 yılı yarışmasında Levent Aras, Günay Ertekin ve Sinem
Özlek'ten oluşan Ön Seçici Kurul var.
2017 yarışmasının ödülleri ve yarışma takvimi şöyle idi:
Birincilik Ödülü 10.000 TL.
2 adet İkincilik Ödülü 7.500TL’er TL.
3 adet Mansiyon Ödülü 6.000’er TL.
2 adet İkincilik Ödülü 7.500TL’er TL.
3 adet Mansiyon Ödülü 6.000’er TL.
Yarışmanın İlan edilmesi : Temmuz 2016
Son katılım tarihi : 6 Mart 2017
Kurul üyelerinin bireysel incelemelerini tamamlama tarihi:
30 Nisan 2017
Seçici Kurul karar toplantıları: 30 Nisan-10 Mayıs 2017
Ödül töreni: 22 Mayıs 2017
Sonuçlar da şöyle açıklandı:
Birincilik Ödülü:
“Olağandışı Günler” Meltem Uzunkaya
İkincilik Ödülleri:
“Gecenin Ötesinde” Tekin Özertem
“Arka Bahçe” Cihan Çakan
Mansiyon Ödülleri:
“Penelope’nin Örgüsü ya da Arabesk Sisifos” Gafur
Rakıcı
“Sakin Ol Celladım” Sedat Nuri Kayış
“Pembe Oda” Burak Çapan
2017 Kadıköy Belediyesi Oyun Yazma Yarışması'na 336 eser
teslim edilmiş. Birden fazla eserle katılım mümkün olduğu için yazar sayısı
daha az olabilir. Temmuz ayındaki duyuru ile son teslim tarihi arasında eserlerin
teslim edilme tarihlerindeki dağılım konusunda akıl yürüteceğim. Son teslim
tarihine kadar yâni duyurudan sonraki yedi ay içinde, yığılmanın Mart'a yakın
üç ay içinde olacağını düşünüyorum. Son teslim tarihinden sonra Kurul Üyeleri
için iki ay daha var. Yâni yaklaşık beş ay süren bir değerlendirme süresi
ortaya çıkıyor. Bu sürenin çok da uydurma olmadığını, 2018 yarışması için Ön
Seçici Kurul Üyeleri'ne tanınan beş ay ile örtüştüğünü düşünüyorum. Beş ay
içinde her bir jüri üyesinin 336 eseri sağlıklı bir değerlendirme ile okumaları
mümkün mü? Öğrendiğime göre Seçici Kurul da sağlıklı olmayacağını düşünmüş ve
eserleri kendi aralarında eşit sayıda paylaşmış ve her bir üyeye yaklaşık
altmış eser düşmüş.
Seçici Kurul Üyeleri'nin her biri tiyatromuzun
"hoca"ları. Onların tiyatro konusundaki bilgi ve birikiminden kuşku
duymuyorum. Ancak hepsinin tiyatro konusunda aynı yaklaşım içinde oldukları
konusunda kuşkularım var. Zaten geçmişte ortaya koydukları eserler de bunun
göstergesi. Böyle olunca biri tarafından "kabul edilebilir"
sayılabilecek bir eser diğerine düşmüş olamaz mı? Birinin tolere edebileceği
bir kusur diğerinin o eseri elemesine neden olmaz mı? Daha baştan
"oyun" tanımına uymayan ilk beş-on sayfasını okuduğunuzda sonuna
kadar okumanıza gerek kalmayacak "eser"lerin olduğu kabul edilmiş
olacak ki 2018 yarışması için Ön Seçici Kurul tesis edilmiş. İlk etapta eleme
yapılarak "oyun" tanımına uyacak bir ön değerlendirme ile eleme
yapılması daha başka bir ifade ile Seçici Kurul Üyeleri'nin gereksiz zaman
harcaması önlenerek konsantrasyonlarını esas görevlerine vermeleri istenmiş. Ancak
bu ön elemeli sistem yeni soru(n)ları getiriyor akla. Tiyatroda
"oyun" kavramı da değişiyor. Klasik oyun formlarının dışında eserler
yazılıyor artık. Avangard bir eseri koklamak, hissetmek ancak tiyatro bilgisi ve
birikimi yanında "ufku" olanların yapabileceği bir şey. Kadıköy Oyun
Yarışması Seçici Kurul Üyeleri işin ön kısmını "sekreterya"ya
bırakarak zaten böyle bir eserin çıkmayacağını mı kabul ettiler acaba? Ön Seçiciler bunu farkedecek durumda ise
Seçici Kurul'a ne gerek var öyle değil mi?
Bu yeni yöntemde Ön Seçici Kurul Üyeleri'nin eserleri sadece yazım
kuralları açısından değerlendireceklerini düşünüyorum. Zaten gene 336 eser
teslim edilirse onların da hepsini değerlendirmesi kuşkulu, hele üç kişiyle imkânsız.
Ön Seçici Kurul üyelerine görev ve sorumluluklarının çok iyi belletilmesi
gerekir ki onlar Seçici Kurul gibi davranmasınlar. Yapabilecekleri "bu
düzgün bu değil" demekten ibaret. İyi de kriter ne? Neye göre? Kime göre? Ön
Seçici Kurul bu yükü taşıyabilir mi? Diyelim ki taşıdılar o zaman Seçici Kurul
üyeleri'ne verilen süre iki ay. Bu süre Seçici Kurul Üyeleri'ne teslim edilecek
eser sayısını da belirliyor diye düşünüyorum. Sağlıklı bir değerlendirme
yapılabilmesi için bu sayı önceden belirlenebilir. Ancak böyle bir
sınırlama da yarışmaya gölge düşürecektir. Zira oyun yazmada bir patlama(!)
olur da ön seçimi geçen eser sayısı çok olursa Seçici Kurul'a tanınan iki ay
süre yetmeyecektir. O zaman da üyeler gene eserleri kendi aralarında paylaşma
zorunda kalabilir. Bence Seçici Kurul üyelerini sıkmamak ve değerlendirme
süresini ön seçimden geçen oyun sayısına bağlı olarak yeniden belirlemek doğru
olacaktır.
Yukarda özetlemeye çalıştığım mülahazalar çerçevesinde oyun yazma
yarışmalarının eşitler arasında düzenlenecek kategoriler çerçevesinde yapılması
benim aklıma daha çok yatıyor. Kategoriler belirlenmesi yukarıda açıklamaya
çalıştığım kusurları azaltmaya yarayacaktır. Örneğin "ilk oyun",
"basılmış kitabı olmayan yazarlar", "daha önce oyunu oynanmamış
yazarlar" gibi kategoriler benim aklıma gelenler. Aksi
takdirde yarışma eşit olmayan bir değerlendirme düzeyinde yapılıyor ve yeni
yazarların ve de denemelerin ortaya çıkması tesadüfe kalıyor demektir.
Yarışmalar "özgün telif eser kazandırılmasından" daha ziyade
tiyatronun ufkunu genişletecek her denemenin, her hayâlin önünü açacak şekilde
tarzda düzenlenmelidir. Bu çerçevede ödüllerin maddi karşılıkları kategorilere
göre dengeli olmalıdır. Bu şekilde "teşvik" önemli ve anlamlı hâle
gelir ve işe yarar. Yüksek maddi ödüller katılımı kışkırtıyor diye düşünüyorum.
Tiyatro hayâli zor bir dünyadır. Yarışmalar ister istemez kurallar
gerektirir. Ancak kuralları koyarken çok iyi düşünmeli, tartmalı ve ufkun açık olmasına gayret edilmelidir.
Melih Anık
Ben de 27 Şubat'ta şöyle yazmışım facebook'da: Kadıköy Belediyesi “Ulusal Tiyatro Sahne Eseri (Oyun) Yarışması -2017-” düzenledi. (Yarışma ile ilgili bilgilere, yarışmaya katılım koşullarına linkten ulaşabilirsiniz.) Koşullardan bazıları ilginçtir! Örneğin; “Yarışmaya katılacak eserlerin T.C. Anayasası'nın hükümleri içinde, Cumhuriyetimiz’in niteliklerini gözeten çağdaş bir anlayışla kaleme alınmaları beklenir.” koşulu… Örneğin; “Eserlerin düzgün, temiz bir Türkçe anlatımla yazılması beklenmektedir.” koşulu… Örneğin '... Eserin uzunluğunda ise ortalama bir buçuk/iki saat olması gözetilmelidir.' (75 dakika olursa!) En ilginç gelen ve anlayamadığım koşul da şu oldu: “Yarışmaya hiç sahnelenmemiş, başka yarışmalara katılmamış; telif hakkı kesinlikle ve tam olarak katılımcıya ait; özgün eserler kabul edilir.” ‘Hiç sahnelenmemiş’ ‘Telif hakkı kesinlikle ve tam olarak katılımcıya ait’ ‘Özgün eser’ Bunlar anlaşılabilir ama ‘Başka yarışmalara katılmamış’ koşulunu anlayamadım. Kadıköy Belediyesi’ni arayarak bu konuda bilgi almak istedim. Sayın Murat Katoğlu’na yönlendirildim. Konuşmamızda Sayın Katoğlu bu koşulun gerekçesi olarak ‘yeni oyun’ istediklerini söyledi. ‘Bir oyunun daha önce bir yarışmaya katılmasının, onun eskimesi anlamına mı geldiğini’ sorduğumda, doyurucu bir yanıt alamadım… Sayın Katoğlu, benim sorularıma daha genel bir yanıt vermek (belki de konuşmayı bitirmek) amacıyla ‘Şartname öyle yazılmış artık!’ dedi. Bunun üstüne ‘KHK’ler için de aynı şeyi söylemeli miyiz?’ soruma yine doyurucu bir yanıt alamadım. Kanunlar için, anayasalar için ‘Öyle yazılmış artık!’ demeyip, ha bire değiştirdiğimize göre, yarışma şartnamesi neden değişmesin! Daha sonra Kültür İşleri’nden Fuat Bey’le yaptığım görüşmede kendisine, ‘bir yazar, daha önce bir yarışmaya katıldığı oyunuyla bu yarışmaya da katılırsa, nasıl saptayacaksınız?’ diye sordum, yine yanıt alamadım! Yetkililerle yaptığım görüşmeler uzun sürdü. Burada daha fazla uzatmak anlamsız olur. Konuyu ilgiye değer bulanların görüşlerini, yorumlarını merak ederim. Anlayamadığım, atladığım bir ayrıntı mı var, bilemiyorum. ‘Daha önce bir yarışmada ödül, derece almamış olması’ şartını anlayabilirim… belki! Ama bir oyunun, ‘bir yarışmaya katılmakla eskimesi’ ne demektir? Anlayamadım. Dahası, 'Bir oyunun eskimesi!' ne demektir, onu da anlamadım! Belki benim kaçırdığım, anlağımın yetmediği bir ayrıntıyı siz belirtirsiniz, beni uyarırsınız… Salih Dündar Müftüoğlu
YanıtlaSilkatkınız için çok teşekkür ederim. bu yazdıklarınızı facebook'da paylasur mısınız lütfen.
YanıtlaSilBenim yorumum da bu yönde, Melih Bey... Yazdıklarınız için teşekkür ediyorum. Ama, dediğiniz gibi, Türk tiyatrosu'nda ufuk ve vizyon diye bir şey yoktur. Hatta, Türk Tiyatrosu yoktur diyeceğim ama, hadi dememişim sayın. Kolay gelsin.
YanıtlaSilhttp://gercekedebiyat.com/NewDetails.aspx?dataID=2794
yorumunuz için teşekkür ederim. yazınızı da okudum ve paylaştım.oyununuzu da okuyacağım. maalesef tiyatro dünyası karışık, çıkar ilişkilerinin sonucu belirlediği ve yüzlerce kuyrukları dolaşık tilkinin fink attığı bir meydan. arka planın farkında olan tiyatrodan nefret eder.
Sil