6 Eylül 2009 Pazar

“Oh Olsun Sana”(!) Bahariye Sanat Merkezi ! Tiyatro Yapacaklar , Size de Ders Olsun!

Bahariye Sanat Merkezi kapanıyor.
Ne zaman açılmıştı?
2008 de..
Bir yıl içinde pes yani… (Virgülü doğru yere siz koyun!)
Açılırken:
"Kadıköy'ümüze yeni bir salon kazandırdığımız için mutluyuz. Türk Tiyatrosu son yıllarda yeni bir ivme kazandı.Çok başarılı prodüksiyonlar yapılıyor. Türk seyircisi de bu oyunları doldurarak destekliyor. İki sezondur gerek çocuk oyunlarımız, gerekse yetişkin oyunlarımızda seyircimizden çok güzel tepkiler aldık. Artık Kadıköy'de yerleşik bir tiyatro olarak hizmet vereceğiz. Bu kararı almamızda kuşkusuz en büyük etken, oyunları dolduran Kadıköy'lü sanatseverler ve Tiyatrolara sahip çıkan Belediye Başkanı Selami Öztürk'tür. Bundan 10 sene önce Bahariye ve Moda civarında 9 sinema ve Kadıköy Belediyesinin kültür merkezi vardı. Oysa bugün "Bahariye Sanat Merkezi"yle birlikte 4 Özel Tiyatro, Barış Manço Kültür Merkezi ve yine Belediye'nin katkılarıyla yenilenen Süreyya Operası Sanatseverlerin hizmetinde. Sinema sayısıysa özellikle İnternetin etkisiyle 3'e düştü. Benim düşüncem önümüzdeki yıllarda Bahariye, yeni tiyatroların da açılmasıyla Türkiye'nin Broadway'i olacaktır".
Kapanırken:
"Maalesef İstanbul'a salon kazandırma sevincimiz sadece bir sezon sürdü. Bugüne kadar kazandığımız tüm paramızı bu salona yatırmıştık. Tiyatro salonu işletmek çok külfetli bir iş. Hiçbir kurumdan destek alamadık. Kendi çabamızla ancak bir sezon sürdürebildik. Bir yanda yüksek kira, bir yanda yüksek elektrik faturaları,vergiler, sigortalar artık dayanılmaz hale geldi. Aslında yeni sezonda da her şeye rağmen faaliyetimizi sürdürmek istiyorduk fakat biriken kira borcumuz nedeniyle mal sahipleri olan Özen Film'in sahibi Mehmet Soyarslan ve İrfan Atasoy bizi icraya verdiler. 68 yaşında birikimlerini Türk Tiyatrosu için harcayan benim gibi bir sanatçının, evde olmadığım bir saatte, evine girip eşyalarını haczettiler. Artık bu yaştan sonra borçlarımı ödeyebilmek için çalışacağım. Çok üzgünüm."
Bahariye Sanat Merkezi, sezona çok hızlı girmiş. 4 oyunla.. İki yıldır oynamakta oldukları `Tek Perdelik Şaka` , Edward Albee`nin `Hayvanat Bahçesi` , Turgut Özakman`ın `Duvarların Ötesi` , Cengiz Tünay`ın yazıp yönettiği `Roman` ve Hadi Çaman anısına, son oynadığı oyun `Aşkın Yaşı Yoktur`
Sezon ortasında yukarda ilan edilen oyunlara bir de RECEBİM...RECEBİM .. Çalgılı, Şarkılı, Danslı, “Bizim mahallenin” müzikal güldürüsü ilave edilmiş.
Çocuklar da unutulmamış: Çocuklar için `Çocuklar Çiçektir` adlı çocuk oyunu..
Ayrıca yetişkinler ve çocuklar için oyunculuk, drama, diksiyon, gitar ,dans, Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği atölye çalışmaları,"Konservatuvara hazırlık kursu" ve "Senaryo-Oyun yazarlığı" kursları düzenlenmiş.

Tiyatroyu açmak için Kültür Bakanlığı'ndan olumsuz yanıt almışlar ama Sunay Akın'ın kurmuş olduğu Oyuncak Müzesi'nde faaliyet gösteren Tomurcuk Çocuk Tiyatrosu destek vermiş.
Salonun sıcak havası nedeniyle "Uygur Kardeşler" gibi Kadıköy'e gelen tiyatro grupları BSM'nin salonunu tercih etmişler.(Galiba başka gelen de olmamış o “sıcak hava”ya!)
Daha ne yapsın Selçuk Bey !
Ama…….
Kadrosunda “rating”i yüksek dizilerden oyuncu bile yok..
Kültür Bakanlığı Yardımına başvurmadığını yüksek sesle söylememiş. ( Üstelik tersini yapmış) Alkış da alamamış tabi ki..
Ya sene başı resepsiyonu ? Hani şöyle jüri üyeleri ile falan? O da yok!
Ödül komitelerine girip kendini ödüllendirmemiş. Ödül de reddetmemiş…
Tiyatro ithal etmemiş..
Bir AB fonu bulamamış…“Proje” de üretememiş.
TV’lerden birine komedi skeçlerinden bir derleme de yapmamış.
İmza kampanyasına katılmamış. (Yürüyüşe destek olmuş)
Salonu iyi pazarlayamamış .. ”Bırak salonun sıcak havasını filan..” Formül şu : Sen ayda 15 gün oynayacaksın.. 1 ay sonrasına bilet satacaksın. Ayda bir gösteri de yapsan gazeteye ilan vereceksin : “Oyunumuza yer kalmamıştır”…
Üstüne üstlük provalarını gerçekleşmesi için hiçbir karşılık beklemeden kapılarını açmış Bab-ı Tiyatro’ya.
Çehov yapmış geleneksel ağızla.. Orta oyunu söylemini denemiş …
Üstelik bir de politik tiyatroya kalkışmış “kör kör parmağım gözüne”....
A Selçuk Bey !
Siz maaş da ödemişsinizdir , sigortaları da beyan etmişsinizdir.
“Kağıt üstünde değil” sahnede olmaya çabalamışsınız.
Ölçüt falan aramışsınız.
Aynı anda 4 oyunla sezonu açarak sanatseverlere sürpriz yapmak istemişsiniz.
“Hergün bir etkinlik”, he mi?
Nenize gerek daha önceden sinema olarak kullanılan mekanı , 3 aylık bir tadilattan sonra 160 kişilik tiyatro salonu, 90 kişilik sinema salonu, kafesi, sanat atölyeleri olan bir merkeze dönüştürmek..
“İmparatorluğa” soyunmuşsunuz canım !
50 kişilik salon yetmedi mi ? Size ne sinemadan,sanat atölyesinden ..!
Şimdi “olgusal olarak” anlatın bakalım kapanma nedenlerinizi..
"Özenli ve özverili bir çabanın, ciddi bir bilgi birikimi, samimiyet ve içtenlikle buluşması ile zekice kotarılmış cesur bir yüzleşme olan ; özgün bir sahneyle somutlaştırılan yeni bir yorumu kışkırtmaya izin vereceğini iyi keşfeden ; "Anlamaya çalışmak yerine değiştirmeye çalışan"; tiyatronun vazgeçilmezi olan evrensel düşünceden hiç ödün vermeden Türkiyeli olan ; meraklısını bekleyen izlenesi bir komedi olan ; kadınlara erkeklerin bakış açısını öğreten ; öte yandan bir bağlama oturtulmuş seyirciye batmayan küfürler eden; kusursuza yakın düzeyde sahnelenmiş ; metni özgün bir sahneyle somutlaştıran yeni bir yorumu kışkırtmaya izin vereceği iyi keşfedilmiş ; kendisinin dramatik bir yapının dışında yer alan bir öğe olmadığının ayırdında olan bir yönetmen tarafından yönetilmiş ; iki buçuk saat boyunca seyirciyi teslim alan ; en geç Euripides'le başlayıp günümüze kadar uzanan bir çizgi doğrultusunda, yani komedi cümlesinin ortalık yerinde trajediyi başlatan, daha sonra tekrar komediye geçen bir üslupla kaleme alınmış ; böylece ifadesini bulan -ve hayatın gerçeklerine de uygun düşen "hayat, ne yalnızca komedi ne de trajedidir" anlayışı, oyunun ağırlık noktalarından birini oluşturan ; yaşadığımız bu sıkıntılı günlerde doyasıya güldüren ; kuşkusuz yapım olarak da, yaratıcı kadrosuyla da, oyunculuk olarak da daha sezonun hemen başında öne geçen" oyunlar sahneleyemediğiniz için seyirci de ilgi göstermedi muhtemelen (!)
Belki de sebep ,"oynarken eğlenmeyen oyuncuların seyirciye yansıtamadıkları enerjileridir ya da sahneden gerçek yaşamın parodisi izlenmediği ; seyredenlerin basbayağı gülünç hallerine kahkahalarla gülmedikleri ; oyunların yalnızca gülmek amacıyla seyredilmemesi gerekli komediler" olmadığı içindir, kimbilir (?)
Belki de oyunlarınızı , "yorumlarken biçimini dramaturjik ve sahnesel yapıda olduğu kadar metnin anlamlarında da aramayı savsaklamamış bir yönetmen" yönetmedi ?
En kuvvetli ihtimal "komedinin bütün unsurlarını kullanarak sahici bir yaklaşımla gerçeği en kökünden yakalayarak komik ve zavallı bir aklı eleştirel bir süzgeçten" geçirmediğiniz içindir.
“İşte bu akıl ki; (aslında akıl değil) beyin yerine kocaman bir fallus taşıyan bu kafa yüzyıllardır insanlığın başına bela olmuş, iç savaş, savaş, işgal, kundaklama, emperyal hedefler, iktisadi sömürü, gibi uluslar arası kaos ortamının yaratıcısı ve düzenleyicisi olarak varlığını hâlâ sürdürüyor. Diğer yandan borsa oyunları, tahvil sahtekarlığı, off shore kaydırmalar, politik kumpas, entrika ve dalavere gibi kendine özgü oyunlarla toplumsal ve iktisadi hayatın tek belirleyicisi ve sonuçları itibarıyla da yegane müsebbibi olarak sertleşerek büyüyor” ama siz fark edemediniz

Çocukluğumda bir hikaye içimi sızlatırdı.
Satır getireceğim diyen katırı, beratımı getireyim diyen atı, oyunumu gör de neşelen diyen koyunu elinden kaçırdıktan sonra , gün sonunda açlıktan bitap düşen kurt son nefesini verirken söylenir :
“Bulmuşsun bir alâ katır
Nene lazım senin satır
Kasap mıydın behey sersem!
….
Bulmuşsun bir semizce at
Nene lazım senin berat
Kadı mıydın behey sersem!
……
Bulmuşsun bir alâ koyun
Nene lazım senin oyun
Köçek miydin behey sersem!
….
Bana layıktır gebersem!”

“İstemem eksik olsun” diyen Cyrano bu zamanda örnek alınası değil..
Yok mu çevrenizde Luperkalya yortusunda size reddetmeniz için üç defa krallık tacı sunacak Antonius?
Atinalı Timon’u da bilmiyor olamazsınız!

Allah uzun ömürler versin.. Çok yaşa be usta! … Ama kurdun hikayesini de unutma!
Melih Anık

Not: Selçuk Uluergüven’in en son verdiği cevap şu: “Tiyatro Külliyen'e teşekkürler.Tıyatromuza gelirseniz ne yapılabilir yüzyüze görüşürüz.” Demek ki hala ümit var!
Bir anda parlayan kıvılcım söndü mü? Bu sessizlik , dilerim müjde olur gelir bizlere.

1 yorum: