Büyünün Gözleri’ni, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti
Ajansı Türkiye Üniversiteleri Tiyatro Şenliği kapsamında 28 Mayıs 2009’da Nişantaşı “Hadi Çaman Sahnesi”nde
Kafkas Üniversitesi Tiyatro Topluluğu’ndan Erdoğan Karaşah rejisinden
seyretmiştim. Oyunda ilgimi çeken şey ise metin olmuştu. Oyunun yazarının adını
ilk kez o gün duydum. Araştırdım kitabı
buldum, okudum. Oyun içindeki özlü sözler dikkatimi çekti. Herhalde bir
yerlerden derlenmiş bir araya getirilmiş diye düşündüm. Ancak yazarın internet
sitesini (http://mehmetmuratildan.hpage.com/)
bulunca şaşkınlığım daha da arttı. Zira yaşını başını almış birini beklerken
oyunun yazarı 1965 doğumlu idi ve oyunu
2000 yılında yani 35 yaşında yazmıştı ve de özlü söz yazmak yazar için 15
yaşlarında başlayan bir tutku halindeydi. Büyünün Gözleri’ne geçmeden önce yazarın
hayat hikâyesini özetlemek gerekiyor.
29 Kasım 2012 Perşembe
22 Kasım 2012 Perşembe
İSTANBUL HALK TİYATROSU’ndan Molière : Bezirgân(Tartuffe)
İstanbul Halk
Tiyatrosu, Molière’in Tartuffe(1664) isimli oyununun Bezirgân ismiyle yapılan
uyarlamasını sahnelemiş. Ben ilk gecesinde seyretme şansını buldum. Bunu
özellikle vurguluyorum zira ilk gece oyunları oyuncu açısından her zaman zordur.
Ne kadar tecrübeli oyuncu olursanız olun bir tedirginlik yaşarsınız. İstanbul
Halk Tiyatrosu ilk gece tedirginliğini başarıyla atlattı. Bezirgân’ın Alevli
Günler kadar çok sevileceğini düşünüyorum.
Etiketler:
istanbul halk tiyatrsou
15 Kasım 2012 Perşembe
Emre Koyuncuoğlu’dan Unutulmayacak Hedda Gabler(İbsen)
Mesajlar
Hedda
Gabler ile ilgili düşüncelerimi ‘twitter’da paylaştıktan sonra oyunu beğenmiş
olmamı beğenmeyenlerden mesajlar aldım. Hepsi de tiyatroculardandı. Bana gelen
eleştirilerin iyi bir tarafı vardı, eleştiriler yazımı nasıl şekillendirmem gerektirdiği
konusunda yardım etti, ufkumu genişletti, ileri sürülen gerekçeleri araştırmama
neden oldu. İşte bu yazım, uyarı, eleştiriler ile şekillendi. Hedda Gabler ile
ilgili paylaştığım coşkunun
anlaşılmadığını anladığım için bu yazı kendimi anlatmaya da yönelik oldu. Pek tabiidir ki bunu öncelikle
İbsen’i ve Hedda Gabler’i odağa alarak yaptım.
8 Kasım 2012 Perşembe
Meddah Mehmet Esen
Mehmet Esen’in çağrısı ile benim niyetlenmem aynı güne
rastladı. Gittim Meddah’ı seyrettim. Mehmet Esen salon girişinde karşıladı
seyircilerini. Oyun arasında da yanımızdaydı. Oyun sonunda misafirlerini yolcu
eden bir ev sahibi gibi bizi uğurladı.
1 Kasım 2012 Perşembe
OYUN (Beckett), Şahika Tekand ve “Yüksek Sanat”
Oyunu seyretmeden önce bulamadığım eleştiriler oyundan sonra
yağmur gibi düştü önüme. Eleştiri kadar röportaj da var. Ayrıca tv programı,
söyleşisi. Bir oyuna gösterilen ve beni
sevindiren bu ilgiyi nasıl açıklasam bilmiyorum.
Beckett ve Şahika Tekand birbirinden zor iki tiyatro insanı.
Onları anladığımızı göstermemiz bizi onların düzeyine getirir mi? Doğrusu ben eleştirilerde
öyle bir “ulaşma” havası sezdim. Sanki Tekand’ı değil herkes kendisini
anlatıyor. Şahika Tekand’ı beğenme olgusu arkasında belli belirsiz bir
“ayrışma” da var. Bu yazım bir anlama ve birleştirme çabasıdır. Yoksa ne
Beckett ne de Şahika Tekand ile yarışma niyetim yok. Hakkındaki yazılan
yazılara bakarak çok beğenilen bir oyun üzerine ben de beğenilerimi öne çıkaran
bir yazı yazmayı istemedim. Her ne kadar Şahika Tekand “Benim kömür işçisinden, entelektüele kadar her sınıftan seyircim var”
diyorsa da oyundan çıkanların hangi sınıftan olduklarını; “sistemini yurt
dışına göre kuran Şahika Tekand’a festivale gelmiş “misafir” tiyatro muamelesi
yapılıp yapılmadığı üzerine düşündüm.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)