1 Aralık 2020 Salı

Türk Tiyatrosu'nda Çürüme

İzmir Tiyatro Günleri programında yer alan Aziz Nesin Kabare oyununun ilk 20 dakikasını ‘online’ yayından izledim. Sonuna kadar dayanamadım. Oyunla ilgili yazmaya değer bir eleştiri olmadığını düşündüm ve aşağıdaki yazıyı sosyal medyada paylaştım: 

 İzmir Tiyatro Günleri programında yer alan Aziz Nesin Kabare'ye 20 dakika dayanabildim. İzmir Halk Tiyatrosu ile Levent Üzümcü Tiyatrosu'nun ortak yapımı imiş. Dört erkek oynuyor. Kadın oyuncu bulamamışlar herhalde. Kadınsız kabare 'sobalık odun' gibi olmuş. Birbirine uymayan dört erkek sesi bir de detone olunca grubun resitatifleri kulak tırmalıyor. Girişten itibaren 'iktidara çakarak alkış almak' hedefi ile sakız olmuş olaylar ve söylemleri mizah eleğinden geçirmeden kabaca sahnenin ortasına fırlatırken sanki balta ile yakılacak odun doğranıyor. Bilekten yalayarak 'nah' çekmeyi bacak arasından sopa çıkarmayı ne Aziz Nesin ne de seyirci hak ediyor. Dördü de belli bir sahne tecrübesine sahip ve tanınan bilinen oyuncuların bu düzeyde bir oyun(!) çıkarmış olmalarına üzüldüm doğrusu. Program yapanların seçtikleri oyunlara dikkat etmelerini beklerim. Aksi durumda yandaşa yardım edeyim derken Türk Tiyatrosu'na yazık olur. 

 Oyunun ‘uyarlayan ve yöneteni’ Cengiz Toraman’ın yazdıklarından da bir arkadaşım ekran resmini alıp göndermiş de oradan haberim oldu. Aşağıda verdim. Cengiz Toraman’ı daha iyi tanımak için internette biraz dolaştım. Tiyatro eğitimli. Dizilerde rol almış. İzmir Halk Tiyatrosu’ndanmış. Aziz Nesin Kabare’yi uyarlamış yönetmiş. Daha önce de Levent Üzümcü ile çalışmışlar: Anlatılan Senin Hikayendir’in yönetmeni. Ortak çalışmaları İBBŞT’nda da devam ediyor. Toraman ‘ Minimal Sezon’da sahnelenen Rüstemoğlu Cemal’in Tuhaf Hikayesi oyununun yazarı ve yönetmeni. Oyunda Levent Üzümcü oynuyor. Ben bu ortaklığa bakarak İBBŞT’nın(Mehmet Ergen’in) oyun seçimleri konusunda tereddütte kaldım doğrusu. Yorumu okura bırakıyorum. 

Aziz Nesin Kabare Levent Üzümcü Tiyatrosu yapımı olarak başlamış. Sonradan İzmir Halk Tiyatrosu ve Levent Üzümcü Tiyatrosu yapımı olarak İzmir Tiyatro Günleri Programında yerini almış. Levent Üzümcü Şişli Belediyesi’nde CHP’den Meclis Üyesi, İzmir Şehir Tiyatroları kuruluşu çalışmalarında danışman. Politik kimliği var. CHPli belediyelerin tiyatro programlarında yer alıyor. Bu konudaki yorum da okura kalsın. 

 Benim yazı yazmaktaki ilk amacım geleceğe bir şeyler bırakmak. Bir nevi vaka-i nüvislik yapmak. Tiyatro alanında tarih kayıtçılığı yâni. Bu yazım da o kapsamda. Kişilerle işim yok. Türk Tiyatrosu’nu kaydetmek istiyorum. Bu yazı Toraman’a değil tarihe not düşmektir. 

 Toraman paylaşımımı beş kişinin beğendiğini söylemiş. Yazıyı yazarken baktım onun rakamı aldığı facebook’da altı kişi olmuş. Aynı yazı instragram ve twitter’da da var. İnstagram’da 35 kişi beğenmiş. Twitter’da 16 beğenme 5 rt var. Twitter’da görüntülenme sayısı 2344 toplam etkileşim 419. ‘Beğenme’ ‘rt’leme vb sayılara bakarak ahkam kesmemek gerekiyor. ‘Beğeni’ beğenme değil ‘gördüm’ anlamına geliyor çoğunlukla. Ben genellikle o anlamda kullanıyorum. Beni takip ettiği, yazılarımı okuduğu belli olmasın benimle ilişkileri görünsün istemeyenler var. Sadece benim ile değil başkaları için de aynı şekilde davranıyorlar. Zira tiyatro ‘cemaati’nde böyle bir korku hâkim. Mahalle baskısı yâni. Herkes yarından korkuyor. İzi kalmasın istiyor. Bence bırakın o sayıları oyunun uyarlayanı ve yönetmeni (benim için hiçbir şekilde anlamı yok ama) yazdığımı görmüş ve cevap vermiş. Görmezden gelememiş. Benim yorumum şudur: Tarafımdan beğenilmemek ‘acıtmış’.

 Sobalık odun ve baltadan bahsettiğim için ‘Fırın bulsa yakacakmış’ demiş. Benim fırınım ateşsizdir. Ama kafalarında fırın taşıyan insanlar yazılanı da öyle anlar. 

 Kadın oyuncu bulamadınız mı soruma Toraman’ın verdiği cevap vahim. ‘Seksüel doyum’dan bahsediyor. Utanmazlıkta edepsizlikte seviyesini ortaya koymuş. Oyunu yirmi dakikada bırakmamın asıl nedeni bu seviyesizlik. İlk yirmi dakikada neler oluyor özetleyeyim. Aziz Nesin’in bir şiiri ile başlanıyor. Berbat bir grup performansı var. Kötü tiyatro basbayağı. Arkasından gündem olan ‘18 yıl önce araba yoktu’ konusu bıktıracak kadar uzatılıyor. Akıllarınca iktidara vurarak alkış alma çabasını izliyorsunuz. Sonra kollar bilekten yalanarak yumruklar ‘nah’ yapılarak ileriye uzatılıyor. Önce baston olan sopalar bacak arasından ileri doğru uzatılıyor. Toraman’ın cevabındaki ‘seksüel doyum’u okuduğum zaman oyundaki o davranışları anlayabildim. Ekşi Sözlük’te biri “oyunda güldüren öğesi olarak bolca ‘göt’ küfür ve cinsiyetçi şakalar mevcut” demiş. Ben ilk yirmi dakikada gidişatı görmüştüm. Sonra Sülün Osman çıkarılıyor. Bu zamanda hâlâ Sülün Osman’dan bahseden bir tiyatro yapıcının vizyonundan kuşku duyarım. Benim oyundan koptuğum an o andır. 

 Kadınsızlık ‘leitmotif’miş. Ben anlamadım. Kabare türü bir oyunu kadınsız erkek erkeğe yapmanın anlamını çözemedim. Sahne erkek pavyonu mu? Ülkede kadınların aşağılandığı bir ortamda ülke gündeminin mizah yoluyla eleştirildiği bir oyunda kadın olmaması ne demek? Kadınların söyleyecekleri yok mu? Ben ancak kadın yanında küfür ve sekse yönelik mizah yapacaklarına karar verdikleri için oyuna kadın oyuncu almadılar dedim. İyi de salondaki kadın seyirciler ne olacak? Hem bu oyun +18 olmalıydı. Bunu kendi youtube hesabında yayımlayan İzmir BB aldırmıyor mu? 

 Kadınsız bir oyun Testosteron Oyun Atölyesi’nde oynandı birkaç yıl önce. Orada da salondaki kadınlar sahnedeki erkek erkeğe yapılan ve çoğu kadınlara yönelik esprilere(!) gülüyordu. O oyunda oyun ilanlarında +18 yazıyor olmasına karşın 10 yaşlarında bir çocuk Oyun Atölyesi’ndeki ağabeylerinin izniyle en ön sıradan her gece oyunu izliyormuş. Benim seyrettiğim akşam çocuk yanımda idi. Ben oyun arasında çocukla konuştuğum ve onun o salonda olmasına karşı çıktığım için(çocuğu benim gözümün önünden kaldırdılar, meğerse ikinci perdede arkalarda bir yerde oturtmuşlar) oyunun tüm kadrosu ve onların yanaşmaları Kemal Aydoğan liderliğinde bana ‘sübyancı’ diye yazıp çizdiler utanmadan. Bu tiyatro âleminde tanık olduğum seviyesizliğin tavan yaptığı ilk çürümeydi. O oyunun sonuna kadar kaldım. Yâni ben salondaysam oyunu yarıda bırakmam. Ama oyun devam ederken salondan paldır küldür çıkmak da bir eleştiridir ve tarihte çok örneği vardır. Online izlediğim bir oyunda nereye gideceğini gördüğüm bir oyundan ayrılmama hiç kimse bir şey diyemez. Tiyatro ile ilgisi, bilgisi ve birikimi olan birinin oyun hakkında karar vermesi için oyunun tümünü seyretmesi gerekmez. İlk yirmi dakikadaki reji ve oyunculuk düzeyi oyunun geri kalanı için yeterli bilgiyi vermiştir. Bu oyunda seviyesizlik çekilmez boyutta idi.

 İzmir Tiyatro Günleri’nin seçimleri kendi yandaşlarına yönelik olmuş. Ben olsam Aziz Nesin Kabare dahil pek çok oyuna programda yer vermezdim. Ancak ülkemizde festivaller ödüller gibi ahbap çavuş işlikleri içinde şekilleniyor. Levent Üzümcü’nün CHP’li kimliği CHP’li belediyenin festivalinde pasaport niteliği taşıyor sanırım. 

 Çok önemli değil ama oyun iki saat değil. Bir saat 29 dakika. Bunu abartmanın ne alemi var. Bu bile Toraman’ın saptırmadaki hünerini gösteriyor. Eleştiri değerini bilene ‘yaşam koçu’ olur. İstese de istemese de Toraman eleştiriden dersini alacaktır. 

 Malzemeye gelince. Bana ‘malzeme’yi önce Aziz Nesin Kabare sonra bana cevabıyla Toraman verdi. ‘Seksüel doyum’ demeseydi cevap yazmazdım. Ama çizmeyi aştı. Kişisel sınırlarımı zorladı. Türk Tiyatrosu'nda çürümeye üzülüyorum. 

 Melih Anık

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder