16 Şubat 2012 Perşembe

Karıncalar(Ankara Devlet Tiyatrosu) - Mayına Bastın, Kımıldama!

Ankara DT yapımı,  Karıncalar isimli bir oyun seyrettim, “Üç Yönetmen Üç Oyun” kapsamında sunuluyor. Bence tek başına yoluna devam etmeli.

Gökhan Aktemur’un oyunlaştırdığı piyes, Gökhan Aktemur(İBBŞT- dramaturg, yazar, yönetmen), Umut Toprak(Ankara DT-oyuncu, yönetmen, yazar, müzisyen) ve Basri Albayrak’dan(Eskişehir BB Şehir Tiyatroları- oyuncu, yönetmen) oluşan proje ekibi tarafından sahnelenmiş.

Gökhan Aktemur  ve Umut Toprak,  2000 A.Ü.DTCF Tiyatro Bölümü;  Basri Albayrak, 1999 H.Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunu. Hepsi mesleklerinde ses getiren işler yapmışlar. Bu oyunda biriktirdiklerini ve uzmanlıklarını  bir araya getirmiş, bence çok doğru bir piyes yaratmışlar.

Konu
Karıncalar, Boris Vian'ın Karıncalar(Türkçesi: Işıl Yücel)  hikâyesi ile akışın belirlendiği, John Steinbeck'in Bir Savaş Vardı(Türkçesi:Ülkü Tamer)  isimli kitabından seçilmiş bölümler ile Gökhan Aktemur’nin eklediği parçalardan oluşturulmuş tek kişilik bir saatlik bir oyun. Oyun, “bir savaş”ta işgale gittiği ülkede yaşadıkları ve oyunun sonuna doğru, ayağını kaldırırsa patlayacak, üstüne bastığı mayın tarafından “tutuklanmış” bir askerin duyguları, isyanı, hatırladıkları üzerine.

Metin
Gökhan Aktemur’un dergideki yazısı bir piyes üzerine yazılabilecek en iyi dramaturgi yazılardan biri. Aktemur bir dramaturg olarak metne nasıl yaklaşılması gerektiğini de çok güzel örneklemiş.
“Vian’ın kısa öyküsünün sonunda asker bir mayına basıyor ve öykü sona eriyor. Benim içinse ‘oyun’ aslında burada başlıyor. Asker yaşam ‘oyun’unu  sürdürüyor… Savaşın insanlık üzerine kurgulanmış bir ‘oyun’ olduğunu aktarmaya çalıştım. Düşmanı yok etmekle kazanılmayacak bir ‘oyun’. Her durumda insanlığın mağlubiyeti ile biten bir ‘oyun’… Bir ülkeyi işgal etmeye değil sanki seyahate gider gibi cepheye giden asker, her türlü soruna karşı hep ‘kaçarak’ kendini savunuyor. Önce kendini ve aklını koruyabilmek için her şeyle ‘oynuyor’. Ancak savaşı çıkaranların dünya üzerinde nasıl bir ‘oyun’ oynadığını ‘o an’ geldiğinde anlıyor. ‘ Birilerinin elinde planlar, krokiler, yeni dünya haritaları halâ çalışıyor’ Bir savaş bittiği zaman başlayan şey barış değil ne yazık ki bir başka ‘oyun’ oluyor.”

Karıncalar  bu ‘oyun’u didikleyen, tasarımında da ‘oyun’ yaklaşımını  öne çıkaran bir çalışma.

Vian ve Steinbeck, metinde ustalıkla birleştirilmiş. Özellikle “nev’i şahsına münhasır” sayılabilecek olan Boris Vian’ın yanına başka birini katmak zor bir iş. Hayata bakışındaki ironi ile tanınan Vian’ın yanında Steinbeck hiç de ayrıksı durmuyor. Hatta Steinbeck, tercih edilen oyunculuktan dolayı ağır basıyor gibi. “Savaşa karşı durmak adına yapılabilecek en iyi şey ona kahkahalarla gülmektir” diyen Boris Vian’ın dudak kıvrımlarında olduğunu hissettiğim ve “tükürülmeye hazır”  alaycı cümleler metinde var ama sahnede daha çok vurgulanmasını isterim. Bu haliyle kaderi ile mücadele eden askerin duygusal tonlaması kalıyor akıllarda. Oysa isterim ki asker benim adıma öfkeyle lânetlesin bu “mayın tarlası”nı, bu hayatın içine tükürsün, başkasının ‘oyun’un bir parçası olduğunu haykırarak hiç değilse “bu yolda galip”  bu soysuz ve çirkin  ‘oyun’la  dalgasını geçsin. Ava giden avlanır hâli var askerin durumunda ama alaycı bir “yenilmeyeceğiz”  çıksa ne güzel olur.

Zaman zaman “di”li hikâye anlatımından çıkılsa daha iyi olur gibime geliyor. Bu, piyesteki zaman kavramında genişliği sağlayacak, “an mı anı mı?” sorusunun uçlarında gezinerek anlatımı zenginleştirecektir diye düşündüm. Oyun sonu olarak metindeki  “ikinci mayına kilitlenme”yi tercih ederim.

Oyuncu, Basri Albayrak
Tek kişilik oyunlarda oyuncunun performansı elbette çok çok önemli . Ben oyundan sonra düşündüğümde oyuncunun yerine başka birini koymaya çalışırım. Bu bir anlamda oyuncunun yeterliliği için bence bir testtir. Basri Albayrak’ın yerine başka birini koyamadım.(Demek ki beğenmişim.) Oyunculuk ile ilgili bazı ayrıntıları paylaşmak isterim.

Basri Albayrak rolüne duygusal yaklaşmış. Bu haliyle de zevkle seyrediliyor ama rolün daha fazla olanak içerdiğini düşünüyorum ve Basri Albayrak’ın oyunculuğunun bunu başaracağına inanıyorum.  Oyuncunun rolünü sevdiği belli ama onun kaderine de üzülüyor gibime geldi. Bu onun rolü ile özdeşleşmesine neden oluyor ki bu noktada paylaşmak istediğim şey, metnin didiklenmesi ve role uzaktan bakma ile ilgili. Özellikle Boris Vian ironisinden yararlanılmasını öneriyorum. Bu, kimi yerde öfkeli, umutsuz, karamsar olabildiği gibi umursamaz ve kendini eğlendirmeye de yönelik bir duygunun ortaya çıkarılmasını sağlayabilir. Özellikle mayına bastıktan sonra isyan, delilik, yalnızlık, korku vb iç içe geçmiş karmaşık duygular içindeki askerin umut ve umutsuzluk uçlarında gezinmesini öneririm. Asker için umudu simgeleyen Jacquline, savaşa giden askerin düşman topraklarında bulduğu ve o atmosfer içinde kapıldığı biri, evde bırakılmış bir sevgili değil(bence). Bu ayrıntı önemli zira çaresizlik, umutsuzluk içinde umutsuz ve çaresiz  bir bağlanış, tutunma çabasını veriyor. (Belki bunun için metne, hikâyede rastladığım bir ek yapılabilir.) Tıpkı askerin üstüne bastığı mayınla yabancı topraklara köksüz bağlanışı ya da arkadaşı Çapkın’ın bir avuç toprakta fasulye çimlendirme çabası gibi. Savaşın “zoraki asker”i, hayat ve kendi içinde denge tutturma çabası göstermeye çalışırken bunun sahne dilindeki karşılığı “oynak” su içindeki hareketli platform.  İsterseniz siz buna ‘bir bardak(tekne) suda’ çıkarılmış ‘savaş fırtına’sı deyin, isterseniz banyo teknesinde yelkenli  yüzdürme “oyun”u. Bu, bir metafor olarak hem dünyaya hem de kişisel hayata yönelik çok yerinde bir yaratıcılık.

Dekor ve Giysi Tasarımı, Müzik ve Işık
Oyun su dolu bir tekne içindeki hareketli bir platform (Dekor ve Giysi Tasarımı: Ali Cem Köroğlu) üstünde geçiyor. Deniz piyadesinin giysileri ve sırt çantası bire bir gerçeği ile aynıymış. Çok başarılı bulduğum sahne tasarımı, patlayan mayınlar, su üzerindeki deniz piyadenin denge bulma çabaları, sine-vizyondaki savaş görüntüleri(karıncalı olanlar dışında)(Gökhan Yolcu,Emre Yıldız) , özellikle ışık(Tasarım: Osman Uzgören, Kumanda: Mustafa Bal) ile oyun, keyifle izlenmesinin ötesinde bizim tiyatromuz için de az rastlanır ve belli bir düzeyin üstüne çıkmış, sıradan olmayan  bir sahnelemeyi örnekliyor.

Askerin elindeki silah bana biraz “zayıf” geldi. Askerin suya girişleri yeniden gözden geçirilmeli, zira girmiş olmak için giriyormuş izlenimi veriyor. Müzik var ama kullanımı sancılı. Sanki özel bir müzik tasarımı yokmuş gibi. Müzik tasarımcısı da verilmemiş zaten. Ama özellikle başlangıçta Boris Vian’ın sesinden bir şarkı duymak keyifli. Bizden Timur Selçuk tarzı alaycı oyun müzikleri  gibi hayatla dalgasını geçerken müziği kullanan Spike Jones’tan alınmış şarkının seyirci tarafından tam algılandığından kuşkudayım.  Metnin içinde özellikle belirttiğine göre sanırım  Boris Vian da biliyor, kendinin bir benzeri Spike Jones’dur. O halde Spike’ı anlaşılır yapmak oyuna çok şey katar.

Mayına tam basıldığı anda ani bir karanlığa ihtiyaç var. O anda, gelecek, karanlık! Zamanın durduğu an, o “an”!  Karanlıktan çıkınca zaten var olan tepeden aydınlatma dışında tüm diğer ışıklar kapanmalı. Birkaç saniye sürecek olan karanlığın anlatıma  önemli bir katkısı olacaktır diye düşünüyorum. Benzer “trüğün” askerin ayağını kaldırması “ânın”da da tekrarlanmasının tiyatral bir denge/simetri  gereği olması dışında, merak ve gerilimi arttıracağını ve role(seyirciye) kısa bir anlık da olsa kendini hızla gözden geçirme olanağı vereceğini sanıyorum.

Mayını Ne Zaman Farkedeceksiniz? 
 Karıncalar seyirciyi de oluşturduğu gerilimin içine alan bir “oyun”.  Bunu seyirciyi olayın bir parçası yaparak değil uzaktan bakarak algılamasını sağlayarak yapıyor.

Savaş karşıtlığını vurgulaması  yanında bence daha da önemli olan "içinden geçtiğiniz mayın tarlasının farkına ne zaman varacaksınız, mayına bastığınızda mı?" sorusunu soruyor Karıncalar. Ölü bedenlerinizin orasına burasına  üşüşen karıncaların varlığı ile ortaya çıkan atalet halinizi size haber veren Karıncalar’ı görün, dinleyin, duyun ki  silkinebilesiniz, kendi hareketsizliğinizin farkına varamamışsanız bile .  Mayın bir defa patlayacak ama ya patlamazsa!  Siz iyimser olun.

Melih Anık

Boris Vian’ın diğer oyunları ile ilgili yazılarım:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder