Sahneye vuran ilk ışığın parlamasından ve ilk replikten itibaren, oyuncular, denizle uzlaşmaya çalışan yelkenlide, rüzgâr bekleyen mürettebata benziyordu. Oyundaki fırtınaya koşut, yelkenli, suları yararak dalgalar üstünde hızlı ve tehlikeli bir koşuşturmanın düzenine kavuştu. Mürettabat görev yerini buldu , yelkenleri rüzgârla şişirip ufka hedeflendi. Yelkenli , hırçın dalgalar üstünde dengesini, önceden kurulmuş düzen ve mürettabatın ustalığı ile yakaladı.
Kıyıdakiler, yelkenlinin dalgalar üstündeki iniş ve çıkışlarla dolu koşusunun seyircisi oldular ve sanki onlar yelkenlinin içinde imişler gibi sağ salim sahile ulaşmanın hesaplarını yaptılar; neler olup bittiği ise uzaktan iskele görünüp yelkenli hızını kestiğinde anlaşıldı.