21 Eylül 2021 Salı

Oyunculuk Eğitimi Üzerine

 Sosyal medyaya ‘oyunculuk’ yazın ve araştırın. ‘Kurs’ ‘atölye’ adı altında yüzlerce ilan karşınıza çıkacak.  İlanlarda  haftada 2  ve  6 ile 12 saat arasında ve de 4-8 ay süreli çalışmalar göreceksiniz.  Eğitimin alt detayları hepsinde ortak :  Diksiyon, doğaçlama, oyunculuk, sahneleme, hareket ve dans, müzik teorisi. Diğerleri varken ‘Oyunculuk’ neden ayrı bence muamma. Ben çok da mantık aramıyorum. Piyasa böyle. İlanlarda alışılmış bir jargon var. ‘Müşteri’nin duymak istediklerini veriyorlar. Evet ‘Müşteri’ dedim. Zira bu kurs ve  atölyelerin çoğu(nezaketimden öyle diyorum) ticari bir iş. Tiyatrodan para kazanamayanların başvurdukları bir yol. Ülkedeki tiyatro sanatı ile ilgili bir stratejinin parçası değil. Konservatuar sınavlarına hazırlanmak isteyen gençlere umut  rüyası yaşatıyorlar. Bu konuya ayrıca dikkat etmek lazım. Zira bir takipçim ‘konservatuar garantili kurslar 50 bin TL’ye çıkıyormuş dedi. Bu başka türlü bir operasyon. Konservatuardaki arkadaş ile ortak çalışılıyor demek.  Ama benim kafamın almadığı bir şey var. Eğitim konservatuarların amacı ve görevi değil mi? Dışarıda eğitilmiş oyuncuyu almanın ne anlamı var? Onlar yeteneği bulmayacaklar mı? Oysa kendi programlarının ilk yılını kolayca geçirmiş oluyorlar böylece. Ama işin bir başka yönü de var. Ham meyva isteyen konservatuar hocaları da azıcık eğitimli öğrencileri beğenmiyor  ‘bozuk mal’ muamelesi yapıyor(muş). Hepsi bir ‘ekol’ ya!!

Kısaca ‘O yapıyor ben niye yapmayayım’ ya da ‘ben ondan iyi yaparım’ın geldiği yer bu kurslar atölyeler. Genel kanı üniversitelerde iyisini bırakın hiç eğitim verilmediği yolunda. O eksikliği tamamlıyor(!) bu kurslar atölyeler. Tiyatrolar yüksek eğitimli oyuncu arıyor. Vay canına sayın seyirciler! O tiyatroları yüksek oyuncular yönetmenler yönetiyor (sanki). Tiyatronun ihtiyacı sadece oyuncu mu? Eğitim yoksa tiyatroyu var eden her bir konuda(yazarlık ışık dekor müzik vb) da eğitim verilmiyordur üniversitelerde.  Yazarlık (ama yaratıcı!) kurslarını da bu kapsamda değerlendirmek lazım. Ödenekli özel fark etmiyor herkes öğretme peşinde. İBBŞT’na yazarlık kursu için 1000(bin) kişi başvurmuş. BİN! Hepsini kabul etmişler. Hangi kadroyla bu işi yapacaklar Allah bilir. Onlar da biliyor ki zamanla azalır bu kalabalık. Dostlar alışverişte görsün! Ben bir kurstan çıkan bir oyun hatırlıyorum. Kahvehane geyiği gibiydi. Bir başka oyun ise oynayan topluluğun disiplini ve ciddiyeti ile ayağa kalktı. Bir başka oyunu ise ödenekli tiyatronun dramaturgları mahvetti.   Benim önerim oyunları seçip sahnede geliştirmek. Oyun yazma yarışmaları da bir âlem. Ahbap işi..

Ödenekli tiyatroların verdiği kursların kontrolü siyasi bir elde. Özel tiyatrolarda da bir ‘abi’ var. Siyasi elin umurunda değil tiyatro zira o  seçim malzemesi. Belki de yandaş ayarlama stratejisinin bir kolu  tiyatro. Zira kursiyerler eve slogan götürebilir. Tiyatro ile seçmenlerin evlerine girebilirsiniz.  Özel tiyatro abilerinin de şişirilme ihtiyacı karşılanıyordur. O eğitimlerde tecrübe diye bok koklatıldığı  söyleniyordu. Mesele eğiticinin kim olduğu ile başlıyor. Öyle birine düşersin ki koklamaya şükredersin. Ama kişisel zaafların giderildiği yer olmamalı tiyatro.

Hani bir söz  var : ‘kendi  himmete muhtaç dede/nerede kaldı gayriye himmet ede’ Yâni kendisi oyunculuk eğitimini tamamlamamış başkasına mı oyunculuk öğretecek! Kendisi oyuncu olmuşların ise hocalık etmek için pedagoji  formasyonu var mı dersiniz?  

Tiyatromuzdaki gençlerin çoğu hatta hepsi orta ve alt ekonomik sınıflardan gelme.  4 aylık bir kursun 2000 TL ve üzeri olduğunu düşünürseniz aileler de zor durumda. Çocuklar oyunculuk ile sınıf atlasın diye uğraşıyor tıpkı topçular gibi. Bir dizi yakalarsa hayatı kurtulur diye düşünülüyor. Gençler de akıllı aslında. Kurslar aracılığıyla şöhretli abi ablalara yanaşma imkanı buluyor. Göze girerlerse onların eteğine tutunarak ödenekli tiyatrolara dizilere kapağı atabilirler. Bunu yapan topluluklar var ülkemizde. Karın tokluğuna oyunlarında oynatıp dizilerden para kazandıran aracılar yâni. Ya da kendileri bir yere gsy olunca ekibini(!) unutmayanlar..

Peki ama oyunculuk  diksiyon dans hareket müzik doğaçlama mı sadece? Kafasının içi boş bir oyuncu bu konularda ne kadar başarılı olabilir? Öncelikle Özgür Sanat’ın gereklerini yerine getirmesi lâzım. Trivium(dilbilgisi,diyalektik,hitabet) ve quadrivium (aritmetik, geometri, müzik, astronomi)  bilgisine ve eğitimin temeline sahip olması gerekiyor oyuncunun. Bu disiplin adına ‘üniversite’ dediğimiz kurumlarda alınır kurs ve atölyelerde değil. (Tabii ki üniversiteye gelen öğrenci de tamtakır. O da ayrı bir sorun.) Mesleğinde temel eğitimi almış  oyuncu kurs ve atölyelerle meslek içi eğitimini yapar ve bu ömür boyu sürer. Bizim üniversitelerimizde var mı bu temel? YOK.  Tiyatro eğitimi verdiği söylenen okulların çoğu taşımalı öğretmenler ile ‘idare’ ediliyor. Çoğunda esaslı bir kadro da yok.  Eğitimin tümüyle baştan yapılandırılması şart. Kurs ve atölyeler bence üniversitelerin yerini alamaz almamalı. Ama ülkemizde almış gibi. Bu kaos yaratıyor ve durumun vahametini daha da derinleştiriyor. Adı oyuncu ama aslında oyunbazlar sardı piyasayı.

Melih Anık

Not: Bazıları için çuvaldız olduysam özür dilerim. Ben ‘at sineklerinin’ gerekli olduğuna inanıyorum. Affola.