19 Mayıs 2015 Salı

Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'ndan ÇÖZÜM ÖNERİSİ : 'Küçük Prens Bana Dedi ki'

Antoine de Saint-Exupéry, 30 Aralık 1935 günü  Libya çölünde Natrun vadisine çakılır. Bu, daha önce ve daha sonraki çakılışlarından farklıdır. Zira "Küçük Prens burada doğar. Yedi yıl sonra kitap olur. Tilkiye burada rastlar. Kuyu imgesinin kaynağı da buradadır. Varlığının arka yüzüyle burada tanışır."

Biri(Kale) yarım kalmış altı kitap yazmıştır. Tüm kitaplarının toplam sayfa sayısı binin altındadır. Küçük Prens yazdığı son kitaptır. Kitapta ondan önce yazdıklarından pek çok iz bulunur. "Bütün yazdıkları otobiografik özellikler taşır. Sanki yaşadıklarını bir anı defterine kaydetmiş sonra da sanal karakterler kurgulayarak roman formuna sokmuştur."

Saint-Exupéry, Küçük Prens'i 1942 yılında yazmıştır. Ama yıllardır biriktirdikleri bin sayfayı bulmuştur. "Özgün taslağı bin küsur sayfa olan Küçük Prens adını vereceği yapıtını da nihai yüz sayfanın altına düşene kadar sıkıştırmış, inceltmiş fazla olan bir tek nokta veya virgül kalmayana kadar dek içindeki çocuğun derinlerine girmeye çalışmıştır."

"Kitabın pek çok alt karakteri Saint-Exupéry'nin hayat serüveni içinden damıttığı tiplemelerdir. Örneğin coğrafya bilgini Lyon'daki dedesi fernand, sokak lambalarını yakan ise çocukluğunda yaşadığı köyün aydınlatma görevlisidir. Görkemli baobab ağaçları Dakar'daki serüvenlerinden kalmıştır. Gülünü yemesinden korktuğu koyun Moskova'da bir diplomat çizmiştir. Esas oğlan tilki ise Juby Burnu'ndan yadigârdır . Gerçek hayatında 'yıldızlar arasında uzun yürüyüşlere çıkarım' dermiş. Satranç oynarken vezire prens dermiş. (Hayatı bir masal gibi yaşamış yâni.) Kırda karnının üzerine yatan Küçük Prens deseninin modeli  komşusu yazar Denis de Rougement'tur. Gülün sadece dört dikeninin olması  onun küçük kızı, büyücüsü, egzotik iklimlerin gök kuşağı renkli kuşu, 'pimprenelle'i ve gülü, Küçük Prens'in ne onunla ne onsuz olabileceği kozmik aşkı olan Consuelo'yu işgal altındaki vatanında korunmasız bırakıp Amerika'ya kaçmasından duyduğu vicdan azabını yansıtıyormuş. 'Consuelo(avutucu, teselli edici) Merye'min sıfatlarından en sevdiğim olanıydı' diyerek Consuelo'nun hayatı içindeki yerini belirtmiştir. İlk tanışmalarında Consuelo'ya  'Ben koca bir ayıyım ehlileştirmek istemez misin beni?' demiş. 'Ehlileştirmek-evcilleştirmek' Küçük Prens ile tilki arasında geçen konuşmada da yer alır. Saint-Exupéry,  Consuelo'nun anlattığı doğum hikâyesini unutmamıştır:  'Doğduğum gün Quetzalpec, Azteklerin tüylü yılanı, gündüz ışığı kaybolmayan yüce tanrısı öfkeli homurtularla dünyayı sarsmaya başlamış.'"  Küçük Prens'te geçen muhtemelen o yılandır. O yılan, 'Aztek metinlerine göre, ölümün ve dirilişin, göksel suların ve rüzgarların tanrısıdır. Aynı zamanda bir yıldız tanrıdır, sabah yıldızı tanrısıdır.  İnsanlarla yaşadıktan sonra, göklere dönüşünde kalbi sabah yıldızı haline gelmiştir. Aztekler bir gün onun geri döneceğine inanırlar.' Saint-Exupéry de Küçük Prens'in geri döneceğine inanır. Küçük Prens 'Günde tam kırk dört tane gün batımı gördüğüm olmuştur.' der. 20.yüzyılın başında(1900) doğan Exupéry 44 yaşında ölür. "1944 yılına girerken ölüm arzusu Saint-Exupéry'nin duygusal dünyasını iyice kuşatmıştı. İntihar etmek değildi istediği, Fransa'nın kurtuluşa ermesi için kendini kurban etmekti."

Saint-Exupéry'in her uçuşu, o zamanın teknolojisi ile bir sandukayı andıran uçaklar içinde bir anlamda ölüme doğru bir uçuştur. Posta uçakları içinde geceyle mücadele eder. 'Ölümle karşılaşınca ölüm olmaktan çıkıyor ölüm.' diyecek kadar adanmışlıktır (derinlik sarhoşluğu?) onunkisi. 'Yeterli miktarda yakıtı olsa yeryüzüne dönmeyeceğini' söyleyecek kadar yıldızlara yakın olmaktan büyük bir haz alır.

Saint-Exupéry, çok kez denenmiş ölüm provalarından, yaşama sevincini hava-i fişek gibi fırlatır göklere.  Onun yaptığı, erginlenme ritüelini reddetmektir. 'Erginlenme(initiation) terimi en genel anlamda maksadı erginlenecek olan şahsın sosyal ve dini statüsünde kesin bir değişim meydana getirecek olan ritüeller ve öğretiler bütününe işaret eder. Erginleyici  ritler senaryosunda ölüm kaosa geçici dönüşe karşılık gelir. Bundan dolayı da o, varlığın bir tarzının-cehalet modu, çocuğun sorumsuzluk modu- sona erişinin paradigmatik bir ifadesidir.'

"Küçük Prens'e göre insan en bozulmamış halini çocukluk sürecinde yaşar. Hayatın ilerleyen dönemlerinde ilk masumiyete dönüş çabalarının ise tek çıkış kapısı vardır: ölüm." Uçuşlarının gözü pek olmasının nedeni bundandır.

'Çocukluğumun anılarıyla dolu olan bu dünya benim için, içinde yaşadığım dünyadan hep daha gerçek olacak. Hayatımda beni her zaman üzüntüye sevk eden şey yetişkin olmaktır.' der Saint-Exupéry. Ancak ölüm onu 'erginleştirecektir'.

'Erginleyici ölüm çoğu kez mesela karanlıkla, kozmik geceyle, dünyevi döl yatağı ile, kulübe ile ve bir devin karnıyla sembolize edilir'. Bazı kabilelerde erginleşmesi beklenen aday havaya atılır. 'Adayın havaya fırlatılması adayın semavi varlığa takdimini içerir.' Saint-Exupéry'nin hayatında  tüm bu motifler vardır.

Ali Poyrazoğlu, bence fevkâlade bir iş yapmış. Saint-Exupéry'nin hayatı ile Küçük Prens'i aynı sahneye getirmiş. Saint-Exupéry'nin hayatı ile Küçük Prens'i birbirine bağlıyor. Yaratılan bu atmosfer, sizi Saint-Exupéry'nin büyülü, bilge dünyasına  sokuyor. Müziği, makyajları ile bir sirk atmosferi içinde kurgulanmış oyun, seyirciyi hemen içine alıyor. Prolog ve Epilog bölümleri Ali Poyrazoğlu aydınlığının göstergeleri. Ama Poyrazoğlu'nun yaptığı bu kadarla kalmıyor. Kral tiplemesi, kuyu metaforu ile sizi bugüne dair uyarıyor da. Oyundaki tipleri tanıyorsunuz hemen. Gözüme çarpan bir kaç hususu belirtmeden geçmek istemem.  Consuelo ile Makasçı karakterlerinin daha iyi işlenmesini tercih ederdim. Küçük Prens'in ikiye bölünmesi güzel bir düşünce ama ben daha dengeli bir dağılım bekledim.  Aradaki farkın içine pek giremedim. Benim tanıdığım Ali Poyrazoğlu oyunu hep yeniden gözden geçirecektir.  Sanıyorum her gösteriminde de 'Küçük Prens Bana Dedi ki'yi yeniden yazıyor zaten. 

Oyunun teknik kadrosu da ustalardan oluşturulmuş. Dekor-kostüm Şirin Dağtekin, ışık Yüksel Aymaz'a ait. Işık, özenli. Fondaki ışıklı gece perdesini çok sevdim. Deniz için yaratılan sahneyi başarılı buldum. Genel olarak çocukluğa bir anıt olan eserde dekorun oyuncaklardan oluşması  bence doğru. Kostümleri beğendim. Müzikler insanın içine yaşama sevinci veriyor kanınızı ateşliyor.    

Oyunda Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Özdemir Çiftçioğlu, Nur Gürkan gibi tecrübeli oyuncuların yanında çok yetenekli gençler var. Tecrübeliler için ne diyebilirim ki. Ali Poyrazoğlu bence kişiliğinin bilge döneminde. '70'li yıllardan bu yana benim tiyatro ufkumda katkısı var. Radyo programlarındaki dinlediğim tariflerini uygulamak için mutfağa girmişliğim çok. Okuduğum kitapları, oyunlarının içine yerleştirdiği 'yönetim ve işletme dersleri' ile yaşam koçluğu yapıyor. Yazmakta olduğunu öğrendiğim anılarını okumak için sabırsızlanıyorum.  Bülent Kayabaş ismi, sinema ile daha çok hatırlanıyor. Ben seyrettiğim oyunlardan onu güzel hatırladığım için onun sinemaya kaptırılması karşısında biraz hüzünlüyüm.  Benim için o bir tiyatrocu. Tiyatronun uçuculuğu işte. Şimdi yeni bir oyunda Özdemir Çiftçioğlu ile birlikte Anadolu'yu dolaşıyormuş. Dilerim zamane, onun tiyatroculuğunu öğrenir, hatırlar.   Özdemir Çiftçioğlu'nun Kral tiplemesini görmelisiniz. Dokunuşların 'nodul' gibi olması gerekmiyor. Çiftçioğlu 'sivilce' gibi hissettiriyor. Nur Gürkan bana sempatik gelen bir oyuncu. Consuelo'da da o duyguyu aldım. Bu duygumun  CNNTürk'deki  programda tanık olduğum samimiyeti ve  alçak gönüllüğünden kaynaklandığını anladım. Şimdi bir başka oyunda, dizi için rolünü bırakan bir oyuncunun rolünü üstlenecekmiş. Bence o oyuna katkısı çok olacaktır. Daha önceki oyunlarda oyunculuklarını beğendiğim  Eser Ali(Küçük Prens),  Yonca Gezgin(Gül, İş Kadını) bu oyunda da umutlarımın boş olmadığını gösterdiler. Yonca Gezgin'in televizyon programındaki sergilediği aklı hep sürdürmesini dilerim. Yonca Gezgin'de ben Suna Pekuysal havası seziyorum.  Kendisi ile sokakta rastlaşmalarımız çok olduğu için  ayak üstü  konuşma fırsatları bulduğum ve o nedenle tiyatro sevgisini bildiğim ama bir türlü seyretme fırsatı yakalayamadığım, çektiği fotoğraflardaki 'gözü' beğendiğim  Anıl Ayvalıoğlu'nu (Kendini Beğenmiş) beğenerek seyrettim. İlk defa  seyrettiğim oyunculardan Kıvanç İvriz(Küçük Prens), Şamil Taşkın(Sarhoş), Selam Sevim(Yılan), Ufuk Kurtuldu(Coğrafyacı) bana umut verdi. Hepsi yüksek bir enerji ve samimiyetle oyuna katkı sağlıyor. Özellikle İvriz ve Taşkın'ın oyunculuklarını kaydettim.  Özdemir Çiftçioğlu ile birlikte hazırladıkları koreografinin Şamil Taşkın tarafından icrasını çok beğendim. Küçük Prens'leri oynayan Kıvanç İvriz ve Eser Ali'ye(ve de yönetmene) küçük bir notum var: Birlikte ortak bir biçim geliştirin. İvriz, Küçük Prens'in kulağına konuşuyor gibi. Eser Ali ise kuklayı konuşturuyor. Ben Eser Ali'nin biçimini daha doğru buldum. Tüm genç oyuncuların ustalarla aynı sahnede olma şansını iyi kullanıyorlar. Eminim ki sahne arkasında da ustalara gereken saygıda ve yardımda kusur etmiyorlardır.  Gençler, bulunduğunuz yerin kıymetini bilin.     

Oyunu seyrettiğim andan itibaren kütüphanemdeki Saint-Exupéry kitaplarını indirdim. Eskileri yeniden okudum, okumadıklarımdan bulabildiklerimi satın aldım okudum.  'Küçük Prens Bana Dedi ki', sizi Antoine de Saint-Exupéry'nin gezegenine girmeye kışkırtacak; gülünüzü koyuna kaptırmamak için çaba gösterme(m-n)iz, baobablar tarafından yutulmamak için uyanık olma(m-n)ız, çölde kuyu açmak için el ele verme(m-n)iz gerektiğini hatırlatacak. 'Küçük Prens Bana Dedi ki' ülkemizin(ve benim) içinden geçtiği(m) bu dönemde bana iyi(teselli gibi) geldi. Oyun, yüreğinizin gözlerini açacak; hayat arkadaşınızla, sevgilinizle el ele tutuşarak aynı yöne bakmanın nasıl bir mutluluk olduğunu size gösterecek.

Sanıyorum, her gece seyirci başka bir renk 'yün çilesi'ni cebine koyup gidecek.

Melih Anık

NOT:

Bu yazıyı özellikle iki kitaptan ('Küçük Prens Çöle Düşen Yıldız' ve 'Doğuş ve Yeniden Doğuş') derleme yaparak oluşturdum. Yaptığım alıntıları tırnak içinde verdim.

Yararlandığım Antoine de Saint-Exupéry'nin kitapları:
'Küçük Prens'  (Türkçesi: Cemal Süreya- Tomris Uyar -Bilgi Yayınları)
'Savaş Pilotu' (Türkçesi: Bertan Onaran- Bilgi Yayınevi)
'Gece Uçuşu' (Türkçesi: Bertan Onaran- Bilgi yayınevi)
'İnsanların Dünyası' (Türkçesi: Alper Turan- Zeplin Roman)
'Yel, Kum ve Yıldızlar' (Everest) (Bu kitap 'İnsanların Dünyası'nın Tahsin Yücel tarafından yapılmış çevirisi)
Kaynaklar:
'Küçük Prens Çöle Düşen Yıldız' Mehmet Coral - Doğan Kitap
'Doğuş ve Yeniden Doğuş'  Mircea Eliade Çevirmen: Fuat Aydın (Kabalcı Yayıncılık)
http://tr.wikipedia.org/wiki/Antoine_de_Saint-Exup%C3%A9ry

Tüylü Yılan http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCyl%C3%BC_y%C4%B1lan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder