21.İstanbul Tiyatro Festivali bitti. Ben 9 gösteri için
bilet satın aldım. (Yabancı toplulukların tümünü programıma aldım.) III.Richard
iptal edilince 8 gösteri ile tamamladım festivali. Tiyatroya politik müdahale
oldu, o nedenle Ostermeier ve Schaubühne İstanbul'a gelmedi diye düşünüyorum.
2012 yılında Festival ONUR Ödülü almış Ostermeier'in "korkuyorum"
diye İstanbul'a gelmemesi onun adına büyük fiyaskoydu. Yönetmen, politikanın
kuklası oldu. En azından onun İstanbul'a gelmesi gerekiyordu. Ostermeier'in Türkiye'ye, İKSV'ye borcu var.
Kolay kolay ödeyemez. Umarım İKSV Schaubühne ile sözleşmesini sağlam tutmuştur
ve gerekli tazminatı almıştır.
Bu yılın Onur Ödülü Angelin Preljocaj'a verildi. Preljocaj
ödül töreninde "Bak gelebilen geliyor" diyerek Ostermeier'ı nazikçe
iğneledi.
Festival yönetimi programı geniş bir yelpaze ile
düzenlemişti. Klasik oyunlar yanında performanslar, dans tiyatrosu, çocuk
oyunları vardı. Söyleşiler, film gösterileri , atölyeler, okuma tiyatrosu
yapıldı. Bence "Yalnız", festivalin zirvesi idi. İhanet de ikinciliği alabilir
diye düşünüyorum. Ankara Devlet Tiyatrosu'nu İstanbul'da hem de Nahid Sırrı
Örik oyunu ile seyretmekten çok memnunum. İstanbul BB Şehir Tiyatroları ise
belki de kendi festivalinin labirentleri/hayâlleri içinde olduğu için festival
dışında kaldı. Ne salon ne oyun verdi festivale. 21 yıldan beri süren bir
festivale bu kadar uzak kalmak yönetim vizyonunun olduğu kadar tiyatro vizyonsuzluğunun da göstergesi.
İstanbul'daki sahneleri babalarının malı sanıyor olmalılar. Ayrıca tiyatroya
karşı bir sorumluluk hissetmediklerini de anlamış olduk.
Tüm oyunları seyretmediğim için festivalin genel düzeyi
hakkında bir değerlendirme yapmam yanlış olur. Yalnız şunu söylemem mümkün: Yirmincisine göre bu yılın programı daha derli
toplu idi.
Önümüzdeki yıllar
için bir kaç hususu dikkatlere sunmak isterim.
Dünyadaki diğer festivallere bakınca 21. yılını idrak eden
İstanbul festivalinin bir algısının olması gerektiğine inanıyorum. Festival,
yerli topluluklar açısından prestijli bir "vitrin" gibi. Yabancı
toplulukların ise bu konuda bir
dertlerinin olmadığını, onların yerli seyirci için "bayram şekeri"
olduğu kanısındayım. Festival heyecanını yaratan yabancı topluluklar. Benim önem verdiğim husus, festivallerin yerli ve
yabancıları buluşturan fuar olmasıdır. Fuarlar, tarafların birbirlerini
tanıdığı süreçlerdir. Fuarlardan ortak yapımlar çıkar, sanat ihracı yapılır. Ben geçmiş yıllara bakarak böyle ürünler
alındığını bilmiyorum. (Belki de benim eksikliğim?) Biz genellikle ithalat yapıyoruz gibime
geliyor. Bizim tiyatrocularımız yurt dışındaki festivallerden oyunlar
getiriyor. Bizden de festivaller aracılığıyla yurt dışına oyunlar gitsin
istiyorum. Bunun en önemli koşulu yerelden çıkan oyunların dünyaya
seslenebilecek özgünlükte olmasıdır ki bu konu üzerinde daha çok düşünmemiz, konuşmamız,
tartışmamız gerekiyor. O gözle baktığımda bu yıl İstanbul Festivali'nde bu
kriteri karşılayacak "özgün"
bir yerli çalışma görmedim desem yalan olmaz. Polonya'da İranlı bir yönetmenin Estonyalı
bir grupla yaptığı bir oyun(Antigone) seyretmiştim. Bir örnek olarak dursun bu
yazının içinde. Bu kapsamda 20.İstanbul Tiyatro Festivali'inde sıklıkla
karşımıza çıkan "ortak yapımlar" içinde Hayâl Perdesi'nin Üç Kız
Kardeş'i dışında bir başka gösterinin yurt dışına gittiğini hatırlamıyor,
bilmiyorum. Onun da gidişine festivalin neden olduğu konusunda emin değilim.
Öte yandan 20. festivalde sergilenip(hem de ortak yapım)
sonradan devam etmeyen oyunlar çok idi. Bu tiyatro festivalinde bu yanlıştan
vaz geçildiğini görüyorum. Ortak yapım olmayışını olumlu karşılıyorum. Geçen
festivalde oldukça çoktu ama ortak yapımlar galiba festivalin programını
"zengin gösterdi" o kadar. "Ortak yapım" değen projeler
için gene yapılabilir. Ancak ortak yapımlar yurt dışında festival daveti
alabilecek bir organizasyon içinde olmalı bence.
Festival programında bir kişinin tüm gösterileri
seyretmesine olanak sağlayan bir "kırmızı hat" yok. Programı alt alta
yazmak yerine bir şema olarak verilmesi ve onun üzerinde "kırmızı
hattın" gösterilmesini tercih ederim. Özellikle festivalin son tarihlerinde gösterilerin
çakısması var. Paketin içine bazı etkinliklerin ve promosyonların (İKSV tiyatro
kitabı, gala yemeği vb) eklenerek "tüm gösteri" biletinin özel bir
fiyatla pazarlanması düşünülebilir.
Festivalin uluslararası seyircisinin ne kadar olduğunu
bilmiyorum. Katıldığım gösterilerde genellikle "biz bize"ydik. Ayrıca yerli ve yabancı topluluk ve tiyatro
insanlarının nasıl bir araya geldikleri konusunda da bir bilgim yok. İnşallah
oluyordur.
Her festivalden kalıcı bir eser kalması hayalimdir. Bu bir
kitap, bir dvd-cd olabilir. Hatta yeni bir salon şehrin bir yerine dikilecek
bir heykel de olabilir.(İzin verin hayâl edeyim!) İKSV, bu yıl 21 yılın özetini toplayan bir
kitap hazırladı. Kitabın ilgiyle karşılanmış olmasını
dilerim. Bir önerim de şudur. Bu kitap her yıl aynı formatta daha önce kitabı
satın almış olanlara dağıtılmak üzere yeni festival ekleri verilerek güncelleştirilmelidir.
Festivalin yapması gereken bir başka şey, günlük Festival
Gazetesi'dir. Festival boyunca her gün çıkarılıp dağıtılacak bu yayın o günkü
oyunlar hakkında seyirciye bilgi verebilir, eleştiriler paylaşabilir.
Her oyun öncesi yapılan anonslarda öğrenci biletlerinin 10
TL olmasını sağlayan sponsorlara teşekkür edildi. Benim izlenimim satışa
verilen öğrenci bilet sayısının öğrencileri çok da memnun etmediği yolunda. Öğrenci
bileti sayısının kısıtlı kalması, o duyuruların biraz müstehzi dinlenilmesine
neden oldu.
Festival mekânlarında kitap, cd,dvd satış standları olması
iyi olacaktır. Moda Sahnesi'nde gördüm ama yaygın bir uygulama değildi.
Festival programına giren oyunlardan bazısı festivalden önce
prömiyer yaptı. Festivalde prömiyer yapmaları daha iyi olacaktır.
Günü ve saati değişen Yalnız için uyarı mesajı almadım.
Tesadüfen öğrendim. Mesaj alanlar olduğunu biliyorum. Benimki bir şanssızlıktı
sanırım.
Festival tanıtımlarının önceden daha ayrıntılı yapılması
gerektiğini düşünüyorum. Medya haberinden daha fazlası yapılmalı. Bu konuda
İKSV'nin sitesinde de fazla bir bilgi yok. Yerli veya yabancı eleştirmen
görüşleri yer almalı.
Tiyatro eleştirmenlerinin festival ile ilgili doyurucu
eleştiriler, bilgiler paylaştıklarını, festivalin tanıtılmasına özel bir katkı
yaptıklarını görmedim. Çoğu İKSV'nin hazırladığı bilgileri paylaştı. Özel
araştırmalar, incelemeler görmedik. İKSV'nin tiyatro eleştirmenleriyle ilgili
nasıl bir tutum ve davranış içinde olduğunu bilmiyorum. Tiyatro
eleştirmenlerine gereken önemin verildiğini, festival öncesi ve süresince onların iyi ağırlandığını umarım. Festival sonrası
eleştirmenlerle bir değerlendirme toplantısı yapılmış ise kutlarım.
2018 Kasım için şimdiden kolların sıvandığını tahmin etmek
zor değil. Umarım yirmi ikinci festival, yirmi birincisinden daha iyi olur.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder