Oktay Akbal 1944 yılında yazdığı Önce Ekmekler Bozuldu isimli hikayesine şu cümlelerle başlar :
“Önce ekmekler bozuldu,sonra her şey.Çünkü yeryüzünde savaş vardı. İnsanlar sebebini bilmeden ölüyor, öldürüyorlardı.”
Kitabın içine düştüğüm tarihe göre hikayeyi 70’li yıllarda okumuşum. Üniversitede öğrenciydim.
O yıllarda haşlama mısır Temmuz’da , kestane Ekim’de çıkıyordu piyasaya. Mısırın da kestanenin de mevsimi vardı . Kısa kalır giderlerdi. Kendini özletirdi mısır da kestane de.
Kestane , bana, tiyatro mevsimini müjdelerdi o yıllarda. Tiyatrolar, kestane mevsimiyle perde açardı yeni sezona.
Ferhan Şensoy’un SES tiyatrosu , o zaman Dormen Tiyatrosu idi.. Kenterler de paylaşırdı o sahneyi. AST turneye geldiğinde, o sahnede izledim defalarca..
Tiyatronun kapısına kadar olan uzun koridorda seyirciler, kuyruk olurlardı gişenin önünde. Kuyruk İstiklal Caddesi’ne taşardı.
Koridorun üstünde küçük bir girintide, kestaneci vardı. Işıklı bir camekân içinde sergilenen, ayıklanmış kebap kestane satardı.
Koridor kestane kokmaya başladı mı sanki ağır kırmızı perdesi aralanırdı tiyatronun.
Salona yiyecek sokmak yasaktı . Belki de onun için kestaneci, kabukları ayıklanmış kestane satardı . Kapıda 100 gram kestane alınırdı . Ses yapar diye kese kağıdından çıkarılıp cebe yerleştirilen kestaneler oyun sürerken sessizce ağza atılır ve çiğnerken ses çıkmasın diye özenle sanki şeker gibi eritilirdi ağızda. En ufak bir kıpırtıda ses veren koltuklarda kımıldamamaya çalışarak sahneye bakılırdı göz kırpmadan.
Kimler geçti o sahneden kimler…..
Anılarımızda sakladıklarımız : Altan Erbulak ,Ayfer Feray,Tolga Aşkıner,Nisa Serezli, Hadi Çaman, Hüseyin Kutman , Kerem Yılmazer, Şükran Güngör, Kâmran Yüce, Kâmuran Usluer, Turgut Boralı , Alpay İzer, Cahit Irgat , Şevkiye May, Yüksel Gözen , Erkan Yücel, Mehmet Akan , Ayberk Çölok,Türker Tekin …..
Tiyatronun yaşayan “çınar”ları : Yıldız Kenter , Müşfik Kenter , Haldun Dormen , Muazzez Kurdoğlu Erol Günaydın , Metin Serezli , , Nevra Serezli , Tuncel Kurtiz, Suna Keskin, Erol Keskin, Füsun Erbulak, Gülriz Sururi, Engin Cezzar, Genco Erkal , Rutkay Aziz, Salih Kalyon, Cezmi Baskın ,Altan Erkekli, Celile Toyon, Rana Cabbar , Emel Mesci , Elif Türkan Çölok…
(İsmini anmayı unuttuklarım ! Bağışlayın beni . )
Onlardan seyrettiğim tiyatro ve damakta erittiğim kestane dünyanın en şahane tadıydı bence .
Şimdi İstiklal Caddesi’nde mısır ile kestane ayni tezgâhta yanyana .
Oktay Akbal’ın “Ah o ekmeğin bozulması , insanların mayası muhakkak ki ekmektir” demesi gibi tiyatronun mayası kestanedir diyesim gelir . Ama genetiği değiştirilmiş mısır , kestaneyi de yoldan çıkardı . “Tiyatrom”un bozulmasının sebebi kestane ile mısırın ayni tezgahta olmasıdır , bence.
İnsanların, kese kağıdını hışırdattıkları artık eski tadı vermiyor bana . Sözümü de dinlemiyor , ağzımın içinde erimiyor. GDO’lu mısırdan öğrendi , genetiği değişti , terbiyesiz oldu bu kestane..
Ne diyeyim?
Oktay Akbal gibi “Dünyanın iyi bir dünya olabileceğini, insanın mavi gökyüzünü,denizi,ağaçları seyretmekle mutluluğunu yaşadığı anlara kavuşacağına inanıyoruz. Herşey ekmekle başladı, ekmekle bitecek” umuduna sarılsam yeniden ve kestane , kendi mevsimine dönse , “benim tiyatrom” eskisi gibi olacak……, diyebilir miyim?
Biliyorum ki ne kestane mevsimine döner ne de ben o tiyatro günlerime dönebilirim.
Ama o günleri yaşamamışlar , bilmeyenler için tiyatro hayatın parçası olabilir yeniden. Çünkü ben tiyatro ile “dünyanın iyi bir dünya olabileceğini, insanın mavi gökyüzünü, denizi, ağaçları seyretmekle mutluluğunu yaşadığı anlara kavuşacağına” inanıyorum , halâ .
Kestane mevsimi yokoldu diye benim “tadım “ kaçmış olabilir ama , tiyatro bozulacak değil ya !
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder