Uygur Sanat
Tiyatrosu Neil Simon’un ‘Come Blow Your Horn’ oyununu Çat Kapı ismiyle
sahnelemiş. Uygur Sanat Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni Süha Uygur. Metni Bilge Koloğlu çevirmiş. Oyunu Bora Seçkin
yönetmiş. Dekor Cihan Aşar, kostüm Buket Engin, ses&ışık Erkan Kaledibi,
afiş tasarımı Galip Aksular, afiş fotoğrafı Eren Yiğit tarafından yapılmış.
Yapımcı Filiz Senger.
21 Aralık 2019 Cumartesi
15 Aralık 2019 Pazar
Ümmühan, Can ve Lillian’ın İtirafları
Lillian’ın İtirafları oyununun sonunda başları kalabalık tebrikleri kabul ediyorlar.
Nikâh törenlerine katılamadığımız için özürlerimizi bir daha belirtip hem yeni
bir hayata geçişlerini hem de oyunu tebrik ederken ‘Konuşalım’ dediğinde
ben ‘Bu akşam başınız kalabalık, bir uygun
zamanda oturup uzun konuşalım’
dedim. Can ‘Biz hep oradayız.
İstediğiniz zaman gelin. Yeni salonumuzu görün’ dedi. ‘Oradayız’ dediği yer Kadıköy boğası civarında
beş katlı bir bina. Tiyatro Dünyası Oyuncuları binanın iki katını tiyatro
eğitimi ve provalar için kullanıyordu.
Şimdi beşinci katı da kiraladı ve orasını küçük bir gösteri merkezi
olarak yeniden düzenledi. Bana göre
tiyatronun mutfağı/laboratuvarı orası. Ümmühan ve Can sanıyorum evlerinden daha
çok orada yaşıyor. Oranın dışında da gösteriler, turneler, yeni oyun okumaları
ve de tercümeleri ile geçiyor zamanları. Onlar kadar tiyatroya bu kadar
‘dalmış’ her ânlarını tiyatro ile doldurmuş başka birini tanımıyorum. Benim
kadar tiyatro seven birini bile daraltan bu hayat düzeni zaman zaman
yaşadıkları tersliklere rağmen onların yüzündeki gülüşleri silemiyor. Onlar bütün zorluklara rağmen yeni oyuncular
yetiştiriyor, nerede tiyatro mekânı
bulurlarsa oraya oyunlarını götürüyor,
yetiştirdikleri oyuncularla yeni oyunların provalarına giriyor yeni yeni
oyunlar sahneliyorlar. Yanılmıyorsam şu sıralarda Tiyatro Dünyası Oyuncuları’nın iki,
kursiyerlerle yaptıkları altı oyun aynı anda değişik sahnelerde seyirci ile
buluşuyor. Tiyatro Dünyası Oyuncuları yetişkin oyunları yanında aynı zamanda çocuk oyunları da
yapıyor.
10 Aralık 2019 Salı
Tatbikat Sahnesi’nin Protestosu: 'Dadaist' Nina(Visniec)
Matéi Visniec tarafından yazılmış Nina ya da İçi Doldurulmuş Martıların Hassasiyetinden oyunu bu
sezonun üstünde durulması gereken oyunlarından biri belki de en önemlisi. Oyun kitap
olarak Nina ismiyle Mitos Boyut tarafından basıldı. Burak Üzen çevirmiş. Oyunu
Tatbikat Sahnesi Erdal Beşikçioğlu
rejisi ile sahneledi. Oyundaki üç rolü Elvin Beşikçioğlu(Nina), Ünsal Coşar(Treplev), Erdal
Beşikçioğlu(Trigorin) canlandırıyor. Dekor ve kostüm tasarım Barış Dinçel, ışık
tasarım Mahir Köksal video mapping Can
Akyürek yönetmen yardımcısı Selin Tekman afiş tasarım: Hande Şiri. Oyuncular ve
tasarımlar konusunda bir şeyler yazmayacağım. Her biri yaptıkları işte belli
bir düzeyin üstünde isimler. Bu oyunda da bilinçli olarak rejinin onlara
verdiği görevi yerine getiriyorlar. Bu oyunun dikkate değer özelliği rejisi.
Ben de reji üstünde duracağım.
30 Kasım 2019 Cumartesi
Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda Tuhaf Bir Miras Hikayesi ( Peter Quilter )
Oyunları 27 dilde 40 ülkede oynanan Peter Quilter’in ‘Curtain
up!’ oyunu Nazlı Gözde Yolcu tarafından ‘Perde!’ İsmiyle Türkçeye çevrilmiş ve
ONK Ajans’ın koleksiyonuna eklenmiş.
Oyun Bakırköy Belediye Tiyatrosu tarafından Yelda Baskın’ın uyarlaması ve rejisi ile ‘Tuhaf
Bir Miras Hikayesi’ ismiyle oynanıyor. Uyarlama oyunun ve rollerin isimlerinin
ve de oyunda beklenen ‘kurtarıcı’nın yerine bizden bir ünlünün seçilmesi, bizim
seyircimize uzak noktaların budanması, yakın gelecek noktaların eklenmesi gibi değişikler ve başka oyunlardan birkaç sahnenin,
şarkının eklenmesi ile yeniden düzenlenmiş. Tekst açısından baktığımızda
sıradan bir oyun. Ancak yazarın iyi bir konu yakaladığını söylemek gerekiyor:
8 Kasım 2019 Cuma
Taies Farzan'dan Oyunculuk Resitali: Bir Kadın Hikayesi(Tiyatro Mydonoz)
Bir
Kadın Hikayesi Tiyatro Mydonoz yapımı bir oyun. Tiyatro Mydonoz’un kendi
cümleleriyle tanıtımı şöyle:
‘2010
Yılında Kurulan Tiyatro Mydonoz; 9 yıldır perdelerini açmaktadır. Bu süre
içinde; Müsadenizle Deliriyorum, Boşananlar Kulübü, Zoraki Kocala,
Hırsız, Dem-i Devran Aşki Cennetin Çocukları “KERBELA”, Geleceğe
Dönüş, Kayıp Masallar, Sihirli Kutunun Sırrı, Doğumdan Sonra Ölümden Önce Bir
Kadın Hikayesi, Yokluğum, While in Hell (Cehennemdeyken), The Break Up Project
(Ayrılık Projesi) Oyunları, Çeşitli İnsan Kaynakları Uyum ve İletişim Workshop
çalışmaları, Mikro Mimik, Beden Dili Workshop ve seminerleri ile (2007/2009
arası Türk Telekom’da olmak üzere) var olmaya çalıştı.Turne tiyatrosu olan
Tiyatro Mydonoz yurtiçi ve yurtdışı turneleriyle oldukça önemli kitlelere
ulaştı…2019/2020 sezonunda Tiyatro Mydonoz 6 Oyunla sezonda seyircileri ile
buluşacak.’
Oyunun
tek oyuncusu Taies Farzan’ı anlatmak için ayrı bir yazı yazmak gerekiyor. Bu
yazı kapsamında özetleyeyim:
İran’da
doğan Farzan ailesiyle 14 yaşında önce Türkiye’ye ardından Almanya’ya göç
etmiş. İstanbul’da dans okulunda okumuş dans ve ses eğitimi almış. Farsça,
Türkçe, Almanca, İngilizce ve Kürtçe konuşuyor. Pek çok sinema filminde
oynamış, ödüller almış. Televizyon programları yapmış, dizilerde ve tiyatro
oyunlarında oynamış. Farzan çok iyi bir oyuncu. Kısa süreler içinde mimikleri
ile yazdan kışa geçebiliyor.
Mimiklerinde ilkbahar da var yaz da. Sesi ve tonlanması ile duyguları doğru
aktarıyor. Bu özellikler seyircinin
sahneden kopmadan onu takip etmesini, anlattığı hikayenin peşine takılmasını
sağlıyor. Tek kişilik bir oyunda bunu başarmak her oyuncunun becerebileceği bir
iş değil.
Oyun bir üçüncü sayfa hikayesi; bir
sapığın tecavüzüne uğrayan evli bir kadının cinnet anında onu öldürmesiyle
değişen hayatını anlatıyor. Bana gönderdikleri tekst, reji metni
gibi. Tekstin başlangıcında oyun kahramanı Sara tanıtılıyor ve çeşitli durumlar
içinde onun ruh hâline ait açıklamalar yazılmış. Bu rol ile ilgili masa başı
çalışmasının ayrıntılı yapıldığını gösteriyor. Sahnede bu ruh hallerini
görüyorsunuz. Yazar olayın tüm yanlarına dokunan dikkate alan bir tekst yazmış. Oyunun başarısı
tekstten ve rejiden (Çağıl Bozbeyoğlu) önce oyuncudan geliyor. Açıkça
söylemem gerekirse tekst Farzan’ın oyunculuğu sayesinde bu denli etkili oluyor.
Bu oyunu seyretmenizi öneriyorum. Zira Farzan’ın oyunculuğu ödüllük. Oyunda
anlatılan çarpıcı bir kadın hikayesi. Bu nedenle (İstanbul
dışında da) çok oynanmasını ve çok seyirciye ulaşmasını isterim, dilerim.
Melih Anık
7 Nisan 2019 Pazar
Boşa Gitmiş Çaba: CİMRİ(Ankara Devlet Tiyatrosu)
ADT İstanbul’a turne yaptı. Genel Müdür’ün baş rolü oynadığı
Cimri’yi getirdi. Bir arkadaşımın mazereti nedeniyle iade edeceği biletleri
alarak gittik seyrettik. Yâni önceden Cimri gelsin de gidelim diye bir hazırlığımız
yoktu.
6 Nisan 2019 Cumartesi
Atatürk Havalimanı için Bir Öneri: SANATIN SERBEST BÖLGESİ
İstanbul Havalimanı devreye girdi. Atatürk Havalimanı ile
ilgili çeşitli projelerden bahsediliyor. Millet Bahçesi yapılması bu
projelerden biri. Benim başka bir fikrim var.
Ben Atatürk Havalimanı’nın SANATIN SERBEST BÖLGESİ(SSB)
olmasını öneriyorum. İngilizcesi de şu : FREE ZONE of ART (FZA)
Ülkemizin pek çok yerinde ticari serbest bölgeler var. Bu
bölgeler imalatların yapıldığı, ihraç ve ithal edilen malların depolandığı
alanlar. Çok güzel bir fikir. Benzerini sanat ile ilgili alanlarda kullanılması
çok güzel olur. Bildiğim kadarıyla bu türlü bir alan dünyada yok. Bu yapana da
dünya çapında bir prestij katacaktır. Dünyaya ‘know-how’u bizden çıkmış örnek
bir proje olur.
Bu alanda konserler, seminerler, konferanslar, defileler, sergiler, müzayedeler,
gösteriler düzenlenebilir. Sanat
alanında imalatlar burada yapılır. Sanatımız dünyaya burada toplu bir
şekilde sergilenir ve pazarlanır. Açık hava sanat alanı olur. Yurt
dışı kaynaklı firmalar bu alanda ofis açabilirler. İstanbul coğrafi konumundan
kaynaklanan özelliğini çok güzel kullanabilir. Avrupa ile Uzak Doğu’nun
sanatını birbirine bağlar. Gerçekten kültürlerarası bir köprü olur. Yurt içinde yurt dışına çıkmış gibi
olursunuz. O alanda yapılacak projelerin gümrük ile ilgili meselelerden
kaynaklanan formaliteleri az olur. Hatta konser vb gösterilerin bilet fiyatları
ucuzlar. TL yurt dışında kullanım alanı bulur. Yabancı firmalar kiralama vb
işler için TL ile ödeme yapabilir.
Bu fikrin heyecanı sardı beni. Elbette karşı görüşler
olacaktır. Tüm görüşler projenin sağlıklı yapılanmasına katkı sağlar.
Melih Anık
Aklıma geldikçe yazıma ek(ler)
Düşünün uluslararası turneye çıkmış bir müzisyen uçağı ile alana iner. Konserini verir uçağına atlar gider. Benzer şekilde konsere gelen yabancı izleyiciler için de kolaylık olmaz mı?
Aklıma geldikçe yazıma ek(ler)
Düşünün uluslararası turneye çıkmış bir müzisyen uçağı ile alana iner. Konserini verir uçağına atlar gider. Benzer şekilde konsere gelen yabancı izleyiciler için de kolaylık olmaz mı?
15 Mart 2019 Cuma
OCAK’TA BAHAR(İBBŞT- KOVAÇEVİÇ) NE DİYORSUN EY YÖNETMEN?
Duşan Kovaçeviç’in yazdığı Ocak’ta Bahar, Bilge Emin tercümesi ve
Nurullah Tuncer rejisi ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları
tarafından sahnelendi. Oyun Mitos Boyut Oyun Dizisi’nin 611 sayılı kitabı
olarak yayımlandı.
Kovaçeviç, 1976/77 yılında yazdığı metni 2013
yılında yeniden düzenlediğini, metnin yerüstünde ve yeraltında yaşayan
insanlara dair hikâye için çok önemli,
aynı zamanda hayatî bir noktayı oluşturan ve yayınlanmayan bazı hatıralar
üzerinden oluştuğunu belirtmiş. Yeraltında(Underground) filmi bu oyundan yola
çıkılarak çekilmiş. Oyun, filmin bir bölümünü oluşturuyor.
8 Mart 2019 Cuma
Seyredilmemesi Eksiklik Olmayacak Oyun: Fotoğraf 51(Craft)
İngiltere
King’s College’da Rosalind Franklin’in(Funda Eryiğit) ekibinde çalışan Raymond Gosling(Orçun Soytürk) tarafından 1952 Mayıs’ında kristalize
dna’nın x-ışınları ile çekilmiş fotoğrafı bilim dünyasında ona takılan isim ile
Fotoğraf 51 olarak biliniyor. Bu fotoğraf King’s College’da çalışan Maurice
Wilkins(Jak Cem Avnayim) tarafından Cambridge’den James Watson’a(Selahattin Paşalı) gösterilir. Watson, Francis
Crick(Barış Arman / Bahadır Efe) ile birlikte diğer kaynak ve çalışmaları da kullanarak dna molekülü
modelini ortaya çıkarır. Çalışmalarına ilişkin makale 1953 yılında Nature
isimli dergide yayımlanır. 1962’de Watson, Crick ve Wilkins’e Nobel Ödülü
verilir. Rosalind Franklin’in ismi Nobel alanlar arasında yoktur. O tarihte
Rosalind Franklin hayatta değildir. Nobel ödül geleneğine göre hayatta
olmayanlara ödül verilmez ve hiç bir ödül üçten fazla kişi arasında
paylaştırılmaz. Anna Ziegler feministçe yaklaşarak Rosalind’in şahsında
olayı erkek egemen dünyada kadınların
hakkının yendiği üzerinden hareketle Fotoğraf 51’i yazar. Piyesin içinde bu
konu sık sık dile getirilir. Erkekler kadın meslektaşlarına ön isimlerini
kısaltarak küçümseyici şekilde seslenirler.
Antipatik kadınlar laboratuvarın havasını bozmaktadır. Saç modelleri ve giysileri alay konusu olur.
Bir kadının yaptığı hata hemen göze batar. Üniversite yemekhanesi erkekler
içindir Savaş zamanı İngiltere’de kadın bilim insanları çalıştırılmamıştır.
Kadının kimyası erkeklerin teorileri vardır.
Kısaca bilim dünyasında kadının
adı yoktur. (Bir bilim kadını olan kızımdan da biliyorum. Bu konu hâlâ devam
etmektedir.) Fotoğraf 51 olaya yukarıda özetlediğim
pencereden bakan bir oyundur. Ve kendince Rosalind Franlin’e yapılan haksızlığı
ortaya çıkarmaya çalışır. Shakespeare’in Kış Masalı’nden bahsederek Franklin’in
seyrettiği oyunda Hermione rolünün hangi oyuncu tarafından oynandığının
hatırlanmaması ile ilgili bir dokunuş yaparak konuyu Rosalind’in hatırlanmaması ile birleştirir. Oyunda
beş erkek arasındaki tek kadın oyuncu da sanırım özellikle yapılmış bir tercihtir.
26 Şubat 2019 Salı
İBB Şehir Tiyatroları’nda II.Abdülhamid'in Hafiyesi: Amanvermez Avni
Amanvermez
Avni serisi Ebussüreyya Sami tarafından yazılıp 1913-1914 yılları arasında 10
kitap halinde yayımlanmış.
20 Şubat 2019 Çarşamba
Mâziyi Süsleyip Piyes Yapmak: Aşk Kalıcıdır ( Dilek Türker - Tiyatro Ayna)
Hakan Altıner ile birkaç oyun öncesi ayak üstü birkaç
cümleyi geçmeyen sohbetlerimizin dışında bir yakınlığımız olmadı. O anlarda onun
kelimeleri seçişinden, ifade tarzından nâzik ve mütevazı bir insan olduğunu biliyorum. Onun hakkındaki
görüşüm özgeçmişine, sözlü ve yazılı röportajlarına, seçtiği oyunlara ve
oyunlardaki oyuncu seçimlerine ve de hakkında yazılanlara dayanıyor. Hakan Bey
yıllardır ödül jürilerinin çok etkili isimlerine sahnesinde yer veriyor.
Tiyatromuzun çınar isimleri onun sahnesinde yer alıyor. Ancak sanırım bu Hakan
Bey’in aleyhine oluyor zira ödül jürileri belki de ‘torpil’ olarak anlaşılır
falan diyerek Hakan Bey’in Türk Tiyatrosu’nda yaptıklarını ödüllendirmiyor.
Sanki ödüllerde ‘torpil’ yok! Çekinmeyin
Hakan Altıner’e torpil yapın. Ona yaptığınız torpi, torpil olmaz. Nice
dağıttığınız ödülden daha hak edilmiş bir ödül olur.
17 Şubat 2019 Pazar
Reji Başarısı : Kosovalı Peer Gynt (İstanbul Devlet Tiyatrosu)
İstanbul Devlet Tiyatrosu Kosovalı yazar
Yeton Neziray’ın(1977) Kosovalı Peer Gynt
oyununu Senem Cevher çevirisi ile Saydam
Yeniay yönetiminde sahneledi.
Kosovalı Peer Gynt, ülkesindeki savaştan
kaçarak Avrupa’da bir ülkeye iltica etmek isteyen Peer Gynt’ün serüvenini
anlatır. Oyunda savaş atmosferi var. Baba’nın sözlerinden içinde yaşanılan
atmosferi anlamak mümkün: “….. evde
yiyeceğimizin olmaması önemli değil. Bizim özgürlüğümüz yok. O yüzden bize
köpek muamelesi yapıyorlar. Onun için çok kan dökülecek.” Baba’nın kinayeli sözlerinde
Kosovalının serüvenine yapılan göndermeyi anlıyorsunuz: ‘Vatana
yardım etmek, Avrupa caddelerinde dolaşmaktan daha iyidir’ Peer İsveç, İngiltere ve
Almanya’ya iltica için müracaat eder. Hepsinden
de reddedilir. Yazarın Avrupa’daki sözde demokrasiye, ırkçılığa, önyargılı ve
iki yüzlü tutuma eleştirel bir bakışı olduğunu anlıyoruz. Peer hep ‘kürkçü dükkânına’
iade edilir. Orada da savaş onu karşılar. Yıllar sonra(2014) Peer, Stockholm’de oğluyla buluşur. Cebinde
babası ile alay konusu olan soğan, yanında yapay bacaklarının yerine geçen koltuk değnekleri vardır. Oğluna ‘zor zamanlar
için soğanı’ verir.
12 Şubat 2019 Salı
‘Kutsal Canavar’ Ali Poyrazoğlu ve Tak Tak Takıntı
‘Usta’ peruğunu,
küpelerini çıkardı, rolden çıktı kendisi oldu, yaldızlı yıldızları seyircilere
üfledi, dakikalardır onu alkışlayan
seyircileri 'oyuncu'nun en yalın hâliyle selamladı. Diğer oyuncular onun yanında
tek sıra oldu. O akşam da gemiyi limana sağ salim ulaştırmanın keyfiyle ve
saygıyla eğilerek alkışlara teşekkür ettiler. Geriye doğru dönüp sahnede
onlarla aynı platformda onları izleyen
bizleri selamlamadan önce geçen on onbeş
saniyelik anda yaşadığım hazzın zevki ile tiyatroya teşekkür ettim. Sanki ben de yüzümdeki makyajı silmiş en
çıplak hâlimle sahne ışıklarının sıcaklığını yüzümde hissetmiş, salona yayılan
yıldız tozlarından payımı almıştım.
Etiketler:
ali poyrazoğlu
14 Ocak 2019 Pazartesi
Kendi Gök Kubbemiz- Yahya Kemal (İDT- Sönmez Atasoy)
İstanbul Devlet Tiyatrosu oyunu Kendi Gök Kubbemiz bence
sezonun en önemli oyunlarından biri. Oyunu seyrettiğim günden bu yana epey bir
zaman geçti. Bu süre içinde ben Yahya Kemal ile haşır neşirdim. Okudukça konu derinleşti, derinleştikçe yazmaktan korkmaya başladım. Neyi nasıl yazmalıydım?
Öte yandan çok da keyifli bir yolculuk oldu ve devam ediyor.
9 Ocak 2019 Çarşamba
Tiyatro Sezonu Açılırken İki Oyun(Batı ve Ruki) ve Oyun Önerilerim
Geçen sezon sonunda başlayan iki oyun Batı ve Ruki farklı
görünse de aslında aynı konuya dokunuyor: Öteki(leştirme). Batı'nın yazarı Rémi
De Vos(Fransız) Ruki'nin yazarı Rike Reiniger(Alman), Batılı. Batı 2000'li yıllara ait bir hikâye, Ruki'nin
geçtiği zaman 1930'lar. İkisinde de faşistler var. Aradaki 70 yılda dünyada
değişen bir şey yok.
İki oyun da yönetmen başarısı ile öne çıkıyor öncelikle.
Arzu Bigat Baril(Batı) ve Reha Özcan(Ruki) çok başarılı metin okuması yapmış, yalın,
sade, titiz ve derin. Batı, Kirpi Tiyatro, Ruki DeepBleuIdeas (Ustaların
Sahnesi) Yapımı.
Tiyatromuzda Avangard Örnekler: Araf(Kuzguncuk Sanat) ve Son(İBBŞT)
Avangard 1830'lardan itibaren önce siyaset sonra sanatın
diline giriyor. Aslında askeri bir terimdir ve "birliğin öncü kolu"
için kullanılır. Bu yolda yürüyen sanatçıların amacı "insanlığın
hülyalarını, tarihin menzillerini canlandırıp, modernliğin fikir hayatını
kurmaktır"("avangard kuramı" İletişim yayınları)
"İlericilik" olarak anlaşılan avangard, "yabancılaşma"yı
getirir. "Avangardın şok, skandal, şaşırtma gibi teknikleri medyanın ve
eğlence dünyasının standart trükleri
arasına girer."(a.g.e.) "Trük"ler ortaya çıktıkça avangard da
yoldan sapma eğilimi gösterir. "Öncü" olmaktan daha çok
"şaşırtıcı olma, şok etme" öne
çıkmaya başlar. Türkiye sanatı da avangard akımlardan etkilenir. Bizdeki
avangard dünyadaki gibi felsefi bir nitelikte değildir. Gerekçeleri, nedenleri
de çok tartışmalıdır. Genellikle dünya ile iletişimi olan sanatçılar tarafından
"ithal" edilir. Bir anlamda taklittir. Farklı sanatçıların algısına
göre biz de avangardı kendimize göre algılamaya başlarız. Dünyada çıkışı ve
gelişimi olayların dönemlerin felsefi değerlendirmelerine bağlıyken bizim
avangardımız sonuçla ilgilenir ve şekilsel denemeler olarak ortaya çıkar.
Meselâ "in-yr-face" böyle gelir yerleşir bizim sahnelerimize. Giderek
"taklidin taklidi" olacak kadar da "derinleşiriz"(!) bu
konuda.
2 Ocak 2019 Çarşamba
Tiyatro Nok'tan Geriye Ne Kaldıysa
Tiyatro Nok hayatları aynı erkekle kesişen iki kadının
hikâyesini Tufan Afşar rejisi ile oynuyor. Erkeğin iki kadından da çocuğu var. Biri
evlilik ilişkisinden diğeri evlilik dışı ilişkiden. Çocuklardan biri diğerinin
iliğine muhtaç. Verici çocuğun annesinin
o erkek hakkındaki iddiaları bir süre önce mahkemece reddedilmiş. Kadın evlilik dışı ilişki yaşamış olduğu erkekle ilgili hesabı zihninde kapatamamış. Ama ilik nakli için onun izni
gerekiyor. İki kadın geçmişin yükü ile
karşılaşıyor. Biri kızını kurtarmak istiyor diğeri ise elindeki kozu kullanarak
aşağılanmış olmanın bedelini ödetmek.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)