Eleştirmen , yazar, Andante Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Serhan
Bali “TÜSAK Yasa Taslağı'nın Bazı Maddeleri ile İlgili Görüşlerim” başlıklı
yazımın ‘link’ini (http://melihanik.blogspot.com.tr/2014/02/tusak-yasa-taslagnn-baz-maddeleri-ile.html)
‘facebook’daki sayfasında paylaştı. Yazımla ilgili bazı yorumlar yapıldı, ben de yorumlara yorumlar yazdım.
Ben kendi yorumlarımı aşağıda topladım. Gerek yazım gerekse yorumlarım benim düşüncelerimi
özetliyor:
Bu konuda düşüncelerimi bir kaç yazıda anlattım. Umarım siz
de yazmışsınızdır. Oyuncular Sendikası 3 Mart'taki toplantıya katılacağını
açıkladı. Sendika'nın (Kültür Sanat Sen) Çalıştayı'nın Sonuç Bildirisinin altında
da imzası var. Sanatçılar Özerk Sanat Konseyi kurulmasını istemiş. Hatta yasa
taslağı önermiş. Yâni sanatçılar da böyle bir kuruma karşı değil. Sanırım sizin
tartışmanız gereken meslektaşlarınızdır. Benim önerim, onlarla tartışın bu
konuyu. Bence daha yararlı olur. Ben esası kaçırdığınızı düşünüyorum. Bir araya
her gelişinde ayni manifestoyu tekrar eden bir türlü eylem planı yapamayan bir
topluluğun kazanma şansı yoktur. Zira sanatçılar "düşünülüyorum öyleyse
varım" havasında. (Bu söz bana ait değil bir sanatçıya ait.) Sanatçılar
arasındaki ayrışmayı görünce bu gidişle TÜSAK yasasının çıkacağı endişesini
daha çok hissediyorum. Sanatçılar "MÜCADELE " ruhunu canlı tutmaya
bayılıyor..Kolay gelsin..
Orada mıydınız
bilmiyorum. TOBAV adına Tamer Levent, altında imzası olmasına rağmen bu
bildiriyi yayınlandıktan sonra gördüğünü söyleyerek itiraz etti. Yâni bildiri
yayınlanır yayınlanmaz tartışma başladı. O bildiride imzası olan Oyuncular
Sendikası Bakanlıktaki toplantıya katılacağını açıkladı.Oysa sesi duyulan
bildiriciler TÜSAK Yasa Taslağı'nı yırtıp atılacak bir belge olduğunu ve
kesinlikle tartışılmayacağını söylüyordu.
Arda Aktar'ın uzlaşı
dediği, konuyu yeni bir çalıştay yaparak tartışmaktı. Her çalıştay yeni
çalıştay doğuruyor. Eylem planı yok. Katılımın memnuniyet vermediği açıkça
belirtildi. Geçmişin hatırlanması belki ileriye doğru bir yol gösterir.
Umutsuzluk veren şey sanat dünyasının BİR ve BERABER ve de GÜÇLÜ olmaması ve
geçmişten ders almamasıdır. Yâni aslında camia kendi meşruiyetini kabul
ettirememiştir. Slogan ile konunun çözülemeyeceğini düşünüyorum.
Bu yorumunuz yorumla
cevaplanmayacak kadar önemli. Özelde bizim tiyatrocuların(istisnaları var
elbette) algı ve anlayışını ve de sorunları neden çözemediğini gösterdiği için
çok önemli. Ben bu tür cevaplara çok muhatap oldum, alışığım da. “Mâdem benden
yâni BENDEN yâni MUTFAKTAKİNDEN iyi biliyorsun” anlayışı sanatçının son kalesi.
Benim tiyatroya özel ilgimi bir yana bırakın, ben esasında bir SEYİRCİYİM. Yâni
tiyatronun olmazsa olmazlarından biri. Ben olmazsam tiyatro olmaz. Bu nedenle
sorunun bir parçasıyım. Yâni BENİM anlamam, ikna olmam gerekiyor ki tiyatronun
ve tiyatrocunun yanında olayım. Oysa tiyatrocu MUTFAK benzetmesi ile BENİ
dışarıda tutuyor. Aslında kendini yalnızlaştırıyor. MUTFAKTAKİLER bu işi kendi
başlarına çözemezler. BANA anlatmak BENİ yanlarına almak ZORUNDALAR. Sorun beni
de ilgilendiriyor. Zira onlar MUTFAKTA yemeği yapmak için TEPİŞİRKEN ortaya
çıkan olumsuzluk BENİ de etkiliyor. Benim ülkemde tiyatrocuların kendi aralarında
yaşadıklarına SORUN YAŞIYORUZ denmez. BU bayağı bir İKTİDAR SAVAŞI. İKTİDAR
SAVAŞLARININ tüm kirlilikleri var içinde. Galiba işin niteliği yüzünden SHOW da
var. Ben bu tartışmaya yeni başlamadım. Sürdürmeye de kararlıyım. Bu çabayı
kendim bir şey kazanmak için de yapmıyorum. Sanırım sizlerle aramızdaki fark da
burada. Türk Tiyatrosu, kurumsallaşamamışlığın acısını yıllardır çekiyor. Ben
bunun 50 yılına tanığım. Tiyatrocumuz ALKIŞA alışmış. Ama ben çok da BERBAT
oyun gördüm. Artık boşa alkış yok. Hem tiyatro bir AYNA değil mi? Yazdıklarıma
AYNA diye bakın. Bendeki görüntünüzden memnun kalmamışsanız başka aynalar da
var. Ama DEV AYNASINDAN vazgeçin. Seyircinizi yanınıza almadıkça sorunu
çözemezsiniz. Şunu bilin ki sizin mutfağınızda ÇOOOOKKK fazla aşçı var ve
yemek yanmak üzere.
Not: Ben akıl edemedim ama siz çok doğru ifade etmişsiniz:
" siz organize olamayan sanatçılara tüsak yakışır"
Alın size SİZDEN bir AYNA: https://www.facebook.com/notes/burc-balci/t%C3%BCsak-yasa-tasar%C4%B1s%C4%B1-hakk%C4%B1nda-profoktay-dalaysel/735049913194060
TÜSAK Yasa Tasarısı hakkında - Prof.Oktay DALAYSEL
SEYİRCİ sizin evinize geliyor. Organize olduğu yer de
salonlar. Berlin Filarmoni'nin ilan tahtasına ve kurs benzeri programlarına bir
bakın seyirci ile nasıl ilişki kurulur, nasıl salona sahip çıkarılır ve salon
seyirci ile nasıl korunur eminim anlayacaksınız. Dünyadaki salonlar nasıl
sanatla iç içe eminim ki biliyorsunuz. Şimdi bir de eski AKM'yi düşünün. İçinde
hiç bir sanat eseri olmayan AKM'yi.Seyirciye yönelik sürekli eğitim yapmamış
AKM'yi. Bana yönelik ima ve serzenişleriniz sanatı ve sanatçıları kurtarmaz.
Evinize gelen seyirciyi ikna etmek sanatçının görevi. Bunu yıllardan beri
yap(a)madı. Can Gürzap'ı okumuşsunuzdur. Muhsin Ertuğrul'u okumuşsunuzdur.
Bizim ülkemizde sanatçı devlet bana sanatsever yetiştirsin gibi bir durumda.
Sanatçının görevi yok mu o sanatseverin yetişmesinde? Sanatın alevi salonların
civarındaki okulları bile aydınlatmıyor.
Sizin yorumlarınız da tartışmanın bir tarafıdır. İnsan kendi
kendine tartışmaz ki. Kaldı ki yorumun ilk başına bir bakın tartışma nereden
çıkmış. "TÜSAK'a layıksınız" sözünü akla getiren ben değilim.
"Hangi değirmene su taşıdığım" ifadeniz de talihsiz. Herkesin kendi
düşüncesini ifade etmesi neden illaki bir değirmene su taşımak olsun? Sanat
konusunda devletin görevi vardır tabii ki ama benim vurguladığım husus sanatçı
yapması gerekeni yapmış mıdır? Bence yapmamıştır.Kendini düzeltmekten başlamak
en kolayı olmasına rağmen kendi dışındakilere el atmaya çalışmak ne kadar
doğru? Bu işler susmayacağız, mücadele edeceğiz sloganları ile düzelmez. benim
yaşım düzelmediğini/düzelmeyeceğini görecek kadar çok..
Seyirciler adına
yazmıyorum KENDİ adıma yazıyorum. YÖNETİMLER kim? Seyirci Özgürlük Parkı'nda
sanatçının yanındaydı. Taksim Tünel yürüyüşünde sanatın yanındaydı. Seyirci
salonları dolduruyor. DT biletleri karaborsada. Gezi Parkı'nda yanındaydı.
Şimdi sokaklarda. Daha ne istiyorsunuz? Oralara gitmeyen sanatçılara soruyor
musunuz? Benim adıma benim varmadığım sonuçlara varmayın. Ben TÜSAK yasa
taslığının VARSA seçeneğinin masaya konulmasından yanayım. Önce SİZLER yâni TÜM
sanat camiası tarafından üstünde anlaşılmış böyle bir örneği koyun görelim.
Hakan Bey, Beni
tanımadığınız o kadar belli ki. Sanırım lafa da son yorumdan girdiniz. Hakkımda
yorum yapabilmeniz için yazdığım bine yakın yazımı okumanız gerekecek. Ama
şuradan başlayabilirsiniz: "Ön yargı"dan kurtulabilirsiniz meselâ!
Hakan Bey,
Washington'da yaşıyormuşsunuz. Bu alelacele yorumlarınız ondan olmasın?
Arda Bey, Üslubunuza
karışmam o sizin kendi aynanızdır. Sizi gösterir yâni. Ama sizin "üslup
çirkinleşmesinden" korkmanıza gerek yok.
Hakan Bey, Sizlerden çekinseydim yazmayı bırakmam hatta
düşüncelerimi ifade etmekten vazgeçmem gerekirdi. Silinmekle de ilgim yok zira
KENDİM için yazıyorum. Düşüncelerimi paylaşıyorum. Ama sizin hâlâ Türkiye'de
yaşadığınızı anladım. Zira oralarda geçerli olan düşünceye saygı sizin için
önemli değil. Türklüğe nereden geldik bir anda anlamadım?
Arda bey, Sürüklendiğiniz kulvara girmeyeceğim.
Serhan Bey, bu konu
bir yazı olacak kadar geniş. Bir uygun zamana kadar yazı olmayı bekleyecek.
Yazımı paylaştığınız için teşekkür ederim.
Melih Anık
Not:
Konuşmanın tamamı aşağıdaki linkte:
Yazı ve yorumlar bir bütün hâlinde okunduğunda bir tablonun ortaya çıkacağından eminim. Kanımca asıl mesele de o TABLO zaten..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder