İkiz’i izledikten sonra yazar-yönetmen Pınar Yılmaz’a mesaj yazdım konuşalım mı diye. Oyunu okumadan önce telefonda yaptığımız görüşmede ben izlenimlerimi aktardım Pınar Yılmaz yapmak istediklerini anlattı. Onunla konuşurken ben notlar aldım o da not aldığını söyledi. Sanıyorum birbirimizi besledik. Pınar Yılmaz teksti gönderebileceğini söyledi. Çok mutlu oldum. Gönderdi. Okudum. Yazımı yazıyorum.
Öncelikli amacım Pınar Yılmaz'ı tanımak idi. Kendimi de
sınamak istedim. Ne anlatmak istemişti ne anlamıştım. Benim için
alışılmadık olarak oyunu önceden okumadan
izledim. Şu anda da başka bir
sınavdayım: Nasıl yazayım?
Bu yazıyı yazarken oyunu seyredecek seyircileri düşündüm.
Ben yazarla konuşmuş izledikten sonra metni
okuduğum için onların önünde sayılırım. Ama yazımla oyunun gizemini, seyircilerin
kendi keşif macerasının keyfini kaçırmak istemiyorum. Amacım bir kapı aralamak.
Teksti okuduktan sonra rejiye saygım arttı ancak zihnimde bir soru dönüp
duruyor: Bu tekst sahneden seyirciye ne
kadar geçecek ?
Seyirci oyunun isminden yola çıkarak algısını inşa eder
genellikle. ‘İkiz’ bu yüzden önemli. Oyunu
yazarken seyirciye elimden geldiğince yol göstermek istiyorum. Bir ipucu vereyim: Tekst ve
sahnede görünen birbirinin ‘ikiz’i. Yaşam ile ölüm de. Biz ‘ikiz’lerin ne kadar
farkındayız? Her şey zıddıyla var. Oyuna övgüm ve yergim de ‘ikiz’.
Oyun başladığında sahne tasarımı bana bir elması
hatırlattı. Oyuncu elmasın içindeydi. Dıştaki pırıltıyaya rağmen karanlıktı
elmasın içi. Elmas içten kırılacak yaşam başlayacaktı. Zaman zaman buzullar
arasında içinde Ursula’yı hapsederek denizde yaldızlı ışıklar saçarak parıldayan
elmastan bir balık gördüm sahnede. Buzun
içine hapsolmuş bir 'can'dı belki de. Ama
kesinlikle emindim ki bu oyun bir trajedi idi. Önce Medea geldi aklıma. Hoze(metinde
öyle yazılmış) ve Ursula’yı duyduğumda yakaladım Yüzyıllık Yalnızlık’tı çıkış
noktası. Oyun sonunda oyunun romanı anlatmadığını ama romandaki büyülü gerçekçiliği
yarattığını anladım. Oyunu sevmemin nedenlerinden biri belki de en önemlisi bu.
Romandaki motifler iç içe geçirilerek yeni bir metin yazılmıştı ve Jose ve Ursula
ve de balık ile yeni bir hikâye anlatılıyordu. “Gözleri görmeyen
Ursula ‘ile’ Hoze, gözlerindeki ışığın koca beyaz bir balık tarafından
çalındığına inanır. Hoze, koca beyaz balığı öldürmek üzere bataklığa gider.
Ursula, Hoze’nin gidişiyle iyice ağırlaşan yalnızlık çilesini, insan “ile” buz
tutmuş dünya arasındaki bir hesaplaşmaya dönüştürür.”(Oyun metninden)
Ursula Hoze/Balık’ın ardında
yalnızlığın girdabında çırpınıyordu. İnsanın kısıtlılığı oyunun trajedisini
yaratıyordu. (Kaderin karşısında insan) “Oyuncu
sahnede bu yalnızlığı, bu yarayı aşmak üzere rolüyle, oyunuyla buluşuyor ve
yarasını bir yaratıma dönüştürerek birken ‘iki’ oluyor. ‘İKİZ’imiz yaramızdan
doğuyor.”(Oyun metninden)
Masa başı çalışması çok iyi yapılmış bir oyun bu. Üzerinde çok
düşünülmüş. Ayrıntılara dikkat edilmiş. Teksti bilince sahneye aktarılışındaki titizliği daha iyi anlıyor insan. (Ey eleştirmen teksti okuman gerek! Sen de oku ödül
jüri üyesi!) Ben çağımızın trajedisi
böyle olmalı dedim içimden. Tekstin ana kaynaktan yeni bir hikâye yaratmasından,
tekst ile uyumlu sahne tasarımından, eklenen parçalardan, kostümden, ışığın kullanımından, oyuncunun disiplinli
fiziksel devinimlerinden, sahne üzerindeki sekiz topuzla müzik aletlerinin kontrol edilmesinden
oyuna özel yazılmış müziğin tekst ile uyumlu akışından ortaya çarpıcı bir
gösteri çıkarılmış. Keşke tekstte yazan ‘deprem’i ve ‘HB’yi seyirciye hissettirecek
yollar bulunsa. Keşke oyuncu yükseltiden bir kez sahneye inse.
Keşke sahnedeki topuzlar ışığı da kontrol
etse dekora eklemeleri de oyuncu yapsa ve
kontrolün ipleri oyuncunun elinde olsa. Böylelikle dekora ekleme yapanlar da olmasa. (Çok mu şey istiyorum? Tiyatromuzun teknik
olanakları tamam olunca olacak. Zira İkiz’de gördüğümüz gibi hayâl eden tiyatro yapıcılar var ne
mutlu ki.)
Bu noktada durdum. Ülkemizde yenilikçi eserlerin seyirciye
ulaşımında zorluklar var. Yapılan işler çok kısıtlı sayıda seyirci arasında
rağbet buluyor. Büyük emeklerle yapılan oyunlar hak ettiği ilgiyi görmüyor. Bu
konuda projeyi hayata geçirenler de seyirciler de kafa yormalı. Her zaman verdiğim bir örnek var. Mıknatısın
demiri çekmesi için mıknatıs ile demir arasında yeterli bir mesafe olmalı. Çok
yakın olurlarsa birbirine yapışırlar. Aralarındaki mesafe çok olursa demir mıknatısın
çekim alanında olmaz. Mıknatıs yâni
aydın ve öncü olanlar mesafeyi ayarlamalı.
Tiyatronun yaygınlaşması ve özellikle kültürel zenginliklerin geniş kesimlere yayılması için belli çevrelerin dışına çıkılması gerekiyor. İkiz’in
tiyatral başarısını alkışlarken bu hususu dikkate sunmak istiyorum. Bir
elmastan çıkan trajik ‘ikiz’ler yaşam ile ölümü diri ile ölüyü ve ‘büyülü
gerçekçiliğin’ bu yorumunu tüm tiyatro
severler seyretse keşke. Ben oyunu canlı
seyretmek için fırsat kovalayacağım.
Melih Anık
Not:
1-Jüriler çıkın İstanbul’dan. Başka şehirlerde de ödüllük
oyunlar var. Ey ödenekli tiyatrolar çağırın İkiz’i sahneleriniz şenlensin. Göreviniz önünüze gelene para
vermek değil hak edeni desteklemek.
2- Oyunun ekibini çok başarılı buldum ve tanıtmak
istedim.
İKİZ
KÜNYE
Yazan
& Yöneten: Pınar Yılmaz
Oyuncu:
Sezen
Demirer
Sahne
& Kostüm & Afiş Tasarımı: Cemre Yemin Gülveren
Işık
Tasarımı: Alpdoğan Selçuk
Çalgı
Tasarımı: Ozan Özdemir
Müzik:
Davood Mohammadi
Teknik
Ekip: Ogüncan Kurşun, Tanıl Levent
Fotoğraflar:
Banu Ertok
Trailer:
Ilgınsu Koçoğlu
Grafik
Tasarımı: Efekan Kahraman
Oyun,
80 dk.
Pınar Yılmaz (Yazan & Yöneten), 1982 yılında Hakkari’de doğdu. 2000 yılında tek kitabı “Yereboz” yayımlandı. 2000-2005 yılları arasında çeşitli yazıları “Uç”, “Öteki-siz”, “Rüzgar” ve “Kültablo” gibi edebiyat dergilerinde yayımlandı.
Amerikan
Kültürü ve Edebiyatı (Ege Üniversitesi) üzerine çalıştığı lisans eğitimi
sırasında (2001-2005) Ege Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’nda (EÜTT) yer aldı.
Ardından Studio Oyuncuları’nda Şahika Tekand yürütücülüğünde oyunculuk eğitimi
aldı. Sonrasında Essex Üniversitesi East 15 Acting School’da (İngiltere) Shakespeare, Adaptasyon, Biyomekanik
Oyunculuk ve Doğaçlama ve Buluş modüllerini tamamlayarak Tiyatro Yönetmenliği üzerine
yüksek lisans derecesi aldı. Bu süreçte Gitis Üniversitesi’nde (Rusya) Natalia
Zvereva, Nikolai Karpov ve Zakirov Aydar yürütücülüklerinde Stanislavski ve
Meyerhold oyunculuk yöntemleri ve hareket üzerine çalıştı.
Türkiye’ye
döndüğünde Maltepe Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü’nde üç yıl boyunca
oyunculuk, sahneleme, metin çözümleme ve dramaturji dersleri verdi; Bölüm
oyunlarında reji danışmanlığı yaptı. Çeşitli oyun eleştirileri, festival,
proje-gözlem ve röportaj yazıları “TEB Oyun”, “Tiyatro Eleştirmenliği ve
Dramaturji Bölüm Dergisi” ve “Kadmos Report”ta yayımlandı.
2007
yılında Türkiye tiyatro öğrencilerini temsilen, 2017 yılında da tiyatro
çalışmalarının sunumunu yapmak üzere Epidaurus Tiyatro Festivali’ne
(Yunanistan) katıldı.
2012
yılında “Kadmos Projesi” (Uluslararası Genç Sanatçılar Buluşması) kapsamında,
2015 yılında da gözlemci olarak Avignon Tiyatro Festivali’ne (Fransa) katıldı.
2013
yılında üç tragedyanın kolajı olan (“Bakkhalar”, “Medea”, “Kral Oidipus”) ilk
bağımsız projesi “Sürgün”ü tamamladı ve oyun başta İstanbul olmak üzere
Türkiye’nin çeşitli tiyatro festivallerinde sahnelendi.
2005
yılından bu yana aralıklarla çocuklarla tiyatro çalışmaları yürütmekte; çeşitli
projelerde oyunculuk ve reji-dramaturji danışmanlığı yapmaktadır.
2010
yılından bu yana oyuncu benliğine yönelik “Neden Oynuyorum? Nasıl Oynuyorum?”,
doğalcı rol ve sahne çalışmasına yönelik “Ben ve O” ve soyutlama yoluyla bedensel yaratıma dayalı “Oyunculuk
ve Barış” atölyelerini yürütmektedir. “Oyunculuk ve Barış” atölyesini 2018’den bu
yana Ege Sanat Atölyesi (ESA) oyuncuları ile sürdürmektedir.
2018’den
itibaren İzmir’de yaşamakta ve Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları
Bölümü’nde doktora çalışmasını sürdürmektedir.
Son olarak İKİZ oyunuyla oyuncu benliği (mikrokozmos/yaratık) “ile” büyük evren (makrokozmos)
arasındaki ilişki üzerine çalışmaktadır.
Sezen Demirer (Oyuncu),
1996 yılında Kocaeli’de doğdu. 2014-2019 yılları arasında Halkla İlişkiler ve
Tanıtım (Ege Üniversitesi) üzerine çalıştığı lisans eğitimi sırasında Ege
Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’na (EÜTT) katılarak topluluk bünyesinde çeşitli
oyunlarda oyuncu olarak yer aldı. 2018 yılında Ege Sanat Atölyesi’ne (ESA)
katıldı. Oyunculuk tekniğini geliştirmek üzere Anas Abdul Samad (Impossible Theater
Group) yürütücülüğünde “Fiziksel
Tiyatro”, Gamze Güzel
yürütücülüğünde “Chekhov Tekniğine
Giriş” ve “Lecoq Temelli
Oyunculuk”, Tetsuro Fukuhara (PI
Art Butoh) yürütücülüğünde “Butoh Space
Dance”, Hüseyin Karabey yürütücülüğünde “Hüseyin Karabey ile Kamera Önü Oyunculuk” ve Cansu Ergin yürütücülüğünde “Çağdaş Dans Tekniği ve Doğaçlama Yoluyla Beden Farkındalığı”
atölyelerine katıldı. ESA bünyesinde projelenen çeşitli oyunlarda sahneye
çıktıktan sonra 2018 yılında Pınar Yılmaz tarafından yürütülen soyutlama
yoluyla bedensel yaratıma dayalı “Oyunculuk ve Barış” atölyesine başladı. Üç
sene devam eden atölyenin bir ürünü olarak Pınar Yılmaz tarafından yazılan ve
yönetilen İKİZ oyununda oynamaktadır.
Halen
Ege Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde yüksek lisans
çalışmasını sürdürmekte ve kamusal alanda tiyatro üzerine araştırma
yapmaktadır.
Cemre Yemin Gülveren (Sahne & Kostüm
& Afiş Tasarımı), 1996 yılında İzmir’de doğdu. 2018 yılında Sahne
Tasarımı (Dokuz Eylül Üniversitesi) üzerine çalıştığı lisans eğitimini
birincilikle tamamladı. “Harold Pinter’ın Git
Gel Dolap Oyununun Sahne Tasarımı Çalışması” başlıklı mezuniyet projesi
Anasanat Dalı’nın en iyi tezi seçildi.
2014’ten
bu yana DEÜ GSF, Tiyatro Salt, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı, Zorlu Performans
Sanatları Merkezi Çocuk Tiyatrosu, Forum Bornova Çocuk Kulübü, Ateş Sanat, İzmir
Büyükşehir Belediyesi Mahalle ve Köy Tiyatroları Festivali, Tiyatroevi ve Ege
Sanat Atölyesi’nin çeşitli projelerinde dekor tasarımı, resimleme, efekt ve
teknik uygulamanın yanı sıra kostüm ve aksesuar tasarımı yaptı. 2015 ve 2017
Uluslararası Kukla Günleri bünyesinde gerçekleştirilen “Çorap Kukla Yapım
Atölyesi”nde atölye yürütücülüğü yapan Cemre Yemin Gülveren aynı zamanda
çeşitli kısa metraj film, video klip ve moda çekimi projelerinde konsept
tasarımı ve resimleme de yapmaktadır.
Sergileri
arasında “İdol Resim Atölyesi Karma Sergi” (50x70 Karakalem Natürmort), “Prague
Quedrennial Karma Sergi” (Dönüşüm Temalı
25x10 Beyaz Maket), “İzmir Sanat Karma Sergi” (Kumaş ve Mukavva Üzerine Doku
Çalışmaları / 25x10 Üç Boyutlu Maket Çalışmaları), “Elizabeth Dönemi Stilize
Kadın Kostüm Tasarımı ve Antik Yunan Dönemi Kadın Kostüm Tasarımı ve Saç
Aksesuarı” ve “Osmanlı Dönemi Stilize Kaftan Tasarımı” bulunmaktadır.
Son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ
oyununun sahne, kostüm ve afiş tasarımı olmak üzere görsel tasarım ve uygulama çalışmalarını
yaptı.
Alpdoğan Selçuk (Işık Tasarımı), 1985
yılında Aydın’da doğdu. 2012 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Kamu
Yönetimi Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Lisans eğitimi sırasında tiyatro
ve müzik eğitimi almaya başlayan Alpdoğan Selçuk, 2006 yılından itibaren
İzmir’de özel tiyatrolarla çalışmaya başladı. Bu süreçte özel olarak ışık
tasarımına yönelerek başta İzmir ve İstanbul’daki tiyatrolar olmak üzere
çeşitli oyunlarda ışık tasarımı ve uygulaması yaptı.
2013-2015 yılları arasında Aydın Büyükşehir Belediyesi
Şehir Tiyatrosu’nda ışık tasarımcılığı yapan Alpdoğan Selçuk, 2015 yılından itibaren çalışmalarını bağımsız
olarak sürdürmektedir. Son
olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununun ışık tasarımını yaptı.
Ozan Özdemir (Çalgı Tasarımı), 1982
yılında İstanbul’da doğdu. Müzik eğitimine 2010 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar
Fakültesi Müzik Bilimleri Bölümü’nde başladı. 2007 yılından itibaren çalgı
yapımıyla ilgilenmekte ve Şinadika grubunda santur ve lavta çalmaktadır.
Kurulduğu
yıldan bu yana Müziksev Müzik Müzesi’nde gönüllü olarak çalışan Ozan Özdemir,
aynı zamanda Müziksev Çalgı Yapım Atölyesi’nin kurucularındandır. 2011 yılından
bu yana aynı atölyede çalgı bakımı, onarımı ve restorasyonu ile ilgilenmektedir.
Asıl çalgısı santur olmakla birlikte lavta, gitar, buzuki, çeng ve kopuz gibi
çalgıları da çalmaktadır. Yanı sıra curabab, rezonans telli gitar, çağlama gibi
çeşitli deneysel çalgı çalışmalarını sürdüren Ozan Özdemir, Müziksev Müzik Müzesi’nde
dönemsel olarak çocuklar için doğal malzemelerden çalgı yapım atölyeleri
düzenlemektedir.
Ozan
Özdemir 2014 yılında Fransa’da düzenlenen Odusseia Musica Kültür, Müzik ve
Sanat Programı’nda çalgı yapım stajyerliği yaptı. 2016 yılında Çalgı Yapımcısı Christian
Rault’un düzenlediği “Çalgı Yapım Atölyesi”ne katılımının ardından Anadolu
Müzik Kültürleri Araştırma Derneği tarafından düzenlenen Geçmişten Geleceğe
Müzik Yolculuğu Festivali kapsamında köy okullarında “Doğal Malzemelerden Çalgı
Yapım” ve “Müzik Köyü 2017” ve “Müzik Köyü 2018” projelerinde “Çalgı Bakım ve
Onarım” atölyeleri yürüttü. Çalgı tanıtımı ve sınıflandırması üzerine araştırmalarını
sürdüren Ozan Özdemir, 2017 yılında Müziksev Müzik Müzesi bünyesinde “Orta
Asya’dan Anadolu’ya İki Tellinin Yolculuğu” projesini düzenledi. Proje kapsamında
igil, ıklığ ve kıl kopuz çalgılarını Müziksev Danışmanı Güner Özkan ile
birlikte tasarladı ve sergiledi. 2018 yılında İzmir İyi Tasarım Günleri kapsamında
İzmir Kültür, Sanat ve Eğitim Vakfı’nda “Minyatür Çalgı Yapım Atölyesi”ni
düzenledi ve Çalgı Yapımcısı Namık Kemal Acar ile birlikte atölyede eğitim
verdi.
2007
yılından bu yana Santur Atölyesi’nde yöresel ve deneysel çalgı yapım
çalışmalarını sürdüren Ozan Özdemir, son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununda sahneye gömülü
çalgı tasarımı yaptı.
Davood Mohammadi (Müzik), 1987
yılında Şiraz’da (İran) doğdu. 10 yaşındayken tar, gitar ve piyano çalmaya
başladı. Müzik eğitimine 2000 yılında İran Müzik Konservatuvarı’nda başlayan
Davood Mohammadi, 2013 yılında Tahran Soore Üniversitesi’nde Geleneksel Pers
Müziği üzerine lisans eğitimini tamamladı. Tar, gitar, piyano, armonika,
perküsyon ve fujaranın yanı sıra çeşitli telli ve nefesli çalgılar olmak üzere
16 enstrüman çalabilen Davood Mohammadi’nin “Davidrum” ve “Sentiment” adını
verdiği ve 2020 yılında çıkardığı ilk albümü “Void”de kullandığı iki özgün
çalgı tasarımı bulunmaktadır. 2002 yılından bu yana solo ve grup performansları
yapan Davood Mohammadi, aynı zamanda ses çalışmaları üzerinden bedensel ifade
eğitimi vermektedir. Çeşitli albüm projelerinde süpervizörlük, beste ve
düzenleme çalışmaları yapan Davood Mohammadi, yanı sıra film, kısa film,
belgesel, animasyon, reklam ve oyun müzikleri de yapmaktadır.
2017
yılından itibaren çalışmalarına İzmir’de devam eden Davood Mohammadi, 2002
yılında İran’da gerçekleştirilen “Dünya Barış Konferansı” da dahil olmak üzere İzmir
Devlet Türk Dünyası Dans ve Müzik Topluluğu ve Ege Üniversitesi Devlet Türk
Musikisi Konservatuvarı ile birlikte yirmiden fazla konser verdi.
İzmir’e
yerleştikten sonra Ozan Özdemir ile birlikte Santur Atölyesi’nde çalgı yapım
çalışmalarını sürdüren Davood Mohammadi son olarak Pınar Yılmaz tarafından yönetilen İKİZ oyununun müziklerini
besteledi.
Banu Ertok (Fotoğraflar), 1977
yılında Duisburg’ta (Almanya) doğdu. 1994-1999 yılları arasında Endüstri
Mühendisliği (Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi) üzerine
tamamladığı lisans eğitiminin ardından 2006 yılında Endüstri Ürünleri Tasarımı
alanında (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mühendislik Bilimleri) yüksek
lisans derecesi aldı.
2010
yılından bu yana fotoğraf sanatıyla ilgilenen Banu Ertok, İFSAK bünyesinde
Oktay Çolak tarafından yürütülen “Portre Fotoğrafçılığı”, Timurtaş Onan
tarafından yürütülen “Proje Geliştirme: Işık ve Gölge” ve Ezgi Bakçay Çolak
tarafından yürütülen “20. yy Sanatında Fotoğraf” atölyelerine katıldı.
Kişisel
projeleri arasında etnik bir azınlık olarak hayatta kalmaya çalışan “Kıbrıs
Maronitleri”, Türkiye’de boks sporunu ele alan, maçlara hazırlık, sporcular,
boks hakemleri, ulusal ve uluslararası müsabakaları fotoğrafladığı “Boks”, farklı ortamlarda perküsyon dersleri
alan çeşitli engelli grupların hayata bağlanışları üzerine bir çalışma olan “Sevgi
Davulları” ve hızlı nüfus artışı ve
şehirleşme ile ortaya çıkan barınma probleminin özellikle büyük şehirlerde
yarattığı dönüşüm ve beraberinde yaşanan sorunları fotoğrafladığı ”Türkiye’de
Konut, Yerleşim ve Barınma Problemi” çalışmaları
bulunmaktadır.
Sergileri
arasında küratörlüğünü Akın Mısırlıoğlu’nun yaptığı “Fotopya’nın Yüzleri” (Karma
Sergi), küratörlüğünü Timurtaş Onan’ın yaptığı “Işık ve Gölge” (Karma Sergi), 2013
İnsan Kaynakları Zirvesi için zirveyle aynı adı taşıyan “Enerjiyi Yaratanlar”
(Karma Sergi) bulunmaktadır.
Fotoğraf
Gösterileri arasında Almanya, Hollanda ve Belçika’nın çeşitli şehirlerinden
insan hikayelerinin konu edildiği “Gölgeden Işığa Şehir Hikayaleri”;
araştırmaları arasında “Yüzüklerin
Efendisi Filmlerinde Zaman, Mekan ve Objelerin Birbirleriyle Uyumunun
Tasarım Açısından İrdelenmesi”, “Fellini Sinemasında Mekansal ve Mimari
Temaların İrdelenmesi” ve Antonio & Piero Pollaiuolo tarafından
1475 yılında yapılmış tablonun sanat tarihi bağlamında yorumlanması üzerine “Aziz
Sebastian’ın Şehadeti” bulunmaktadır.
Türkiye,
Sırbistan, Amerika, Arjantin, İsveç, Malta, Slovenya ve Galler’de çeşitli
sergilemeler yapan Banu Ertok’un ödülleri arasında Salon Ödülü (1st International Exhibition of Photography: “Leskovac
2011”, Sırbistan), Gümüş Madalya (7.
Uluslararası Orhan Holding Fotoğraf Yarışması 2011, Türkiye) ve Altın Madalya (International Exhibition
of Photography: “City Life 2012”, Sırbistan) bulunmaktadır.
2014-2015
yıllarında İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda fotoğraf sanatçılığı yapan Banu Ertok,
çalışmalarını 2019’dan bu yana İzmir Devlet Tiyatrosu’nda sürdürmektedir. Son olarak Pınar Yılmaz tarafından
yönetilen İKİZ oyununu fotoğrafladı.