2 Şubat 2015 Pazartesi

Tiyatro Dünyası Oyuncuları Devam Ediyor: ‘Olacak Şey Değil’

Başlığa sığmadı,  Tiyatro Dünyası Oyuncuları  ‘fars’a, ‘güldürmeye’, ‘eğlendirmeye’, ‘dokundurmaya’  devam ediyor. Geçen sezon onları ‘Arapsaçı’ isimli oyunda bırakmıştım şimdi onlarla ‘Olacak Şey Değil’ isimli farsla yeniden buluştum.


Bu ülkede ‘devam etmek’ kolay değil. İşin en kolay tarafı oyun bulmak, kadro yapmak, prova yapmak, dekor, kostüm, ışık hazırlamak. Zorluk oyun çıktıktan sonra başlıyor. Oyunu oynamak için salon bulacaksın, turneleri ayarlayacaksın, festival programına gireceksin.. Salon yok değil var…da içine girebilmek için ‘adamını bulacaksın’.  Salonlar tutulmuş. Aracılar köşeleri tutmuş.Festivalde yer almak tam bir 'festival'!  Kendini çağırtacaksın ya da çağırdılar mı hemen gideceksin. Teklif vereceksin, paranı almadan peşinat(!) cebinde olacak. Hadi her şey oldu, sahneye çıktın, ağzını tutacaksın. Zülfü yâre dokundun mu ilk perdeyi oynarsın  ama  ikincisini oynayamama ihtimalin var. Bir saat içinde vantilatör olmuş  ‘dönekler’ tanıyacaksın. Perde arasında onlara laf anlatacaksın. OLACAK ŞEY DEĞİL ama oluyor.. Aslında tüm yaşananlardan ne vodviller çıkar. Konu bol, roller renkli ama güler misin ağlar mısın?   Ey seyirci masana yemek geliyor da sor bakalım nasıl geliyor?   

Bu konu uzar gider. Aslında ‘araştırmacı bir gazeteci’ çıksa ve tiyatro toplulukları ile röportaj yapsa ve ‘nasıl oluyor bu işler?’ diye sorsa açık açık konuşan çıkar mı? Yoksa hepsi ‘off the record’ mu anlatır?

Oyunu yazmaya başladım nerelere gittim. Sana ne Melih! Dön oyuna!

Tiyatro Dünyası Oyuncuları’ndan seyrettiğim ilk oyun Arapsaçı,  Ray Cooney’e aitti. Farsın babası olan Ray Cooney Michael’ın da babası. ‘Olacak Şey Değil’, Michael Cooney’in oyunu. Derler ya ‘bir yazmış pir yazmış’ diye(derler mi gerçekten?) Michael da babasından el almış , yazmış. Boynuz kulağı geçmiş.(Lafın gelişi, yoksa Ray Cooney bu alanı Michael’a bırakmaz) Ama inanın Michael Cooney, ‘Olacak Şey Değil’de üç(belki de beş ama çok) oyunluk malzeme kullanmış. İnsan daha ne gelecek diye bekliyor, ‘yok artık’ diyor. Oyunu seyrederken ‘yok artık’ derseniz beni hatırlayın oyun ‘başarmış’tır. Bu fars yazarlarının amacı bu zaten, insana ‘yok artık’ dedirtmek. ‘Yok artık’ dedikten sonra bir merak sarıyor içinizi bu düğüm(ler)  nasıl çözülecek diye, tam bir ‘arapsaçı’.  Aslında fars, düğüm olurken de düğüm çözülürken de keyif aldığınız ‘arapsaçı’dır. ‘Arapsaçı’ oyununu yazdığımda türü anlatmıştım, tekrar etmeyeyim. Orta oyunu, Commedia dell'arte’den, fars ve vodvil de orta oyunundan çıkmış desem çok mu yanlış demiş olurum? Batılılar için orta oyunu bir aşama değil tabii ki ben bizim için söyledim. Adamlar doğrudan ‘komedi sanatı’nı takip edip fars ve vodvile çıkmışlar, biz çıkamamışız, ‘orta’da kalmışız. Bizde fars ve vodvil yazan yok. Neyimiz eksik bilmiyorum. Zekâmız mı, aklımız mı, matematiğimiz mi? Görünüşte hepsi var ama farsın matematiğini, zekâsını, aklını yaratamıyoruz bir türlü. Boşa akıyor sular! Biz de Ray ve Michael Cooney’e sarılmışız.

‘Olacak Şey Değil’, işsiz kalmış  Eric Swan’ın düzenin ve ortamın  açıklarından yararlanarak yalan üstüne kurduğu hayatında,  yalanları ortaya çıkmasın diye bulduğu yalanlara ‘dolaşmasını’ anlatıyor. Kendisi artık sahtekârlık sınırlarını zorlayan(ne zorlaması tam bir sahtekârlık!) yalanlarının içine batarken yakın çevresini de yalanlarına ortak ediyor. Kimi istekle kimi de zorla ortak oluyor Eric Swan’ın düzenine. Aklın , hayâlin sınırları zorlanıyor; bu kadar da olmaz denen rastlantılar, gelmez denilen kişiler ortaya çıkıyor; karikatürlük tipler, fıkralık olaylar fırlıyor. Bu karışıklık, planlanmış, hesaplanmış bir karmaşaya sürüklenir ve seyirciyi de bir kara delik içine çekerken...  Gidin seyredin. İşte bu fars! İki saat gülüp eğleneceksiniz. Daha ne istiyorsunuz?
Tiyatro Dünyası Oyuncuları, sahneyi tümüyle Michael Cooney’e bırakmıyor. Ülkemizde yaşanan ‘olacak şey değil’ dediğiniz şeylere dokunuyor. Fars ‘şehrin sesi’(‘vodvil’) oluyor. Eric Swan ve arkadaşlarına güldüğünüz kadar o dokunuşlara da güleceksiniz.

‘Fars’(ve de vodvil)  zor bir oyun türü. Ülkemizde örnekleri gitgide azalan bir tür. Oysa bir zamanlar seyirciyi tiyatroya çeken, tiyatroyu sevdiren bir tür olmuş. Bu türün ustaları birer birer ayrılıyor aramızdan. Tiyatro Dünyası Oyuncuları hem bu türü canlandırıyor hem de meslek içi eğitimi sürdürüyor. Zira seyirci karşısında canlı canlı fars oynamak antrenman, alışkanlık istiyor. ‘Olacak Şey Değil’i seyrederken yeni bir ‘ikili’nin doğmakta olduğunu düşündüm. Can Törtop ve Berke Hürcan sahnede paslaşabilen bir ikili olma yolunda çok ileriye gitmişler. Bireysel olarak da çok olumlu bir yoldalar. Hande Melek, Aga Jablonska(Belkıs Tuğcu ile aynı role hazırlanmışlar), Can Mutluca, Ferhat Balaban ‘fars’ oyunculuğunun  gereklerini çok daha iyi yapıyor. Bu oyunla tanıdığım Demet Erdem, Bülent Keser, Fevzi Erden’in ekibe  uyum sağlamakta zorlanmadıklarını  gördüm. Ve tabii ki sona sakladığım Ümmühan Kıldiş  bence topluluğun ve türün assolisti.

Fars için yapılan ‘düşünmeden seyredilen bir tür’ tarifi,  Tiyatro Dünyası Oyuncuları’nın oyunlarını seyrettiğinizde  ‘düşünerek güldüğünüz bir tür’ oluyor. ‘Gülmek için yaşayan’, ‘kendini unutmak için gülen’  sevgili halkım, ‘Olacak Şey Değil’i seyrederken hem Eric Swan ve arkadaşlarına hem de kendi hâline doyasıya gülebilir. Gülmek bir türlü ‘arınmaktır’ değil mi?   Seyredin, dertlerinizden iki saatlik de olsa  temizlenin.             

Melih Anık

Not: Oyunu  Haldun Dormen çevirmiş, Can Törtop yönetmiş.    


Arapsaçı oyunu yazım:       

Begüm Yılmaz’ın Can Törtop ve Berke Hürcan ile yaptığı röportajı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder