26 Nisan 2009 Pazar

Darwin , Marx, Wagner ve Nietzche ; Hitler mi olmak istersiniz Brecht mi?

Tarihe nasıl bakarsınız?
Tarihe geniş bir perspektiften bakmanın resmi daha iyi ortaya çıkardığı kanısındayız. Kronolojik bakış , anlamlı sonuçları okuyabilme için uygun yollardan biri olabilir.
Son zamanlarda okuduğumuz bir kitap (“Darwin, Marx, Wagner”) nedeniyle bu tespitimizin ne kadar yerinde olduğunu anladık.
Yazar (Jacques Barzun) tarihin üç ismini yan yana koyarak farklı bir bakış açısıyla bir dönem hakkında öneriler ve tespitler yapıyor.
Bu üç isim ayni zaman diliminde dünya sahnesinde yer almışlar, birbirlerini etkilemişler ve hep birlikte çağa damgalarını vurmuşlar . Darwin 1809-1882 ; Marx 1818-1883; Wagner 1810-1883 yılları arasında yaşamış. İlginç olan, hepsi ayni yıl, 1859 da , kendilerini dünyanın belleğine kazıyan eserlerini vermişler:
Darwin-“Türlerin Kökeni” ; Marx- “Politik Ekonominin Eleştirisi” ; Wagner- “Tristan”
Bilimsel gerçekçiliği temsil eden her biri kendi alanlarının dışındaki alanlara da tezlerini taşımışlar. Üçünde de ortak kelime “Evolution”.. Darwin doğal, Marx sosyal ,Wagner artistik “Evolution”u vurgulamış. Sonuç olarak mekanik, bilimsel ve artistik maddecilik böylelikle ayni yüzyılda şekillenmiş. (Herakleitos’u unutmayın! ) 19.Yüzyılın “Materyalizm”i bu üçlünün ortak ürünü.
Üçünün ortak olan bir başka özelliği de hiçbirinin yüzyıl değiştiren yılbaşlarını yaşamamış olmaları.
Bu üçlünün yanına ömürlerinin tümünü 1800 lü yıllarda yaşamış Kirkegaard(1813-1855), Bakunin (1814-1876), Chopin(1810-1849) ve Liszt’i (1811-1886) eklemek olanaklı. Chopin 1849 , Kirkegaard 1855 de öldüğü için 1859 da yüzyılın o müthiş doruğunu yaşayamamışlar.
Tolstoy 1828-1910 ; Dostoyevski 1821-1881 ; Chekov , 1860-1904 ; Stanislavski de 1863-1936 yılları arasında yaşayan edebiyat ve sanat adamları . Bu kişiler de “Evolution” tartışmalarının geliştiği bir dönemi paylaşmışlar.
Darwin , Wagner ve Marx üçlüsüne , onların çağdaşı ve de yakın ardılı sayılabilecek Nietzche’yi de eklemek gerektiğini düşünüyoruz. 1844 de doğmuş ve 1900 yılının Ağustos’unda ölmüş olan Nietzche yeni yüzyılı ve yılbaşını 8 ay yaşamış.
Bu yüzyılı ilginç kılan bir başka özellik ise gelecek yüzyıla taşıdıkları . Kronoloji tablosuna bakarsanız onlar, özellikle Darwin, Wagner, Marx ve Nietzche , 1800’lü yılların dışına birer ok gibi 2 kişiyi taşıyorlar (yaratıyorlar) : Biri Hitler(1889-1945), diğeri Brecht (1898-1956). (Elbette daha niceleri var-mesela Nazım Hikmet(1902-1963); Salvador Dali(1904-1989); Picasso(1881-1973);Meyerhold(1874-1940 ); Shaw(1856-1950); Mayakovski(1893-1930) - ama bu ikisi çok anlamlı bir çağdaş-lık (“modernlik” değil “ayni çağın ürünü” olmak) ve “ülkedaş-lık” içindeler ! Ama sanki tez –antitez gibi. )
1800 lü yılların attığı tohumların 1900 lü yıllarda filizlendiği hatta devasa ağaçlar ürettiği tarihsel bir saptama.
Hitler’in Wagner’den çok etkilendiği ve hatta Wagner’in bir kahramanını savunma hattına isim (“Siegfried Line”) olarak aldığı biliniyor.
Brecht’in “Şvayk Hitler’e Karşı”,”Arturo Ui’nin Yükselişi” gibi oyunlarda , tiyatronun penceresinden bakarak Hitler’i , sanatçı duyarlığı ve içgüdüsü ile zihinlere kazıdığı bir gerçek . Epik tiyatronun temellerindeki maddeci dialektik bakış açısı da 1800 lü yılların bir ürünü .
Tarih evlatlarını doğurur, besler ve büyütür. Ama ortaya çıkan “ürünün” nasıl olacağı , biraz da evladın neyi nasıl anladığı ile ilgili.
Bu yönden tiyatroda yapılan “yorum”lara çok benziyor.
Eseri “okumak” isteyen bir yönetmen , biriktirdikleri ve kendini oluşturan bilgi ile eserlere yön veriyor. Buna “yorum” deniyor.
Yazılarımıza not düşmek nezaketini (bazen de saldırganlığını) göstererek fikirlerini (yoksa küfürlerini) beyan edenlerin, çoğunlukla takıldıkları ortak nokta, “Yönetmenin özgürlüğü” (onlar genellikle “sanatın/sanatçının özgürlüğü” diyorlar) üstüne. ”Yönetmen istediğini yapar” . Bu yönetmenlerin de samimi olarak inandıkları bir ilke. (Hatırlayın : “Takla attıranlar”)
“Dar anlamı ile yorum , devam edilemezlik koşulunun varlığıdır.Sadece yorumlama eylemi bir metni bu son geçerlilik haline vardırır.Bir metnin yorumlanması için iki koşul gereklidir : kalıcı bağlayıcılığının olması ve redaksiyonel müdahalelerle modernleştirilemez ya da yeni metinlerle değiştirilemez olması. Bir metni metin yapan yorumdur.”(“Kültürel Bellek” - Jan Asman-Ayrıntı Yayınları)
Yani yorum bir bakışa göre bir “son”dur. Metnin anlamını belirler. Ama tarihin akışı düşünüldüğünde “son”ların dönemsel olduğunu ve de her dönemin kendine özgü çeşitli “son”ları olduğu görülür. Ancak kalıcı olanın, bilgi ve tarih bilinci ile yaratılan olduğu da unutulmamalıdır. Pek çok “yorum”(?) bazıları tarafından dönemsel olarak alkışlansa bile tarih içinde hatırlanmayacaktır.
Ülkemizde “yorum” niyetine yapılanların pek çoğu “yönetmen”in(?) zihninde kalan tortularla , oradan buradan alınmış parçaların yan yana eklenmesinden ibarettir. Üçüncü kişilerin fark etmemesi (ya da bildiği halde görmezden gelmesi) yapılanın alkışlanmasının hatta yapanın “yönetmen” olarak adlandırılmasının gerekçesi olamaz.
Yönetmenin , sığ bir birikinti içinden parlak bir ışık yaratamayacağını ; yeni “okuma”lar yapması için yetkinlik ve bilinçli bir etkinliğe ihtiyacı olduğunu ; çok ve farklı okudukça “cehaletin” ortaya çıktığını bilmesi gerekir . “Yaratma Özgürlüğünü” savunan bir yönetmenin de gerçekten donanımlı , hiç değilse “cehaletinin” farkında olması gerekmez mi ? (Bu farkındalık bile hiç yoktan bir “donanım”dır.)
Kronojik olarak tarihin hatırlanması, bilinçlenmeye yardım edecek ; yönetmene nerede durduğunu gösterecektir.
“Tüm inisiyatif ve yaratma eylemleriyle ilgili bir tek basit gerçek vardır.Kişi gerçekten kendini adadığı anda “Kader” de harekete geçmektedir.” (Goethe)
“İnsan rastlantıların yarattığı bir şey değildir.Rastlantılar insanın yarattığı şeylerdir.”(B.Disraeli)
Yıllar sonra bir gün birisi 1900 lü yıllara da bakacaktır elbet . İki tarih arasındaki kısacık bir çizgi olarak yer alacağınız bu tarihsel kronolojide , öncülleriniz ve ardıllarınız size “anlam ve değer” katacaktır.
Sirki sanat haline getirmek de mümkündür, sanatı sirk haline getirmek de . Olay , zihinsel bir ufuktan ve de sanatsal bir yeterlilikten kaynaklanmaktadır. (Cirque Du Soleil’i hatırlayın..)
Çağınızdan aldıklarınız , özümsedikleriniz ya da tercihleriniz sizi nasıl şekillendirsin istersiniz?
Siz sanatın Hitler’i (malum Hitler de resim yaparmış) olarak mı yoksa Brecht’i olarak mı hatırlanmak istersiniz ?
Ha.. Bizde yönetmen için bir seçenek daha var : “Güldüren” olmak !!!!

Melih Anık

“Evolution-Evrim,gelişme,genişleme,yayılma.”

Not: Merak edenler için : 1800 lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu duraklamadan gerileme dönemine geçmiş. O yüzyıl içinde 7 padişah değişmiş . Dönemin kilit kelimeleri : Osmanlı-Rus savaşları ve bağlı anlaşmalar, Islahat, Tanzimat , Meşrutiyet… Namık Kemal (1840-1888) ,Mehmet Akif (1873-1936),Ziya Gökalp(1876-1924) bu dönem doğmuşlar. Bir ulus yaratan Mustafa Kemal Atatürk’ün doğuşu (1881) bizler için bu yüzyılı değerli ve anlamlı yapıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder