İbsen, 1869 senesinde, Nora'yı
yazmadan tam 10 sene önce, Dresden’de eserin gerçek kahramanı olan Matmazel
Laura ile evvela mektuplaşarak tanışmış ve daha sonraları aile muhitine giren
bu kadının hayatı, İbsen’e ileride Nora’yı yazmak cesaretini vermiş. (Cevad
Memduh Altar)
Norveçli yazar İbsen(1828-1906),
ataerkil dinin etkisindeki kentsoylu ahlâkına ve 19.yüzyılda ortaya çıkan
kentsoylu çekirdek ailenin feodal düzenin kalıntısı olan ataerkil yapısında,
kadının eş ve anne olmanın dışında toplumsal bir rolü, kimliği olmamasına karşı
çıkar. (Mitterauer)
Ibsen’in tartışma konusu ettiği sorunların başında
kadının toplumsal konumu, kimlik ve varoluşunu belirleyen eşitsizlik gelir.
Çünkü kadınlar, yani insanlığın yarısı aydınlanma ve kapitalist liberalizmin
erkeğe sunduğu hak ve özgürlüklerden yoksundur. Belki de bu yüzden İbsen'in
kadınlarının erkekler üzerinde büyük etkisi vardır.
Ibsen’in sanatının en büyük yeniliği modernist
özelliğinde yatar ve içsellik ve öznelliği tiyatroya sokmuş olması, bunu
bilinçaltının derinliklerine inerek başarmış olması onu tiyatro tarihinde öne
çıkarır. Ibsen’in oyunlarını yazdığı dönemde Freud ve Jung’un bilinçaltı
kuramları henüz yazılıp yayımlanmamıştı. İbsen'in onlardan önce bilinçaltı
olgusunu çeşitli yöntemlerle karakter çizimi, diyalog ve olay örgüsüne yansıttığını
görürüz.
Bilinçaltıyla bilincin çatışmasını Nora’nın aşırı
endişeli davranışlarında, canına kıymayı düşünmesinde, “takıntılı”
yinelemelerinde, kendinden geçercesine dans edişinde buluruz. Nora’da
kullanılan Tarantella dansı bu dönüşümün bedensel “eğretileme”si, esrikleşen
kadın bedeni ise bastırılmış özgürlük—erkeğe eşit bir birey olma—dürtüsünün
bilinçdışı anlatımıdır. Aynı zamanda tarantella bilinçdışını akıldışı
büyüsellikle buluşturan mistik bir simgedir. Dünya mitolojilerinde tarantella, kadınların
erkek gibi davrandığı bir danstır. (Erinç Özdemir)
Oyunun adı
'Nora, Bir Bebek Evi'dir. Evdeki yılbaşı ağacı evin bir dekorasyonu
Nora'yı sembolize eder, Nora da onun gibi bakılmasından hoşlanılan eve güzellik
katan bir nesnedir. Aslında oyundaki tüm karakterler bir bebek evinin
oyuncakları gibidir.
Üç çocuklu
Nora bu evin içinde bir bebek gibi
muamele görmektedir. Thorwald ile ilişkisi bir karı kocadan daha ziyade
bir baba kız ilişkisine benzer. Thorwald,
eşinin sosyal meselelere karşı ve her aklı başında insanı ilgilendirmesi
gereken işler üzerinde fikir yürütmesini hiç istemez. Ona göre iyi kadın,
yalnız evine, kocasına ve çocuklarına bağlı olan kadındır. Esasen babasının
evinde de bu yolda bir terbiye almış olan Nora, sekiz senelik evlilik hayatında
da kocasından aynı muameleyi görmüştür. Geçmişte hasta olan
kocasının tedavisi için para bulması gerekmiş, Nora babasının imzasını taklit
ederek kocasına duyurmadan bankadan kredi almıştır. Bu olayı yıllarca saklamış
ve kredi taksitlerini gizli gizli ödemektedir. Yıllar sonra kocası o bankaya
müdür olur ve geçmişte Nora'ya kredi veren Krogstad'ı işten çıkarır. Krogstad
Nora'ya gelerek kocasını bu karardan vazgeçirmesini ister. Aksi takdirde
elindeki sahte imzalı belgeyi deşifre etmekle tehdit eder. Thorwald gerçeği öğrenir, işini kaybetme korkusu ile
hezeyanlar içinde Nora'yı olmadık şekilde aşağılar. Oysa bu arada Krogstad eski
aşkı ve Nora'nın arkadaşı Linde ile karşılaşmış
onun da tesiri ile tehditlerinden vazgeçmiştir. Thorwald, birdenbire lehine
dönen bu durum karşısında çılgınca bir sevinç içinde yaptıklarını unutarak
Nora'ya tekrar sarılmak ister. Oyunun başında çocukça bir karakter olan Nora,
kocasıyla birlikte yaşadıkları hayatın içinde kendine biçilen değeri görür ve radikal kararını alır. Ancak şu soru seyirciye
kalır: Nora nereye gidiyor ya da gitsin?
Yönetmenin(Ali Gökmen Altuğ)
rejinin tüm ögeleri ile yaptığı iş birliğinde ve ortak sahne dili oluşturmadaki
başarısı oyunun keyifle izlenmesini sağlıyor. Bence çok iyi bir 'oyun okuması'
yapmış yönetmen. Masalsı hava yaratan müzik(Tolga Çebi), kostümler(Gamze Kuş),
ışık(Kemal Yiğitcan) ve bebek evinin
yansıması olan dekor tasarımı(EylülGürcan) şahane bir ortam yaratıyor. Yeşim
Koçak unutulmaz bir Nora çiziyor ve bu
yılın dikkate değer oyunculuklarından birine imzasını atıyor. Linde'yi oynayan
Berna Adıgüzel, gizemli, içine kapalı bir kadının yıllar sonra karşılaştığı aşkı
ile yaşadığı ruhsal değişimini verirken incelikli bir oyunculuk sergiliyor. Mert
Tanık, karısına evin içindeki herhangi bir dekorasyon nesnesi olarak bakan
Thorwald'ın Nora'daki değişime ters yönde güvenden güvensizliğe giden yoldaki durumunu
çok iyi veriyor. Cengiz Tangör'ün, işini kaybetme korkusu ile acımasız olan bir
adamdan, elini tutan bir kadının tesiri ile içindeki şefkat ve iyiliği dışarı
çıkaran Krogstad, Hakan Arlı'nın gizli kalmış bir aşkın tesirindeki Doktor Rank canlandırmaları ile Canan Kübra
Birinci ve Nurdan Gür'ün kısa rollerindeki titiz oyunculukları, oyunun genel
atmosferinin oluşturulmasına ve oyunun başarısına önemli katkılar sağlıyor.
Nora, 2017-2018 tiyatro
sezonuna damgasını vuran bir oyun. İstanbul
Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nın son dönemlerdeki en iyi oyunu.
Tiyatromuz adına da örnek alınması gereken bir düzeyin göstergesi. Seyirci
eminim ki Nora'ya hak ettiği ödülü verecektir. Mutlaka seyredilmeli.
Melih Anık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder