11 Ağustos 2009 Salı

Geleneksele Mısır’dan Bakmak


Mısır’a uçarken, uçağın dergisinde kukla ile ilgili bir yazı dikkatimi çekti.
Yazı, Mısır’da 2004 yılında kurulmuş olan “Wamda Troupe” un 5 yıl içinde 600 gösteri , 330 atölye çalışması yaptığı ; yaklaşık 1400 kişinin kültürel mirası öğrenmek için çalışmaya başladığı üzerine idi.
Çağımızdaki batı tarzı çizgi filmlerinin bilgisayarlarda üretilmiş grafikleri karşısında KUKLA’nın gençliğin akıl ve kalbini çelebilir mi sorusu da yukardaki rakamlarla yanıtlanmış oluyordu.
Bu işe girişenler , folklorik kahramanların, gençliği daha çok cezbetmeye başladığını ve de gençler üzerinde , kendi kültürleri ile ilgili daha kalıcı ve kuvvetli izler bıraktığını gördüklerini belirtiyorlardı.
Bilgisayarlarda üretilmiş çizgi filmlerin karşısında yerel özellikler taşıyan kukla ve gölge tiyatrosu kahramanlarının, içinde yaşanılan toplumun değerlerini (kendi dillerinde ve geleneklere bağlı olarak) etkili biçimde verdiği ; kukla yapımına katılan çocukların kendine güven,yaratıcılık ve sorun çözme yeteneklerinde artış olduğu gözlemlenmiş.
Yazıda dikkatimi çeken bir başka husus da, Mısır’da bir “khayal el-zil” (Gölge tiyatrosu) izleyen Yavuz Sultan Selim’in gösteriden etkilendiği ve Toman Bey’e emrederek bu eğlenceliğin İstanbul’da da yapılmasını istediği idi.Gölge Tiyatrosunun Mısır’dan Türkiye’ye gittiği vurgulanıyordu. (Bu bilgi Metin And tarafından da doğrulanıyor.)
Geçmişte, tüm dünyada sessiz sinemanın çıkışı ile cazibesini kaybeden bu tür geleneksel sanatlar şimdilerde yeniden ilgi ve merak uyandırıyormuş.
Wamda Troup , USA’da 46 eyalete turne yapmış ve gösteri ve atölye çalışmaları ile uzman ve seyirci 1400 kişiye ulaşmış.
Kukla ile uluslararası karakterlerin( Hamlet,Kral Lear,Makbeth) de sahneye çıkarıldığı ve bu yolla festival ve yarışmalarda yer alındığı belirtilmiş.Yani ilgi sadece yerel boyutta değilmiş.

Kahire’de dolaşırken şehrin merkez parkında(Gülhane Parkı gibi) çocuklardan oluşan bir kalabalıktan neşeli çığlıklar yükseliyordu. Çocuklar, başlarındaki ağabey ve ablaların yönlendirmesi ile kırmızı bir perdenin arkasından oynattıkları kuklalarla, çocuklara sesleniyorlardı. Çocukların ellerinde küçük kağıtlara yazılmış oyun metni vardı. Çocuklar sırayla yer değiştiriyor, seyirci olanlar perde arkasından kukla oynatmaya büyük bir heyecanla koşuyorlardı. Öğrendiğimize göre arada bir de metinden uzaklaşıp seyirci arkadaşlarına takılmayı da ihmal etmiyorlardı. “Tuluat” yapıyorlar yani..Bu tiyatro “aşısı” ile ilerde bu çocuklardan tiyatrocuların ve seyircilerin çıkacağını tahmin etmek zor değil.

Onları seyrederken tiyatromuzun, gelenekten beslenmeyi bilmediğini aklımdan geçirdim. Eski giysi ve sözlerin tozlarını silkelemeden, tarihi ve zamanı anlama çabası göstermeden , uzun süreli planlar yapmadan çıkış yolu bulmamız da zor olacak.Ramazan eğlencesi kalıplarına sıkıştırılmış eski sanatların ruhunu diriltmeden de gidilecek yol da bu kadar..
Ülke olarak geleneksele çok bağlıyız ama nedense tiyatro yardım ve ödüllerinde geleneksel sanatları kurtarılacak bir angarya olarak görüyoruz.

Metin And Geleneksel Türk Tiyatrosu isimli kitabında Feridüddin Attar’ın Üştürname isimli eserinde anlattığı bir hikayeye değinir.”Hikayenin kahramanı usta ,bilge bir kukla oyuncusudur.Her yaptığı kuklayı zamanla bozar yenisini yapardı.Her kuklayı alacalı renklerde ve her birini değişik yapardı.Oyunu için yedi yerde perde yapmış,her bir perde renkler ve resimlerle bezenmişti.Yedi perde yedi iklim veya yedi göktür.Kukla oyuncusunun yedi perdesi ve yedi yardımcısı vardır.Kuklacı kendi yarattığı kuklaları kırar ,perdeyi yırtar ve yardımcılarını da gizini öğrenmemeleri için dört bir yana gönderir.Bu tıpkı Tanrının yarattıklarına son vermesi gibidir.”

Belki de bizim kuklacı, yardımcılarını öyle uzaklara gönderdi ki onlar da yolu bulup geri dönemiyorlar. Dönebilseler bir araya gelecekler de…

Yurt dışından tiyatro akımı ithal etmek - ithal edilenin modası geçmiş de olsa- hoşa gidiyor ve gündem oluşturuyor da bu topraklardan beslenmeyi ya küçümsüyoruz ya da kendimize yakıştıramıyoruz.

Aslında asıl sorun şu : kavuk kafadan kafaya geçse de “Dümbüllü”ler artık yok..

Melih Anık

Kaynak:
Metin And- “Geleneksel Türk Tiyatrosu”-Bilgi Yayınevi
Zeinab Abul Gheit – “Child’s Play” - Horus Magazine-March 2009-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder