Başlığa sığmadı, Tiyatro Dünyası Oyuncuları ‘fars’a, ‘güldürmeye’, ‘eğlendirmeye’, ‘dokundurmaya’
devam ediyor. Geçen sezon onları ‘Arapsaçı’
isimli oyunda bırakmıştım şimdi onlarla ‘Olacak Şey Değil’ isimli farsla
yeniden buluştum.
Bu konu uzar gider. Aslında ‘araştırmacı bir gazeteci’ çıksa
ve tiyatro toplulukları ile röportaj yapsa ve ‘nasıl oluyor bu işler?’ diye
sorsa açık açık konuşan çıkar mı? Yoksa hepsi ‘off the record’ mu anlatır?
Oyunu yazmaya başladım nerelere gittim. Sana ne Melih! Dön
oyuna!
Tiyatro Dünyası Oyuncuları’ndan seyrettiğim ilk oyun
Arapsaçı, Ray Cooney’e aitti. Farsın
babası olan Ray Cooney Michael’ın da babası. ‘Olacak Şey Değil’, Michael Cooney’in
oyunu. Derler ya ‘bir yazmış pir yazmış’ diye(derler mi gerçekten?) Michael da
babasından el almış , yazmış. Boynuz kulağı geçmiş.(Lafın gelişi, yoksa Ray
Cooney bu alanı Michael’a bırakmaz) Ama inanın Michael Cooney, ‘Olacak Şey
Değil’de üç(belki de beş ama çok) oyunluk malzeme kullanmış. İnsan daha ne
gelecek diye bekliyor, ‘yok artık’ diyor. Oyunu seyrederken ‘yok artık’
derseniz beni hatırlayın oyun ‘başarmış’tır. Bu fars yazarlarının amacı bu
zaten, insana ‘yok artık’ dedirtmek. ‘Yok artık’ dedikten sonra bir merak
sarıyor içinizi bu düğüm(ler) nasıl
çözülecek diye, tam bir ‘arapsaçı’. Aslında fars, düğüm olurken de düğüm
çözülürken de keyif aldığınız ‘arapsaçı’dır. ‘Arapsaçı’ oyununu yazdığımda türü
anlatmıştım, tekrar etmeyeyim. Orta oyunu, Commedia dell'arte’den, fars ve
vodvil de orta oyunundan çıkmış desem çok mu yanlış demiş olurum? Batılılar
için orta oyunu bir aşama değil tabii ki ben bizim için söyledim. Adamlar
doğrudan ‘komedi sanatı’nı takip edip fars ve vodvile çıkmışlar, biz
çıkamamışız, ‘orta’da kalmışız. Bizde fars ve vodvil yazan yok. Neyimiz eksik
bilmiyorum. Zekâmız mı, aklımız mı, matematiğimiz mi? Görünüşte hepsi var ama
farsın matematiğini, zekâsını, aklını yaratamıyoruz bir türlü. Boşa akıyor
sular! Biz de Ray ve Michael Cooney’e sarılmışız.
‘Olacak Şey Değil’, işsiz kalmış Eric Swan’ın düzenin ve ortamın açıklarından yararlanarak
yalan üstüne kurduğu hayatında, yalanları ortaya çıkmasın diye bulduğu
yalanlara ‘dolaşmasını’ anlatıyor. Kendisi artık sahtekârlık sınırlarını
zorlayan(ne zorlaması tam bir sahtekârlık!) yalanlarının içine batarken yakın
çevresini de yalanlarına ortak ediyor. Kimi istekle kimi de zorla ortak oluyor
Eric Swan’ın düzenine. Aklın , hayâlin sınırları zorlanıyor; bu kadar da olmaz
denen rastlantılar, gelmez denilen kişiler ortaya çıkıyor; karikatürlük tipler,
fıkralık olaylar fırlıyor. Bu karışıklık, planlanmış, hesaplanmış bir karmaşaya
sürüklenir ve seyirciyi de bir kara delik içine çekerken... Gidin seyredin. İşte bu fars! İki saat gülüp
eğleneceksiniz. Daha ne istiyorsunuz?
Tiyatro Dünyası Oyuncuları, sahneyi tümüyle Michael Cooney’e
bırakmıyor. Ülkemizde yaşanan ‘olacak şey değil’ dediğiniz şeylere dokunuyor. Fars
‘şehrin sesi’(‘vodvil’) oluyor. Eric Swan ve arkadaşlarına güldüğünüz kadar o
dokunuşlara da güleceksiniz.
‘Fars’(ve de vodvil) zor bir oyun türü. Ülkemizde örnekleri gitgide
azalan bir tür. Oysa bir zamanlar seyirciyi tiyatroya çeken, tiyatroyu sevdiren
bir tür olmuş. Bu türün ustaları birer birer ayrılıyor aramızdan. Tiyatro Dünyası
Oyuncuları hem bu türü canlandırıyor hem de meslek içi eğitimi sürdürüyor. Zira
seyirci karşısında canlı canlı fars oynamak antrenman, alışkanlık istiyor. ‘Olacak
Şey Değil’i seyrederken yeni bir ‘ikili’nin doğmakta olduğunu düşündüm. Can
Törtop ve Berke Hürcan sahnede paslaşabilen bir ikili olma yolunda çok ileriye
gitmişler. Bireysel olarak da çok olumlu bir yoldalar. Hande Melek, Aga
Jablonska(Belkıs Tuğcu ile aynı role hazırlanmışlar), Can Mutluca, Ferhat
Balaban ‘fars’ oyunculuğunun gereklerini
çok daha iyi yapıyor. Bu oyunla tanıdığım Demet Erdem, Bülent Keser, Fevzi Erden’in
ekibe uyum sağlamakta zorlanmadıklarını gördüm. Ve tabii ki sona sakladığım Ümmühan
Kıldiş bence topluluğun ve türün assolisti.
Fars için yapılan ‘düşünmeden seyredilen bir tür’ tarifi, Tiyatro Dünyası Oyuncuları’nın oyunlarını seyrettiğinizde ‘düşünerek
güldüğünüz bir tür’ oluyor. ‘Gülmek için yaşayan’, ‘kendini unutmak için gülen’
sevgili halkım, ‘Olacak Şey Değil’i
seyrederken hem Eric Swan ve arkadaşlarına hem de kendi hâline doyasıya
gülebilir. Gülmek bir türlü ‘arınmaktır’ değil mi? Seyredin,
dertlerinizden iki saatlik de olsa temizlenin.
Melih Anık
Not: Oyunu Haldun
Dormen çevirmiş, Can Törtop yönetmiş.
Arapsaçı oyunu yazım:
Begüm Yılmaz’ın Can Törtop ve Berke Hürcan ile yaptığı röportajı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder