2 Eylül 2018 Pazar

Entropi Sahne'de Dikkat Çeken Bir Oyun: Ebedi Barış


Entropi Sahne Juan Mayorga'nın(1965) Ebedi Barış isimli oyununu oynuyor.  Mayorga’nın yazdığı “Hamelin” 2010-11 tiyatro sezonunda, Galata Perform tarafından okuma tiyatrosu olarak sahnelenmişti; “Kaplumbağa” ise 2012-13 tiyatro sezonunda, Ali Poyrazoğlu’nun uyarlaması ve rejisi ile sahnelendi. Mayorga'nın dünyadaki şöhretini sağlayan, "Way to Heaven-Himmelweg"(2004) Hitler'in  gaz odalarına giden yolu anlatan bir oyundur.
 Madrid’de 2004 yılında metrodaki bir terör saldırısından sonra Mayorga, İspanya hükümetinden gelen terörle ilgili bir oyun yazma teklifi üzerine Immanuel Kant’ın aynı adlı denemesinden esinlenerek Ebedi Barış'ı yazmış. Ebedi Barış, Kant(1724-1804) tarafından  ilk kez 1795 yılında yayımlanmış; altı ön madde, üç esas madde, iki ek madde ve siyaset ve ahlâk arasındaki ilişkiyi inceleyen bir ekten oluşan bir barış antlaşma tasarısı şeklinde kaleme alınmış bir eserdir.  Literatürde  "barış üzerine felsefi bir deneme" olarak bilinir. Kant, eserin önsözünde "Ebedi barış mezarda" diyerek kendi eserinin eleştirisini yaparken aslında barış için yapılan çalışmalara ironik bir yaklaşım gösterir. Kant'ın amacı, esas itibariyle devlet, ahlâk ve hukuk hakkındaki görüşlerin felsefi açıdan eleştirisini yapmaktır.






Benim için "Ebedi Barış" oyununun çekiciliği Immanuel Kant'ın bir denemesinden esinlenilerek yazılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Her ne kadar oyunun seyri seyirciye bir algı verecek olsa da ön bilgilenme seyri daha keyifli hâle getirebilir. Bir tiyatro yazısı içinde, yetmiş sayfalık bir felsefi denemeden ele alacağım hususlar, bu oyunda yazara esin kaynağı olanın ne olduğunu aramaya yönelik olacaktır. (Not: Yazımı yazarken internette bulduğum Ord. Prof. Dr. E. Hirş tarafından yazıldığı belirtilen bir makaleden yararlandım.)
Kant, küçüklere der ki: "Büyükler sarhoş olduğunda ayak altında olmayın." Bu bizim "Filler tepişirken çimenler ezilir." atasözüne çok benzer. Zira büyükler hiç bir şey duymayacakları gibi onların casus ve gammazları da olayı daha da karıştıracaklardır. Kabak da küçüğün başına patlar.

Kant, bir insan topluluğu olması dolayısıyla devletin de insanlar arasındaki kurallara tâbi olacağını söyler. Bunların başında ahlâk kuralları gelir. Tarafların anlaşması için fertler için geçerli olduğu gibi devletlerin de yetişkin ve reşit olmaları gerekir. Her iki tarafın cumhuriyet ile yönetilmesi zorunludur. Barış, insanlar için tabi bir hâl değildir. Barış hâlinin kurulması gerekir. Kant "dünyadaşlık hakkı"nı ortaya atar. Bu ebedi barışın olmazsa olmaz kuralıdır. Kant bu arada filozoflara da arka çıkar ve  "Devletler filozoflarını dinlemelidir" der.
Seyircinin Kant'ın "ebedi barış" ilkesinin temelleri sayılabilecek  hususların karşılığını Mayorga'nın oyunu Ebedi Barış'ta doğrudan bulabileceğinden kuşkuluyum. Ama belki Kant'ın "siyaset ve ahlâk arasındaki ilişkiyi inceleyen ek"te değindikleri seyircinin oyunla  bağ kurmasına yardımcı olur. Zira, "ahlâkçılık taslıyan politikacılar, insan tabiatının aklın icabettirdiği iyilik idesini gerçekleştiremiyeceği bahanesiyle hukuka aykırı siyasal bilgi ilkelerini hoş ve güzel göstermeğe çalışarak ıslahatı ellerinden geldiği kadar imkânsızlaştırmakta ve hukukun ihlâlini ebedîleştirmektedir." (Ebedileşen barış değildir yâni) 
Bunun için de "oyunu oynarken" takip ettikleri yollar şunlardır:
1. Yap ve özür dile!  2. Yaptınsa inkâr et! 3. Parçala ve hâkim ol!
Mayorga, üç köpek arasında "beyaz tasma"yı kazanmak için geçen yarışmayı biçim, köpekleri de tarafların metaforu olarak işlemiş; barış konusunu Tanrı, din, terörizm ile içiçe anlatmayı denemiş. "En iyi olduğunu kanıtlama" amacı üç köpeğin farklı stratejiler kullanmasına neden oluyor ama bu stratejiler, onları böyle bir yarışa sokan(lar)ın  bu yarışı kendi amaçları için kullanma stratejisinin bir oyuncağı hâline geliyor. Zavallı köpekler!  Madem oyunun ismi Ebedi Barış, şunu soralım: Üç köpek arasında yarışma barış içinde olabilir mi? Üç köpeği yarıştıranlar dünyada barışı sağlayabilir mi? Yada nasıl?

Oyunu Canan Şahin tercüme etmiş. Orijinal teksti okumadım ama Türkçe metin gözüme ve  kulağıma batmadı.



Entropi'nin küçük salonunda mekân imkânlarının oyun için  kullanılış şeklini(Ali Cem Köroğlu) başarılı buldum. Kostümler de oyunun ruhunu yaratmakta çok ustaca çizilmiş ve uygulanmış. Müzik(Fatih Veli Ölmez) ve efektler atmosferin oluşmasına çok yardımcı oluyor. Video(Deniz Demir) bana çok şey söylemedi.

Oyunculuğun( Rüçhan Çalışkur(İnsan),Burak Demir(Cassio),Serdar Yeğin(JohnJohn), Olgun Toker(Odin), Baran Güler(Enmanuel)) takdir edilecek bir düzeyde olduğunu söylemeliyim. Özellikle JohnJohn, Odin ve Enmanuel rollerine çok emek verildiği görülüyor. Üçü arasında Serdar Yeğin'in öne çıktığını gördüm. Ancak oyunculuktaki bu üstün çaba özün silikleşmesi riski taşıyor. Seyirci taklide takılı kalabilir. Bunda yazarın yakaladığı konuyu işlerken ayrıntıların cazibesine kapılması, çıkış noktasından uzaklaşması ve oyun sonunda bir anda nereden çıktığını hatırlayarak oraya dönme gayretinin de rolü var sanki. Rejide birliği sağlamakta başarılı olan yönetmen Yunus Emre Bozdoğan'ın metinden kaynaklanan "havada kalışı" zemine oturtması da zor görünüyor.

Her şeye rağmen bir tiyatro oyunu bizi metinler arası gezdiriyor. Bu nedenle bile Ebedi Barış seyredilmeye ve üstünde düşünülmeye değer bir oyun. İyi ki sahnelenmiş.     

Melih Anık     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder