Ali Poyrazoğlu
O, Türk Tiyatrosu'nun çınarlarından biri. Son yıllarda onu daha yakından tanıma fırsatım oldu,
oluyor. Çok iyi bir tiyatro bilgisi var.
Türkçeden farklı dillerde tiyatro yapmış. Tiyatro literatürüne hâkim, çok 'dünyalar
görmüş' yâni. Tiyatro câmiasını ve seyirciyi çok iyi tanıyor. Seyircisi ile bir
dialogu çok farklı. Onun seyircisi her yaştan kadın ve erkeklerden oluşuyor.
Onun oyunlarında salona baktığımda salonu, birlikte gelmiş çiftlerin
doldurduğunu görüyorum. Seyirciler, oyun sonrası kitaplarını
imzalatmak için sırada bekliyor ve ilk fırsatta twit yazarak oyun gecesini
paylaşıyor.
Ali Poyrazoğlu bir yazar. Yazılı
bir tekst hazırlamadan sahneye çıkıp oynayacak kadar yazdığı hikâye var elinde
ve hâfızasında. O nedenle her oyuna anında(spontan) eklemeler yapabiliyor. Son derece zeki ve algıları açık. Salonun
ısısını hissediyor ve ayarlayabiliyor. Her kesimden seyirciye saygıyla takılıyor.
Onun takılmaları 'batmıyor'. Türkiye'nin en hareketli dönemlerinden geçmiş çok
şey yaşamış. Dolayısıyla Türkiye hakkında çok deneyimli. Ülkeye dair ince
eleştiriler yapıyor. Okumayı merakla beklediğim anılarını kitaplaştırma işini
bitirirse Türkiye'ye ve tiyatromuza
başka bir pencereden bakma şansımız olacak. '70'li yıllardan başlayarak
yönettiği ve oynadığı oyunlar tiyatromuzda hâlâ öncüler arasında. Çok iyi insan
birikimi var. Sosyal ve iş konumları farklı insanlarla bir araya geliyor. Bu temas
onu hep güncel tutuyor. Bu nedenle geniş bir yelpazeden hayata ve topluma
bakabiliyor. Yol gösteriyor ufuk açıyor. Oyunları hayat felsefesi öneriyor.
Seyirci oyunların sonunda kendini iyi hissederek salondan ayrılıyor. Ya bir ip
yumağı ya bir oyun hamurundan heykelcik götürüyor yanında. Seyirci, Ali
Poyrazoğlu'nun rol arkadaşı. İyi bir
müzik kültürü var. Orkestrayı yönetirken bageti tesadüfen sallamıyor. Başına Karagöz’ün şapkası ‘ışkırlak’ da
yakışıyor horozlu spor şapka da. Ali
Poyrazoğlu Batı ile Doğu'yu "mecz eden" bir yaşam koçu.
Bir önceki oyununda Hazreti Muhammed'in bir hadisinden yola
çıkmıştı. ‘‘İki günü aynı olan insanın bir günü kayıptır.’’ Son oyunu "Tamamla Bizi Ey Aşk"
Mevlânâ'dan bir esinlenme üzerine inşa edilmiş. Tamamla
Bizi Ey Aşk kitabında ve oyununda "Mevlâna'nın
dergâhının kapısında burası âşıklar Kâbesi'dir. Her kim buraya nakıs gelir
buradan kâmil olarak çıkar' yazar. Aşk, kapısından 'eksik' girenleri alır
evirir çevirir pişirir bütünler." diyor Ali Poyazoğlu. Oradan yola çıkarak
Batılı bir psikiyatrın(Jacob L.Moreno) terapi yöntemleri üzerine bir oyun
kurmuş. Poyrazoğlu 'buruşmuş ilişkileri ütüleme' diyerek Moreno'nun evlilik
terapisine 'bizden' bir isim takmış.
Jacob Levy Moreno
Moreno 1900'lerde Viyana'da kurduğu doğaçlama tiyatrosunda
"psikodrama" ismini verdiği psikoterapi yöntemini geliştirmiş. Grubun
ya da bireylerin durumuna göre yarattığı doğaçlama, rol değiştirme-yerine geçme,
empati kurma, aynalama gibi oyunlar ile insanlar arasındaki 'buruşmuş
ilişkileri ütülemek' istemiş. Moreno 1925 yılından itibaren psikodrama,
sosyometri, grup psikoterapi, sosyodrama gibi yeni yöntemler üzerine
çalışmış.Columbia Üniversitesi'nde dersler vermiş. 1932 yılında yöntemini
Amerikan Psikiyatri Derneği'ne sunmuş. Moreno, Marx'ın ekonomik, Freud'un psikolojik
ve çağımızın endüstriyel materyalizminin karşısında gelişen bir metod yarattığını
yazmış.
Ülkemizin erkekleri evlilik terapisine mesafeli duruyormuş.
Eşlerinin ısrarı ile yakınlaşmış bile olsalar erkekler, ikinci seansta kavga
çıkarıp terapiyi bırakıyorlarmış. Ama evlilik terapisi, tıpta çok ilgi gören
alanlardan biriymiş.
Oyunun Konusu
Tango sever Maço Mahmut ile karısı Papatya 22 yıllık
evliliklerinde eski heyecan ve tadın kaybolmaya başlaması üzerine Papatya'nın
diretmesi ile evlilik terapistine gitmeyi tartışıyorlar. Mahmut'u ikna etmek
zor oluyor. Evliliklerinde azalan elektriğin farkında olmayan(umursamayan?)
Mahmut "ona ters" bu terapi işini, önce karşı çıkmasına rağmen karısını
çok sevdiği için kabul ediyor. Psikiyatr, Moreno'nun yöntemlerini kullanarak
onların evliliğini kurtarmaya çalışıyor. Psikiyatrın 'oyun içinde oyunu',
oyunun gizi. Gidip kendiniz keşfedin. Ali
Poyrazoğlu son üç tek kişilik oyununda(Ödünç Yaşamlar, Ben Eskiden Küçüktüm,
Âsi Kuş) kullandığı yöntemi kullanıyor.
Oyun oynar gibi yapıp seyirciye tiyatro ile terapi yapıyor. Bu kez yanında rollerini
çok iyi giyinmiş Şebnem Özinal ve Melih Ekener var. Poyrazoğlu iyi ekip kurmuş.
Ali Poyrazoğlu uzunca bir süreden sonra dramatik bir karakter rolü oynuyor;
yarattığı Maço Mahmut karakteri ve kurguladığı Mahmut- Papatya ilişkisi ile
seyirciyi 'ayna'nın içine alıyor. 'Sen gidince' tiradında Poyrazoğlu'nun
oyunculuğundan etkinlenmemeniz olanaksız. Ali Poyrazoğlu her oyununda olduğu
gibi sahnenin önündeki duvarı yıkıyor seyirci ile iç içe bir oyun
sergiliyor.
Oyun, bu terapi nasıl bir şeymiş diyecek evli, nişanlı
çiftler ile yeni ilişki arayan yada arifesinde olanlar, boşanmışlar, bekârlar
ve dullar için uygulamalı bir örnek. İlişkileri tıkanmış, tıkanırsa ne yapmalıyım
diyenler için profesyonel yardım almadan önce, bir prova(sanki). Ali Poyrazoğlu
tiyatro vasıtasıyla yaratılmış psikodramayı, kaynağına yâni tiyatro sahnesine
getiriyor ve seyircisini çok eğlendiriyor.
Seyirciyi çeken/çekecek sezon oyunlarından biri, Tamamla Bizi Ey Aşk.
Ali Poyrazoğlu diyor ki 'Tiyatro bizim değil, sizin. Tiyatronuza
sahip çıkın.' Ona kulak verin.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder